ARZULANMAYAN ELDE EDİLMEZ
Herkeste var olan sıradan arzulardan söz etmiyorum. İstemekten, dilemekten, basitçe ümit etmekten söz etmiyorum. Üzgünüm: sözünü ettiğim arzuyu ifade edecek başka bir kelime de bulamıyorum. Burada herkesin bildiği arzudan değil çok az insanın bildiği arzudan bahsediyorum. Televizyon seyretmek gibi, roman okumak gibi olan arzu değil konumuz. Basit hayallerden söz etmiyoruz. “Keşke talih kuşu benim başıma konsa, başbakan olsam, sabancının yerinde ben olsaydım.” Gibi arzulardan bahsetmiyoruz. Dağları delebilen arzuyu bilir misiniz? Orduları tek başına mağlup eden arzuyu. Bir damla suyun çelik gibi taşı kırabildiği arzuyu biliyor musunuz?
Bütün çabalarımız arzularımızla ateşlenir. Arzu damlaları biriktikçe arzu okyanusu oluşturur. Sistem şöyle işler: ne kadar arzularsanız o kadar enerjiyi, o kadar gücü, o kadar emeği amacınız uğrunda feda etmeye hazır olursunuz. Hatta en üst düzeyde, herşeyinizi en çok istediğiniz hedefe feda edersiniz. Hedefinizi öyle arzularsınız ki ona adanırsınız. Şiddetli istek, basit bir dilek değildir. o kadar büyür ki yerine hiçbir şey geçemez. Onu öyle arzularsınız ki, onu elde etmeye çalışırken açlık hissetmezsiniz. Aklınıza eğlence gelmez. Uykularınız kaçar. Rüyalarınızda onu görürsünüz.
Mantık alimlerinin reisi olan İbn-i Sina, aklına bir şey takıldığı zaman, gece Allah’a dua eder ve yatarmış. Kalktığında o meselenin zihninde çözülmüş olduğunu hissedermiş. Düşünün ne kadar arzuladığını. Siz de İbn-i Sina kadar arzuladınız mı? Bir şeyi arzulayıp da, rüyanıza girmiyor uykularınız kaçmıyorsa üzgünüm arzulamamışsınız demektir.
Şimdi neyi yapmak istediğinizi düşünün. Kalbinizin atışı hızlanıyor mu? kalbinizde heyecan hissediyor musunuz? Hissetmiyorsanız arzulamadığınız kesindir.
Bir zamanlar eşraftan bir zat evliyaullahtan birini ziyarete gider. Vardığında o zata rüyasında Resulullah Efendimizi görmek istediğini söyler. O zatta onu bir gece evinde müsafir eder. Gece de tuzlu balık yedirir. Fakat hiç su vermez. Adam rüyasında pınarlar, dereler olduğunu ve kana kana su içtiğini görür. O hararet içerisinde sabahlar. Rüyasını evlliyaullaha anlatınca “Eğer Resulullah’ı görmeği de bu kadar arzu etseydin, görürdün” buyurur.
Arzu manevi bir kuvvettir. Sizin içerinizde size istediğiniz hususta yardım etmek istiyor. Çıkarın onu dışarı. İçinizde hapsetmeyin. Böyle bir kuvvetiniz var fakat kullanamıyorsunuz. Arzulayın. Arzularınız sizi hedefinize ulaştıracak en kısa yoldur.
Talebenin biri hocasına sorar “Efendi Hazretleri, bu yolda kalmanın yolu nedir”. Hocası cevap olarak “İşte o çok zor evladım. Geceleri göz yaşı döküp, dua etmek lazım”. Uykularınızı bölen yoğun arzunuz göz yaşlarınız ile ıslanacak. Korkmayın bu gözyaşları arzularınızı söndürmez. Bilakis arzularınız daha da kuvvetlenir ve şiddetlenir.
Eğer zihninizde bir hedefiniz varsa onu şiddetle arzu edin. Arzularınız şiddetli değilse bir gün yarı yolda kalacaksınız. O kaldığınız nokta arzularınızın bittiği noktadır.
Hasan Abimiz hep şöyle derdi: “Önemli olan bir iki adım ileri gidip, sonra geri dönmek değil, önemli olan sonuna kadar gidebilmektir”...
Tek kelimeyle özetlemek gerekirse; arzulamak, yapmaktır. Eğer arzularsanız, yaparsınız...
Kaynak: Düşün ve Başar
Muhammet Bozdağ
Fıratnâme l6))
paylaşım için teşekkürler mavera02
Arzu etmek kadar arzulanmak , kelimenin tam manasıyla insan olmak.. Öznesiyle nesnesine vuslatı...
Allah razı olsun kardeşim gh7))