Başkasına Tuzak Kuran Hasetçinin İbretli Sonu
Bekir bin Abdullah buyurdu:
Adamın biri hükümdarların huzuruna girer ve şöyle seslenir:
-"ihsan sahibi kişiye, mertebesine yakışır bir şekilde ihsanda bulun; kötü kimseye zaten kötülüğü yeter."
Orada bulunanlardan biri, bu sâlih kişinin hükümdarların yanındaki durumunu ve konuşmasını kıskanarak harekete geçti.
Hükümdara giderek:
-"Seninle konuşan adam, hükümdarın ağzı kötü bir şekilde kokuyor," dedi.
Hükümdar da:
-"Peki, bunu nasıl isbat edebilirsin?" diye sordu.
Adam şöyle Cevap verdi:
-"Onu huzurunuza getiririz. Adam size yaklaştığında, o adam sizden kokuyu duymamak için eliyle burnunu kapatacaktır."
Bu kıskanç adam gitti. Kıskandığı sâlih insanı evine çağırdı. Ona sarımsaklı bir yemek yedirdi. Yemekten sonra o sâlih insanı alıp hükümdarın huzuruna çıkarttı.
Hükümdar ona:
-"Yaklaş!" dedi. Salih kişi ona yaklaştı. Yediği sarımsaklı yemeğin kokusuyla hükümdar rahatsız olmasın diye fazla yaklaşmak istemedi.
Hükümdar:
-"Yaklaş! Daha yaklaş!" dedi. Salih kişi, hükümdara yaklaştı. Yediği sarımsakların kokusunun hükümdara gitmesinden korktuğu için eliyle ağzını kapattı. Hükümdar, sâlih adamının ağzını kapattığını görünce kendi içinden o kıskanç adamı doğruladı.
Hükümdar, valilerinden birine kendi el yazısı ile ferman yazdı:
"Bu adam senin yanına gelince onu öldür. Derisini yüzüp içini saman doldur ve bana gönder."
Sonra mektubu o sâlih kişiye verdi:
-"Bunu falanca valiye götür!" dedi. Salih adam dışarıya çıktı. O kıskanç ve jurnalci adam, hükümdarların, sadece ödüllendireceği kişilere kendi el yazısıyla mektup verdiklerini biliyordu. Hemen sâlih adama yetişti. Mektubu götürme işinin kendisine hibe edilmesini istedi. Salih adam vermek istemedi. Kıskanç kişi, yalvardı, yakardı, diller dökerek, dilekler ile o mektubu sâlih kişinin elinden alıp, kendisi götürdü. Mektubu verilmesi istenen Valiye verdi. Vali mektubu açtı okudu.
Kıskanç adam para ve ödül beklerken vali, kıskanç adama döndü:
-"Bu mektup’ta hükümdar bana: Seni öldürmem, derini yüzüp, içini saman ile doldurup; hükümdara göndermemi, emretmektedir," dedi.
Kıskanç adam:
-"Bu mektup bana ait değildi, başkası getirecekti, o bana verdi," dedi.
Vali sordu:
-"Nereden bileceğim!"
Kıskanç adam:
-"Bana inanmazsanız mektubu kime verdiğini hükümdara sorun," dedi.
Vali:
-"Hükümdarlara mektubu kime verdikleri sorulmaz," dedi.
Kıskanç adamın ağlama, sızlama ve yalvarmalarına bakmadan öldürdü. Derisini yüzüp içini saman doldurarak hükümdara gönderdi.
O sâlih zat, âdeti olduğu üzere hükümdarın huzuruna çıkıp, ona:
-"İhsan sahibi kişiye mertebesine yakışır bir şekilde ihsanda bulun; kötü kimseye zaten kötülüğü yeter." diye nasihat etti. Hükümdar onu karşısında görünce şaşırdı.
Ve sordu:
-"Sana verdiğim mektubu ne yaptın?"
O:
-"İstenilen yere götürmek için yola çıkmıştım. Falanca kişi gelip, yalvarıp yakardı, bu mektubu götürme şerefini bana ver, dedi. Ben de ona verdim o götürdü," dedi.
Hükümdar:
-"O adam benim ağzımın çok kötü koktuğunu söylediğini aktardı bana doğru mu? Sen ona böyle bir şey söyledin mi?" diye sordu.
Salih adam:
"Hayır" dedi.
-"Peki o gün bana yaklaştığında neden ağzını ve burnunu kapattın?" dedi.
Salih adam:
-"O adam o gün beni evine davet etmişti. Bana çok sarımsaklı bir yemek yedirdi. Ağzım kokmaya başladı. Sonra da beni alıp sizin huzurunuza getirdi. Ben ağzımın kokusundan sizin rahatsız olmamanız için ağzımı kapattım," dedi.
Bunun üzerine hükümdar:
-"Sen yine bulunduğun makama (beni uyarma işine) dön. Kötüye kötülüğü yeter" dedi.
Ne güzel söylenilmiş:
Her kim ki, ya iyilik yapmakta veya kötülük. İyi ve kötü kime kötülük ederse kötülük bulur.
Allahım bizleri, kötü ahlâklardan muhafaza et. Koru bizleri! Âmin!
(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:1 S:734-735)