Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Kötüyüm Ben

Başlatan Tuğra, 05 Şubat 2010, 14:08:42

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuğra


Egoları alabildiğine şişken, aynalara baktığında kendi güzelliğinden başka güzellik görmeyen, sadece kendini düşünen biriyim. Dünya benim eksenim etrafında dönüyor, çevremdeki hiç kimse umurumda değil.

Varsa yoksa ben. Kimseyi sevmiyorum. Ama herkes beni sevsin, bana her zaman hayran olsun  istiyorum. Sadece beyaz değil, pembe değil kara yalanlar söylüyorum. Zengin olmak uğruna insanları harcamaktan, onlara iftira atmaktan, sırtlarına basıp yükselmekten hiç gocunmuyorum. Kendi çıkarlarım uğruna çevremdekileri bir kalemde silmeye hazırım, en çok sevdiklerimi bile.

Beni sevmeyeni sevmiyorum. Karşılıksız sevgiye hiç inanmıyorum. Kültür, görgü, terbiye, nezaket, naiflik , bunlarla hiç ilgilenmiyorum. Dünya krizdeymiş, insanlar açmış, parasızmış, işsizmiş...Bana ne! Ben tokum ya.

En güzel eşyalar bende olmalı, en pahalı evler, en lüks arabalar, en kaliteli, marka kıyafetler...Sadece benim olmalı. Dünyanın en zengin insanlarından biri ben olmalıyım. Sabah Paris'te uyanıp, akşam Capri adasında güneşi batırmalıyım. Ertesi gün okyanuslara yelken açmalıyım.

Çünkü ben çok güzelim, akıllıyım, hepsinden önemlisi her şeyin en güzelini, en çoğunu ben hak ediyorum. Etrafım hep zengin ve güzel insanlarla dolu olmalı. Keyfimi kaçıracak beni üzecek, engelleyecek kişilere tahammül dahi edemem.

Ne yapayım kötüyüm ben. Kötülük benim içimde. Ben diyorum, ben diyorum da başka hiçbir şey demiyorum. Kimse umurumda değil, arkadaşlarım zorda olsa yardımlarına koşmam. Sevinçlerini, üzüntülerini asla paylaşmam. Çünkü onları hep kıskanırım. Küçükle, azla yetinmeyi bilmem, her şey çok, daha çok olmalı, gözüm doymalı.

Ne yapayım arsızım ben, arsız. Elimdekileri paylaşmak mı? Paylaşmak nedir hiç bilmem, hiç de işim olmaz.

Aklım hep hainliklere çalışır, kime nasıl çelme atar, kimi nasıl dibe çeker ve ben daha ne kadar yükseklere çıkarım hep onun hesabını yaparım. Fesatlıklar tam bana göre. Başkalarının arkasından konuşmak, dedikodu yapıp, haklı haksız insanları eleştirmek, yargılamak en büyük zevkim.

Teşekkür etmeyi hiç bilmem. Minnet duymak, kıymet bilmek, iltifat etmek, takdir sözleri söylemek ne kadar basit ve sıradan davranışlar; hiçbiriyle işim olmaz.

Yok, yok hayır bu bir kabus olmalı. Tüm bunları düşünen, yapan biri insan olmamalı. Başkaları ile paylaşımda bulunmadan, onlar için bir şeyler yapmadan, karşılıksız sevmeden, yardım etmeden, üzüntüleri paylaşmadan, sevinçlere ortak olunmadan nasıl yaşanır, nasıl mutlu olunur hiç bilemiyorum ve bu satırların ağırlığı karşısında sadece bir benzetme, bir varsayım yaptığım halde çok zorlanıyorum.

Dünya bu kadar kötü insanı hak etmiyor. Dünya bu kadar kendini düşünen, bu kadar bencil, bu kadar arsız ve doyumsuz insana yer vermeyecek kadar küçük aslında. Kim böylesi insanlarla burun buruna, yan yana yaşamak ister ki? Hiçbirimiz elbette, ama gelin görün ki bu sıfatlara sahip insanlar hep bizlerle beraber, hep içimizde. Her biri yüzüne taktığı sahte maskenin arkasına saklanmış bir halde.

Kimimiz iş yerinde, kimimiz çevremizde, ne yazı ki kimimiz de kendi ailemiz içinde, arkadaş ya da dost meclisinde karşılaşıyoruz onlarla. İçlerindeki kötülüğü ise ancak canımız yandığında anlıyoruz. Ve ne yazıktır ki yüzerlindeki sahte maskeleri düşürmeye gücümüz dahi yetmiyor.

Son söz olarak yine de, evet yine de ben insanların merhametli, duygu dolu, düşünceli, zarif, sevgi çağlayan kalpleri olmadan yaşayamayacaklarına inanmak istiyorum, hem de tüm kalbimle...
Ya siz, siz de bana katılır mısınız?

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ-Hatunca.net
〰〰〰〰🐠

duha

Teşekkürler Tuğra usta  s4))
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

mardin

belgin eryavuzun fikirlerine tamamiyle katılıyorum.
çevremizde böyle o kadar çok insan varki!
etkiliyorsun fazla sürmüyor yukarıda yazılanların aynısını yapıyor.
Allah hidayete erdirsin böyle insanları... yazık acıyorum acıyorum
ibadetin eftali devamlı olanıdır.

Tuğra


İnsan olayları kendi dünyasındaki değerlerle, kendine has düşüncelerle yorumladığı için; gün gelip bir haksızlığa uğradığında içinde yepyeni bir duygunun filizlenmeye başladığına şahit olabilir.

Bu öyle bir histir ki gün be gün şiddetini artırır ve birde bakarız ki intikam hırsıyla yanıp tutuşuyoruz. Sanki yaşadığımız o kötü olayın gerçekleşmesine katkıda bulunan kişi ya da kişilerden intikam alırsak rahatlayacakmışız gibi kendimizi bu tehlikeli duyguya odaklarız. Artık yatarken de aklımızda intikam almak vardır, sabah uyandığımızda da düşündüğümüz ilk şey yine odur.

İntikam alırsak acımızın hafifleyeceğine; bizi üzen her ne varsa tümünün yok olacağına olan inancımız giderek artar. Öyle ki bu işin sonrası yoktur artık bizim için; öcümüzü hemen almak isteriz. Aynı acıyı daha da fazlasıyla karşımızdaki o kişide çeksin isteriz. Belki de bekledikçe intikam hırsımızın azalacağından endişe duyarız.

Sakin düşünüp, olayları zamanın akışına bırakarak acılarımızın küllenmesine izin vermeyiz. Sabırla beklediğimizde birgün mutlaka gerçekleşeceğine tanık olacağımız ilahi adalete olan inancımız bile gel gitler içindedir. Çünkü içimizdeki yangın çok büyüktür ve intikam alınca içimize su serpilecek, o yangın sönecektir. Buna inanırız, inanmak isteriz.

Oysaki intikam duygusu çok tehlikelidir. Ucu kendimize çevrili bir oka benzer adeta; sonunda gelir bizi yaralar. Öyle ki hayatımız boyunca o izleri hatırlar dururuz. Unutacağımızı sandığımız acılarımız hafifleyeceğine daha da depreşir. En çok üzülen yine biz oluruz. Bu süreçte yaşadıklarımız da cabası.

İntikam her şeyden önce insanın ruhsal sağlığını bozar, yaşamdan yaşamdaki tatlardan uzaklaştırır. Üstelik hedeflerine, hayallerine ulaşmasına mani olur, deyim yerindeyse tüm yapmak istediklerimizin önüne görünmez bir set çeker.

Kabul etmek gerekir ki onunla mücadele etmek kolay değildir. Çünkü içimize nüfuz etmiştir bir kere; onu yok saydığımız süreçlerde en zayıf anımızı kollayarak uyanır ve biz fark edene kadar tüm duygularımızın önüne geçiverir. Gözümüzü öylesine boyar ve gerçekleri algılamamıza öylesine mani olur ki içten içe bizi yiyip bitirdiğini fark edemeyiz bile.,

İlahi adaletin gün gelip gerçekleşeceğini anlatan bir Çin Atasözü derki "nehrin kıyısında yeterince beklersen düşmanın cesedi önünden mutlaka geçer." Pek çoğumuzun yaptığı gibi acele etmek ve çektiğimiz acıyı o kişinin yüzünde hemen görmek isteyip sabırsız davranmak yerine bekleyip olacakları görmenin çok daha mantıklı olduğunu anlatmaz mı bu satırlar? Çünkü diğer türlü içimizdeki hırsın en çok kendimize zarar vereceği yine öylesine açık ki.

Düşünsenize size acı çektiren ya da sizin cephenizden öyle olduğunu düşündüğünüz kişi bunlardan habersiz habersiz kendi dünyasında. Sizse tüm yaşamı bir kenara bırakıp, zamanınızı sadece buna harcıyor ve sadece bu hırsa odaklanıyorsunuz.

O süreçte kaybeden yine sizsiniz. Kaldı ki intikam aldığınızda gerçekten mutlu olacak mısınız, acılarınız gerçekten yok olacak mı? Tüm yaşananları yok sayabilecek misiniz? Yanıtı kocaman bir HAYIR. O halde gelin bu hırstan kendinizi arındırın. Olayları zorlamak yerine kendi akışına bırakın.

Bir insandan, bir olaydan intikam almanın en iyi yolu olan unutmayı deneyin. Unutunca acılarınız hafifler, sızılarınız diner. Bunun için elbette zamana ihtiyacınız vardır ama olsun. Size karşı her ne yapıldıysa alacağınız en iyi antikam tıpkı Schiller'in dediği gibi "Affetmek ve Unutmak" olsun.

Affetmekle hayatınızı karabasanlardan kurtaracak, unutmakla da intikamınızı size yakışır bir şekilde almış olacak ve o kişiye acıların en büyüğünü yaşatacaksınız. Eğer unutamıyorsanız yaşadıklarınızı tecrübe hanenize artı bir çizik olarak ekleyip geleceğiniz için olumlu enerjiye çevirmeye çalışın. Çünkü siz özünüzde iyi ve akıllı bir insansınız. İçinizde intikam gibi kötü ve tehlikeli duygulara yer olmamalı.

İlahi adaletin gün gelip gerçekleşeceğine olan inancınızı kaybetmeyin ve yaşamınıza kaldığınız yerden devam edin. Gün gelip gerçekleştiğine tanık olursanız sadece tatlı bir tebessümle eski günleri hatırlar ve içiniz hiç olmadığınız kadar rahat yolunuza devam edersiniz. Bekleyen, sabırla acılarının hafifleyeceğine inanan insanlar her zaman kazanırlar; denemekten korkmayın.

Belgin Eryavuz
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Çaresizliğin Çaresi Olsaydı... 

Anlatması, paylaşması zor duygulardan bir tanesi daha. Çaresizlik!..

Bazen öyle olaylar olur, öyle beklenmedik felaketlerle karşılaşırız ki içimiz bir başka sızlar. Üstelik bunu öyle derinden hissederiz ki sanki tüm hücrelerimiz bu duygumuzun etkisi altına girmiştir. Çaresiz olmayı, elimiz kolumuz bağlı kalmayı, hiçbir çıkar yol bulamamayı yaşarken kendimizi unutur gideriz. Hemen her birimiz hayatımızın bir döneminde bunu yaşadık ve yaşayacağız; belki az belki çok.

Elbette kime göre?

Kıyaslama kabul etmez ki çaresizlik. Herkes kendince en ağırını yaşadığını hisseder. Bazen hastalıklar karşısında çıkıverir karşınıza, bazen maddi zorluklar tavan yapar, bazen hiç beklemediğiniz bir felaketle her şeyinizi yitirirsiniz, bazen beraber başlanan sevgi dolu bir yolda tek başınıza kalırsınız, bazen haberli bazen habersiz ama her zaman ÇARESİZ!

Dediğim gibi azı çoğu olmaz çaresizliğin. Gün gelir yaşadığınız birkaç dakikanın çaresizliği adeta ömrünüzden ömür götürür; gün gelir aylar, yıllar sürer bu duygunun size yaşattığı kabus.

Her şeylerden vazgeçersiniz o zamanlarda. Hiçbir yere sığamaz olursunuz; ne ayakta durabilirsiniz, ne oturabilirsiniz. Nefes alırken dahi göğsünüzde binlerce ton ağırlık varmışcasına bir ağrı hissedersiniz. Hiçbir şey oyalamaz, hiçbir şey teskin etmez sizi. Hatta ağlamak bile. Doludur içiniz dopdolu. Yaşadığınız birkaç dakika dahi olsa bir asır gibi gelmiştir size uzun upuzun.

Önceleri sizin için önemli olan ya da öyle olduğunu sandığınız pek çok şey anlamını yitirir, hatta hatırlamaz olursunuz bir kısmını. Çünkü o süreçte yaşadığınız çaresizlik her şeyinizi alt üst etmiştir. Bir şeyler yapmak, çaresizliğinizden kurtulmak istersiniz ama nafile. Ruhunuz çaresizliğe teslim olmuştur bir kere.

Evet kabul ediyorum paylaşmak, en azından yaslanacak bir omuz bulmak o anlarda en iyi çaredir ama ya yoksa? Ya en yakın sandıklarınız bile çok uzaklardaysa?

Varsın olsun, aslında biliyor musunuz çaresiz anlarınızdaki en iyi çare aslında sizsiniz. O anlarda tek başına ama dimdik ayakta ve güçlü olmanızı sağlayan kendi iradeniz.

Şartlar ve koşullar sizi ne kadar zorlarsa zorlasın, hepsinin üstesinden kendi çabalarınızla geleceksiniz. Elinizdeki, avucunuzdaki yitip gitse de unutmamalı ki bir tek ölüme çare yok şu dünyada.

Her şey gelir geçer; en geçmez sandığımız şeyler bile. Evet belki ufak tefek izler bırakır yüreğinizde ama olsun. Hayat kendine direnenleri sever ve kollar. Son anımıza kadar direnmek gerek, gücümüzün farkında olup ona sığınmak gerek.

" Ya çaresizsiniz,
Ya da çare SİZSİNİZ "

Ben de pek çoğumuz gibi Nietzche'nin bu sözünü çok seviyorum ve doğru olduğunu her çaresiz anımda daha iyi anlıyorum.
Sevgiyle kalın, hiç çaresiz kalmayın.

Belgin ERYAVUZ
〰〰〰〰🐠