"Büyük öfkenizin küçük yansımaları şaşırtır insanları, anlayamazlar.
Anlayamadıkları, sizinle aynı halet-i ruhîye içinde gâma müptela olmadıkları için, incinebilirlerde! Anlatamazsınız!
Sizden yansıyanların, söze ve sükûta bürünen ifadelerinizin bir iç oluştan, ahenkten, derin hissiyattan tezahür ettiğini bilemezler.
Bilemedikleri, böyle bir halin yabancısı oldukları için, sıradan tepkiler verirler.
Biraz daha kapanırsınız içinize, belki orada başlar şairin yalnızlığı. Şiirin sesini duyamayanların gürültülü gevezeliklerinden kaçan şair hassasiyeti, ikamet ettiği bünyeyi tahrip ederken, ruhun yaralarını ‘onarır’.
Burada şairi yoran, aşındıran, şiirin ağırlığı değildir; belki şairin çevresidir.
O çevre ki şairin de ‘herkes’ gibi olmasını ister, görünenin yanında bir suret olmasını bekler.
Oysa şair şiire mihman olmak durumundadır. Şair ise aradığı sükûneti, tenhalığı bulamayınca hırçınlaşır:“dilde gam var şimdilik lutf eyle gelme ey sürur/Olamaz bir hanede mihman mihman üstüne”…
İsa Yar (yazıya kaçış)