Gönderen Konu: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler  (Okunma sayısı 411872 defa)

0 Üye ve 24 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Şakâvetin ve Saadetin Alâmetleri
« Yanıtla #585 : 05 Temmuz 2013, 15:37:23 »

Şakâvetin ve Saadetin Alâmetleri

Şakavetin alemetleri:
1. Gözlerin donması (Allah korkusundan dolayı gözlerden yaşın akmaması,)
2. Kalbin kasaveti (katılaşması),
3. Dünya sevgisi,
4. Tûl-i emel'dir... (dünya arzuları)


Saadetin alâmetleri şunlardır:
1. Sâlihleri sevmek,
2. Salih (ve evliyaya) yaklaşmak,
3. Kur'ân-ı kerim okumak,
4. Gecenin seher vaktini uyanık geçirmek,
5. Âlimlerin meclislerine katılmak,
6. Kalbin rakik (ince ve yumuşak) olmasıdır.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 715-716)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kötü Ameller, Ahirette Kötü Suretlere Bürünürler
« Yanıtla #586 : 30 Temmuz 2013, 12:22:32 »
Kötü  Ameller, Ahirette  Kötü  Suretlere  Bürünürler

Bil ki:
Dünyada işlenen her düşük fiil ve çirkin amel, âhirette çirkin bir suret ile tasvir olunur. (Yani soyut şeyler âhirette somut bir hâle gelirler.)
Aslında o şeyler dünyada da çirkin bir surettedirler; lakin imtihan ve belâ olması yönünden faillerine (o çirkin işi yapanlara çirkin işler) çok güzel görünürler. Böylelikle, zehir karışmış bal gibidirler.
Kötü amellerden Allâhü Teâlâ hazretlerine sığınırız.
Cennet, onların mekruhlarıyla örtülmüştür.
Ateşler de onların şehvetleriyle kapanmıştır.
Yani cennet, kerih görülen (hoşlanılmayan) şeylerle gizlenmiştir. Cennet ise nefsin sevdiği ve hoşlandığı şeylerle kuşatılmıştır. Yani nefsimiz, ona meyleder ve o şeyler nefsin hevâ-ü hevesine uygun olduğu için, nefis onları yapmak ister.


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:278)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Acelenin İyi Olduğu Altı Şey
« Yanıtla #587 : 01 Ağustos 2013, 12:07:25 »
Acelenin İyi Olduğu Altı Şey

İşlerde acele etmek asla güzel değildir.
Ancak şu işlerde acele etmek güzel olur:

1- Tevbe etmek,
2- Borcu ödemek,
3- Misafiri ağırlamak,
4- Bekârı evlendirmek,
5- Ölüyü defnetmek,
6- Ve cenabetten gusletmekte acele etmek..."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:364)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerine Tabi Olanların Bağışlanması
« Yanıtla #588 : 20 Ağustos 2013, 13:42:10 »
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerine Tabi Olanların Bağışlanması

Rivayet Olundu:
Muhakkak ki İmam-ı Azam Hazretleri, halkı mezhebine davete başlamadan önce, inzivaya çekilmeyi kasdetti. Efendimiz Hazretlerinin rüyadaki işaretiyle ınzivadan geçip haklı mezhebine davet etmeye başladı. Bu,İmamı Azam Hazretlerinin hakikata erdiğinin en büyük delildir.

İmam-ı Azam Hazretleri bütün geceyi kıyam (ibadet)ile geçirirdi. Bir gece Kâbe’de ibadet ile meşgul iken gizliden bir ses işitti:
-"Ey Ebû Hanife, muhakkak ki sen. İhlâs ile bana hizmet ettin. Beni gerçekten iyi tanıdın, marifetin iyidir. Seni ve ta kıyamet saatine kadar sana tabi olanları bağışladım" diyordu.

Şeyh Muhammed el-Belhî Hazretleri'nin "Aynül-ilim" kitabında da böyledir.


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:1 S:784)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ahir Zamanda Gelecek ve İnsanlara Hizmet Edecek Olan Kavmin Fazileti
« Yanıtla #589 : 21 Ağustos 2013, 11:00:08 »
Ahir Zamanda Gelecek ve İnsanlara Hizmet Edecek Olan Kavmin Fazileti

Rivayet olundu.
Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, Ebû Hüreyre (r.a.) hazretlerine etmiş olduğu vasiyette buyurdular:
-"Ey Ebû Hüreyre! Sana öyle kavimlerin yolu üzere olmanı tavsiye ederim ki, insanlar korkup dehşete düştüğünde, onlar telâşa kapılmazlar; insanlar ateşten emân (emniyet ve güvence) talep ettiklerinde onlar, korkmazlar."

Ebû Hüreyre (r.a.) sordu:
-"Ya Rasûlellah (s.a.v.)! Onlar kimlerdir?"

Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular:
-"Onlar ümmetimden ahir zamanda gelecek olan bir kavim (topluluktur), kıyamet gününde peygamberlerin makamında hasrolunacaklardır. İnsanlar, onlara baktığında gördükleri güzel hallerinden dolayı onları peygamberler zannedeceklerdir. Ta ki ben onları tanıyıp onlara: "Ümmetim! Ümmetim!" deyince bütün mahlûkat onların peygamber olmadıklarını anlayacaklardır. Onlar şimşek ve rüzgâr gibi (sıratı) geçip (cennete) gideceklerdir. Onların gözlerinin nurundan mahşer ehlinin gözleri kamaşacaktır."

Bunun üzerine ben (Ebû Hüreyre) dedim ki:
-"Ya Rasûlellah (s.a.v.)! Onların amellerini bana emret; belki onların amellerini işler de onlara ilhak edip katılırım!"

Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular:
-"O kavim çok çetin ve zor bir yola girdi. Allah, onları doyurduktan sonra, onlar açlığı tercih ettiler. Allah onları giydirdikten sonra, onlar arî olmayı (güzel giymemeyi) tercih ettiler. Allah onları suvardıktan sonra onlar susuzluğu tercih ettiler. (Yani mal, mülk, servet makam, mevki ve bütün dünyevî çıkarlarını Allah rızası için, i'lâ-i kelimetüllah Allah'ın dinînin yükselmesi için harcadılar. Bu uğurda yemediler, giymediler, içmediler, yedirdiler, giydirdiler ve içirdiler.) Bütün bunları, Allahü Teâlâ hazretlerinin katındaki sevapları umarak terk ettiler. Hesap korkusundan helali terk ettiler. Bedenleriyle dünya ile beraber oldular, ama (kalpleriyle) dünyadan hiçbir şeyle meşgul olmadılar. Melekler ve peygamberler onların Rablerine yapmış oldukları taate taaccub ettiler, hayran kaldılar. Onlara müjdeler olsun! Allah'tan benimle onların arasını cemetmesini (toplamasını, onları benimle beraber kılmasını) istedim."

Sonra Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, onlara (ve onların güzel amellerine olan) şevkinden dolayı ağladı ve daha sonra şöyle buyurdular:
-"Allahü Teâlâ yeryüzü ehline bir azâb etmeyi murad ettiği zaman, onlara bakar; (onların yüzü suyu hürmetine) onlardan azabı çevirir. Ey Ebû Hüreyre, sana onların (tarikatını ve) yolunu tavsiye ederim."


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 760-761-762)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İsrail Oğullarına Emredilen Bazı Ağır Vazifeler
« Yanıtla #590 : 22 Ağustos 2013, 11:50:44 »
İsrail Oğullarına Emredilen Bazı Ağır Vazifeler

"Bizden evvelkilere yüklediğin gibi" (Sûre-i Bakara, Âyet 286)

Bizden öncekilere yüklemiş olduğun bir yükün benzerini bize yükleme,demektir.
Allâhü Teâlâ hazretleri, israil oğullarına (ağır) mükellefiyetler verdiği gibi..
îsrâil oğullarının bazı ağır mükellefiyetleri:
Günahlarının tevbesi için kendilerini öldürmek,
Hata ile a'zâlann (organlarını) kesmek,
Necaset değdiği (kirlenen yerlerini) kesmek,
Suyun dışında başka bir şeyle temizlik yapamamaları,
Her gün ve gecede (yirmi dört saat içinde) elli vakit namaz
Namazlarının mescidin dışında bir yerde caiz olmaması
Oruçlu kişinin uykudan sonra bir şeyi yeme ve içmesinin haram olması.
Bazı temiz şeyleri yemekten men olunmaları,
Zekâtlarının, mallarının dörtte biri olması,
Gece günah işleyenlerin, günahlarının sabah kapılarına yazılması...
Ve bunlardan başka birçok şiddetli halleri vardı...


(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:279)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazreti Allah Şişman Alimi Sevmez
« Yanıtla #591 : 23 Ağustos 2013, 12:29:49 »
Hazreti Allah Şişman Alimi Sevmez

Hâdis-i şerifte buyruldu:
-"Muhakkak ki Allâhü Teâlâ hazretleri, şişman âlimi sevmez (kerih görür."

Tevrat'ta şöyle buyuruldu:
-"Muhakkak ki Allâhü Teâlâ hazretleri, şişman âlimden buğz eder."

Kur'ân Okuyucuların Şişman Olması

(Ebû Mes'ûd r.a. hazretlerinden) bir rivayette buyurdular:
-Muhakkak ki Allâhü Teâlâ hazretleri, şişman kârilere (Kur'ân-ı kerimi okuyan kişilere) buğz eder."

İmam Şafiî (r.h.) buyurdular:
"Şişman kişi asla iflah olmaz! Ancak Muhammed bin Hasan olursa haricî"
Kendisine denildi:
-"Niçin? (Şişman kişi neden iflah olmaz?)"
Buyurdular:
-"Çünkü şişman kişi tefekkür edip düşünemez! Ama akıllı kişi iki halden hâli olmaz.
(Kişi:)
1. Ya âhireti ve meâdı (sonunu cennetlik mi cehennemlik mi olduğunu) düşünür,
2. Ya da dünyası ve meâşini (meîşet ve dünyalık hayatının ne olacağını) düşünür...
İç yağı düşünce ve tefekkürle beraber tutmaz. Kişi bu iki halden (dünya ve âhiretini) düşünmekten hâli olduğu zaman, iç yağı bağlamakla hayvanların hududuna girmiş olur (ve böylece yağ bağlar)."


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 605-606)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kâfirlerin Dualarının Kabul Olduğu
« Yanıtla #592 : 26 Ağustos 2013, 11:41:01 »
Kâfirlerin Dualarının Kabul Olduğu

Fetva, istidrâcî (aldatma) olarak kâfirlerin dualarının müstecâb olduğu üzeredir.

"Haydi, mühlet verilenlerdensin." (Araf Sûresi, Âyet 15)

Kavl-i şerifinin zahiri, 'kendilerine' mühlet verilenlerin İblisten başkalarının da olduğuna delâlet eder...

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:382)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kâfirlerin Sağ Omzundaki Meleğin Yaptığı Vazife
« Yanıtla #593 : 28 Ağustos 2013, 12:57:16 »
Kâfirlerin Sağ Omzundaki Meleğin Yaptığı Vazife

"Haberiniz olsun,elçilerimiz o yaptığınız mekirleri/hileleri yazıp duruyorlar"
(Sûre-i Yunus, âyet 21)


Sual: Eğer denilirse, hafaza meleklerinden sağ omuzda olup (sevapları) yazan melek, hangi şeyi yazmaktadır? Çünkü kâfirlere basene ve sevap yazılmamaktadır?

Cevap: Denilir ki:
Kâfirlerin günahlarını yazan soldaki melek, sağdaki meleğin izniyle yazmaktadır. Sağdaki melekte buna şahitlik etmektedir. Kendisi her ne kadar yazmasa bile...

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:472)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kirâmen Kâtibin Meleklerinin Sayısı
« Yanıtla #594 : 29 Ağustos 2013, 10:52:37 »
Kirâmen Kâtibin Meleklerinin Sayısı

Kirâmen Kâtibin (insanların amellerini yazan) meleklerin sayısında ihtilaf olundu.
Abdullah bin Mübarek (r.h.) hazretleri, buyurdular:
"Onlar beş melektir, ikisi gündüz yazar, ikisi de geceleri... Bir tanesi de gece ve gündüz asla insandan ayrılmaz."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:472)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Zalime Yardım Edene, O Zalim Musallat Edilir"

Hadis-i Şerif'te buyurdu:
"1-Hile yapma!
2-Hile yapana yardım etme!
3-Azgınlık ve taşkınlık yapma!
4-Azgınlık ve taşkınlık eden yardım etme!
5-Ahdini bozma!
6-Ahdini bozana yardım etme!"


Kadılardan (adalet dağıtan) ve valilerden (idareci, kavim ve aşiret reisleri ve bir topluluğun başkanlarından) zalim olanlara işlerinden hiçbir işte onlara yardım etmek caiz değildir; ancak şeriatın hükümlerini icra etme işi müstesnâdır...

Zira hadis-i şerifte şöyle varid oldu:
-"Kim bir zalime yardım ederse; Allâhü Teâlâ hazretleri o zalimi o kişiye musallat eder..."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:487-488)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İstidrâc'ın Tarifi, Harikülade Şeylerin Hepsi Keramet Değildir
« Yanıtla #596 : 04 Eylül 2013, 11:52:24 »
İstidrâc'ın Tarifi, Harikülade Şeylerin Hepsi Keramet Değildir

İstidrâc sahibi (kâfir, münkir, fasık, bid'at ehli, kötü kişi ve yüksek derecelere nail olmayan insanlarda da) bazen;
1- Suyun üzerinde yürümek,
2- Havada yürümek,
3- Arzın kendisine dürülmesi,
4- Ateşte yanmamak,
5- Ve benzeri bazı harikulade (keramet gibi görünen şeyler) sadır olabilir...

Hâlbuki o kişinin hakikatte Allâhü Teâlâ hazretlerinin katında hiçbir mekânı, mevki ve yeri yoktur... Ve Allâhü Teâlâ hazretlerinin katında bu tür mertebeler, övülen ve sevilen bir makamın neticeleri de değildir. Bunlar gerçekten mezmûm (yani çok yerilen ve kötü) makamların neticesidir.
O tür harikulade şeylerin onun elinde sadır olması; noksan sıfatlardan münezzeh olan Allâhü Teâlâ hazretlerinin iradesinin; harikulade fiiller (ve işlerle) o kişiye mekir yapmak olduğundan dolayı bunlar ondan sadır oluyor. (Yoksa Allâhü Teâlâ hazretleri onu sevdiği için değil...)
Allâhü Teâlâ hazretleri, bunları ona fitne ve imtihan sebebi kıldı. O kişi ise bu fiile ulaştığı hayâlına kapılır. Hâlbuki bunlar şeriat bakımından gerçekten büyük bir günahtır.
Yazıklar olsun ona! O kişi, hakikate vakıf olamadı. Bu şeyler onun ittifak ve muvaffakiyet değildir. Ve miskin, kendi nefsini şeriat ile ölçmeye ve tartmaktan gafil oldu. Allâhü Teâlâ hazretlerinden, bizi; kötü ameli kendisine süslü ve hoş görünen ve kötü amellerini güzel gören ve kötü amellerinin üzerine devam eden kişilerden kılmamasını dileriz.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:475)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sihrin Mahiyeti
« Yanıtla #597 : 05 Eylül 2013, 12:50:41 »
Sihrin Mahiyeti

Rivayet olundu ki, sihir, şeytanların güçlerinin cevherinden ve ağızlarının inceliğinden çıkartmış oldukları şeylerdir. "Ve o şey ki," yani insanlara o şeyi öğretiyorlardı ki,
"O iki meleğe indirilen (şeyleri öğretiyorlardı." Ona ilham edilen ve öğretilen şeyleri. O da sihir ilmidir.
Onlar. Allah tarafından insanları imtihan etmek için, sihir ilmini öğretmek gayesiyle indiler, insanlardan, sihir ilmini öğrenen ve onunla amel eden kişi kâfir oldu. Sihir ilminden kendini koruyan veya amel etmek için değil de, sihirden kendisini korumak için öğrenen ve öğrendiğiyle amel etmeyen kişiler ise, mü'mindiler. Kâfir olmadılar. Şöyle ki: Ben şerri, şer için değil; ondan korunmak için öğrendim" denildiği gibi.

Bu, bir "arrâf ' a yani sihirci veya geleceği bildiğini söyleyen kişi veya cindâra) geldiği zaman, ona bir şey sormak, onun halini imtihan etmek, işinin iç yüzünü öğrenmek, onun yalan ve doğrularını ortaya koyacak bilgilere sahip olmak caizdir.
İmam Fahreddin (er-Râzî) Hazretleri buyurdular: "O iki meleğin indirilmesindeki hikmet şuydu: Sihirbazlar, şeytanlardan bir şeyleri dinleyerek kapıyorlardı. Sonra o işittikleri şeyleri insanların arasına yayıyorlardı. Bu sebeple peygamberlere inen vahye benzedikleri için, Allah o iki meleği halka büyünün keyfiyetini öğretmek için, yeryüzüne indirdi. Allah'ın kelâmıyla sihirbazların sözü arasındaki fark zahir olsun diye."

Bâbil'in isimlendirilmesi hakkında söylenenlerin en güzeli şudur. Nuh (a.s), Cüdî dağının en alt tarafına indiği zaman, bir şehir (kasaba) bina etti. Ona, semaneyn ("seksenler") adını verdi. Bir gün, uyandıklarında dillerinin değiştiğini, tam seksen dil ile konuştuklarını gördü. Onlardan biri Arab lisanıydı. Bazıları bazılarını anlayamıyordu.


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:1 S:706-707)

Çevrimdışı atunal

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
Ynt: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #598 : 05 Eylül 2013, 14:35:08 »
Ruhul Beyan Tefsirinden Seçmeler şeklinde çıkmış bir kitap var mı?

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #599 : 05 Eylül 2013, 14:58:18 »
Ruhul Beyan Tefsirinden Seçmeler şeklinde çıkmış bir kitap var mı?

Bildiğimiz kadarıyla yok.