Şeytanın Vesvesesi ve Vesvesenin Mertebeleri
Sual
Eğer denilse ki: "Biz şeytanı görmediğimiz halde ve sözlerini işitmediğimiz halde, şeytan nasıl bize emreder? Şeytanın vesvesesi nasıldır? Ve nasıl kalbe ulaşır?"
Cevap
Deriz ki: Şeytanın sözü, insan nefsinin ve tabiatının kendisine meylettiği ve ona karşı eğilim duyduğu gizli bir sözdür.
Denildi ki, şeytan latif bir cisim olduğu için Âdemoğlunun bedenine girer, insana vesvese verir ve böylece nefse, kötü fikirleri vesvese yoluyla konuşarak telkin eder.
Allahü Teâlâ buyurdu:
"(O şeytan) ki vesvese verir sinelerinde nâsın."
Efendimiz (s.â.v.) hazretleri şöyle dua etmişlerdir.
"Allahım, senin zikrinden alıkoyan vesveselerden kalbimi tamir et ve benden şeytanın vesveselerini uzaklaştır."
Şeytanın Vesvesesinin Mertebeleri
Akâmi'l-Mercan isimli kitap'ta buyruldu:
Şeytanın Âdemoğluna vesvese vererek, onu çağırdığı şeyler şu altı mertebeye münhasırdır.
Birinci mertebe:
Küfür, şirk ve Allah Rasûlü (s.a.v.) hazretlerine düşmanlık mertebesidir. Eğer şeytan. Âdemoğlunu bu yönden elde eder ve isteklerine kavuşursa, bundan dolayı yorgunluklarını unutur. Çünkü şeytan istediğini elde etmiştir. Şeytanın kuldan istediği ilk şey budur.
İkinci mertebe:
Bid'at mertebesidir. Bu mertebe yani birini bid'at ehli yapmak, şeytana göre fâsıklıktan ve isyandan daha sevimli gelir ve hoşuna gider. Çünkü insan bir günah işlediğinde, tevbe edebilir. Hâlbuki bid'atın tövbesi yoktur. Çünkü bid'atın sahibi düştüğü sapık yolun sahih, doğru, hak yol olduğunu sanmaktadır. Bundan dolayı bid'attan asla tevbe etmez.
Üçüncü mertebe:
Her türden büyük günahlardır. Şeytan insana büyük günahları işletmekten aciz kalır ve bunu başaramazsa dördüncü mertebeye döner.
Dördüncü mertebe:
Küçük günahları işletir. Küçük günahlar bir araya geldiklerinde yani toplandıklarında büyük günah olur. Büyük günahlar, çok kere sahibini helak eder.
Bundan dolayı Efendimiz (s.a.v.) hazretleri şöyle buyurdular:
"Sizi sakındırırım; Küçük günahlardan. Çünkü küçük günahlar, bir kulda toplanır ve zamanla onu helak ederler."
Başka bir hâdis-i şeriflerinde şöyle buyurdular:
"Sizi küçük günahları umursamayan davranışlardan sakındırırım! Çünkü bu, bir çöle inen topluluğa benzer. Bu topluluktan biri, küçük bir odun parçası getirip büyük bir ateş yakarlar. Sonra onun üzerinde yemek pişirip doyasıya yerler."
Eğer şeytan bundan da aciz kalır ve başarılı olamazsa, beşinci mertebeye intikal eder.
Beşinci mertebe:
Mübahlar ile iştigaldir. Kendisinde sevap ve azab bulunmayan, mubah olan işler ile meşgul olmasını sağlar. Belki mubahların en büyük cezası, mubahlar ile meşgul olurken sevapları kaçırmak ve boş yere zaman harcamaktır. Eğer şeytan bundan da aciz kalıp başarılı olmazsa, altıncı mertebeye yönelir.
Altıncı mertebe:
Faziletçe düşük ameller mertebesidir. Fazilet ve sevap bakımından daha faziletli ve üstün ameller varken, şeytan kişiye bunları bıraktırarak fazilet ve sevabı daha düşük amellere yöneltir ve teşvik eder. Böylece faziletin elden çıkmasını temin edecek ve daha üstün amelin sevabını kaçırtacaktır.
Şeytan, faziletli amelden, mefdûle (yani kendisinden daha faziletli amel bulunan az faziletli amellere), Efdâl (en faziletli amelden) faziletli amelilere çeker. Böylece faziletli amellerden serlere çekmesi mümkün olsun diye kişiyi, kolay olan faziletli amellerden kişiyi zor ve meşakkatli olan faziletli amellere çeker. Sürekli iki rekât nafile namaz kılmayı alışkanlık haline getiren kişiyi, o iki rekâttan soğutmak ve onu tamamen taatten nefret ettirmek için, ona yüz rekât namaz kıldırtır.
(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 238-239-240)