Son İletiler

Sayfa: 1 ... 8 9 [10]
91
FIKIH VE İTİKAD / Ynt: DÖRT HAK MEZHEP (AMELDE)
« Son İleti Gönderen: ihvan23@hotmail.com 15 Ekim 2024, 15:15:05 »
2. Imam Ebü'l Hasen Es'ârî.Ebü'l Hasan Eş'arî (873 - 935),[1] İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Eş'arilik mezhebinin kurucusu ve Şâfiîlik, Mâlikîlik, Hanbelilik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi.

Yemenli sahabe Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin soyundan gelmektedir. Küçük yaşta babasını kaybetti ve Yahyâ bin Zekeriyyâ es-Sâcî'den ders aldı. Babası vefat edince annesi Mutezile mezhebinin önde gelen âlimlerinden Ebû Hâşim el-Cübbâî ile evlendi. İmam Eş'arî otuz yıl boyunca onun yanında kaldı. Gençliğinde Mutezile fikirlerini benimsediyse de daha sonra Ehl-i sünnet'e girdiğini söylemiştir.

Mutezile fırkasından ayrılması genelde iki nedene dayandırılır. Bunlar İhve-i Selase ya da Peygamber'i rüyasında görmesi ve onun tarafından ikaz edilmesidir. Sebebi n'olursa olsun 913 yılında Basra Camii'nde Ehl-î Sünnet ve'l Cemaat'e girdiğini açıkladı. İlk başlarda Ahmed bin Hanbel'in itikadına büyük oranda kaymıştır, bu El İbane an usûli-d-diyâne eserinde açıkça görülmektedir. Ardından biraz daha akılcı bir görüşe kaymıştır.

Fahreddin Razî, Gazzalî, İmam Beydavî, İmam Nevevî, İmam Suyutî, İmam İbn Hacer el-Askalanî, İmam Müslim, İmam Taberi, yakın dönemden Said Nursi gibi tanınmış İslam alimlerinin birçoğu İmam Eş'âri'nin itikadî mezhebini benimsemişti. Onun mezhebinin temel öğretisi Allah'a her şeyin caiz olması ve Allah'ın sınırlandırılmamasıdır.

Şafii ve Malikilerin çoğunluğu ve Hanbeli ve Hanefi mezhebi mensuplarının bir kısmı itikadi meselelerde İmamı, Ebu'l-Hasen el-Eşari'dir. Hanefîlerin çoğu itikatta Mâtürîdîlik mezhe
92
FIKIH VE İTİKAD / Ynt: DÖRT HAK MEZHEP (AMELDE)
« Son İleti Gönderen: ihvan23@hotmail.com 15 Ekim 2024, 15:11:37 »
1. Imam Ebû Mansûr Mâtüridî.Mâtürîdî ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, (Arapça: الماتريدي; d. 863, Maturid, Semerkand - ö. 944, Semerkand), İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Mâtürîdîlik mezhebinin kurucusu ve Hanefîlik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi....u kitapta, araştıran ve her şeyin mümkün olan en iyisinin yapılmasını isteyen; problemlerin aklın ışığında çözülmesini tavsiye eden, kardeşlik ve eşitlik, birlik ve beraberlik, barış ve adalet anlayışı üzerine kurulan iman nazariyesini savunan büyük Türk bilgini Ebu Mansur el-Maturidi'nin İslam anlayışını göreceksiniz.
Bu araştırmada, İmam Maturidi'nin hayatı, eserleri, hocaları ve öğrencileri hakkında bilgi verilmekte, onun metodu, tevhid, iman, amel ve siyaset anlayışı analiz edilmektedir. Ayrıca İmam Maturidi'nin Ehl-i Sünnet'in nasıl imamı haline geldiği, onun aynı zamanda büyük bir müfessir ve fakih olduğu ve kendisine nispet edilen Maturidilik mezhebinin arka planı, ortaya çıkışı ve onun ana umdeleri belgeleriyle ortaya konulmaktadır.
Bu eserin, günümüzdeki Müslümanların sağlam bir din anlayışına kavuşmalarına yardım edeceğini ve dünya barışının teminine önemli katkı sağlayacağını ümit ediyoruz
93
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 10 Ekim 2024, 22:50:21 »
Ey aziz! cenazeyi kabre ilettikleri zaman aşağı kabre indirirler. O iki melekler ki - Münker ve Nekir - sana yukarıda dediğim gibi onların gözleri gök, yüzleri karadır. Kulakları sağır, nefesleri verilip alındıkça gök gürler gibi dehşetlidir. Burunları öter, gözlerinden yıldırımlar gibi ateşler fışkırır. Yerleri yararak şöyle heybetler içinde gelirler. Hak Teâlâ (cc)'nın izin ve müsaadesiyle yaklaşırlar. O meyyit (ölü) bunların gürültüsünden doğrulur ve oturur. Bakar görür ki kendisi bir çukur içinde yatmaktadır. Yanında da hiç kimseler yok. O iki melek karşısında dururlar. Ölü bunları görünce aklını kaybeder, ne yapacağını bilmez. Bu melekler biraz daha yaklaşıp sorarlar;
- Senin Allah'ın (cc) ve Peygamberin kimdir?
Eğer o kimsenin ameli iyi ise, yâni hayatında iken endişesi ve gayesi Hak (cc) ise korkmaz, der ki;
- Rabbim Allah'tır (cc) Peygamberim, ahir zaman Peygamberi Muhammed Mustafa'dır (sav)
O zaman o melekler o mü'minin sol yanından cehennemi açarlar ve derler ki: << Soluna bak.>>
O ölü soluna bakar ve cehennemi görür ki; cehennem türlü türlü aletleriyle gürleyip durur.
O melekler derler ki;
- Korkma! Dünyada dünyanın izzetine, hürmetine, bereketine, tatlı yemeğine, içeceğine aldanıp amel-i saliih işlemeseydin şu gördüğün cehennem yerin olurdu. Çünkü amel-i salihin bize doğru cevap vermeni sağladı. Şimdiden sonra sana korku yoktur. Ölüm acısını görüp durmakta, hastalık acısını çekip durmakta idin. Kış günlerinde soğuk su ile abdest alıp durdun. Sıcak günlerde oruç tutup aç susuz kaldın. Şimdiden sonra yat, dinlen derler.
94
İSLAM-GENEL / Hack
« Son İleti Gönderen: yurt2 10 Ekim 2024, 05:12:33 »
Hacklenmiş.....
95
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 02 Ekim 2024, 02:21:24 »
Seni teneşir üzerine yıkamak üzere bıraktıklarında Hak Teâlâ (cc) sana sorar; sen sorulanlara nasıl cevap vereceksin? Verdiğin rızkı yedim, senden başkasına tapmadım, senin kapından başka kapıya vardığımda aç kaldım, yalın ayak kaldım, kanaat köşesinde sabır cübbesine başımı çektim oturdum. Senin verdiğin kısmete ve rızka razı oldum. İbadet ve tâat üzere can verdim, diyebilecek misin? Böyle cevap vermeyip de korkudan durduğun yerde delice bulunup her bir kılından çeşme gibi terler revân olup dilin damağına yapışıp verecek cevap bulamazsın, yüzün kapkara olur, canın firak ateşine yanıp senden ötürü diyeler ki:
- Budur o yüzü kara, günahkâr kulun. Senin verdiğin ömrü, yok yere yele verdi, heba etti, çürüttü. Senin verdiğin rızkı yedi. Dünya ulularının kapısına seyirtti, oralardan ayrılmadı. Dünya muradı için âhireti terk edip ve senin dileğini bırakıp oğlunun ve kızının arzularını takip ederdi. Kendisine bu sualler sorulduğundan utandı da yüzü karardı.
Ey aziz! Teneşir tahtasında bu sualler soruldukdan sonra ta kabre varıncaya kadar birçok yerlerde Hak Teâlâ (cc) kendi azametiyle, kendi sual etse gerektir. Acaba o zamanda senin hâlin nice olur? Bilir misin? Ben ne şekilde öleceğim? Diye hiç mi aklından geçirmezsin?
96
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 29 Eylül 2024, 16:25:30 »
Hayalperest olmak, putperest olmaktan, putperest olmak, ateşe tapmaktan, buzağıya, aya, güneşe tapmaktan daha berbattır. Zira puta tapmak küfür olmakla beraber bâzı insanı fitneye sevketmez. Hevâ ve hevese tâbi olmak kibir, ucub ve hased ile beraber insanı fitneye sevkeder ve orada bırakır. Fikir edip gör ey kardeş! İnsanı şeytan azdırır. Peki şeytanı kim azdırır? Şeytan kendi kendiliğinden azmadı ya? Nefsine ve hevâsına tâbi oldu da ondan azdı. Kibir, hased ve kendini beğenme illetine tutuldu. Âdem Peygambere tâzim secdesi etmedi, azdı. Allah-u Teâlâ (cc)'nın emrine muhalefet edip şeytan oldu. Sonra Hak Teâlâ (cc) şeytana dedi ki:
- Hevâ ve hevesine uyma. O hevâ ve heves seni benim yolumdan çevirir, saptırır.
Azizim! Sen de hevâ ve hevesini terk et. O zaman gör ki kör şeytan seni azdırır mı, yoksa azdırmaz mı? Hak budur ki, azdırmaz. Şeytan bütün yolları hattâ insanın eti ve derisi arasındaki damarlara kan yürür gibi yürür. İnsanı azdırır amma hevâ yolundan gelir de azdırır.
Bel'am ibni bâûre'ye hevâ ve heves yoluyla şeytan geldi, avret telkin etti. Hz. Musa (as) üstüme gelmesin, diye dua eden bel'amı işte bu tarikle iğvâ edip azdırdı. Bel'amı dünyadan imansız olarak çıkardı. Hevâsına uydu. Fitneye arkadaş oldu. Sonunda dünyadan imansız gitti. Bunca ulemâ, sulehâ, meşâyih ve avamı, şeytan hevâ yolundan girip azdırdı, saptırdı. Her kim hevâya uyarım da şeytan beni azdıramaz derse, yalan söyler. Şimdi her kim şeytandan emin olmayı isterse hevâyı terk etsin.
<< Nefsin isteklerinden hedefin fânilik içinde fânilik olmalıdır ki, beka içinde bekayı elde edebilesin...>>
Ey işini bilmeyen bi çare! Sen nefsinin hevâsından geçemezsin.
Bu it nefsini alıp meşâyihin kapısına var. Meşâyihin himmetinin suyuyla susuz kalmış gönlünü sulayasın.
97
Kişilik kaybına neden olan durumlar nelerdir? Kişilik kaybı yaşayan insanların en büyük hatası, istimnâ yani mastürbasyondur. Mastürbasyon öz güven eksikliği, beyinde küçülme, vücut için yararlı sıvınının ve maddelerin bir kısmının, meni ile dışarı atılması gibi zararları olan bir durumdur. Bu nedenle istimnâ yani mastürbasyon fazla yapılmamalıdır. Bağımlılık hâline gelmemesine dikkat edilmelidir. Bir diğer kişilik kaybı yapan şey ise oyun bağımlılığıdır. Dijital oyunlara olan bağımlılık kişilik kaybı yapar. Bu nedenle bu gibi bağımlılık yapan şeylerden kaçınmalıdır. Bu gibi durumların bağımlılık hâline gelmemesine dikkat edilmelidir.
98
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 28 Eylül 2024, 01:13:21 »
Sen kibirliliği köşklerde oturmakla, iyi elbiseler giymekle, iyi ve nefis yemekten başka yerlerde bulunmayacağını mı zannedersin? Yüksek surlarda da kibir olur. Senin kibrin ne olduğunu bilmen gerektir. Kişi kendini kibirden muhafaza edebilmesi için kibri iyi bilip öğrenmesi icap eder. İlerde kibir mevzuunda mufassal malûmat verilecektir. Biz şimdi nefs-i emmârenin kötü sıfatlarından bahsetmekteyiz. Nefs-i emmârede kötü sıfatlar çoktur. Bunlar Allah-u Teâlâ (cc)'nın reddettiği bin türlü sıfatlardır. Bunlar birbirlerinden doğarlar. Lâkin bu yedi sıfat o bin sıfatın aslı ve menşe'idir, hepsi ona tâbidir. Lâkin hepsinin aslı dünyayı sevmektir. Dünyayı sevmek, bunların menbaı, kaynağı ve anası mesabesindedir. Meselâ, kimin ki azalarından başı kesilirse, ona göz, dil, dudak dahildir, hepsi kurur gider. Nefs-i emmâreden de dünya sevgisi ancak tamamen giderildiği taktirde bütün kötü sıfatlar kurur gider. Yukarıdaki misalde olduğu gibi...
Azizim! Bir kişi ölünce kabre girmeden önce bir çok yerlerde sorgu suâle tâbi tutulur. Bunların birincisi ölü yıkamaya götürülürken, teneşir üzerine konulduğunda Hak Teâlâ (cc) azametiyle o ölüye der ki:
- Ey kulum! Seni ben dünyaya gönderdim. Ömür verdim. Sağlık verdim. Bu ömrü çürüttün, sağlığı sürdün, rızkı yedin, kime ibadet ettin? Kime taptın, kimin kapısına varıp dert yandın?
Hazırlığını tamamladın mı? hazırlanmak demek; nevalardan beri olmak, dost yolu üzere olmak demektir.
Nitekim Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Hevâ ve hevesine tâbi olma. Tâbi olursan (onlar), seni Allah-u Teâlâ (cc)'nın yolundan çevirir.>>( Sâd sûresi, 26 )
99
FIKIH VE İTİKAD / Ynt: DÖRT HAK MEZHEP (AMELDE)
« Son İleti Gönderen: ihvan23@hotmail.com 26 Eylül 2024, 12:16:35 »
 I'tikadda mezhep,

I'tikadda hak mezheb, Ehl-i sünnet ve Cemâat mezhebi'dir. Bu da Peygamber Efendimizin ve Ashâbinin i'tikad (inanç) ve ameli üzere olanlarin mezhebidir.

Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebinin i'tikatta imamlari:

1. Imam Ebû Mansûr Mâtüridî
2. Imam Ebü'l Hasen Es'ârî.

Biz Müslüman Türkler'in umûmiyetle I'tikatta imami, Imam Ebû Mansûr Mâturidî hazretleridir.

Imam Ebû Mansûr Muhammed Mâturidî, hicrî 280 (M.894) tarihinde Türkistan'da, Semerkant sehrinin Mâturid köyünde dogmus ve 333 (M.945) tarihinde Semerkant'ta vefat etmistir.

Imam Es'arî hazretleri H. 260 (M.873) tarihinde Basra'da dogmus, 324 (M.936) da Bagdat'ta vefat etmistir.
100
İSLAM-GENEL / Ynt: Gençligin Kiymeti ve Gençlerin Degeri(MEHMED EMRE)
« Son İleti Gönderen: ihvan23@hotmail.com 26 Eylül 2024, 12:04:47 »
DÖRDÜNCÜ ÖĞÜT Bit'atlardan Sakınmak

"Peygamber size ne (getirip) verdi ise onu tutun, size ne yasak etti ise ondan sakının"
(Sûre-i Haşr 7).

Allah'ın kitabında ve Resulünün sünnetlerinde bulunmayan, sonradan uydurulup dine sokulan şeylere BİD'AT adı verilmektedir.

Bid'at, Resûlullah Efendimizin asrında bulunmayıp sonradan uydurulan; inanç, iş ve söz itibariyle sünnete aykırı olan şeydir.

Bid'at, sünnete ve meşru bir hikmete aykırı olduğu için, dinimizce yasaklanmış bulunmaktadır. Bid'-atları ayak altına alıp ihmal edilen sünnetleri ihya eden insanlar, Allah ve Resulünün makbulüdür. İmam Rabbânî Müceddid-i elf-i sani (ks.) şu ikazı yapmaktadır: "Saadet ehli, terkedilmiş bulunan bir sünneti ihya eden ve işlenmekte olan bir bid'ati imha eden kimsedir. Bid'ata işlerlik kazandıran şahıs, dinin harap olmasına sebep olur" (Mektûbât c. 2, s. 34).
34

Sünnet nurdur, bid'at ise zulmet ve dalalettir. İtikadî zulmetler ve fikri sapıklıklar, Peygamberimiz (s.a.v.)'in sünnetlerine ittibâ etmekle ortadan kalkar. Bid'atın yaşama ve yayılma istidadı gösterdiği muhitlerde "sünnet sarayı" harap olur. Zira bid'atın payidar olması, sünnetlerin pâyimâl olmasına sebeptir. Binaenaleyh sünnetin ehemmiyetini takdir edemeyenler, bilerek veya bilmeyerek bidatları kuvvetlendirmiş olurlar.

Sünneti ihmal edenlerin kalp kandilleri kararır. Böyle bir kalbin sahibi, farzları ihmal ve vacipleri terketmeye başlar. Netice itibariyle İslâm'ın binası harap olur.

Bir mü'min bid'atları terketmeyecek olursa, yaptığı işler hayır olsa bile makbul olmaz. Çünkü bid'at, İslam'ın ruhuna ve Resulullah (s.a.v.)'in sünnetine muhalif bulunan iştir. İnsanları irşat için gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

"Allah, bid'at sahibinin amelini; -bid'atini terk edesiye kadar- kabul etmekten imtina etti" (İbni Ma-ce c. 1, s. 19).

Tasavvuf sahasının serdarlarından bulunan ve ehl-i sünnet yolunun müdafaasına ömrünü vakfeden İmam Rabbani (k.s.), şu ikazı yapmaktadır: "Yakinen biliniz ki, bid'at ehlinin bozgunculuğu kafirin sohbetinden daha fazladır. Bid'at ehlinin tamamının en kötüsü, Resulüllah'ın ashabına buğz (ve düşmanlık) eden taifedir" (Mektûbât c. 1, s. 69).

Alemlere ve âdemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.v.), ayak koyacak noktalara semavi işaretler dikmiş ve zat-ı muhammedilerine mahsus yaşayışı ile en güzel hayat ve dindarlık örnekleri vermiş, dalalet ve sapıklığı yenmiş bulunmaktadır. Bu hususta bir hadis-i nebevide şöyle buyrul-maktadır:

"Allah, bid'at sahibinin orucunu, namazını, sadakasını, hac ve umresini, cihadını (kötülüklerden) sarf(-ı nazar) etmesini ve adaletini kabul etmez. Hamurdan kıl çeker gibi İslâm'dan çıkar." (İbni Mace c. 1, s. 19).

Dinimiz her yönden tamamdır, hiçbir noksanı yoktur. İslam dininde eksiklik aramak cehaletten doğar. Allah Teala"ın Sûre-i Mâide"in 3. ayetinde "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığı (verip ondan) hoşnut oldum" buyurması karşısında yeni bir hüküm vaz etmeye kalkışmak, dalâlet ve sapıklığın ta kendisidir. Bu ciheti tesbit eden bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

"Bundan sonra (mevzumuza gelince), işlerin hayırda en ileri olanı, hiç şüphesiz kitâbullah (in ahkama)dır. Muhakkak ki hidayetin (ve doğru yolun) hayırlısı, Muhammed (s.a.v.)'in hidayet ve irşadıdır. İşlerin en şerlisi (ve kötüsü), sonradan peyda edilen (ve uydurulan davranışlardır. Her bid'at sapıklıktır" (İbni Mace c. 1, s. 17).

Bu hadisi teyit eden diğer bir hadis-i nebevide şu ikaz yapılmaktadır:

"Kim bizim şu işimizin (dinimizin) içinde, ondan olmayan bir şeyi ihdas ederse o, merduddur (makbul ve meşru değildir" (Feyz'ul-Kadir c. 6, s. 36).

Tasavvuf sahasının mümtaz siması İmam Rabbani Hazretleri, bu hadisi zikrettikten sonra şöyle demiştir: "Bir şey reddolunduktan sonra ona güzellik nereden gelecektir?" (Mektûbât c. 1, s. 159:

Ümmetlerinin fikrini tenvir eden ekmel'ür-rusül Efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır.

"Kim bid'at sahibine vakarlı (bir şahısmış gibi) davranırsa, İslâm'ın yıkılmasına yardım etmiş olur" (Feyz'ül-Kadir c. 6, s. 237).

İtikatta sapık olan ve İslam'da bulunmayan şeyleri yapmaya çalışan dalalet erbabı, kuzu derisine bürünmüş kurt gibi, yaldızlı laflarla, yapmacık sözlerle ve İslâmî ölçülerle bağdaştırılması mümkün olmayan iddialarla Müslümanları doğru yoldan sapıtmak ve dinimizi tanınmayacak hale sokmak isterler. Doğru yolu gösteren ve Resullerin ekmeli bulunan peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

"Bir topluluk (İslâm'da mevcut olmayan) bir şey uydurmaya görsün (bu yaptığı işle) onun misli kadar sünnetten bir şey kaldırılmış olur" (Feyz'ül-Kadir c. 6, s. 237).

Resûlullah (s.a.v.)'in sünnetleri sefine-i Nuh gibidir. Fitne, fesat ve dalaletlerle çalkalanan kâinat okyanusunda doğru yoldan sapmamak için "sünnet-i seniyye" gemisine iltica etme zarureti vardır. Resûl-i Ekrem'in izini takip eden ve onun sözünü günlük hayatına tatbik eden kimseler dalaletten kurtulur, dünyada hidayeti ve âhirette selameti bulur. Bu ehemmiyetli noktaya işaret buyuran Cenab-ı Hak şöyel buyurmaktadır:

Andolsun ki Resulullah'ta sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umar olanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir (imtisal) nümune (si) vardır" (Sûre-i Ahzâb 21).

Kullarını esirgemesi hudutsuz bulunan Rabbimiz, takip edeceğimiz yolu göstermekte ve şöyle buyurmaktadır.

"Şüphesiz ki (emrettiğim) bu (yol), benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. (Başka aykırı) yollara tabi olmayın. Sonra sizi O'nun (Allah'ın) yolundan ayırır. İşte (Allah) size bunları emretti ki (kötülüklerden) sakınasınız." (Süre-i En'am 153).

İmam Gazali'nin naklettiği bir hadis-i şerifle sünnete tabi olmanın ehemmiyetini belirtmek istiyorum:

"(Sünnetime) tabi olunuz. Bid'ate sapmayınız. Sizden evvelki (ümmetler, ancak dinlerinde bid'ata saptıkları, peygamberlerinin sünnetlerini terk ettikleri ve kendi rey (ve kanaatleri) ile hükmettikleri için saptılar (ve halkı) saptırdılar da bu yüzden helak oldular" (İlcam'ül-avâm s. 26).

Sünnet-i Resûlullah (s.a.v.) ile âmil olmanın ehemmiyetini dile getiren bir manzumemle bu bahsi tamamlamak istiyorum:

Zevrak-ı Nuh gibidir,
Sünnet-i Resûlullah.
Cesette ruh gibidir,
Sünnet-i Resûlullah.

İnsanı ihyâ eder, Kalpleri işbâ' eder, Eksiği ikmâl eder, Sünnet-i Resûlullah.
Yolları aydınlatır,
Letâif i parlatır,
Geminde pusuladır,
Sünnet-i Resûlullah.
Ruhta çiçek bahçesi, Var bunun tarihçesi, Yolların temizcesi, Sünnet-i Resûlullah.
Felahı kasdeyledi,
Düşmanı dost eyledi,
Âşıkı mest eyledi,
Sünnet-i Resulullah.
Ufuklar hep karardı, Beşer bir nur arardı, Zulmet settini yardı, Sünnet-i Resulullah.
Boşa zaman harcama,
Başka tarik arama,
Yol gösterir adama,
Sünnet-i Resulullah.

Bırak lâfı gel yola, Köle olma sen pula, Safa verir her kula, Sünnet-i Resulullah.
Emre'nin son ümidi
Cankurtaran simidi,
Her sevinci ve "îdi",
Sünnet-i Resulullah.
Sayfa: 1 ... 8 9 [10]