Gönderen Konu: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler  (Okunma sayısı 412370 defa)

0 Üye ve 62 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nemrud’un Azgınlığının Sebebi
« Yanıtla #345 : 28 Mayıs 2012, 11:43:28 »

Nemrud’un Azgınlığının Sebebi

Nemrudun tuğyan ve azgınlığına sebep olan şey onun istiğnası(maddi olarak hiçbir şeye muhtaç olmaması)dır.

Allahü Teâlâ şöyle buyurdu:
"Çünkü insan muhakkak tuğyan eder, kendini müstağni görmekle’’ (Sûre-i Alak, Âyet 6-7)

(Bunun) istiğnası(hiç muhtaç olmaması) kemale erince onun tuğyan ve azgınlığı da (kemale erip) doruk noktasına çıkar. Hatta nimetleri (ve onları vereni) inkâr edip küfranı nimete kapılır.

(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:94)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazreti Isa’ya Gökten İnen Sofranın Mahiyeti ve Ona İnanmayanların Akibeti

Bir de baktılar ki beş pide vardı. Birincisinin üzerinde zeytin vardı. İkincisinin üzerinde bal vardı. Üçüncüsünün üzerinde yağ vardı. Dördüncüsünün üzerinde peynir vardı. Beşincisinin üzeride kurutulmuş et vardı.

Havarilerin başı (reisi) olan Şern'ûn (İsa (a.s)'a hitaben:)
-"Ey Ruhullah! Bu dünya yemeğinden mi âhiret yemeğinden mi?" diye sordu.

İsa (a.s):
-"İkisindende değil... Lakin Allâhü Teâlâ hazretleri, kudretiyle yarattı, istediğinizi yiyin. Şükredin... Allâhü Teâlâ hazretlerinin fazl-ü kereminden size daha fazla vermesi için ona şükredin..."

Havariler:
-"Ey Ruhullah! Bu âyeti gördükten sonra keşke bize başka bir âyet göstersen?" dediler.

Onların bu isteği üzerine Isa (a.s):
-"Ey Balık! Allâhü Teâlâ hazretlerinin izniyle diril!" buyurdu.
Bir de baktıları ki (onların gözlerinin önünde) balık canlandı ve deprenmeye başladı.

Sonra Isa (a.s) balığa:
-"Daha önce olduğun hale dön!" buyurdu.
Balık pişmiş haline döndü.

O sofra tam bir gün yerde kaldı. Ondan yiyenler yediler. Sonra sofra uçtu. O günden sonra bir daha yere inmedi.
Denil di; Sofra, birer gün aralıkla tam kırk gün indi. Yani bir gün iniyordu, Bir gün inmiyordu. Fakir, zengin, büyük ve küçük herkes o sofranın başında toplanırdı, insanlar, tâ kusasıya kadar ondan yiyorlardı. Sonra sofra uçup gidiyordu. Onlar da havalanan sofranın gölgesine bakıyorlardı. O sofradan yiyen fakir ömrü müddetinde mutlaka zengin oldu. Yiyen hasta mutlaka şifâya kavuştu. Ve bir daha ebediyyen hastalanmadı.

Sonra Allâhü Teâlâ hazretleri, Isa (a.s)'a vahyetti.
-"Benim soframı fakirlere ve hastalara aç! Zenginlere ve sağlıklı olanlara değil..."

Bununla insanlar muztarip oldular. Zengin ve sağlıklılara büyük (ve ağır) geldi. Hatta şikâyet ettiler. Sofranın şanı ve onun hakikaten gökten inmesi hakkında insanları şek ve şüpheye düşürdüler. Bundan dolayı onlardan mesh olunanlar nesh olundular. Bunun üzerine Hınzırlar (domuzlar suretinde) oldular.

Domuz olan bu insanlar, sokaklarda ve çöplüklerde yürümeye başladılar. Çöplüklerde pislikler yemeye başladılar. İnsanlar bu durumu gördüklerinde Isa (a.s)'a koştular. Nesh olunanlar üzerine ağladılar.
Domuzlar (hınzıra dönüşen insanlar) Isa (a.s)'ı görünce ağladılar. Isa (a.s)'ın çevresinde dolaşmaya başladılar. Onları teker teker isimleriyle çağırmaya başladılar. Başlarıyla işaret ediyorlardı. Ama onlar konuşmaya güç yetiremiyorlardı.
Hınzırlara dönüşen bu insanlar, üç gün yaşadılar. Sonra helak oldular. Kendilerinden herhangi bir yavru doğmadı.

Zaten nesh olunan (insandan hınzır ve maymuna dönüşen bütün insanlar) böyledir...


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S:196-197)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #347 : 30 Mayıs 2012, 11:06:31 »
İnfak Edenlerin Nail Oldukları Mükâfat

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular ki:

-"İki melek daima halka nasihatle şöyle nida ve dua ederler:
-'Ey Allâhım!
İnfak eden (Allah rızası için Allah yolunda malını harcayan) cömertlere, ihsanda bulun! İkram et!
Kat kat nimet ver! Ve onları lütfüne lakıy kıl!'


-'Allâhım!
Cimrileri her zaman ziyan içinde ziyana uğrat! Cimrileri perişan et!...'


(Lakin infakın yerinde olsun!
Allâhü Teâlâ hazretlerinin sana verdiği malı, Allâhü Teâlâ hazretlerinin rızası ve onun emrettiği şekilde İnfak et! Harca...)"


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:39)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tevbe'nin Çeşitleri
« Yanıtla #348 : 31 Mayıs 2012, 11:18:57 »
Tevbe'nin Çeşitleri

Tövbe, Allahü Teâlâ Hazretlerinden bir nimettir. Allahü Teâlâ Hazretleri bu ümmete in'âm etti. Diğer ümmetlere Allah, bu nimeti vermedi.

Tövbe’nin dört mertebesi vardır.

Birincisi: Tövbe ismiyle ilgilidir. O'da saliklerin (seyrü suluk’a girenlerin) ilk mertebesidir. Bu nefsi emmâre'nin tövbesidir. Bu mü'minlerden avamların mertebesidir. Bu tövbe’de, menhiyyatı (Allah'ın yasakladıklarını) terk etmek, Allah'ın emirlerini işlemek, kaçırdıklarını (namaz ve oruç gibi ibadetleri) kaza etmek, hakları hak sahiplerine vermek, zulmettiği kimseler ile helâlleşmek, yaptıklarına pişman olmak ve bir daha onlara dönmemeye azmetmektir.

İkincisi: İnâbe mertebesidir. Bu nefs-i levvâme'nin mertebesidir. Bu, evliya’dan mü'minlerin havassının (seçkin olanların) mertebesidir. Allah'a inâbet, dünyayı terk etmek, dünyanın lezzetlerine karşı zahit olmak, güzel ahlâka sahip olmak, nefsi, hevâ ve hevesine muhalefet ederek temizlemek ve nefis ile mücâhede etmeye devam etmektir. Nefis inâbe mertebesini kazanırsa, kalb makamına girer. Kalbin sıfatıyla vasıflanır. Çünkü inâbe kalbin sıfatlarındandır.
Allahü Teâlâ buyurdu:
"Gaybda Rahman’a haşyet duyan ve inâbeli bir kalb ile gelen kimselere!"

Üçüncü mertebe "Evbe" mertebesidir. Bu ise nefs-i mülheme'ye mahsus bir yerdir. Bu mertebe, evliya’nın havassının mertebesidir. Allah'a "evbe" etmek (ona yönelmek), mü'minin şevk ve iştiyak duygularının eseri olarak Allah ile karşılaşmaya ve buluşmaya yönelmesidir.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:1 S:519)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"İstiğfarın Yanında Tevbe de Şarttır"
« Yanıtla #349 : 01 Haziran 2012, 12:43:30 »
"İstiğfarın Yanında Tevbe de Şarttır"

Bu fakir (şeyh imam allâme müfessir seyyid İsmail Hakkı Bursevî k.s. hazretleri) der ki:
Haddâdî r.h. hazretleri;
"Hâlbuki kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah'ın mağfiretine sığınırsa, Allah'ı bir gafur, rahîm bulur..." (Sûre-i Nisa, âyet 110)

Âyet-i Kerimesinin tefsirinde buyurduktan gibi (âlimler) tevbe ile istiğfarın arasını tefrik ederler...
Yani sadık tevbe ile istiğfar eden (dediler) ve tevbeyi şart koştular. Çünkü istiğfar, bütün âlimlerin icmâi (söz birlikleriyle) tevbe olmuş olmaz; tevbe eden kişi; istiğfar ile beraber; "Ya Rabbi! Ben sana döndüm, ben kötülük ettim ve ebediyyen bir daha o kötülüğe dönmeyeceğim. Bundan dolayı beni bağışla" demedikçe; onun istiğfarı, tevbe olmaz...

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:764-765)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İstiğfar ve Mağfiret’in Manası
« Yanıtla #350 : 04 Haziran 2012, 10:52:44 »
İstiğfar ve Mağfiret’in Manası

İstiğfar : Mağfireti istemektir.

Mağfiret : Allâhü Teâlâ hazretlerinin dünyada kulunun günahlarını örtmesi (başkalarından gizlemesi) ve âhirette de ona ceza vermekten geçmesi, (onu bağışlamasıdır...)

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:763)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İbadetlerdeki Kusurdan Dolayı İstiğfar Edilmesi Gerektiği
« Yanıtla #351 : 05 Haziran 2012, 10:25:00 »
İbadetlerdeki Kusurdan Dolayı İstiğfar Edilmesi Gerektiği

Sonra istiğfar, sade günahlara mahsus değildir. Belki layık-i veçhiyle (şartları, erkânı, sünnet ve âdâbları) yerine getirilmeden yapılan ibadetlerden dolayı da istiğfar edilir.

Bazıları buyurdukları gibi:
-"Sahabeler, müstakil ibadetlerden ve o ibadetlerin içinde vaki olan şeylerden dolayı da istiğfar ederlerdi..."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:772)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #352 : 05 Haziran 2012, 10:26:33 »

Hazreti Allah’a Hem İstiğfar Hem Tevbe Edilmesi Gerektiği

"Ve hem rabbinizin mağfiretini isteyin, Ömrünüzün günlerinde; '(Sûre-i Hud, Âyet 3)
1. Yaptığınız aşırılıklardan,
2. Allah'tan gayrisini talep etmekten,
3. Allanın rızasını talep etmeyi terk ettiğiniz.
4. Hicapları (manevî mânileri) tahsil ettiğiniz,
5. Fıtrî istidadınızı iptal ettiğiniz; için istiğfar ediniz ki, istiğfar, sizin nefislerinizin tezkiyesi ve kalplerinizin tasfiyesi olmuş olsun'
sonra O'na tevbe edin."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:774)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tevbenin Makamları
« Yanıtla #353 : 07 Haziran 2012, 11:26:26 »
Tevbenin Makamları

İmam Gazalî(r.h.) hazretleri , "Minhâcû'l-Âbidîn" isimli kitabında buyurdular:

Tevbe'nin makamları üçtür.
1. Günahların çirkinliğini düşünmek,
2. Allah'ın azâb ve gadabını düşünmek,
3. Kendi zaifliğini düşünmek.

Birincisi: Günahların gayet çirkin olduklarını düşünmektir.

İkincisi: Allah-ü Teâlâ Hazretleri'nin cezalandırması gayet şiddetli, azabının çok elim (ve acı verici) ve senin onun gazabına takat getiremeyeceğin kadar büyük olduğunu düşünmektir.

Üçüncüsü: Kendi zayıflığını, tahammülünün az ve çaresizliğini düşünmendir. Zira, güneşin sıcaklığına, polisin tokadına ve karıncanın ısırmasına dayanamayan bir insan, cehennemin sıcağına, zebanilerin kamçılarına ve ateşten yaratılmış olan katır gibi akreplerin, deve boynu gibi cüsseli yılanların ısırmasına nasıl tahammül edecektir; gazâb diyarı ve cehennemde?... Gazabından ve azabından Allah'a sığınırız.

(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:372)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tevbe Edip Düzelen İnsanın Haline Bakan Şeytanın İsyanı
« Yanıtla #354 : 08 Haziran 2012, 11:49:55 »
Tevbe Edip Düzelen İnsanın Haline Bakan Şeytanın İsyanı

Eğer Allâhü Teâlâ hazretleri ona minnet eder ve tevbe etmeye muvaffakiyet verir ve o da tevbe ederse; Allâhü Teâlâ hazretleri o kulunu cehaletin karanlığının derinliklerinden çıkarır ve onu dalâletin kör kuyularından kurtarır, işte o zamanda şeytan;
-"Yazıklar olsun bana. O kişi ömrünü dalâletten kesip kurtardı. Benim gözlerimi isyanda parlattı!" der.
Sonra Allâhü Teâlâ hazretleri o kulunu tevbe sebebiyle ma'siyetin zulmetinden; taat ve ibadetin nuruna çıkarır...

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:387)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Zulmünden Sonra Tevbe Edenlerin Affı
« Yanıtla #355 : 11 Haziran 2012, 10:53:35 »
Zulmünden Sonra Tevbe Edenlerin Affı

"Zulmünden (isyan ve hatalarından) sonra günahlarından Tevbe edenler; salihin kulların zümresine dâhildirler."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 431)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tevbe Ederken Düşünülmesi Gereken Hususlar
« Yanıtla #356 : 11 Haziran 2012, 10:54:23 »
Tevbe Ederken Gereken Hususlar

Akıllı kişiye düşen vazife, feyiz ve felah (kurtuluş) yolunda; salâh ehlinin vasıl olduğuna (yüce mertebelere) vasıl olmaktır. Tarikatın ilk işi ise Tevbe ve istiğfardır....

Tevbeye Sevkeden
Âlimler (r.h. hazerâtı) buyurdular:
1. Önce günahın çirkinliğini düşün
2. Sonrada bunda kendi zaafiyetini ve hayatının azlığını düşün...
Bir karıncanın ısırmasına ve güneşin sıcaklığına tahammül edemeyen bir kişi, cehennem ateşine ve (boğa gibi) yılanların ısırmalarına (sokmalarına) nasıl dayanabilir? (Bunları tam düşünürsen Tevbe edersin!)

Günahlardan Çıkmak
Kula gereken, günahların bütün kısımlarından çıkmaktır.
1. Sen Allâhü Teâlâ hazretleri ile aranda olan günahlardan Tevbe ve istiğfar ile çıkmalısın.
2. Allah'ın kulları (mahlûkat) arasında olan günahlardan ise,
        a) Helalleşmek,
        b) Ve hak sahiplerine haklarını vermekle olur.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 435-436)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Rüyasında Gördüğü Kimseler
« Yanıtla #357 : 12 Haziran 2012, 15:40:30 »
Peygamberimizin Rüyasında Gördüğü Kimseler

Efendimiz Hazretleri uzunca bir Hadisi Şeriflerinde şöyle buyurdular:

"Dün gece çok acâib (bir rüya) gördüm:

Ümmetimden bir adam gördüm:
Onun ruhunu almak için ölüm meleği (Azrail (a.s)) kendisine geldi. Anne ve babasına yapmış olduğu iyilik, ölüm meleğini reddetti. (Anne ve babaya yapılan iyilikler uzun ömre sebep olduğu gibi güzel bir ölümle iman ile gitmeye sebep olur)

Ümmetimden bir adam gördüm:
Adamın üzerine kabir azabı saçılıyordu. (Kabir azabına müstehak olacaktı), adamın almış olduğu abdestler geldi, onu kabir azabından kurtardı.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Her tarafını şeytanlar kuşatmıştı. Onun daha önce yapmış olduğu zikrullah geldi. O adamı şeytanların elinden kurtardı.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Azab melekleri ona hâkim olmuşlardı. Ona azab edeceklerdi. Onun dünyâda kılmış olduğu namazlar geldi. Namazı, kendisini zebanîlerin elinden kurtardı.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Susuzluktan solumaktaydı. Her ne zaman havuzun başına varsa, kendisine su verilmiyordu. Sudan men ediliyordu. Onun orucu geldi. Oruç, ona su verdi. Onu susuzluktan kurtardı.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Sıra sıra oturan peygamberlerin yanına varıp oturmak istiyordu. Onu peygamberlerin yanına oturmaktan men ediyorlardı. Onu kovuyorlardı. Onun cenabetten dolayı almış olduğu gusül abdestleri geldi, elinden tutup, yanıma getirdi. Her yerde kovulan o kişiyi yanıma oturttu.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Önünde bir zulmet (karanlık) vardı. Arkasında karanlık vardı. Sağında karanlık vardı. Solunda karanlık vardı. Üstünde bir karanlık vardı. Altında karanlık vardı. Adam karanlıkların içinde şaşkındı, ne edeceğini ve hangi tarafa hareket edeceğini bilemiyordu. Adamın hac ve umreleri geldi, onu zulmetlerden (karanlıklardan) çıkarıp, nur'un içine koydular.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Mü'minler ile konuşuyordu. Mü'minlerden hiç kimse kendisiyle konuşmuyordu. Adam mü'minlerin içinde yalnız kalmıştı. Sıla-ı rahmi geldi. Sıla-ı rahm: Ey mü'minler topluluğu! Bununla konuşun. Bununla konuşun! Diyordu. Bunun üzerine mü'minler de kendisiyle konuşmaya başladılar.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Ateşin önündeydi. Ateş alev alev olmuştu. Ateşin kıvılcım ve alevleri, adamın yüzünü yakmak üzereydi. Adam eliyle ateşi yüzünden savmaya çalışıyordu. Adam'ın vermiş olduğu sadakalar geldi. Adamın yüzünü ateşten korudu. Adam ile ateş arasında bir perde oldu. Sadakaları, başının üzerinde birer gölgelik oldu.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Zebaniler onu her mekândan (her tarafından sımsıkı) tutmuşlardı. Adamın yapmış olduğu emr-i bil'marûf ve nehyi ani'l-münker (iyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama) amelleri geldi. O adamı zebanilerin elinden kurtardı. Onu rahmet meleklerinin eline verdi.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Dizlerinin üzerinde çökmüştü. Onunla Allah'ın (ilâhî rahmetin) arasında perdeler vardı. Onun güzel ahlakı geldi. Onun elinden tuttu. Adamı alıp Allahın katına çıkarttı, ilâhî rahmete nail olmasına sebep oldu.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Sahifeleri, (amel defteri) sol tarafından verilmeye meylediyordu. Onun kalbinde bulunan Allah korkusu geldi. Amel defterini sağ eline koydu.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Mizanı çok hafifti. Onun yedirmiş olduğu iftarlar geldi. Terazinin iyi amel tarafı ağır bastı.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Cehennemin kenarında duruyordu. Cehenneme düşmek üzereydi. Allah'ın büyüklüğünden dolayı hissetmiş olduğu titremeler ve ürpermeler geldi. Onu cehennemden kurtardı. Adam sıratı geçip cennete geçti.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Cehenneme düşmek üzereydi. Cehenneme meyletmişti. Allah korkusundan dolayı dökmüş olduğu göz yaşları geldi. Gözyaşları onu cehennemden çıkarttı.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Sırat köprüsünün üzerinde ayakta duruyordu. Adam bir dal ve yaprak gibi sallanıyordu. Onun Allah'a olan hüsn-ü zannı geldi. Sallanma ve titremesi geçti. Adam sırat köprüsünü geçti.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Sıratın üzerindeydi. Bazen sürünüp emekleyerek yürüyordu. Bazen küçük adımlar ile yürüyor, bazen de durup bir şeylere bağlanıyor ve tutunmaya çalışıyordu. Onun namazları geldi. Onun elinden tuttu. Onu doğrulttu, ayağa kaldırdı. Adam bu sıratı geçti.

Ümmetimden bir adam gördüm:
Cennetin kapılarına varmıştı. Cennetin kapıları onun yüzüne kapandı. Onun şehadet ve tevhid kelimeleri geldi. Cennetin kapıları açıldı. Şehadet kelimesi onu cennete koydu."


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S:98-99-100)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Müminler İçin İstiğfarda Bulunmanın Sevabı
« Yanıtla #358 : 14 Haziran 2012, 12:08:15 »
Müminler İçin İstiğfarda Bulunmanın Sevabı

Efendimiz Hazretleri Buyurdu:
"Kim her gün mü'minler için istiğfarda bulunur (Allâhım mü'minleri bağışla diye dua ederse); her mü'min erkek ve mü'min kadın sayısınca; Allâhü Teâlâ hazretleri ona bir hasene yazar."


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 441)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ölüler için duâ hediye edilir mi? Yapılan duânın ölüye faydası var mıdır?

Hadisi Şerifte buyuruldu:

"Mezarındaki ölü, denizde boğulmak üzere olup imdat dileyen kimse gibidir. (Veya hapishanede tutsak olan kimse gibidir. Çalışma ve kazanma imkânı olmadığı için) o kendisine gelecek olan duaları bekler. (Veya hapishanedeki mahkûm gibi akraba ve dostlarından kendisine gelecek olan bir hediyeyi beklemektedir...)

Ölü;
1- Babasından,
2- Annesinden,
3- Kardeşinden,
4- Arkadaşından,
5- Dost ve yakınlarından gelecek olanı (duâ ve hediyeleri) beklemektedir.

Ölüye bir dua  (ve hediye) geldiği zaman, o dünya ve içindekilerden daha sevimli ve daha hayırlıdır.
Muhakkak ki Allâhü Teâlâ hazretleri, dünya ehlinin duâlarını dağlar misali, kabir ehlinin üzerine sokar...
Muhakkak ki hayattakilerin ölülere hediyeleri, onlar için istiğfar etmektir ve onlar için sadakalar vermektir.
"

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S: 441)