Süleymaniye Caminin Sırları

Başlatan Fatihan, 25 Mayıs 2007, 14:40:03

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Fatihan




Mimar Sinan, 'tek kütleli mabet' sırrını nasıl yeniden çözdü?

Süleymaniye Cami'nin akustik sorunu nasıl halledildi?

Neden Süleymaniye'nin dört minaresi var?

Neden bunlardan biri 'Cevahir Minaresi' adını taşır?..


Kanunî'nin mimarbaşı 'Sinan Ağa' bir gün, dostlarından ve devrinin şair ve ediplerinden Mustafa Saî Çelebi'ye gelerek, "Çok kocadım. İsterim ki,öldükten sonra adım unutulmasın. Hizmetlerim anılıp hayırla anılayım.Anlatacağım hatıralarımı nazım ve nesir diliyle yazar mısın?" der.

Bunun üzerine Çelebi, Mimar Sinan'ın anlattıklarını yazmaya başlar ve küçük  bir kitap ortaya çıkar. Saî Mustafa Çelebi'nin Mimar Sinan'ın ağzından kaleme aldığı, "Tezkiretü'l Bünyan" ve "Tezkiretü'l Ebniye" adını verdiği ve günümüzde 'Yapılar Kitabı' adı altında toplanarak yayımlanan bu eseri, büyük ustanın yaşam öyküsünü, eserlerinin envanterini ve kendi dönemine ait gözlemlerini içermektedir.

Mimar Sinan'ın yaşantısına dair birçok ayrıntıyı, eserlerini, dönemini insanları hakkındaki düşüncelerini bu kitap ile, Sinan'ın kendi ağzından öğrendiğimiz gibi, Süleymaniye Cami'nin sırlarını da belli ölçülerde, bu kitapta bulabiliyoruz.

Mimar Sinan, Süleymaniye Cami'nde, bir çok sorunu olduğu gibi, akustik sorununu da mükemmel bir biçimde halletmiştir. Bu konuda yine rivayete dayanan hoş bir hikâye vardır: Cami inşa edilirken, Sinan'ın mihrapta nargile içtiği söylentisi yayılır. Söylenti padişaha kadar varır.Kanunî, bu söylenenlere inanmak istemese de bir gün ansızın inşaata baskın yapar.

Bakar ki, Sinan gerçekten mihrapta nargile fokurdatıyor.

"Mimarbaşı, camide nargile içilir mi, sen bu işi yapmazdın, nedir bunun hikmeti" diye sorar.Sinan şöyle cevap verir:

"Sultanım, dikkat edin nargilemde tömbeki de,  tütün yoktur. Sadece suyun fokurdamasından meydana gelen sesin cami  içerisinde dağılımını kontrol ediyorum. Buradaki suyun sesi caminin her tarafına eşit yayılırsa, yarın burada Kuran okuyacak olan hocanın sesi de 60-70
Metreye kadar toplanan cemaat tarafından duyulacaktır.

İşte bu yüzden, akustiği kontrol ediyorum."(*Bu mevzuu Tarihi Hakikatler-1'de de ayrıntılı biçimde geçmektedir. Çamlıca Basım-Yayın)
Mimar Sinan'ın 'çıraklık eseri' İstanbul Şehzade Camii (1548) ile 'ustalık eseri' Edirne Selimiye Camii (1566-1574) arasındaki bir dönemde inşa
Edilmiş olan Süleymaniye (1550-1557), yapıların yerleştirilmesindeki ustalığın yanında, gerek ekonomik ve kültürel işlevleriyle, gerekse sanatla politik
gücün birleşimini temsil edişiyle, Türkiye için büyük ve önemli bir geçmişi hatırlatmaktadır.

Bunun yanı sıra, Süleymaniye'nin kendine has sırları da vardır. Stefanos Yerasimos'un, 'Süleymaniye' adlı eserinde (Yapı Kredi Yayınları, Mart 2002,İstanbul) vurguladığı gibi, İustinianos İmparatorluğu'nun takipçisi bir imparatorluğun hayal gücünün ürünü olmasıyla birlikte, Süleymaniye Camii,aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun bir asırdır yeniden keşfetmeye uğraştığı 'tek kütleli mabet' örneği ile, büyük bir kubbenin sırlarına yolculuk etme sürecinin son aşamalarından biri olmuştur.

Gerçekten de, Ulya Vogt-Göknil'in 'Mimar Sinan' adlı kitabında da değindiği üzere, Osmanlı İmparatorluğu, 'Muhteşem Süleyman' çağında, İustinianos devri Roma İmparatorluğu ile karşılaştırılabilecek bir büyüklük ve güce erişmiş; özellikle -Mimar Sinan'ın deyimiyle kendisinin ve Osmanlı mimarlığının 'kalfalık eseri' olan- Süleymaniye Camii ile, elindeki insan gücü ve ekonomik kudret sayesinde açıkça, ama basit bir taklitle yetinmeyerek onu aşmak amacında bir 'meydan okuma' işine kalkışır.İşte belki de, Süleymaniye'nin en büyük sırrı budur!Ama, caminin, ayrıntıya inildikçe insanı etkileyen başka özellikleri de vardır...

Caminin temelleri atıldıktan sonra, temelin iyice oturması ve sonradan bir çöküntü olmaması için, inşaata bir yıl ara verilir. Ağır masraflar Yüzünden caminin yapımına ara verildiğini zanneden İran Şahı Tahmasp Han,inşaatın devamı için, kıymetli mal yüklü bir kervanı ve içi değerli taşlarla, mücevherlerle dolu bir kutuyla, bu hediyeleri göndermesinin sebebini açıklayan bir mektubu Kanunî'ye yollar.

Bu mektuba ve üsluba sinirlenen padişah, malları elçinin gözleri önünde bahşiş olarak dağıtır ve kutuyu Sinan'a vererek içindeki mücevherleri
yapının taşlarına karıştırmasını buyurur.

Mimar Sinan, değerli mücevherleri minarelerden birinin taşları arasına maharetle yerleştirir. Güneş ışığında pırıl pırıl parladığı için bu Minareye 'Cevahir Minaresi' adı verilir. Evliya Çelebi zamanla sıcaktan bozulduğunu ve taşların pırıltısının kaybolduğunu belirtir...

Süleymaniye'nin dört minaresi İstanbul'da yaşamış dört büyük hükümdarı;
Fatih Sultan Mehmet, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan
Süleyman'ı ya da camiyi yaptıranın İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah olduğunu temsil eder...

İki uzun minaredeki üçer, iki kısa minaredeki ikişer şerefeleriyle toplam on şerefe de, o devre kadar hüküm sürmüş on padişahı ya da camiyi yaptıran Kanunî'nin onuncu padişah olduğunu temsil eder...

Minarelerin uzun ve kısa düzenlenişi, ana kütleyle beraber yapıya modüler sistemde piramidal bir görünüm kazandırır. Uzaktan bakıldığında, birbiri üzerinde göklere yükselen bir merdiven gibi duran bu orantı ustalığı, Hıristiyan öğretide, "Yakub'un Merdiveni" ile anlam bulur...
Caminin içinde yanan yaklaşık 250-300 kadar kandilin isi, yukarıdaki bir akımla kapı üstündeki dört pencereden is odasına çekilirdi. Kitap yazımında ve hattatlıkta kullanılan mürekkebin en güzeli bu isten elde edilirdi.

Halen Süleymaniye Kütüphanesi'nde mevcut olan bazı kitaplar bu isle yapılan mürekkeple yazılmıştır...

Himmet

Günümüzde o isler lastik fabrikalarından temin ediliyor. :)

Çok kıymetli bilgilerdi.Ellerinize sağlık kardeşim..
Zâtının, Sıfâtının, Esmâının, Efâlinin Hudutsuzluğunca Şükürler Olsun Yâ RABBİİM..

enfa

bilgiler için teşekkür ederiz Allah razi olsun..

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

İsra

Alıntı yapılan: "enfa"bilgiler için teşekkür ederiz Allah razi olsun..
:x

ben biryolcuyum

Alıntı yapılan: "Himmet"Günümüzde o isler lastik fabrikalarından temin ediliyor. :)

Çok kıymetli bilgilerdi.Ellerinize sağlık kardeşim..
:x
Senden daha yüksek birisi konuşurken onun söylediğini daha iyi bilsen bile sakın itiraz etme.

Ahi

Alıntı yapılan: "enfa"bilgiler için teşekkür ederiz Allah razi olsun..
[glow=yellow,2,300]Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver[/glow]

Vuslat Yolcusu

Alıntı yapılan: "enfa"bilgiler için teşekkür ederiz Allah razi olsun..

Günbatımı


Süleymaniye Camii'nin Sırları



Kanuni Sultan Süleyman tarafından, imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi. Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi.



Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni'nin canını sıkmıştı. Sinan'ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan'a.



Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye'ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi.



Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ''Bu ne iştir Mimarbaşı!'' diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan'ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu...



Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu.



Bunun için Anadolu'nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi.



Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni de, Sinan'ın niyetini anlamıştı...



Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu.



Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı.



Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı. Şaşırdınız değil mi? Durun, daha bitmedi…



Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Koca Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.



Süleymaniye'nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı.



Bütün bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı. Son bir şifre daha var: Hani oyuklar var ya isin bir odada toplanmasını sağlayan , hava akımını içeri alan...



Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz.



Ayrıca Süleymaniye'nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.





Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

ihvan

#8
son ziyaretimde tamirdeydi.çocuklarımın görmesini sağlaymadık malesef

Gül_Sultan

#9

Bizim son iki ziyaretimizde tamirattaydı, geçen yaz giremedik, bu kış bir daha gitmiştik giremedik. Mübaregin yapımı 7 yıl sürmüş tamiri de 7 yıl sürecek heralde.
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

Evfacan

Yiğit yaralı olur - Yine dağ gibi durur

Tuğra

〰〰〰〰🐠

penqu

paylaşım için teşekkürler ancak sitedeki bot engelleme sorusu çok yaratıcı olmuş bunu da söylemeden geçemicem.Elhamdülillah tan başka bi cevabı kabul etmiyo,enteresanmış.

Mücteba

#13
:hos:

Alıntı yapılan: penqu - 30 Kasım 2011, 18:40:51
paylaşım için teşekkürler ancak sitedeki bot engelleme sorusu çok yaratıcı olmuş bunu da söylemeden geçemicem.Elhamdülillah tan başka bi cevabı kabul etmiyo,enteresanmış.


Alıntı yapılan: Tuğra - 27 Ocak 2011, 04:39:22
Küfre sebep olan söz ve işler

İbni Hacer-i Mekki hazretlerinin Zevacir isimli eseriyle, Hadika, Berika, Birgivi, Miftah-ül Cenne, Mektubat-ı Rabbani, Seadet-i Ebediyye, İbni Abidin’den aldığımız, küfre düşüren söz ve işlerden bazıları şunlardır:

...

42- İnsan için, dil alışkanlığı gibi bir sebeple değil de, kasten yarattı, yaratıcı, yarattım, yaratıcıyım gibi sözler söylemek küfür olur. Allah’tan başkasına, yaratıcı denmez. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Mecaz anlamda yapmak, meydana getirmek manasında da söylememelidir. Bu manada veya kasıtsız söyleyenlere küfre girdi dememelidir.
..


Kasten söylemediğinize hüsnü zân ederek bilgilerinize sunarız. Ayrıca Tuğra'ya da değerli paylaşımı için teşekkür ederiz.