Gönderen Konu: Sabir  (Okunma sayısı 14958 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Sabir
« : 11 Nisan 2005, 02:04:11 »

SABIR

قال رسول الله صلى الله عليه وسلم.اذا جمع الخلاء الفضل؟ قال فيقوم ناس  وهم يسيرون سرلعا الي الجنة فتلقاهم الملاءكة فيقولون انا نراكم سراعا الي الجنة  فمن انتم قالوا نحن اهل الفضل فيقولون ماكان فضلكم قالوا  كنا اذا ظلمنا صبرنا واذا أسيء الينا عفونا فيقال لهم ادخل الجنة فنعم اجر العاملين.
ثم يادي مناد اين اهل الصبرفيقوم ناس يسيرون سراعا الي الجنة  فتلقاهم الملاءكة فيقولون انا نراكم سراعا الي الجنة  فمن انتم
 فيقولون نحن اهل الصبر فيقولون ماكان صبركم قالوا كنا نصبر علي طاعة الله ونصبر عن معاص الله فيقال لهم ادخل الجنة .
ثم ينادي مناد أين المتحابون في الله فيقوم ناس يسيرون سراعا الي الجنة فتلقاهم الملاءكة فيقولون من انتم فيقولون  نحن المتحابون في الله فيقولون وما كان تحابكم في الله قالوا كنا نتحاب في الله فيقال ادخل
 الجنة    روح البيان جلد 1 صحف 278

Günlerimiz, ya sabır ya da şükür imtihanları ile geçiyor. Büyüklerin sohbetlerini dinlerken ya da kitaplarını okurken sabretmenin güzel bir erdem olduğunu ve her kul için gerektiğini kabul ediyoruz fakat, sıra sabretmeye gelince her nedense her türden sabırsız davranışları göstermekten kaçınmıyoruz. Bu durum, bu yollarda yeni yeni yürümeye başlayan bazen de yıllardır bir adım dahi atamayanlar için geçerli olsa gerek...

Gerçekten insanlar farkında olsalar da olmasalar da bir şekilde bu yollarda yolculuk edip kimi zaman pişiyor, kimi zaman da başkaları tarafından pişiriliyorlar. Tabii, bazıları pişerken fokurduyor, bazıları ise sesini bile çıkarmıyor. Hakk’ın dergahına usulca baş koyup “Ne gelirse gelsin” diyor. Tasavvufta “teslimiyet” dediğimiz kavram... Burada akıl süzgeci değil gönül safiyeti geçerli. Herşeyi akla vurmaya kalkarsak zaten tasavvufun özünü anlayamamış oluruz. Seyr–i Sülük bir gönül yolculuğudur ki, karanlık ve ucu görünmeyen tüneller, bunun yanında bazen çiçeklenmiş ağaçlar ve göl manzaraları, kimi zamansa biteviye uzayan çöller, seyr halindeki kişinin içinde bulunduğu hali anlatır. Bazen öyle olur ki, hep karanlıkta gidersiniz, kendi duygularınızı tanımlayamaz, sorunlar içinde kavrulup durursunuz. Merak etmeyin, bu da iyidir pişirilebilmek için. Biraz sıkıntıya katlanmamız gerekebilir. Hiç bir şey, olduğu gibi durmuyor ki, sürekli bir çaba, sürekli bir devinme içindeyiz. Ve olgun insanlar olabilmek için katlandığımız sıkıntılardan olumlu sonuçlar çıkarmak durumundayız. Artık sabrı, kelime olmaktan çıkarıp bir eylem haline getirmenin zamanı geldi de geçiyor... Meğer her işin başı sabır imiş. Sabredenler acı da olsa bir ilacı içer gibiymiş. Sabredemeyenler ise, kaybettiklerinin farkına varamaz imiş.

Kur’an–ı Kerim’de sabır hakkındaki ayetlerden bir kaçını burada zikredelim:

“Muhakkak biz sabredenlerin mükafatını yapmakta oldukları şeylerin daha güzeli ile vereceğiz” (Nahl 96) ve;

“Sabredin: zira Allah sabredenlerle beraberdir” (Enfal 46).

İnsanın sabredemeyeceği şeyler öyle çok ki, musibetlere karşı sabır, nimetlere şükrünü eda etmede sabır, kullukta sabır, günahlara karşı durmada sabır... her gücümüz sabırla başlıyor ve sabırla bitiyor...

Allah (cc) hepimize yardım etsin.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı antepli

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 496
Re: Sabir(Cuma sohbeti)
« Yanıtla #1 : 10 Şubat 2006, 15:38:17 »
Alıntı yapılan: "ÖZ-67"
SABIR

Günlerimiz, ya sabır ya da şükür imtihanları ile geçiyor. Büyüklerin sohbetlerini dinlerken ya da kitaplarını okurken sabretmenin güzel bir erdem olduğunu ve her kul için gerektiğini kabul ediyoruz fakat, sıra sabretmeye gelince her nedense her türden sabırsız davranışları göstermekten kaçınmıyoruz.
sayın hocam ellerinize sağlık....çok harika olmuş...
Bu dünyanın cefasından sefasına sıra gelmez.gafil olmayın ilme çalışın geçen günler geri gelmez...

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Re: Sabir(Cuma sohbeti)
« Yanıtla #2 : 10 Şubat 2006, 19:13:58 »
Alıntı yapılan: "antepli"
sayın hocam ellerinize sağlık....çok harika olmuş...


Evet harika bir yazida kendi acimizdan hicde ic acici degil cünkü bizde sabir yok.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Sabir
« Yanıtla #3 : 26 Şubat 2006, 00:03:04 »
SABIR
  Sabır, belayı hafifletir. (Hz. Ali)
  Hiç kimse, kendisine sabır verilen kimse kadar Allah'ın lütfuna uğramamıştır. (Hz. Ali)
  Sabır ve sebat insanların iki büyük yardımcısıdır. (Hz. Ali)
  Sabrın insandaki mevkii, başın vücuttaki mevkii gibidir. (Hz. Enes)
  Sabır, yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır. (Kuşeyri)
  Belaya feryad eden, Allah'a kafa tutmuş olur. Feryad etmek belayı geri çevirmez, ama sabretmenin ecir ve sevabını yok eder. (Şakik Belhi)

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Sabir
« Yanıtla #4 : 28 Şubat 2006, 03:28:02 »
Sabır
 
   İnsanın sosyal hayatta karşılaştığı güçlüklere, sıkıntılara göğüs germesinin adı sabırdır. İnsanda iman gerçekleştikten sonra, imanın gerektirdiği şekilde yaşayabilmek için sabır şarttır. Bu açıdan sabır, hayatta ciddiyet isteyen her şeyin başıdır.
  Bu sebeptendir ki Peygamberimiz (s.a.s.); "Ferahlığın anahtarı, sabırdır" buyurmuşlardır. "Sabreden zafere ulaşır."    sözü de O'na aittir.
  İslâm âlimleri, sabrın iki boyutuna dikkat çekerler. Birisi, insana ağır gelen elemlere katlanarak sonucunda güzellik beklemek. Diğeri de, lezzet ve şehvet veren şeylerden uzak durarak, bunların kötü sonuçlarından korunmaktır.
  Ayette sabredenler şöyle övülür: "And olsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme yoluyla imtihan edeceğiz. Bütün bunlara sabredenleri müjdele. Onlar bir felaketle karşılaştıklarında 'Biz Allah içiniz, yine O'na döneceğiz' derler. " (Bakara, 155-156)

 
 :gul:

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Sabır Nedir Ne Değildir
« Yanıtla #5 : 08 Mart 2006, 04:12:06 »
Sabır Nedir Ne Değildir

Bizi sıkıntıya düşüren şeylerin özünde bazı şeylerin yolunda gitmeme düşüncesi yatıyor. Sanki o yolu kendimiz çizmişiz de o rotaya uymayanlar varmış gibi. Özünde zora gelememe, sıkıntıya uğramadan zaman geçirmek, yardıma ihtiyaç duymama, kendimizin bir kalıba sığamayacağını ve kalıbın bize göre yapılmasını isteme yani merkezde imtihanı ve yardımı istememe yatıyor. İmtihandan kaçılamayacağı ortada;

“Şüphesiz ki biz, yeryüzündeki şeyleri kendine bir ziynet kıldık ki, ,insanların hangileri amelce daha güzeldir diye onları imtihan edelim.”          
(Kehf suresi-7)

Yani bize verilmiş bir ziynet, bir sorumluluk vardır. Yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak dolaşmanın bir bedeli olmalı. Bu bedel imtihandır ve imtihanı geçmek için Allah’tan yardım istemek gerekir.

“ Ey müminler, sabırla ve namazla Allah’tan yarım isteyin. Hiç şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir. “
(Bakara suresi  153)

Sabır geniş manasıyla İslam’ın emir ve yasaklarını tatbik ederken gösterilen sebattır. İmtihan özelliği olan musibetler karşısında yılgınlık göstermeyip direnmek, cesaret ve dayanıklılık göstermektir. Sabır, hak yolda yaşamanın bedeli olan zorluklara göğüs germek, hedefe ulaşmak konusunda direnç göstermek, ahlakı, disiplin ve nefsi kontrol altında tutmaktır.
Sabır Kuran’ı Kerim’de sıkça tekrarlanır. Bunun sebebi bizi en iyi tanıyanın en çok neye ihtiyacımız olduğunu en iyi şekilde bilmesidir ve bu yüzden bu kadar çok vurgulanır. Tüm peygamberler ümmetlerine sabrı tavsiye etmiştir. Demek ki, sabır çok değerli bir şeydir.

YAŞANILMASI GEREKEN BİR HASLET.

Sabır deyince aklımıza ilk olarak alemlerin efendisi Rasulullah (sav) ve diğer tüm peygamberler gelir. Hayatlarını okuruz, dinleriz veya izleriz. İsimleri hep “peygamberlerin hayatı” diye geçiyor. Aslında “peygamberlerin sabır tarihi” olmalı bence. Çünkü tüm ömrü boyunca öne çıkan en büyük özellikleri davet yolundaki sebatlarıdır. Bir peygamber (Yunus (as)) sabrı bir an unutuyor ve “Allah’ım şüphesiz ben nefsime zulmedenlerden oldum” diye dua ediyor.
Sabrı unutmak nefse zulmetmektir. Çünkü Rabbimizin bize bir lütfudur. Bizim kullanmamız gereken özelliklerimizdendir. Ama ne yazık ki sabır, unutulduğunu bile unuttuğumuz içinin boşaltıldığı kavramlar arasında yer alıyor. Efendimiz (sav) sabrı bize yaşayarak öğretiyor kuşkusuz. Hadisi şeriflerinde de en güzel biçimde anlatıyor sabrı;

“ Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür.” (Buhari)
“ Sabır imanın yarısıdır.”  
“ Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet hiç kimseye verilmemiştir.” (Tırmizi)
“ Cennet gönlün istemediği şeylerle çevrilmiştir.”
“ Halkın arasına girip onların verecekleri sıkıntıya katlanan Müslüman, halktan uzak kalarak onlardan kaynaklanan sıkıntılara katlanmaya yanaşmayan müslümandan daha hayırlıdır.” (Tırmizi)

 Efendimiz (sav) ve diğer tüm peygamberlerin bu denli sabırlı olmaları Allah’ın (cc) es-Sabur isminin tecellisidir. Evet Allah Sabr’dır. Cezalandırmakta acele etmez.

“ Eğer Allah insanları zulümleri ile (hemen) hesaba çekiverip cezalandırsa idi, yeryüzünde kımıldayan tek bir canlı bırakmazdı (kalmazdı). Fakat O onları tayin edilmiş bir vadeye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman da ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.”
 (Nahl 61)

Rabbimin verdiği bu mühlet bir rahmettir. Bizi kolayca gözden çıkarmadığının göstergesidir. Tevbe için bize süre tanımasıdır. Tevbe öyle bir tevbe olmalı ki, geçmişte ki günahlarımız, sıkıntı ve endişelerimizden bizi kurtarmalı. Hayatımızı allak bullak eden şeyler, yaşadığımız hadiselere karşı duyduğumuz kaygı ve endişeler değil midir? Bunlar ancak sabırla silinebilir.

Peki Neye Ve Niçin Sabır?

İbadetlere devam etmek için sabır… Günahlardan uzak durmak için sabır… Allah’a ulaştıran yolu kesmek isteyenlere karşı girişilen mücadeleyi devam ettirmek için sabır… Zafer ve barışın gecikmesi karşısında sabır… Gidilecek yolun uzun ve dikenli oluşuna sabır… Kısacası Allah’ın (cc) rızasını kazanmak için sabır.
Sabrın imanda ki yeri, başın gövdedeki yeri gibidir. Yani her işin başı sabırdır. Sabır ruhun bir melekesidir. Gidilecek uzun yolda Rabbimizin bize lütfettiği ihtiyacımız olan azığımızdır. Sabır o an bir imtihandan geçirildiğini fark etmendir. Yani teyakkuz halinde (tetikte) bulunanlar sabredebilir. Musibet onun gözüne daha farklı gözükür. Yaşanılanların Allah’ın (cc) kaza ve kaderinin tecellisi olduğunu bilir. Sevabın çokluğu, belanın büyüklüğüne göredir. Allah(cc) kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez. Hem bela ve musibetlere sabretmezsek sorun birken iki olur. İkincisi Allah’ın rahmetini tepmedir ve bu her şeyden fenadır.
Sabır direnç göstermektir. İki şekilde direnç gösterilir; birincisi yapmak için direnmek. Acı ilaçlarla tedavi gibi vazifeye atılmak. Davetten geri kalmamak mesela…
İkincisi yapmamak için direnmek. Zehirli tatlılardan uzak durmak. Bizi rahmetten uzaklaştıracak her şeyden uzak durmak. Çabucak gelecek olan geçici lezzetten, şehvetten e kötü sonuçlarından uzak durmak mesela…
Sabır zafere giden yoldur. Vazifenin meşakkati sabırla hafifler. Sabır müminin güç kaynağıdır. İmanın koruyucusudur. İmtihanı sabredenler kazanır, sonu selamettir. Buraya kadar sabır “ne”dir dedik.

Peki Sabır Ne Değildir?

Mahkumiyete, meskenete ve zillette olmak, haksız tecavüzlere, kul haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara sessiz kalmak sabır değildir. Bunun adı tezellüldür ve tezellül haramdır. Meşru olmayan şeylere sabretmek caiz değildir. Acizlik ve tembellikle karıştırılmamalıdır. Yani sabırlı Müslüman haksızlığa sessiz kalan Müslüman olarak bilinmemelidir.
Allah Kur’an’da sabredenleri müjdeliyor ve yegane kurtuluşun onların ereceğini bildiriyor;
“… sabredenleri müjdele!”
(Bakara 155)
Demek ki Ashab bu yüzden bir araya geldiğinde birbirine sabrı tavsiye ediyor.Demek ki bu yüzden Asr suresini okuyorlar:

“Asra yemin olsun ki insanlık hüsrandadır. Ancak iman edenler, Salih amel işleyenler ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”
 
 :gul:

müslümanca yasama sanati

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Sabir
« Yanıtla #6 : 10 Mart 2006, 02:00:44 »
Resulullah Efendimiz (sav); sabır konusunda tam bir kemale sahip idi. Ve sabrederken de mücadeleden geri durmamışlardır. Herşeye, kadere ve oluşa sabretmişlerdir...


Başa gelene kalben ses çıkarmamak, kadere; bir yandan da bütün varlığı ile mücadele etmek ise oluşa iştirakin bir ifadesidir. Bu iki unsurun biraraya gelmesi, Peygamberî sabrı oluşturmaktadır. İşte Resulullah Efendimiz, yüzyıllar süren bir sabrın sonunda zuhur etmiş; o sabrın gayesi olarak da sabrı tamama erdirmek için hayat sürmüştür. Yani O, bir sabır Peygamberi idi. Çile dolu bir hayat yaşaması, meşakkatlere göğüs germesi ve kısa sürede dini tamama erdirmesi ise, yüzyıllar süren sabrın, yirmiüç yıla sığdırılmış bir ifadesi idi.

Ashab–ı Kiram da Resulullah ile beraber, böylesine mukaddes bir sabır zincirinin son halkasını yerine koyma şerefine nail olmuşlardır.
Nasıl ki, Hz. Peygamberin teşrifiyle, bu nimete nispetle geçmiş anlamsızlaşır; Allah Resulü’nun mücadelesini tamamlamasıyla da geçmiş sıkıntılar ve çileler muhabbete dönüşmüştür. Mü’min de bu mantıkla yaşayan insandır. Mücadelesi bugünün mumunu yakmaktır; ama sabrettiği, bu mumu yakmak için verdiği mücadeleler değil, bu mücadelesinin sonunda sönmemek üzere yanacak olan, hakikat nurudur.

Bu sebeple, Hak dostları mücadele içinde hayat geçirmelerine rağmen, her seferde; “Allah’ım, son nefese Seninle erdirme zaferini ver”; üzülüp kaybeder gibi olduklarında da “Rabb’im son nefeste yenilgi verme” diyerek gerçek zaferi gözlemişlerdir. Bu hal ve tavırları onların “zafer sabırdadır” hadisinin sırrına erdiklerinin göstergesidir. İşte, zaferin son nefeste olduğunu bilen mümin–i kamil, bu zafere nispetle yaşadığı hayat ve çilenin bir hiç olduğunu bilir ve başına gelenlere değil; son nefese, yani zafere ulaşmaya sabır göstererek bu noktada Resulullah’ın sabrındaki ruhu yaşamış olur. Bu şuur, kişiyi gerçek delikanlı, Allah eri yapar.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı telecafe

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 261
    • http://www.antoloji.com/mevlut_bicik
Sabir
« Yanıtla #7 : 10 Mart 2006, 13:19:07 »
Cennetin anahtari oldu sabir
Sergiliyorsunuz  güzel  tavir
Sohbetlerinizle gönüller fethediyorsunuz,
Cennet  olsun  sizlere  kabir.

Çevrimdışı pasa

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 32
Sabir
« Yanıtla #8 : 10 Mart 2006, 18:17:21 »
SABIR

 

Acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme.

Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır.

Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir. Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir. Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır. "Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir" (el-Bakara, 2/153, 155).

Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır. Fakat sonucu tatlıdır. Hz. Peygamber (s.a.s); "Sabreden başarıya ulaşır' ; "Sabır başarının anahtarıdır"; "Sabır bir ışıktır"; "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir"; "Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır" buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.s); "Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür" (Buhârî, Cenâiz, 32) sözüyle bir felaketle ilk karşılaştığı zamandaki sabrın önemini vurgulamıştır. Sabretmek, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez.Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caîz değildir. Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele etmek gerekir. İnsanan kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Rasulullah (s.a.s); Ya Rabbi! Acizlikten ve tenbellikten sana sığınırım” (Buhari, Cihad, 25) diye dua etmiştir.

Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar. Böyle felaketler başa geldiği zaman heyecana kapılmadan ve şikayet etmeden takdir-i ilâhiye razı olup sabretmek müminlerin özelliklerindendir. Nitekim Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerimde sabr-ı cemili (güzel sabır) emretmektedir. (Yusuf, 12/18). Rasulullah (s.a.s) Sabr-ı cemil şikayet edilmeyen sabırdır” buyurmuştur. Aslında elden bir şey geldiği zamanlarda sabırsızlık gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve lüzumsuz bir harekettir.

Kur'ân-ı Kerim'in yetmişten fazla ayetinde zikredilen sabır, insan tabiatına aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir. Sabrın gâyesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir. Allah Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları övmüştür.

Mü'minler, çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar. İşte bu durumda sabır, mü'minin güç kaynağı, imanının koruyucusudur. Hz. Musâ'ya inananlara Firavun eziyet etmek isteyince onlar: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür" (el-Araf 7/126) diye duâ etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz ve ilk müslümanların, yapılan işkence ve eziyetlere nasıl sabır ve tahammül gösterdikleri bilinen bir husustur.

İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler. Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız. Diğer ibadetler ve ahlâkî davranışlarda böyledir. Aşağıdaki âyetler bunu göstermektedir:

"Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir" (eş-Şurâ, 42/43); "İçinizden mücahitleri ve sabredenleri belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz. Haberlerinizi de denetleriz” (Muhammed, 47/31).

Çoğu zaman insan nefsine uyar; Allah Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak ona zor gelir, nefse hoş gelen fena arzularını tatmin etmek ister, iyilik ve faziletlerden kaçınır. Meselâ; cebindeki parasını eğlence ve zevkleri için harcamak, bir yoksula vermekten daha hoş gelir. Bir çocuk için oyun oynamak, ders çalışmaktan daha ilgi çekici görünür. Gezip tozmak, çalışıp kazanmaya tercih edilir.

İşte bu durumda, insanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel bir davranıştır.

Ayrıca insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı iken hastalanır, sel, deprem, yangın gibi felâketlerle karşılaşabilir; bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır. Aksine davranış, insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur: "Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa, çıkarmaz" (Yusuf, 12/90).

Peygamberler sabrın en büyük örnekleridir. Çünkü onlar bütün güçlükleri sabırla karşılamışlardır. Dileğimiz Allah (c.c.)'ın bizi, "belâlarına çok sabreden ve nimetlerine çok şükreden" kullarından eylemesi olmalıdır (İbrahim, 14/5).

Sabrın sonu selâmettir. Sabır, iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, kısaca bütün faziletlerin başıdır. Sabırlı insan iyi insandır. İyi işler yapıp birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teâlâ haber vermiştir. Sabır zafere giden yoldur (el-Asr, 103/1-3).

Peygamber Efendimiz; "Sabır ve tahammül gösteren kimseyi Cenab-ı Hakk sabırlı kılar. Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet hiç bir kimseye verilmemiştir" (Tirmizi, Birr, 76).

"Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük fayda vardır" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 307) buyurmuştur.

Ayrıca Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele" (el-Bakara, 2/ 155).

Bu ve benzeri âyetlerden Allah Teâlâ'nın insanları çeşitli sıkıntılara uğratarak imtihan ettiğini ve bu imtihanı sabredenlerin kazandığım öğreniyoruz.

Sabırla bütün zorluklar halledilmekte, her türlü engel aşılmaktadır. Onun için atalarımız: Sabırla koruk, helva olur" demişlerdir.

Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:

"Mü'minin işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu özellik yalnız mü'mine özgüdür. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırlıdır" (Riyâzüs-Sâlihin, 1, 54).

Bizim için mutlaka hayırlı olduğuna inandığımız sabır, bütün peygamberlerin ortak sıfatıdır. Allahın dinini tebliğ ederken hepsi çeşitli sıkıntılara uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış. Hükümdarlar tarafından zindana atılmış ama onlar daima sabretmişlerdi. Kuran-ı Kerimde peygamberlerin sabrını dile getiren pek çok ayet-i kerime vardır. Rasulullahın hayatı ise baştan sona en güzel sabır örnekleri ile doludur. Bu sebeple her müslümana düşen görev, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünerek, Allahtan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır.

Çevrimdışı neyzen.lal

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 160
Ynt: Sabir
« Yanıtla #9 : 24 Şubat 2009, 13:35:51 »
paylaşım için ayrı ayrı teşekkürler can kardeşler.....

kendi elimizle kendimizi ziyana süreklediğimiz hadiselerde de aynı durum sözkonusumudur...
Hüzünle titreyen gönle ince bir ah dokunur....
Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur...

Çevrimdışı lalegül

  • yazar
  • ****
  • İleti: 513
    • Sidre.net
Ynt: Sabir
« Yanıtla #10 : 24 Şubat 2009, 23:05:44 »
Hocam Allah c.c. Sizden razı olsun,

Allah c.c. bizleri sabredenlerden eylesin.
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)