Gönderen Konu: Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân'dan Derin Hakikatler  (Okunma sayısı 411886 defa)

0 Üye ve 32 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #135 : 05 Ağustos 2011, 11:57:23 »

Oruç ile Teravihden Elde Edinilen Sevap

Efendimiz Hazretleri buyurdular:
"Allahü Teâlâ ve teberake Hazretleri, sizin üzerinize Ramazan-ı şerif orucunu farz kıldı. Ben de kıyamını (teravih namazını) sünnet kıldım. Kim inanarak ve sevabını umarak, Ramazan-ı şerif orucunu tutar ve teravih namazını kılarsa; annesinden doğduğu gün gibi günahlarından çıkar (temizlenir)."



(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 342-343)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #136 : 05 Ağustos 2011, 16:07:54 »
Oruçlunun Üç Bayramı

Bizim (Müslümanların) üç bayramı vardır.

1 - İftar vakti. Bu tabiî bayramdır.

2 - Ölüm bayramı. Kâmil bir iman ile ruhu kabz olup Müslüman olarak canını canana teslim ettiği vakit, işte bu büyük bayramdır.

3 - Âhirette tecelli bayramıdır. Yani Cennette Cenâb-ı Allah'ın tecelli ettiği andır. Bu bayramların en büyüğüdür.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 345)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #137 : 08 Ağustos 2011, 12:27:27 »
Oruçluya İftar Yemeği Vermenin Sevabı

Efendimiz Hazretleri buyurdular:

"Kim oruçluya iftar verirse, oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin oruçlunun sevabının bir misli de onun olur."


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 345)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #138 : 09 Ağustos 2011, 13:19:55 »
Orucun Seyahate Benzetilmesi

Oruç, seyahate benzetildi. Çünkü,

1- Oruç, kişiyi şehvetlerden alıkoyar, keser, uzak tutar; seyahat gibi...
Seyahat eden (ve oruç tutan) kişi, tabiatının meylettiği (canının çektiği) her şeyden faydalanmaya gücü yetmez (o imkânı bulamaz).

2- Zira oruç, gerçekten nefsanî bir riyazettir. Kişi oruç sebebiyle, Mülkün ve Melekûtun gizliliklerinize (derinliklerine ve çok marifetlere) erer; seyahat eden kişi, bilmediği ve görmediği yerlere vardığı ve ulaştığı gibi...

Cennette Bir Seyyah!
Bazı arifler buyurdular:
(Orucun seyahate benzetilmesinde şöyle bir) nükte daha vardır:

Seyyah (gezgin) kişi, yeryüzünde gezer. Hangi şehir hoşuna giderse; orada yerleşir, ikamet eder. Eğer şehir hoşuna gitmezse, o şehirden çıkar; başka bir şehre gider... Oruç tutan kişi de böyledir.

Oruç tutan kişi, cennete girdiğinde, ona:
- "Gir! Cennetin dilediğin kapısından! Hangi oda, hangi saray senin hoşuna gidiyorsa, orada konakla!" denilir.
Böylece o kişi de, dilediği gibi, cennetin saraylarında ve konaklarında gezer; yeryüzündeki seyyah (gezgin) gibi...



(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:185)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #139 : 10 Ağustos 2011, 11:48:20 »
Acve  Hurması

"Acve hurması zehire şifa’dır."

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:258)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #140 : 11 Ağustos 2011, 11:53:38 »
Bid'at'ın Çeşitleri, Faydalı ve Zararlı Olanları

Âlimler (r.h. hazeratı) bid'at hakkında buyurdular:

1- Vacip olan bid'at,
2- Mendûp olan bid'at,
3- Mübah olan bid'at,
4- Mekruh olan bid'at,
5- Haram olan bid'at.


Vacip olan bid'at
, mülhid (inkârcıların) ve diğerlerinin şüphelerini reddetmek için delilleri bir araya getirmek, yazmak ve telif etmek gibi...

Mendûp olan bid'at
, kitap yazmak, medreseler ve diğer(hayırlı ilim ve marifet için yerler) bina etmek gibi.

Mübah olan bid'at, çeşit çeşit renkli ve lezzetli yemekleri yaymak gibi.

Mekruh olan bid'at ve Haram olan bid'at.


Bu son ikisi açıktırlar.(İbni Melek’in sözleri bitti.)              


(Ruhul Beyan Tercümesi :C:11:S.189)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #141 : 12 Ağustos 2011, 12:09:37 »
Kalbe Feyzin Akmasının, Mürşidi  Kâmille  Mümkün Olduğu

... kalbe ilâhî nurun ve feyzin akması çok defa kolay elde edilmez. Bu ancak, hakikat ehlinden olan bir Mürşid-i Kâmil'in terbiyesiyle hâsıl olur. Çünkü kişi, Rabbinden mahcuptur, yani önünde perde ve örtüler vardır. Kişinin hicabı (perdesi ise) gafletidir. Bu gaflet perdesi ancak ve ancak Allahü Teâlâ hazretlerinin fazl-ü keremiyle kalkar. Lâkin bu gaflet perdesinin kalkmasının birçok sebepleri vardır. Hastanın ilacını bulması, ancak bir tabîb-i hâzik yani kendi dalında mütehassıs bir doktorun işaretiyle mümkündür.
Bu mütehassıs Doktor, Mürşid-i Kâmil'dir.
Kalbden kir ve pas zail olduğu zaman, kalbden gaybe bir pencere açılır.
Salikin ikrarı tahkiki olur; taklidî değil... Yani iman ve ikrarı taklit olmaktan çıkar, tahkiki olur. Tevhidi, tecrid ve tefrîdî olur.
İşte bu durumda emir akseder ...

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 252)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #142 : 13 Ağustos 2011, 18:05:00 »
Kelime-i Tevhidin Mizanda En Ağır Olması

Hasenatın en güzeli tevhiddir. Çünkü tevhid hepsinin esasıdır. Bundan dolayı, tevhid terazide tartılmaz.

Efendimiz  (s.a.v) hazretleri buyurdular:

"Muhakkak ki, senin yapmış olduğun her hasene kıyamet günü mizana konulur, tartılır.
Ancak: 'Allah'tan başka ilâh yoktur.' Şahadeti hariç. Bu şahadet mizana konulmaz. Çünkü eğer bu şahadet, onu gerçekten sadık ve gönülden söyleyen kişiden mizanın bir kefesine konulacak olsa, yedi kat sema ve yedi arz ve içinde olan her şey, başka bir kefesine konulsa, elbette ki. 'Allah'tan başka ilâh yoktur.' Şahadeti ve inancı bunlardan daha ağır gelirdi."



(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 523)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #143 : 15 Ağustos 2011, 12:38:15 »
Şeytanın Vesvesesi ve Vesvesenin Mertebeleri

Sual
Eğer denilse ki: "Biz şeytanı görmediğimiz halde ve sözlerini işitmediğimiz halde, şeytan nasıl bize emreder? Şeytanın vesvesesi nasıldır? Ve nasıl kalbe ulaşır?"

Cevap
Deriz ki: Şeytanın sözü, insan nefsinin ve tabiatının kendisine meylettiği ve ona karşı eğilim duyduğu gizli bir sözdür.
Denildi ki, şeytan latif bir cisim olduğu için Âdemoğlunun bedenine girer, insana vesvese verir ve böylece nefse, kötü fikirleri vesvese yoluyla konuşarak telkin eder.

Allahü Teâlâ buyurdu:
"(O şeytan) ki vesvese verir sinelerinde nâsın."

Efendimiz (s.â.v.) hazretleri şöyle dua etmişlerdir.
"Allahım, senin zikrinden alıkoyan vesveselerden kalbimi tamir et ve benden şeytanın vesveselerini uzaklaştır."



Şeytanın Vesvesesinin Mertebeleri

Akâmi'l-Mercan isimli kitap'ta buyruldu:
Şeytanın Âdemoğluna vesvese vererek, onu çağırdığı şeyler şu altı mertebeye münhasırdır.

Birinci mertebe:
Küfür, şirk ve Allah Rasûlü (s.a.v.) hazretlerine düşmanlık mertebesidir. Eğer şeytan. Âdemoğlunu bu yönden elde eder ve isteklerine kavuşursa, bundan dolayı yorgunluklarını unutur. Çünkü şeytan istediğini elde etmiştir. Şeytanın kuldan istediği ilk şey budur.

İkinci mertebe:
Bid'at mertebesidir. Bu mertebe yani birini bid'at ehli yapmak, şeytana göre fâsıklıktan ve isyandan daha sevimli gelir ve hoşuna gider. Çünkü insan bir günah işlediğinde, tevbe edebilir. Hâlbuki bid'atın tövbesi yoktur. Çünkü bid'atın sahibi düştüğü sapık yolun sahih, doğru, hak yol olduğunu sanmaktadır. Bundan dolayı bid'attan asla tevbe etmez.

Üçüncü mertebe:
Her türden büyük günahlardır. Şeytan insana büyük günahları işletmekten aciz kalır ve bunu başaramazsa dördüncü mertebeye döner.

Dördüncü mertebe:
Küçük günahları işletir. Küçük günahlar bir araya geldiklerinde yani toplandıklarında büyük günah olur. Büyük günahlar, çok kere sahibini helak eder.
Bundan dolayı Efendimiz (s.a.v.) hazretleri şöyle buyurdular:
"Sizi sakındırırım; Küçük günahlardan. Çünkü küçük günahlar, bir kulda toplanır ve zamanla onu helak ederler."

Başka bir hâdis-i şeriflerinde şöyle buyurdular:
"Sizi küçük günahları umursamayan davranışlardan sakındırırım! Çünkü bu, bir çöle inen topluluğa benzer. Bu topluluktan biri, küçük bir odun parçası getirip büyük bir ateş yakarlar. Sonra onun üzerinde yemek pişirip doyasıya yerler."
Eğer şeytan bundan da aciz kalır ve başarılı olamazsa, beşinci mertebeye intikal eder.

Beşinci mertebe:
Mübahlar ile iştigaldir. Kendisinde sevap ve azab bulunmayan, mubah olan işler ile meşgul olmasını sağlar. Belki mubahların en büyük cezası, mubahlar ile meşgul olurken sevapları kaçırmak ve boş yere zaman harcamaktır. Eğer şeytan bundan da aciz kalıp başarılı olmazsa, altıncı mertebeye yönelir.

Altıncı mertebe:
Faziletçe düşük ameller mertebesidir. Fazilet ve sevap bakımından daha faziletli ve üstün ameller varken, şeytan kişiye bunları bıraktırarak fazilet ve sevabı daha düşük amellere yöneltir ve teşvik eder. Böylece faziletin elden çıkmasını temin edecek ve daha üstün amelin sevabını kaçırtacaktır.
Şeytan, faziletli amelden, mefdûle (yani kendisinden daha faziletli amel bulunan az faziletli amellere), Efdâl (en faziletli amelden) faziletli amelilere çeker. Böylece faziletli amellerden serlere çekmesi mümkün olsun diye kişiyi, kolay olan faziletli amellerden kişiyi zor ve meşakkatli olan faziletli amellere çeker. Sürekli iki rekât nafile namaz kılmayı alışkanlık haline getiren kişiyi, o iki rekâttan soğutmak ve onu tamamen taatten nefret ettirmek için, ona yüz rekât namaz kıldırtır.



(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 238-239-240)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #144 : 16 Ağustos 2011, 12:01:38 »
Amel Terazisini Hazreti Davud(a.s.)’un Görmek İstemesi ve İçininin Nasıl Doldurulacağını Hazreti Allah(c.c.)’a Sorması

Rivayet olundu:
Davud (a.s), Rabbinden kıyamet günü kurulup, amellerin tartıldığı "mizanı" (teraziyi) kendisine göstermesini diledi. (Allâhü Teâlâ hazretlerinin göstermesiyle) o da mizanı gördü. Mizanın her bir kefesi doğuyla batı gibiydi. Davud (a.s) (mizanın büyüklüğü karşısında) bayıldı.

Kendisine geldiğinde sordu:
- "Ey Allâhımî Bu mizanın kefesinin içini haseneyle (sevap ve iyiliklerle) doldurmaya kimin gücü yeter? (Kim buna kaadir olabilir?)"

Allâhü Teâlâ hazretleri buyurdu:
- "Ey Davudi Ben kulumdan râzî olduğum zaman, bu mizanın içini sadaka olarak verilen küçük bir hurma ile doldururum!."



(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:355)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #145 : 17 Ağustos 2011, 12:12:36 »
Öğretilen İlmin Mizanda Faydası

Bir adamın amelleri getirilir. Mizanının kefesine konulur. Haseneleri (iyilik ve sevapları) hafif gelir. Buluta benzer bir şey getirilir. Onun mizanının kefesine konulur.

Sevapları ağır basar. Ona denilir ki:

- "Bunun ne olduğunu biliyor musun?"

O kişi;
- "Hayır!" der.

Denilir ki:
- "Bu senin insanlara öğretmiş olduğun ilmin faziletidir!"

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:356)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #146 : 17 Ağustos 2011, 12:15:01 »
Amel Terazisinin Uzunluğu ve Yapısı

Fârisî Tefsirde buyuruldu:
Tibyân'da İbni Abbas (r.a.) hazretlerinden rivayet edildi ki, mizanın direğinin uzunluğu beşyüz (500) bin senelik uzunluktadır.
Mizanın kefelerinin biri nur diğeri de zulmettir. Haseneler, nur olan kefeye konulur; kötülükler de zulmet olan kefeye konulur...

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:355)

Çevrimdışı hsgul

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 21
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #147 : 18 Ağustos 2011, 01:31:30 »
Allah razı olsun emeğinize sağlık yazıların devamını bekleriz....

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #148 : 18 Ağustos 2011, 02:25:44 »
Allah razı olsun emeğinize sağlık yazıların devamını bekleriz....

Allahü zül celal vel kemal ve tegaddes hazretleri şu zamanda canlarıyla, başlarıyla hizmet eden hakiki hizmet erlerinden razı ve memnun olsun.
Bizimkisi çölde kum tanesi mesabesinde ...

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ruhu'l Beyân'dan Derin Hakikatler
« Yanıtla #149 : 18 Ağustos 2011, 12:24:48 »
Mizanın Şekli ve Tartılma Usülleri

Ameller öyle bir mizanda tartılır ki,
"Muhakkak ki o mizanın bir lisanı (dili) ve iki kefesi vardır." (Tefsiri Bağavi.c.3 .s.246)
Bütün mahlûkat, adaletin izhâr edilmesi ve ma'zeretin kesilmesi için ona bakacaklardır...
Nasıl ki, onlara amellerinden sorulur. Onların yaptıkları amelleri, dilleri ve diğer organları (uzuvları) itiraf eder.
Ve onlara, peygamberler, melekler ve (vücutlarının bazı organları) şahidlik ettikleri gibi...
Ve yapmış oldukları bütün ameller, kendi amel defterlerinin sahifelerinde sabit (yazılmış) olduğunu görürler. Ve kendileri "Hesap mevkıf"'inde kendi amellerini okurlar...



(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:354)