Gönderen Konu: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler  (Okunma sayısı 411889 defa)

0 Üye ve 35 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Hazreti İbrahim’in Dini Üzere Olmanın Mânâsı

"O halde ibrahim milletine tâbi olun;" (Sûre-i Ali İmran :95)
(Ne olduğu halde?
İslâm milletine tabi olun, islâm milleti aslında İbrahim Aleyhisselâm'ın diniydi.
Ey Yahudiler! Sizler, sandığınız gibi, İbrahim Aleyhisselâm'm milletine tabi olmuş değilsiniz!
"Hakperest bir Hanîf olarak."
Bütün sahte ve bozuk dinlerden yüzçevirmiş olan İbrahim Aleyhisselâm dini, demektir.
"O hiçbir zaman müşriklerden olmadı" (Sûre-i Ali İmran :95) Dinlerinin usul ve furû işlerinde müşrik olmadı.

Yahudiler Müşriktirler

Bu ayet-i kerimede Yahudilerin müşrik olduklarına tariz ve İbrahim Aleyhisselâm ile Yahudilerin arasında kesinlikle bir alâka'nın olmadığını açık bir şekilde beyan etmektedir...
Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin, Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'ın dini üzere olmaktan maksat, usûl'de dini üzere olduğunu beyandır... Çünkü Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, tevhide ve Allah Subhânehû ve Teâlâ hazretlerinden başka bütün ma'budlardan yüz çevirmeye davet ediyordu...

(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:620-621)


İbrahim Aleyhisselâm'ın Milletine Tabi Olmanın Alâmeti

İbrahim Aleyhisselâm'm milletine tabi olmanın alâmeti,
1. Hakka tabi olmak,
2. İslâm dini dışındaki bütün dinlerden yüz çevirmek ve ka¬çınmak.
3. Evliyâullahı (Allah dostlarını) sevmek,
4. Allah'ın düşmanlarını düşman bilmektir.

Muhabbette Vahdet

Bir kişi, bütün taat ve ibadetleri yapsa da ve kalbinde muhabbeti Allâhü Teâlâ hazretlerine halis ve muhlis etmezse o kişi soğuk demiri dövüyor, demektir.

(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:625)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazreti İbrahim’in Şiddetli Korkusuna Cenabı Hakkın Cevabı
« Yanıtla #556 : 26 Nisan 2013, 11:34:22 »
Hazreti İbrahim’in Şiddetli  Korkusuna Cenab-ı Hakkın Cevabı

Rivayet olundu:
Allâhü Teâlâ hazretleri (ibrahim (a.s)'a vahiy ederek şöyle) buyurdu:
-"Ey İbrahim! Sende gördüğüm bu şiddetli korku nedir?"

İbrahim Aleyhisselâm:
-"Yâ Rabbi Nasıl korkmam ki? Halbuki babam Adem (a.s)'ın mahalli (yeri) sana yakındı. Sen onu kudret elinle yarattın. Ona kendi ruhundan üfledin! Ve sen meleklere ona secde etmelerini emrettin. Ancak Adem (a.s)ın bir zellesinden dolayı sen onu civarından (yakınlığından) çıkarttın!"

Allâhü Teâlâ hazretleri, ona şöyle vahiy etti:
-"Ey ibrahim! Sen bilmez misin ki, sevgilinin sevgiliye karşı suçu çok şiddetlidir."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 397)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Saadetin 6 Anahtarı
« Yanıtla #557 : 29 Nisan 2013, 16:11:08 »
Saadetin 6 Anahtarı

Zü'n-Nûn-i Mısrî (k.s.) hazretleri buyurdular:
-"Saadetin alâmeti (şunlardır):
1- Sâlihleri sevmek,
2- Salihlere yaklaşmak,
3- Kur'ân-ı kerimi okumak,
4- Geceyi uyanık geçirmek (özellikle seher vaktini...),
5- Âlimlerin meclislerine devam etmek,
6- Kalb yufkalığıdır...."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:558)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cihada Verilen Sevap
« Yanıtla #558 : 30 Nisan 2013, 11:49:56 »
Cihada Verilen Sevap

Ebû Hüreyre (r.a.) hazretlerinden rivayet olundu.
Buyurdular:
Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin ashabından biri, bir dağ başına uğradı. Orada çok tatlı suyu olan bir pınar gördü. Pınar onun çok hoşuna gitti. Ve (kendi kendisine):
-"Eğer ben insanlardan uzlet etseydim (insanları terk edip bir köşeye çekilseydim); bu dağ başında otururdum. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinden izin alıncaya kadar da bunu yapamam!" dedi. Ve geldi, bunu Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine anlattı.

Efendimiz (s.a.v.) hazretleri;
-"Bunu yapma! (insanları terk edip bir dağ başında ibadete çekilme) Muhakkak ki sizden birinizin Allah yolunda olan makamının fazileti, yetmiş sene ibadet etmekten daha faziletlidir.
Sizden biriniz, Allâhü Teâlâ hazretlerinin sizi bağışlamasını ve sizi cennete koymasını istemiyor musunuz? (Öyleyse) Allah yolunda cihâd edin. (İslâm dininin yayılması ve insanlara öğretilmesi için çalışın!)
Deve sağacak kadar bir ân Allah yolunda savaşana (düşman ile vuruşana) cennet vacip olur..."


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:266)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cihadın Kısımları ve Önemli Olanı
« Yanıtla #559 : 02 Mayıs 2013, 13:04:37 »
Cihadın Kısımları ve Önemli Olanı

Cihat iki kısımdır.
1- Zahirî cihat,
2- Batıni cihat.


Zahirî cihat kâfirlerle yapılan cihattır.
Batıni cihat ise, nefs-i emmâre ve şeytan ile yapılan cihattır. Bu, savaşların en zorudur. Çünkü kâfir, muharebe veya sulh ya da can ve mal vermekle, herhangi bir şekilde savaştan geri dönebilir. Ama şeytan böyle değildir. Şeytan, senden, senin dinini ve imanını sıyırıp almadıkça geri dönmez; yani seninle savaşmaktan vazgeçmez.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 404)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cihadı Düşünmeden Ölenin Kötü Akibeti
« Yanıtla #560 : 02 Mayıs 2013, 13:05:00 »
Cihadı Düşünmeden Ölenin Kötü Akibeti

Hadîs-i Şerif'te şöyle buyuruldu:
"Cihad etmeden ve içinden cihad etmeyi geçirmeden ölen bir kimse, münafıklıktan bir şu'be üzerine ölmüş olur."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 410)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yahya (A.S)'in Beni İsrail'e, 5 Hususla Alakalı Vaazı
« Yanıtla #561 : 07 Mayıs 2013, 11:25:40 »
Yahya (A.S)'in Beni İsrail'e, 5 Hususla Alakalı Vaazı

Efendimiz (s.a.v) hazretleri buyurdular:

-"Allâhü Teâlâ hazretleri, Yahya bin Zekeriyya (a.s.) hazretlerini israil oğullarına peygamber olarak gönderdiğinde ona İsrail oğullarına şu beş şeyi emretmesi ve onlara beş şeyi misal getirmesini emretti:
1. Allah'a Şirk koşmamak,
2. Namaz kılmak,
3. Oruç tutmak,
4. Zekât (sadaka) vermek,
5. Allâhü Teâlâ hazretlerini zikretmek...

(Birincisi:) Yahya Aleyhisselâm israil oğullarına, Allah'a ibadet etmeyi ve Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmamayı emretti.
Onlara şirke şöyle misal getirdi:
Adamın biri kendi malı ile bir köle satın aldı. Sonra onu bir eve yerleştirdi. Onu evlendirdi. Ona mal ve sermaye vererek ticaret yapmasını, para kazanmasını ve bu kazancından yeteri kadar yemesini ve kârın arta kalanını da kendisine vermesini emretti. Fakat köle bilerek, karı efendisinin düşmanına veriyor; efendisine de çok az ve değersiz bir şey veriyor. Kölenin bu yaptığına hanginiz razı olursunuz?

(ikincisi:) Yahya Aleyhisselâm, israil oğullarına namazı emretti ve namaz ile ilgili şöyle bir misal getirdi:
Namazın misali şu adam gibidir. Adamın biri, meliklerden birinin huzuruna çıkmak için izin istedi. Kendisine izin verildi. Adam melik'in huzuruna çıktı. Melik, onun söylediklerini işitmek ve ihtiyacını gidermek için yüzüyle ona döndü. Fakat adam (melike bakıp konuşacağına ve meramını ifade edeceğine) sağa ve sola bakmaya ve başka şeylere iltifat etmeye başladı, ihtiyaçlarının giderilmesine pek önem vermedi. (Adamın bu yersiz davranışlarından ötürü) melik, ondan yüz çevirdi ve onun ihtiyaçlarını gidermedi.

(Üçüncüsü:) Yahya Aleyhisselâm, israil oğullarına, orucu emretti.

Oruç için onlara bir misal getirdi ve şöyle dedi:
-"Oruç tutan adamın misali, savaş için savaş elbiselerini giyen adam gibidir. Adam savaş için hazırlık yapıp elbiselerini giydi, silâhını kuşandı. Fakat düşman ona ulaşmadı ve düşmanın silâhı da kendisinde işlemedi..."

(Dördüncüsü:) Yahya Aleyhisselâm, israil oğullarına zekât ve sadaka vermeyi emretti. Sadaka veren kişiye şöyle bir misal getirdi:
Yahya Aleyhisselâm buyurdu:
-"Zekât ve sadaka veren kişinin misali, düşman tarafından esir edilen adamın misali gibidir. Adam onlardan nefsini belirli bir ücret karşılığında satın aldı. (Mükâtebe oldu.) Onların memleketlerinde çalışmaya başladı. Az çok ne kazandıysa onu onlara verdi. Hatta böylece nefsini onların elinden kurtardı. Azad olundu. Boyundaki kölelik boyunduruğunu çözdü...

(Beşincisi:) Yahya Aleyhisselâm onlara. Allâhü Teâlâ hazretlerini zikretmeyi emretti ve zikir için onlara bir misal getirdi. Ve buyurdu:

-"Zikrin misali, kaleleri olan bir kavmin misalidir. Düşman kendilerine yaklaştığında, kalelerine girerler: kalelerinin kapısını sıkısıkıya kapatırlar ve böylece nefislerini düşmanlarından korurlar..."


(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:723-724-725)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dünyada Saray İçin Harcanacak Parayı İnfak Eden Adama, Ahirette İkram Olunan Saray

Cafer b.Süleyman Hazretleri buyurdular:
Ben ve Mâlik bin Dinar (k.s.) hazretleri, Basra'ya uğradık. Şehrin sokaklarında gezerken bir sarayın  
yapılmakta olduğunu gördük. imâr ediliyordu. Güzel bir genç, sarayın inşaatında çalışan işçilere emrediyordu.
O genç,
-"Yapın! işleyin!" diyordu.
Yanına vardık. Kendisine selâm verdik. Selâmımızı aldı.

Mâlik bin Dinar (k.s.) hazretleri ona sordu:
"Bu sarayın inşaatına ne kadar altın harcamayı niyet ettin?"

O:
-"Yüz bin altın harcamaya niyet ettim!" dedi.

Mâlik bin Dinar (k.s.) hazretleri ona:
-"Sen bu malı bana vermez misin? Ben onu hakkı olan yere koyayım  (harcanması gereken yerde harcayım) ve onun yerine Allâhü Teâlâ hazretleri katından bu saraydan daha hayırlı bir sâray tazmin edeyim.  Öyle bir saray ki vildânları, çadırları ve güzel bahçeleri bulunsun. Kubbe ve haymaları kırmızı yakuttan olup, cevher ile süslenmiş olsun, toprağı zaferan. Harcı miskten olsun. O sarayın binasına hiçbir el değmemiş olsun ve onu hiçbir usta bina etmemiş olsun. O sarayı; noksan sıfatlardan temiz Celil Teâlâ hazretleri, "ol" dedi o da oluverdi." dedi.

Mâlik bin Dinar (k.s.) hazretlerinin bu sözleri, gence tesir etti. Söylenen parayı hazırladı. Kalem ve
kağıt getirtti. Sonra yazdı:
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adı ile...
Bu (yazılı senet) Malik bin Dinar'ın falan oğlu falana olan taahhüt ve tazminidir. Hiç şüphesiz ki, ben Allah katında senin bu kasrına (sarayına) karşılık bir saraya kefilim. Sıfatı (şekil ve yapısı) benim vasfettiğim gibidir ve hatta daha ziyâdesini vermek Allah'a kalmıştır. Senin bu malın karşılığında, senin bu sarayından daha geniş ve daha güzel bir sarayı, cennette satın aldım. Koyu bir gölgede ve Aziz ve Celil'e yakın olarak..."


Sonra o yazılanı dürdü ve o gence verdi. Ve o gençten almış olduğu bin altını da fakir fukaraya (Allah yolunda) infak etti. Hepsini dağıttı. Kırk gün sonra o genç öldü. O genç varislerine, Malik bin Dinar hazretlerinin kendisine yazmış olduğu mektubu bedeniyle kefeninin arasına koymalarını vasiyet etti.
O gencin vefat ettiği gece Malik bin Dinar (k.s.) hazretleri (namaz kıldığı) mihrabının üzerine konulmuş bir mektup gördü. Onu eline aldı, açtı. Mürekkepsiz yazılmış bir mektup idi.
Ve şöyle yazılıydı:
"Bu (belge), Azîz ve Hakîm olan Allah tarafından Malik bin Dinar'a (gönderilen bir) beraattır. O gence söz verdiğin köşkü ve yetmiş katı ziyadesiyle verdik!"

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 345-346)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mescid Yaptırmanın Sevabı
« Yanıtla #563 : 09 Mayıs 2013, 17:18:04 »
Mescid Yaptırmanın Sevabı

Hadis-i şerifte varid oldu:

-"Kim riya (gösteriş) ve sum'â (duyurmak ve desinler düşüncesini) murad etmeksizin sadece ve sadece Allâhü Teâlâ hazretlerinin rızası için mescid bina ederse; Allâhü Teâlâ hazretleri de onun için cennette bir bina inşa eder..."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:109)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bursa Ulu Camiinin Fazileti
« Yanıtla #564 : 13 Mayıs 2013, 10:49:08 »
Bursa Ulu Camiinin Fazileti

Şeyh Üftâde (k.s.) Hazretleri buyurdular:
"Kâbe-i Mükerrere, Medine-i Münevvere ve Kudüs-ü Şeriften sonra Bursa Ulu camiinden daha şerefli bir makam yoktur’’  Şeyh Üftâde Hazretleri buyurdular:

Bursa Ulu Camii'nin yeri, Nuh (a.s)'a iman eden ve gemiye binmeye yetişemediği halde Allah'ın kendisini tufandan koruduğu yaşlı kadının evinin bulunduğu yerdir.

Şeyh Üftâde (k.s.) Hazretleri yine buyurdular:
"Bazı tarikat ehline keşif yoluyla zahir oldu. Kim Bursa Ulu Camii'nde ibadet ve zikir ile meşgul olursa Allah, onu gaflet tufanından korur. (O yaşlı kadını tufandan koruduğu gibi.)"

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:1 S:773)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #565 : 15 Mayıs 2013, 10:06:43 »
Hayvanların Asilere Lanet Sebebi

"Ülâike yel’anühümüllâhü ve yel’anühümül lâinûn" (Sûre-i Bakara, âyet 159)
"Lanet ediciler" yahutta  hayvanlar ve haşerelerdir. Onlar yani canlılar, Allah'a isyan eden kullara lanet ederler ve: "Allahım! Âdemoğullarının isyankârlarına lanet et! Çünkü onların uğursuzluğu sebebiyle bereketten yoksun bırakıldık, yağmurumuz kesildi," derler.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 202)

İsyan edenler, Cehennem azabını hakikatiyle bilmiş olsalardı, günah ve isyanları asla irtikab etmezlerdi. Bir delikte zehirli bir yılanın olduğunu bilen kişinin, elini o deliğe sokması nasıl ki imkânsız ise, Cehennem azabına inancı tam olan kişinin de ateşten ve azaptan dolayı asla isyan irtikab etmez.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 207)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Size iki vaiz bırakıyorum"
« Yanıtla #566 : 16 Mayıs 2013, 10:39:21 »
"Size iki vaiz bırakıyorum"

İbn Mes'ud (r.a.) Hazretleri buyurdular:
Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin ayrılığı yaklaştığı zaman bizleri annemiz Hazreti Aişe(r.anha)'nın evinde topladı.
Sonra bizlere baktı. Gözleri yaşlarla doldu ve şöyle buyurdu:
-"Merhaba bizlere (hoş geldiniz!) Allâh-ü Teâlâ size hayat (uzun ömür) versin! Size Allah'ın takva ve taatini tavsiye ederim!
Ayrılık (vakti) yaklaştı!
Allah'a, sidretü'l-münteha’ya ve cennetü'l-me'vâ'ya gidiş vakti geldi!
Beni ehl-i beytimin erkekleri yıkasın.
Beni bu elbiselerime kefenlesinler; isterlerse yemen beziyle de kefenleyebilirler!
Beni yıkayıp, kefenlediğiniz zaman; beni bu evimde kabrimin kenarında şeririmin üzerine koyun!
Sonra bir saat kadar evden çıkın beni öyle bırakın!
Benim üzerimde ilk namaz kılacak olan habibim (sevgilim) Cebrail Aleyhisselâm'dır. Sonra Mikail Aleyhisselâm, sonra İsrafil Aleyhisselâm, sonra ölüm meleği (Azrail Aleyhisselâm) ordularıyla beraber (emirlerinin altındaki meleklerle) beraber üzerimde namaz kılacaklardır...
Sonra bölük bölük gelin benim üzerimde namaz kılın!"


Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri'nin ayrılışını duyduklarında, sayha atıp ağladılar...
Ve dediler ki:
-"Ya Rasûlallâh! Sen Rabbimizin Rasûlü, cemaatımızın mumu (kandil ve nuru) ve işlerimizin sultanısın! Sen bizden ayrıldığın zaman biz işlerimizde kime müracaat edelim?"

Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular:
"Ben size bembeyaz bir cadde terkettim! Ve size iki vaiz terkediyorum (bırakıyorum):
1. Konuşan (vaiz),
2. Susan (suskun vaiz),
Konuşan vaiz, Kur'ân-ı kerim'dir.
Susan (suskun) vaiz ise ölümdür.
Bir iş size müşkil (karışık ve zor) geldiği zaman, Kur'ân-ı Kerim ve sünnet-i seniyye'ye müracaat ediniz.
Kalbleriniz katılaştığı zaman ise, onu, ölümler (ve ölülerin) hallerinden ibret almak suretiyle (kalbinizi) yumuşatın!"


(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:532-533)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sıkıntı ve Rahatlığın Sebebi
« Yanıtla #567 : 17 Mayıs 2013, 10:38:04 »
Sıkıntı ve Rahatlığın Sebebi

Allâhü Teâlâ hazretleri insanları bazen sıkıntı, fakirlik ve zarardan rahat, rehavet, çeşitli zenginlik ve nimetlere ve bazen de bunun aksine çevirir. Şefkatli bir babanın yaptığı gibi... Şefkatli baba, bazen evlâdına haşin davranır ve bazen de ona karşı lutüfkâr davranır. (Bütün bunlar onun) salahı (iyiliği), hüccetleri ilzam etmek ve illeti (sebebini) izah içindir. Bu muamelede onun için terbiye, dininde ve dünyasında büyük fayda vardır; eğer aklını kullanırsa...

Saib (r.h.) buyurdular:
Hayat çetin ve sıkıntılıdır. Hayata karşı dik başlı olmak akıllılık değil... Ve hayat ve zaman tarafları inişli ve çıkışlıdır...

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 384)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kulun İyiliğinden Önce Hazreti Allahın Kuluna Yaptığı (10) İyilik
« Yanıtla #568 : 20 Mayıs 2013, 10:51:15 »
Kulun İyiliğinden Önce Hazreti Allahın Kuluna Yaptığı (10) İyilik

Onlar (Allâhü Teâlâ hazretlerinin kulunun bir hasenesinden önce kuluna vermiş olduğu on hasene şunlardır)
1. Yoktan var etme hasenesi,
2. İsti’dad hasenesi,  Yani kulunu ahsen-i takvim üzere yaratması ve onu ihsanda bulunmaya müsteid (istidad sahibi) kılması,
3. Terbiye hasenesi,
4. Rızk Hasenesi,
5. Peygamberler gönderme hasenesi,
6. Kitablan indirme hasenesi,
7. Hasenat ve seyyiâtin  (iyilik ve günahları)  beyan etme hasenesi,
8. Tevfik hasenesi,
9. İhsanda ihlâs hasenesi,
10. Hasenatta güzel kabul hasenesi.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:296-297)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Putlara Tapma İşini İlk İhdas Edenler Kimlerdir?
« Yanıtla #569 : 21 Mayıs 2013, 11:16:32 »
Putlara Tapma İşini İlk İhdas Edenler Kimlerdir?

Putlara tapma işini ilk ihdas eden, uyduran ve çıkaranlar Nuh Aleyhisselâm'ın kavminden (bazı kişiler)dir.

Bu şöyle oldu:
Âdem Aleyhisselâm'ın beş sâlih evlâdı vardı.

Onlar:
1- Vedd,
2- Suvâ',
3- Yeğûs,
4- Yeûk,
5- Nesr
idi.


Vedd, vefat ettiğinde insanlar çok üzüldüler, onun ölümüne çok mahzun oldular. Onun mezarının etrafında toplandılar. Ondan ayrılamadılar. Bu "Bâbil" toprağındaydı.
Şeytan bunu gördüğünde, (çok sevindi onları sapıtmak için) insan suretinde onlara geldi. Ve onlara:
-"Sizin için onun bir suretini ve şeklini yapayım; o surete baktıkça kendisini hatırlarsınız?"

Onlar da:
-"Evet (iyi olur)" dediler.
Şeytan Veddin suretini ve heykelini onlara yaptı.
Sonra onlardan herhangi biri öldüğü zaman, onun suretini yapmaya başladılar. Ve heykele de o ölen şahsın ismini verdiler.
Sonra zamanlar geçti. Nesepler değişti. Babalar, evladlar ve evlatların evlatları geldi...(O suretlerin neye ve hangi gaye ile yapıldığını unuttular.)

Ve şeytan daha sonra onlara;
-"Sizden önce yaşayan atalarınız ve ecdadınız işte bu suretlere ve heykellere tapıyorlardı!" dedi.
Onlarda, Allâhü Teâlâ hazretlerine ibadet etmeyi terk ettiler. Putlara, resimlere ve heykellere tapmaya başladılar.
Bunun üzerine Allâhü Teâlâ hazretleri, kendilerine Nuh Aleyhisselâm'ı gönderdi.


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:451-452)