"Uyur idik uyardılar, diriye saydılar bizi..."

Başlatan kenz, 13 Eylül 2007, 16:48:59

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kenz

"Uyur idik uyardılar, diriye saydılar bizi..."

HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTIR!
Bu yazı, Zincirlikuyu mezarlığının yeni kapısını süslüyormuş...
Gazeteci-yazar Ayşe Özgün nedense bu uyarıdan fevkalâde rahatsız olmuş ve dayanamamış zehir-zemberek bir yazıyla korkularını (!) dile getirmiş...
— "Bu, Demoklesin Kılıcı gibi bir tehdit, bir taciz gibi algılanabilir. Ne gereği var? Ne lüzumsuz bir işlem? (...) Türkiye'yi dünya aleme rezil etmeye ne hakkınız var? Yok yani! Bu kadar düşüncesizlik, bu kadar saçmalık Türklere mal edilemez." (Vatan, 15 Temmuz 2003)
Deniz Arman'ın feveranı da aynı istikamette... Bir kabristanın kapısına ölümü konu edinen bir ayet-i kerimenin yazılmasını 'rezalet', 'düşüncesizlik', 'saçmalık' olarak niteleyen Özgün'ün tepkisine o da 'densizlik' sözcüğüyle katkıda bulunmuş...
— "Böyle bir densizlik, böyle bir düşüncesizlik olur mu? Oradan her gün geçen yüz binlerce kişiye durduk yerde 'ölüm'den sözetmenin, onların moralini bozmanın Allah için ne anlamı var?" (Vatan, 17 Temmuz 2003)
Haşmet Babaoğlu'nun her iki yazara da cevaben yazdığı makale okunmaya değer...
— Deniz (Arman) kardeşim de "Aaa çok şaşırdım. Oysa ben sonsuza dek yaşayacağım zannediyordum" diye aklısıra dalgayla karışık bu işteki 'yanlış'ı vurgulamaya çalışıyor. Oysa bu şiddetli tepkilerinize bakınca öleceğinizi bilseniz bile neredeyse unutmak üzere olduğunuzu anlıyorum. O yüzden küçücük bir hatırlatma aklınızı yitirmenize yol açıyor. İşte modern insanın sözünü ettiğim acıklı hali bu. "Ölüm var, kaçınılmaz. Ama hiç değilse aklımızdan, gözümüzden uzak olsun" çabası... Ne umutsuz, ne umarsız bir çaba yarabbim! (Vatan, 19 Temmuz 2003)
Tartışma bu kadarcık yazıyla sona erer mi, ermez! Ayeti "tüyler ürperten bir söz" olarak tanımlayan Ruhat Mengi de tartışmaya katılmış, üstelik mini bir anket bile yapıp ortak bir tepkinin mevcudiyetine dikkat çekmeye çalışmış:
— "O mezarlığın önünden her gün geçen binlerce insanın gözü bu yazıya ilişiyor ve her ilişmede tüyleri ürperiyor. "Her canlı ölümü tadacaktır." İyi, güzel de sabahın 8'inde işine ya da okuluna giden bir genç örneğin bunu hatırlamak zorunda mı? Genç, orta-yaşlı ve yaşlı bazı okurlarımıza oradan geçerken yazıyı gördüklerinde ne hissettiklerini sordum, istisnasız hepsi "Korkunç geliyor. Yazıya bakarken sinirlenip kaza yapmak bile mümkün" cevabını verdiler. Özellikle gençlerin fena halde siniri bozuluyor. " (20 Temmuz 2003)
Ayşe Özgün bir yazı daha kaleme alıp itirazcılara cevap vermiş...
— "İslâm, dünyevi zevk ve güzelliklerinin yaşanmasını emreder. İnsanlığın ölümle fazla haşır neşir olmasına karşıdır çünkü... Böyle olursa ikince derece ölü yıkayıcısı yoluna girebilir, miskinleşebilir." (Vatan, 25 Temmuz 2003)
Öyle şeyler duyduk ki bu kadarcığı artık bizi şaşırtmıyor: korkunç... korkutucu... tüyler ürpertici... rezalet.. saçmalık... densizlik... düşüncesizlik... moral bozucu... sinir bozucu...
Bunca tepkinin sebebi sadece korku... Peki bu korkunun sebebi ne? Ölümden korku mu? Bilakis korkudan korku... yani ölümden değil, ölüm korkusundan korku... Kimseyi kınamamak lazım; zira herkesin ölümden korkmak için yeterince sebebi var!
Bütün bu tepkilere sebep nedir? Sebep şu: bir ayetin bir kabristan kapısına asılması... En nihayet bir uyarı... düşünmeye çağrı... bizlere "ölüme doğru" olduğumuzun hatırlatılması... Bu gayet doğal, doğal olduğu kadar da isabetli değil mi? "Sigara sağlığa zararlıdır" uyarısının sigara tiryakilerini rahatsız etmesi gibi.... Doğallığı da işte burada...
Kur'an sadece müjdelemez, aynı zamanda uyarır da... Sadece hoşumuza gidecek şeyler söylemez, korkutacak şeyler de söyler; zira Kur'an öleceğini bilen, çünkü düşünebilen tek canlı türüne yönelik bir hitabın adıdır. İfade, istifade içindir! Bu bakımdan Kur'an şefkatle elimizden tutuyor ve bizleri uyarmak... uyandırmak... diriye saymak istiyor. Fakat çoğumuz uyanmak yerine horul horul uyumayı tercih ediyor. Aksi takdirde bu denli şiddetli tepkilerin bir mânâsı olabilir miydi?
Bu uyarının Zincirlikuyu Mezarlığı'nın kapısında bile yer almasına tahammül edilemiyor. Çünkü insanoğlu öleceğini bilir ve fakat bir türlü inanmak istemez! Bunun için Platon "Felsefe [ölmeden önce] ölmeyi tercih etmektir" der.
— "İnsanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar!"
Bu hikmete mebnidir ki Pir Sultan Abdal şöyle demiş: "Uyur idik uyardılar, diriye saydılar bizi..."
Bakınız bir zat da ne diyor: "İyi ki ölüm var, yoksa bu hayat hiç çekilmezdi!"
O halde feveran etmeden önce biraz düşünmeli ve şu sualin cevabı aranmalı:
Kur'an ölümle ilgili olarak niçin 'tatmak' sözcüğünü kullanmış?!?

DÜCANE CÜNDİOĞLU
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

armonya

Allahım! Peygamberin Muhammed aleyhisselam, dostun İbrahim aleyhisselam, sırdaşın Mûsâ aleyhisselam, Kelîme ve ruhundan olan Îsâ aleyhisselam hürmetine,Mûsâ'ya inen Tevrat, Îsâ'ya inen İncil, Dâvûd'a inen Zebûr, Muhammed aleyhisselâma inen Kur-ân hürmetine, bütün peygamberlerine yaptığın vahiy hürmetine,Mahlûkâtın üzerindeki kazâ ve takdîrin, senden isteyenlere verdiğin, fakir ettiğin zenginler, zengin ettiğin fakirler, hidâyete ulaştırdığın kimseler hürmetine; Mûsâ Aleyhisselâma bildirdiğin, kulların rızıklarını böldüğün yeryüzünün, hareketten sükûna erdirdiğin dağların, ayakta tuttuğun, arş-ı âzamı taşıttığın ism-i âzamın hürmetine; Kur-ân-ı Kerîmde nâzil olan samed, ahad ve tâhir isimlerinin hürmetine; gündüzleri aydınlatıp geceleri karartan ismin hürmetine; azamet-i Kibriyân ve nûr-i vechin hürmetine,Senin kuvvet ve kudretinle Kur-ân-ı Kerîmi okuyup anlamağı ve onu bütün vücûduma duyurmanı ve bütün hareketlerimi ona uydurmamı senden dilerim. Kuvvet ve kudret ancak sendendir. Yâ erhamerrahimîn.
Ne azap ne sitem yalnızlıktan...Kime ne; aşılmaz duvar bendedir...Süslenmiş gemiler geçer açıktan, Sanırım, gittiği diyar bendedir. Yaram var...Havanlar dövemez merhem, Yüküm var... Bulamaz pazarlar dirhem, Ne çıkar; Yollar ki, Allaha çıkar, bendedir...

azizistanbul

putperest kavimlerde ölmekten çok korkarlar . mesela  çinliler japonlar tayvanlılar .çünkü onlar için ölüm son.
fakat bizim içimizdeki bazı  insanlar ölümden daha çok korkuyorlar neden ? çünkü putperes değiller ahiretin varlığını biliyorlar. ama putperesleer gibi yaşıyorlar bu iş daha zor. bile bile lades bence korkmakta ve ürpermekte haklılar. paraşütsüz uçaktan atlanmaz. paraşütle bile insan tereddüt ediyorda ya paraşütsüz atlayacaksınız denilse ne olur insanın hali . işte bu yukarıdakilerin hali de böyle bir şey herhalde. Allah kimseyi paraşütsüz bırakmasın.
جُلُوسُكَ سَاعَةً عِنْدَ حَلَقَةٍ يَذْكُرُونَ اللهَ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ اَلْفِ سَنَةٍ

ihvan

her kul yaşadığı hayata bağlanır.kopmak istemez....bizler her iki aleme çalışanlardanız mutlaka,yada çalışmalıyız.bağ koptuğu an...........kabir zindan olmasın.

Günbatımı

Armonya, ne güzel bir dua etmişsin. Gönülden AMİN diyorum.

Ölümü unutmak, hatırlamamak. Hem de sadece Zincirlikuyu mez. daki hatırlatmaya bile tahammülsüz olmak... Ne kadar yazık!

Aksine, bir insan ölümü ne kadar sık düşünürse, Allah'a o kadar yaklaşır. Ayağını denk alır.

Bir yerde "Kıldığınız namazı, son namazınızmış gibi kılın." diye birşey okumuştum. Namazın hemen ardından öleceğimi düşündüm ve bunu denedim. Allah'ım, o namaz bitmek bilmedi. Hani namazda insanın aklına olmadık şeyler gelir ya, kesinlikle hûşû ve teslimiyet içinde kıldığım en güzel namazdı. Ama nedense o duyguyu bir daha yakalayamadım.

Ölümü düşünmek! Bazen hiç de korkutucu değil... Birine çok kızdığınızda, kırıldığınızda, hatta ondan nefret etme derecesine geldiğinizde; o kişinin öldüğünü düşünün... Ölüm haberini aldığınızı, cenazesinin kalktığını, mezara gömüldüğünü, ailesinin acısını düşünün... İçinizde kızgınlık hele hele nefret diye birşey kalmadığını farkedeceksiniz.

Kendinizi çok değersiz hissettiğiniz anlar olur mutlaka... O zaman da kendi cenazenizi kaldırın. Ailenizin, çocuklarınız ve eşinizin, dostlarınızın ne halde olacaklarını düşünün...
Nasıl, değerli miymişsiniz?

Ölümü düşünmenin asla zararı olmaz, örneklerdekinden daha da fazla faydaları olur. Anlayabilene tabii...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana