11
SERBEST KÜRSÜ / Ynt: Tarih Boyunca İslam Hakimiyeti ve Uğradığı Suikastlar
« Son İleti Gönderen: ihvan23@hotmail.com 18 Kasım 2024, 17:53:07 »Islam Devletine Karsi Yahudiler
Yahudilerin Peyagmberimizin kar şısındaki vaziyetleri o kadar mühim değildi. Mühim olan şey umumiyetle Urban ve hususi olarak Kureyşlilerdi. Bu sebeple Yahudilerin dairei itaata alınmaları ve bunlardan kafa tutanların uzak tutulmaları için muahedeler yapılmıştır. Fakat islâm devleti büyüyüp, hükümranlığı genişledikçe Yahudilerin fitne ve fesatları da artmağa başladı. Bedir harbinde müslümanların galebesini gören Yahudiler bunu kendileri için tehlike sayarak müslümanları kötülemeğe ve Peygambere yapılacak fenalıklar hakkında aralarında görüşmeğe başladılar. Bunları Peygamberimiz haber almakta idi. Yahudilerin bu mel'un tasavvurlarını müslümanlar haber alınca onlara karşı kin ve nefret artmakta ve her iki taraf yekdiğerine karşı fırsat gözetmekte idi. Yahudilerin edebsizlikleri artmıstı. Avf oğlu kabilesinden Ebu Af Peygamberimizi ve müslümanları tahkir ve tezyif eden şiirler gönderiyor ve Mervan kızı Asma'da islâmiyeti kotülüyor ve Resul Ekremi rencide ediyor, ortalığı kışkırtıyordu. Eşref oğlu Kaab müslüman kadınları aleyhinde şiirler ve hicviyeler düşüp Mekkeye gelip bunları orada okuyor, Hazreti Muhammed aleyhine halkı teşvik ediyordu. Müslümanlar bu hallere tahammül edemeyip bazı yahudileri katletmiş ve gözlerini korkutmuş ise de onların fenal ıklarının önüne geçilememiştir. Peygamberimiz, bunlarla akdettiği sözleşmelere hürmet ederek birdenbire harekete geçmemiş ise de bu halin devamı takdirinde Kureyşlilerin uğradıkları kötü akıbete kendilerinin de uğrayacaklarım bildirmiş ise de bu Peygamberane ihtar yahudiler nezdinde müessir olmamış, bilâkis bunu alaya alarak şu küstah ve necabetsiz mukabelede bulunmuşlardır:
«Ey Muhammed! Harb bilgileri olmayan insanlarla kargılaşıp zafer kazanmak seni aldatmasın. Allaha kasem ederiz ki biz, seninle harb edecek olursak bizim nasıl insanlar olduğumuzu göreceksin!» demişlerdir. Bu vaziyet karşısında bu küstah ve edepsizce meydan okuma karşısında kuvvete baş vurmaktan başka çare kalmadı. Müslümanlar harekete geçip Kinka' oğullarım muhasara ettiler. Onbeş gün bunlardan hiç kimse evinden dışarı çıkmadığı gibi kimse de kendilerine yiyecek ve su götürmedi. Artık Resul Ekreme teslim olmaktan başka çareleri kalmamıştı. Hazreti Peygamber, Medineden defolup gitmelerine müsaade ettiğinden çekile çekile Vadükuraya kadar gelmişler, bir müddet orada konakladıktan sonra, yüklerini alarak Şam hududundaki Ezrea mevkiine varmışlardır. Bunların uzaklaştırılmaları zail olmuş ve müslümanlara karşı hürmetle muameleye kendilerini mecbur görmüşlerdir. Hiç şüphesiz onların bu hali. tepelenmek ve yok olmak korkusundan ileri geliyordu. Yukarıda okuduğumuz gibi yahudilerin riyakâr maskesi, Uhud mağlubiyetinden sonra ve bilhassa Hendek gazasında yüzlerinden düşmüştür. Ondan sonra seneler boyu yahudi kabileleriyle müminler arasındaki mücadele sürüp gitmiş ve sonu yahudilerin Hicaz kıt'asından koğulmalariyle gelmiştir.
îslâm tarihinin birinci safhası ve islâm dininin intişar günleri daima yahudi fitne ve hiyanetinin büyük dâvayı gölgelediği günlerdir. Bunun için Cenabı Hak Mâide suresinin 78 inci âyftiyle:
«îsrail oğullarından olup da küfredenlere Davud'un da, Meryem oğlu isa'nın da diliyle lâ'net olunmuştur. Bunun sebebi isyan etmeleri ve ifrata sapmaları idi.»
Buyurmaktadır. Yine Allahu Teala kitabın aynı suresinin 82 nc ı ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır:
«insanların, müminlere düşmanlık bakımından en şiddetlisi, and olsun ki yahudilerle Allaha şirk koşanları bulacaksın. Onların, iman sahiplerine sevgisi bakımından, daha yakınını da and olsun, «biz Nasrânileriz» diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi şudur: Çünkü onların içinde kesişler, rahibler vardır. Şüphe yok ki onlar büyüklenmek istemezler.»
Mübarek kitabımız, islâmın rehberi ve ümid-i necatı Kur'-anı Kerimde Cenabı Hak kendi lisaniyle Beni İsrail hakkındaki hükmünü vermiştir ki, bugün aradan 1378 sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ hükmi tabtaze ve canlı olarak bakidir ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır.
Yahudilerin Peyagmberimizin kar şısındaki vaziyetleri o kadar mühim değildi. Mühim olan şey umumiyetle Urban ve hususi olarak Kureyşlilerdi. Bu sebeple Yahudilerin dairei itaata alınmaları ve bunlardan kafa tutanların uzak tutulmaları için muahedeler yapılmıştır. Fakat islâm devleti büyüyüp, hükümranlığı genişledikçe Yahudilerin fitne ve fesatları da artmağa başladı. Bedir harbinde müslümanların galebesini gören Yahudiler bunu kendileri için tehlike sayarak müslümanları kötülemeğe ve Peygambere yapılacak fenalıklar hakkında aralarında görüşmeğe başladılar. Bunları Peygamberimiz haber almakta idi. Yahudilerin bu mel'un tasavvurlarını müslümanlar haber alınca onlara karşı kin ve nefret artmakta ve her iki taraf yekdiğerine karşı fırsat gözetmekte idi. Yahudilerin edebsizlikleri artmıstı. Avf oğlu kabilesinden Ebu Af Peygamberimizi ve müslümanları tahkir ve tezyif eden şiirler gönderiyor ve Mervan kızı Asma'da islâmiyeti kotülüyor ve Resul Ekremi rencide ediyor, ortalığı kışkırtıyordu. Eşref oğlu Kaab müslüman kadınları aleyhinde şiirler ve hicviyeler düşüp Mekkeye gelip bunları orada okuyor, Hazreti Muhammed aleyhine halkı teşvik ediyordu. Müslümanlar bu hallere tahammül edemeyip bazı yahudileri katletmiş ve gözlerini korkutmuş ise de onların fenal ıklarının önüne geçilememiştir. Peygamberimiz, bunlarla akdettiği sözleşmelere hürmet ederek birdenbire harekete geçmemiş ise de bu halin devamı takdirinde Kureyşlilerin uğradıkları kötü akıbete kendilerinin de uğrayacaklarım bildirmiş ise de bu Peygamberane ihtar yahudiler nezdinde müessir olmamış, bilâkis bunu alaya alarak şu küstah ve necabetsiz mukabelede bulunmuşlardır:
«Ey Muhammed! Harb bilgileri olmayan insanlarla kargılaşıp zafer kazanmak seni aldatmasın. Allaha kasem ederiz ki biz, seninle harb edecek olursak bizim nasıl insanlar olduğumuzu göreceksin!» demişlerdir. Bu vaziyet karşısında bu küstah ve edepsizce meydan okuma karşısında kuvvete baş vurmaktan başka çare kalmadı. Müslümanlar harekete geçip Kinka' oğullarım muhasara ettiler. Onbeş gün bunlardan hiç kimse evinden dışarı çıkmadığı gibi kimse de kendilerine yiyecek ve su götürmedi. Artık Resul Ekreme teslim olmaktan başka çareleri kalmamıştı. Hazreti Peygamber, Medineden defolup gitmelerine müsaade ettiğinden çekile çekile Vadükuraya kadar gelmişler, bir müddet orada konakladıktan sonra, yüklerini alarak Şam hududundaki Ezrea mevkiine varmışlardır. Bunların uzaklaştırılmaları zail olmuş ve müslümanlara karşı hürmetle muameleye kendilerini mecbur görmüşlerdir. Hiç şüphesiz onların bu hali. tepelenmek ve yok olmak korkusundan ileri geliyordu. Yukarıda okuduğumuz gibi yahudilerin riyakâr maskesi, Uhud mağlubiyetinden sonra ve bilhassa Hendek gazasında yüzlerinden düşmüştür. Ondan sonra seneler boyu yahudi kabileleriyle müminler arasındaki mücadele sürüp gitmiş ve sonu yahudilerin Hicaz kıt'asından koğulmalariyle gelmiştir.
îslâm tarihinin birinci safhası ve islâm dininin intişar günleri daima yahudi fitne ve hiyanetinin büyük dâvayı gölgelediği günlerdir. Bunun için Cenabı Hak Mâide suresinin 78 inci âyftiyle:
«îsrail oğullarından olup da küfredenlere Davud'un da, Meryem oğlu isa'nın da diliyle lâ'net olunmuştur. Bunun sebebi isyan etmeleri ve ifrata sapmaları idi.»
Buyurmaktadır. Yine Allahu Teala kitabın aynı suresinin 82 nc ı ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır:
«insanların, müminlere düşmanlık bakımından en şiddetlisi, and olsun ki yahudilerle Allaha şirk koşanları bulacaksın. Onların, iman sahiplerine sevgisi bakımından, daha yakınını da and olsun, «biz Nasrânileriz» diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi şudur: Çünkü onların içinde kesişler, rahibler vardır. Şüphe yok ki onlar büyüklenmek istemezler.»
Mübarek kitabımız, islâmın rehberi ve ümid-i necatı Kur'-anı Kerimde Cenabı Hak kendi lisaniyle Beni İsrail hakkındaki hükmünü vermiştir ki, bugün aradan 1378 sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ hükmi tabtaze ve canlı olarak bakidir ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır.