Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Kırkambar

Başlatan Fatihan, 06 Kasım 2007, 12:24:47

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

lalegül

Alıntı yapılan: Lika - 07 Şubat 2009, 09:50:45
BİR GÜN insan virgülü kaybetti; o zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince, düşünceleri de basitleşti.

Bir başka gün ise, ünlem işaretini kaybetti. Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne birşeye kızıyor, ne de birşeye seviniyordu. Üstelik, hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.

Bir süre sonra, soru işaretini kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiçbir şey, ama hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu... Ne kâinat, ne dünya, ne de kendisi umurundaydı.

Birkaç sene sonra iki nokta üstüste işaretini kaybetti ve davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.

Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işaretleri kalmıştı. Kendine has tek düşüncesi yoktu, yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu.

Son noktaya geldiğinde, düşünmeyi ve okumayı unutmuş vaziyetteydi.


(A. Kanevski)




&)
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)

Lika

Dokumacının gözyaşları

ÜNLÜ BİR dokumacı, dokuduğu kumaşı satmış.

Daha sonra o kumaş parçasında bir kusur görülmüş ve geri çevrilerek bedeli istenmiş.

Dokumacı parayı vermiş, fakat gözlerinden yaş gelmiş.

Sormuşlar:

“Niçin ağlıyorsun? Kumaşı geri verdik diye ise üzülme. Alıp gidelim ve paranı geri verelim.”

Dokumacı:

“Hayır, kumaş için ağlamıyorum” demiş. “Onun bir kusuru görüldü ve geri çevrildi. Fakat ya ömür boyu yaptıklarım Allah’a arzolunduğu zaman, böyle bir kusur yüzünden geri çevrilecek olursa, ne olur benim halim? Ben bunu düşündüm de ağladım. Hayat, kumaş gibi değil ki, düzeltilsin ya da tekrar dokunsun. O, sadece bir kere gelir geçer.”


(Doğu klasiklerinden)
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

İsra

İnsanoğlunun planladığı ile, hayatın(kaderin) planladığı hayat ne kadar farklı! İnsan bir amaç çiziyor kendisine ve kestirmeden ona ulaşmak istiyor. Oysa, yol çok uzun, dolambaçlı, pürüzlü ve dikenlerle dolu…

…”ötesini söylemeyeceğim.” 

Sezai Karakoç

İsra

....hani büyüyünce kocaman bir geminin kaptanı olacaktım ya.hayalmiş...
çocukluğum , kıyıları tutulmuş ve kirletilmiş bir iç deniz gibi duruyor karşımda... yüreğimin ince yerlerinde hüzünle dolaşıyorum.



çocuk penceremde kuşlar-yusuf çağlar

Lika

EBU AMR b. Nüceyd, tasavvuf yolunun başlangıcında Ebu Osman el-Mağribî’nin sohbet meclislerine devam ederdi.

Ebu Osman’ın verdiği nasihatlerin, ettiği sözlerin tesirinde kalan Ebu Amr, tevbekâr oldu.

Ama sonraları, bazı eski alışkanlıkları nüksetti, yoldan geri kaldı, bir ara işi iyice gevşetti. Artık nerede Ebu Osman’ı görse ondan kaçıyor, onun sohbet meclislerine de artık devam etmiyordu.

Günlerden bir gün yolda yine Ebu Osman’la karşılaştı, yolu değiştirdi, başka bir yola saptı. Ebu Osman onu takip etmeye başladı ve en sonunda yakaladı:

“Evladım” dedi, “sadece günahsız olduğun zaman seni seven insanlarla arkadaşlık etme. Bu durumlarda Ebu Osman’ın belki sana bir faydası olur.”

Bunun üzerine, Ebu Amr tekrar tevbekâr oldu, sohbetlere devam etti, önceki haline döndü ve bunu ölünceye dek başarıyla devam ettirdi.



© 2009 karakalem.net, İsmail Örgen


Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

İsra

Gülersin, gülersin.
Ve ağlarsın ardından.
Bu, böyle...
Lâkin...
Gülmede de, ağlamada da bir ümit saklıyorum içimde.
Bu ümidin de son nefese kadar orada kalmasını ümit ediyorum.
Ümit o ki; hiçbir çile ve zorluk ruhu yıpratmasın.
Bedeni yıpratabilir.
Yorgun düşülür.
Derman kalmaz.
Düşünemez hale gelir insan.
Velâkin..
Ruhu sıkı tutmalı ki, düşmesin!
Mühim olan o çünkü...
Beden ne de olsa düşecek toprağa.
Bir yaprak gibi düşecek.
Bir kıvılcım gibi sönecek.
Amma
Sıkı tut ki ruhunu, düşmesin!..


Rabia Nazik Kaya "Sıkı Tut Ruhunu" kitabından

Lika

“Def-i mefâsid celb-i menâfi’den evlâdır.” Bir şeyde zarar ve bozuklukların def‘edilmesi, uzaklaştırılması, menfaatlerin elde edilmesinden önce gelir. Bir harâmı terk etmek bir helâli işlemekten daha uygundur. Mevlânâ’nın deyimiyle, “ambarda buğday toplamadan önce fare deliklerini kapamak daha iyidir.”
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

İsra


Hüzün, harflere sığmayan bir nimet-i İlahi'dir.

Hüzün, her hale şükretmenin diğer adıdır.

Hüzün, seyerandır maverada.

Hüzün, özleyiştir.

Hüzün ki en ziyade yakışandır bize!..



İskender Pala

Devri Âlem

Elif” karanlıkta oturuyordu.
Bir “Be” bulsa, açılacaktı yolu
Ama sırdı “Be”
“Elif” sırrın varlığını bile bilmiyordu.

Oysa gelmesi gerekiyordu “Be”nin...

Gelmesi ve
ayağına düşmesi “Elif”in.
...


“Cam Irmağı- Taş Gemi”
Nazan Bekiroğlu
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

ikra42

inanıyorsanız her şeyin Allahın dilemesi ve onun izniyle olduğuna vede onun zalim olmadığına sorarım mutsuzluğunuz neden.yaşadıklarınıza anlam veremiyorsunuz,sizde mutlu olmak istiyorsunuz ama ne yapacağım diyorsanız ona sorun.evet ,başkalarına sorup envai cevaplar alsanız bile mutlu olamıyorsunuz.ama ona sormak mutlu olmaya yetiyor hem de bitmeyen bir mutluluk.mutluluk zaten sonu gelmeyeni yakalamaktir.sevinçlerinizle mutlu ve üzüntülerinizle mutsuz olmaya çalışmayın.ne sevinçleriniz sizi mutlu yapmaya nede üzüntüleriniz sizi mutsuz etmeye yeter..

Lika

#40
"Yaşamaya zaman ayırın,

zira zaman bunun için yaratılmıştır…


Düşünmeye zaman ayırın, başarının bedeli budur…
Sevmeye zaman ayırın, güçlü olmanın kaynağı budur…
Etrafınıza bakmaya zaman ayırın,

günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır…


Terbiyeli olmaya zaman ayırın,

insan olabilmenin sembolü budur"…


Goethe
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Fatihan

Dinî bir cemaat, bütün Müslümanları ilgilendiren konularda faaliyetler yapıyor ve bu konuda kimse ile istişare etmiyor, kimseye haber ve hesap vermiyor. Bu muhteremler kendilerini lâ yüs'el mi görüyor? Mademki Müslümanların temsilcilerine danışmıyorlar, önceden haber vermiyorlar, kendi kafalarına göre hareket ediyorlar, onların yaptıkları Müslümanları bağlamaz. Bu kişiler İslâm'ı ve Ümmet'i kumaş, kendilerini makas mı sanıyor?

M.Şevket EYGİ'den

neyzen.lal

yukarda okuduğum ..Manevi derinliği olmayan insanlar kendilerini hep mutlu hissederler. (HİTLER) söz anlamsız geldi bana....
Maneviyatı olmayan kişilerin eline diken batsa...ayağına taş değse feryadın ..isyanın biri bin para olur....oysa manevi hislerle bezenmiş kişi öyle mi olur...başına gelen en ufak musibeti bile Haktan kabul edip..günahlarına kefaret sayar...
şunu unutmamak gerek...Efendimiz kainattaki bütün varlıkların en neşelisiydi....O nurun ,maneviyatının derinliğini anlatmak da haddim değil....
vesselam....
Hüzünle titreyen gönle ince bir ah dokunur....
Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur...

ihvan

Kaz kaz ile, baz baz ile, Kel tavuk kel horoz ile.”

bazı rivayetler göre Elazığ yöresine ait bir sözmüş.Diğer bir rivayete göre de Atasözü  .   baz ne demek?kürtçe bir kelimeBaz =keçi

Fatihan

Alıntı yapılan: ihvan - 27 Şubat 2009, 16:56:03
Kaz kaz ile, baz baz ile, Kel tavuk kel horoz ile."

bazı rivayetler göre Elazığ yöresine ait bir sözmüş.Diğer bir rivayete göre de Atasözü  .   baz ne demek?kürtçe bir kelimeBaz =keçi

Öğrenmiş olduk Teşekkürler İhvan Kardeşim :)