Ad Kavminin Helak Olma Hadisesi
Ad kavmi, Yemende "Ahkâf’ta oturuyorlardı. "Rimâl"dir ki, (Yani kumluk yerdir. Ona) Umman ile Hadramevt arasında geçmekte olan "Reml-i Âlic ve Dihmân" denilir. (Merkezleri burası olmakla beraber Ad kavmi) gerçekten yeryüzüne yayılmışlardı.
Allâhü Teâlâ hazretlerinin kendilerine vermiş olduğu kuvvet ile yeryüzünün ehlini kahredip eziyet ediyorlardı.
Onların birçok putları vardı. O putlara tapıyorlardı. Putları (nın en meşhurları);
1- Sada,
2- Samûd,
3- Behâ.... (ve diğerleri...
Allâhü Teâlâ hazretleri, kendilerine Hûd (a.s)'ı peygamber olarak gönderdi. Hûd (a.s), nesep bakımından onların vasatları (onlardan biri), hasep bakımında ise onların en faziletlilerindendi...
Hûd (a.s) onlara;
1- Allâhü Teâlâ hazretlerini birlemelerini ve tevhide iman etmelerini;
2- Allâhü Teâlâ hazretlerinden gayriye ibadet etmemelerini,
3- Ve insanlara zulmetmekten el çekmelerini emretti...
Fakat onlar, Hûd (a.s)'dan yüz çevirdiler. Onu tekzîb edip yalanladılar. Ve ona;
-"Bizden daha kuvvetli, zulüm ve ceberut yönünden bizden daha büyük ve ziyade kim vardır?" dediler.
Allâhü Teâlâ hazretleri tam üç sene onlardan yağmuru kesti. Hatta onlar, bunun için gayret edip (yağmur talebinde bulundular.) O çağda insanlara belâ geldiği zaman (belâ'nın kalkması) talebinde bulunarak; Müslüman ve kâfiri hepsi Mekke'ye "Beyt-i Haran'a (Kâbe’ye) giderlerdi. Ve orada Allâhü Teâlâ hazretlerinden genişlik ve belâ'nın kaldırılmasını isterlerdi.
O gün Mekke ehli "Amâlîka" kavmiydi. Bunlar; Amlîk bin Laviz bin Sam bin Nuh (a.s)'ın evlâdıydılar. O gün Amâlîkalıların reisi, kendisine "Muâviye bin Bekir" denilen bir adam idi. Annesi Ad kavmindendi. Ad kavminde yağmur kıtlığı olup, yağmur aramaya çıktıklarında; onlara;
-"İçinizden bir elçi (ve temsilci) grubu hazırlayıp; Mekke'ye gönderin. Orada yağmur duasında bulunsunlar..." denildi.
Onlar da, Kiyl ibni Atr ve Mersed bin Sa'd'i yetmiş kişilik adam ile birlikte seçip Mekke'ye gönderdiler.
Mekke'ye vardıklarında Muâviye bin Bekr'in evine misafir oldular. Kendisi Mekke'nin dışındaydı. Muâviye bin Bekir, onları konuk etti ve onlara ikramda bulundu. Çünkü bunlar, onun dayıları ve hısımlarıydı.
Bunlar (niçin geldiklerini unuttular) Muâviye bin Bekrin yanında şarap içmeye, şarkı, dans ve cariyelerle eğlenceye daldılar. Onları tüysüz oğlanlar eğlendiriyordu. Muâviye bin Bekrin (kendilerine iki çekirge denilen) iki cariyesi vardı. Bunlar, on şarkı söyleyen iki cariyesiydiler. Birinin ismi Vürde (gül) diğerinin de adı Cerâde (çekirgecik) idi. Cerâde ismi vürdeye galip gelip ikisine birlikte "Cerâdeteyn" (iki çekirge) deniliyordu...
Muâviye bin Bekir, bunların kendi evinde kalmalarının uzun sürdüğünü gördü. Hâlbuki kavmi bunları, üzerlerine gelen belâ ve musibetin kaldırılması için duaya göndermişlerdi. Bu durum kendisine ağır geldi. Ve dedi ki:
-"Dayımlar ve hısımları orada, gayret ve susuzluktan helak oldular! Bunlar ise benim yanımda kalıp eğleniyorlar! VAllahi bunlara ne edeceğimi bilemiyorum. Onlara hacetleri için çıkıp (Kâbe’ye) gitmelerini emretmekten utanıyorum. Onlar, bunun kendilerinin bana ağır geldiklerinden dolayı söylediğimi zannederler..."
Muâviye bin Bekir, bu durumu şarkıcı iki cariyesine şikâyet etti. Onlar;
-"Bir şiir söyle! Söyleyenin kim olduğunu bilmedikleri bir şiin onlara terennüm et. Belki (onların hallerini beyan eden şiiri işitirler, uyanırlar ve böylece) şiir onları çıkarır...
Dikkat et! Ey Kiyl! Yazıklar olsun sana! Kalk! Kendini kontrol et!
Umulur ki Allâhü Teâlâ hazretleri bize bulutlar (ve yağmur) verir.
Ad kavminin toprağına su verir.
Gerçekten Ad kavmi, söz söylemeden gecelediler;
Şiddetli susuzluktan...
Sen, büyük şeyhi ve gençleri ümit etmiyorsun!
Hâlbuki gerçekten onların kadınları hayra himmet ettiler.
Günlerdir kadınları (susuz) gecelemekte...
Vahşi hayvanlar, gündüz aşikâr onlara gelmektedir.
Vahşi hayvanlar, Ad kavminin kendilerine ok atmalarından korkmamaktadırlar.
(Çünkü susuzluktan ve açlıktan Ad kavminin ok atacak hâlleri ve mecalleri yoktur...)
Sizler ise burada, keyfinizin arzuladığı şehevî bir hayattasınız.
Sizin gündüzünüz ve geceniz tamam...
Sizin elçiliğiniz, gerçek çirkin oldu. O kavmin elçiliğinden ki, iyi karşılanma ve selâmlamadan mahrum oldular...
O iki şarkıcı cariye bu şiiri söylediklerinde, (o yetmiş kişilik insanların) bazıları (bu şiirin tesiriyle uyandılar, kendilerine geldiler ve diğer) bazılarına;
-"Gerçekten sizler ashabınız (kavminiz) hakkında çok yavaş davrandınız! Kalkın Harem-i şerife girin! Orada dua edip, yağmur isteyin!"
(Ad kavmi, suçluluk duygusu içinde birbirine baktılar. Hareme gitmek için ayağa kalkmaya hazırlandılar....)
Mersed (r.h.) söz aldı. Ve onlara:
-"VAllahi sizin dualarınızla Allâhü Teâlâ hazretleri size yağmur vermez!" dedi.
(Onlar sordular:
-"Ne yapmalıyız?" Mersed r.h:)
-"Lakin peygamberiniz Hûd (a.s)'a itaat eder ve iman edip; Allâhü Teâlâ hazretlerine dönerek tevbe ederseniz; Allâhü Teâlâ hazretleri size yağmur (ve bereket) verir!" dedi.
Ve böylece Müslüman olduğunu açıkladı.
Ad kavminin elçileri, Muâviye bin Bekir'e;
-"Sen Mersed'i bizim adımıza hapset! Onu bizimle beraber kesinlikle Mekke'ye gönderme! Çünkü o Hûd'ün dinine tabi oldu. Bizim dinimizi terk etti..." dediler.
Sonra Mekke'ye girdiler.
Kiyl, ayağa kalktı. Mescid-i Harem'de yağmur duasında bulundu. Ve şöyle dua etti:
-"Allâhım! Ben bir hastanın tedavisi için gelmedim. Bir esirin fidyesi (kurtuluşu) için de gelmedim.
Allâhım! Bizlere su ver! Hakikaten biz (susuzluktan ve kuraklıktan) helak olduk.
Allâhım! Ad kavmine su ver! (Daha önce vermekte olduğun) su ve yağmuru ver!" dedi.
Kavmi de;
-"Allâhım! Kiyl'e dilediğini ver! Bizim isteğimizi de onun istekleriyle beraber kıl!" diye dua ettiler.
Allâhü Teâlâ hazretleri, üç bulut gönderdi:
1- Beyaz,
2- Kırmızı,
3- Siyah...
Sonra sema’dan bir münadi şöyle nida etti:
-"Ey Kîyl! Bu bulutlardan dilediğini kendin ve kavmin için seç!" dedi. Kîyl;
-"Ben siyah olanı seçtim! Çünkü siyah bulutlar daha çok su dolu olur!" dedi.
Yine gökten bir nida geldi:
-"Sen Ad kavmi için köklerini kazıyan ve işlerine yaramayan bir şeyi seçtin! Bundan böyle, Ad’ın ailesinden hiçbir çocuk ve ihtiyar kalmayacaktır. Ancak hepsi, solup yok olacaklar (ölecekler)"
Sonra Allâhü Teâlâ hazretleri, Kîyl'in tercih etmiş olduğu siyah bulutu içinde bulunan azab ve belâlar- ile birlikte Ad kavmine gönderdi. Bulut, onların "Mağîs" dedikleri vadiden onların üzerine çıktı. Ad kavmi bulutu gördüklerinde sevindiler. Ve:
-"Bu" dediler, "Bir arız '(ufukta beliren bir bulut), bize yağmur yağdıracakî"
Allâhü Teâlâ hazretleri de buyurur:
-"Hayır! O sizin acele istediğiniz şey; bir rüzgâr ki, onda çok acıklı bir azap var." (Öyle bir acı azab ki:) -"Rabbinin emriyle her şeyi tedmîr ve helak eder! "
Yani bu azab uğradığı her şeyi helak eder. Onların üzerine bu buluttan nesilleri kesen bir rüzgâr esti.
-"Musallat etmişti Allah onu üzerlerine yedi gece, sekiz gün huşum halinde..." yani devamlı olarak.
Bu akim (kökleri ve nesilleri kesen fırtına ve şiddetli azab) rüzgârı, yerle gök arasında bulunan bütün binek hayvanlarını (eşyayı) alıp yükleniyor ve sonra da onu dimağlarından (başlarından) taşlara çarpıyordu.
Ad kavmi, rüzgârın kendilerini havaya kaldırmaması için çukur kazdılar, dizlerine kadar toprağa gömülüp saklanmaya başladılar. Fakat rüzgâr, ayaklarının altına giriyor, onlardan ikişer kişiyi alıp; onları gökten birbirlerine çarpıp beyinlerini dağıtıyordu....
Vadide bunlar olurken, diğerleri de olup bitenlere bakıyordu. Sonra rüzgâr, hepsini kaldırdı ve sonra da üzerlerine toprak attı. Onların iniltileri toprağın altında işitiliyordu.
Hûd (a.s), kendisine iman eden müminlerle birlikte Ad kavminden ayrılıp bir avluya çekildiler.
Onlara (Hud (a.s) ve müminlere) o rüzgârdan hiçbir şey isabet etmedi. Onlara değen rüzgâr, onların derilerine bir yumuşaklık ve canlarına bir lezzet veriyordu....
(Rivayet ehli) buyurdular:
Allâhü Teâlâ hazretleri "Kökler kesen rüzgâr”ı Ad kavmine göndereceği zaman, akim rüzgârına:
-"Ad kavmine çık! Ve onlardan intikam ali" diye vahyetti.
"Kökler kesen rüzgârı, sadece bir öküzün burun deliği kadar çıktı. Onunla doğu ile batı arasındaki bütün yeryüzü kurudu.
(Cehennem azabının) hazeneleri (vazifeli ve bekçileri);
-"Ya Rabbi! Biz buna (akim rüzgârına) takat yetiremiyoruz! Eğer bu şekilde çıkmaya devam ederse, yeryüzünün doğusuyla batısının arası ne varsa hepsi helak olacak!" dediler. Allâhü Teâlâ hazretleri, akim rüzgârına vahyetti:
-"Bir yüzüğün deliği kadar çık!" buyurdu. Bunun üzerine akîm rüzgârı bu kadar çıkmaya başladı...
Rüzgâr
Süddî (r.h.) buyurdular:
Allâhü Teâlâ hazretleri, Ad kavmine rüzgâr gönderdiğinde; rüzgâr onlara yaklaştı. Onlar, develere, atlara (büyük yük hayvanlarına) baktılar; rüzgâr (bu büyük baş hayvanları) gökle yer arasında uçuruyordu. Ad kavmi hemen evlerine koştular. (Evlerinin en kuytu yerlerine saklandılar...)
Fakat rüzgâr, onları evlerinden çıkarttı. Ta ki zikredildiği üzere hepsini helak etti.
(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:671-672-673-674-675-676)