Gönderen Konu: Yıldızın Göz Kırpığı  (Okunma sayısı 2063 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Gül_Sultan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2139
Yıldızın Göz Kırpığı
« : 08 Aralık 2007, 21:38:58 »

Yıldızın Göz Kırpığı

Mermeri delmiş sular, çeliği oymuş rüzgar,
Çalmış kaç ömür için zamanın ölüm zili,
Dikildi gözüm göğe, teslim oldum sonsuza,
Konuşmamak üzere sustu aklımın dili…

Boşuna gücenmişim, darılmışım, kızmışım,
Büyütmüş beslemişim, vehim gibi neleri,
Yıldızın göz kırpışı ve boşluğun sükutu,
Formülü fısıldadı; çözdüm meseleleri.

Düşüncenin delisi, merakın aşığıyım,
Sorar cinler; “Ummanda ne kadar kum var?” diye,
Yataklar iğnelerken kabustan yorgan sarar,
Kaçıp ta kurtulamam, “Yeter, uykum var” diye…

Nasılsa bir gün gelir, sonuma kafa yormam,
Tebessümle bakarım hayatla pamuk bağa,
İmtihan; varsın olsun, biraz zalimdir zaman,
Neşede kayan yıldız, hüzünde kaplumbağa…

Boş imiş sonsuzluğun sonunu bulmak için
Bakışları saplayıp öyle kalmak tavanda,
Şimdi iş; hüzün, acı, ıstırap her ne varsa,
Ümide çevirmekte döverek bir havanda…

Varsın zaman altımdan çeksin tüm desteğini,
Asla olmayacağım, asla, asla umutsuz…
İçimde bir dünya var ve de hoş bir fısıltı;
Yaşamak ne güzeldir zamansız ve bulutsuz…

Ümidimi sulayıp aşkı büyüteceğim,
Capcanlı tutacağım yüreğimin ferini.
Karşılamaya koştum günün son ışığında,
Gelmemiş zamanların gecikmiş zaferini…

Ahmet Mahir PEKŞEN
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.