Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Hisler mi bitti Yoksa Robot muyuz?

Başlatan seher_yıldızı, 13 Ocak 2007, 23:54:22

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

seher_yıldızı

Teknolojinin başdöndürücü bir hızla dakika dakika ilerlediği bir dünyada insanca duygulara olan özlem ben de her geçen gün biraz daha kabarıyor. Modern teknoloji, modern hayat, modern iletişim, modern bilim bizleri kanatlarına almış uçururken bir de bakmışsın ki çölün ortasına atılmışız bile.

Bilgisayar sistemleri, cep telefonları, yolda yürüyecek boş yer bırakmayan arabalar, kilitlenen şehirler, göğe doğru yükselen uzun beton yığınları kuşatmış çevremizi. Teknolojideki gelişmeleri günü gününe takip edelim derken unutuvermişiz güzelim yeşil doğayı, şırıl şırıl su seslerinin vermiş olduğu hazzı tanımayamaz olmuşuz. Kuş cıvıltıları siren seslerine karışmış bizim köyün havasını kimse solumaz olmuş. Öylece bakıvermişiz olup bitenlere ve umursamaz tavırla geçip gitmişiz.

Televizyon ekranlarında, gazetelerin üçüncü sayfalarında o kadar çok ölüm görmüşüz ki, el kol parçaları, kanlı vücutlar, insan feryatları, gözyaşı, silah sesleri, ambulans çığlıkları bütün bunlar bizde his bıraktı mı dersiniz?

Eskiden olur olmaz her şeye gülmek psikolojik bir soruna alametti. Şimdi her an her kanalda gösterilen dizi filmlerdeki mecburi kahkaha efektleri gülmemiz gerektiğini hatırlatıyor. İnsanların sırıtmaktan dudakları donuyor.

Önceleri memleketin bir uzun havasında hüzne dalardı özlemle dolan gözler, bir şiirle kanat takıp uçuverirdik duygu pınarlarımızı coşturan sevgiliye, dosta, memleket hasretine.
Şimdi menzili bilmem kaç km. eden füzelerin hedefindeki masumların haykırışlarına bakar olduk, hıçkırıkları duyar olduk, evet evet ben bunları çok seyrettim. Irak'ta, Bosna'da, Afganistan'da, memleketimde seyrettim. Şimdi bakıyorum gökyüzüne koca bir boşluk, havada sarı duman ve yoğun bir amonyak kokusu, sahi uçurtmalar vardı orada, nerdeler şimdi?
Postacı ha geldi ha gelecek sabırsızca beklerdik. Sevdamız derin ve yüce bir yükselişin, bekleyişin, özlemin, elemin, kavuşmanın, ayrılığın, hasretin, gurbetin içinde olgunlaşırdı. Duygu iliklerimize kadar işlerdi.

Oysa şimdi o uzun havalar, o gerçekten dokunaklı şiirler, o tatlı bekleyişler, o derin hüzünler, sevinçler, hasretler, özlemler, kuşlar, böcekler hepsi bir bir pörsüdü, sıradanlaştı, tükendi, bitti. Gülmenin, eğlenmenin, üzülmenin, korkmanın, erdemli olmanın, acının, tatlının, ekşinin, iyinin, kötünün, yalanın, doğrunun, güzelin, çirkinin hepsinin cılkını çıkardık. Doğrudan, iyiden, güzelden, sevdadan yana ne var ise şüphe ile karşıladık. Yalan, dolan günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası oldu. Şaşıracağımız, hayrete düşeceğimiz, insan olarak bizi gerçekten etkileyecek ne kaldı. Dehşet görüntüleri mi, gülmemiz için efekt gönderen diziler mi, şu mu, o mu, evet o! Ohoo.. Onu kaç kere gördük...

Usta bir yazarımızın dediği gibi "Karakışta yeşil hıyar, olgun domates yedik. Hiçbir şeyin vakt-i amanı kalmadı. Mevsimlerin insanlara yaptığı fenalıkları bile unuttuk."

Yaşadığımız hayat bizleri otomatiğe bağlamış gibi düğmeyle hareket eder olduk. Her şeyi komutla yapacağız başka türlü hareket edemezsiniz. Denize girilecek, konsere gidilecek, şu kitap okunacak, bu elbise alınacak, bak burada oturacaksın, şu espride güleceksin unutursan sana kahkaha efekti hatırlatır merak etme... Acaba biz robot muyuz?

İnsanlık uçurtmadan habersiz havaya bir şeyleri uçurarak mı gelişecek? Ne korkunç. İtiraf ediyorum çok korkuyorum anne..

Muharrem Yılmaz
ayat bir sıkıntı denizidir yüzmesini bilmeyen boğulur.Yüzebilmekse ancak tevekkül ve şükürle mümkündür

hisar

''İyi yaşamak'' nedir diye sorsak sizi bilemiyorum ama sorudklarımızdan; İYİ evler, İYİ arabalar, İYİ makamlar, İYİ sofralar cevaplarını alırız. Seneca ise iyi yaşamak hakkında; samandan damlar hür insanları barındırırdı ama şimdi mermer ve altın tavanlar altında bir köle sürüsü yaşıyor diyor.

dünyada çok az şeye sahip olan değil, çok şeyin özlemini çekenler fakirdir.
üşüncen Gül İse Sen Bir Gül Bahçesindesin...