Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Ummetimin emini iste budur

Başlatan Oruc_Reis, 02 Ocak 2007, 01:57:29

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Oruc_Reis

ummetimin emini iste budur

Peygamberimizin huzuruna 630 senesinde, Necrân’dan bir Hristiyan heyeti gelmişti. Uzun konuşmalardan sonra Necrânlılar dediler ki:
- Yâ ResûlAllah! Eshâbından bir emîn kimseyi bizimle beraber gönder, vergilerimizi ona verelim! Peygamberimiz de yemin edip, buyurdu ki:
- Gâyet emîn bir kimseyi sizinle gönderirim.
Eshâb-ı kirâm, emîn olarak kimin şerefleneceğini merak ediyorlardı. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Kalk yâ Ebâ Ubeyde! Ümmetimin emîni işte budur!”
Hz. Ebû Ubeyde bu müjdeye kavuşunca, sevincinden ağladı. Hz. Ebû Ubeyde vazifesini çok güzel yapmış, hazineyi altınla doldurmuştu. Dönüşünde Eshâb-ı kirâm onu karşılamaya çıktılar. Resûlullah efendimiz, Eshâbını bu hâlde görünce, gülümseyerek onlara buyurdu ki:
- Öyle sanıyorum ki, siz, Ebû Ubeyde’nin hayli dünyalıkla geldiğini duydunuz, onu sevinçle karşılıyorsunuz! Onlar da, “Evet yâ ResûlAllah” diye tasdik ettiler.
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Sevininiz ve sizi sevindirecek nimetleri bundan böyle her zaman umunuz! VAllahi bundan sonra, sizin fakir olacağınızdan korkmam. Fakat sizin için korktuğum bir şey varsa, o da, sizden önce gelip geçen ümmetlerin önüne dünya nimetlerinin yayıldığı gibi, sizin önünüze de yayılarak, onların birbirlerine haset ettikleri ve nefsaniyet güttükleri gibi, sizin de birbirlerinize düşmeniz ve onların helâk oldukları gibi sizin de mahvolup gitmenizdir.
Resûlullah efendimiz sahil tarafına bir sefer düzenleyip, Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı, emîr tayin etti. Bu sefere 300 Eshâb-ı kirâm katılmıştı. Hz. Câbir der ki:
Biz bu yola çıktık. Hz. Ebû Ubeyde mücâhidlere, yanlarında ne kadar erzak varsa getirmelerini emretti. Getirilen erzakı bir araya topladı ki, bu toplanan erzak, iki dağarcık hurmadan ibâretti. Ebû Ubeyde, bu hurmadan her gün azar azar vererek bizi geçindiriyordu. Nihayet hurmalar tükenince, yokluğunun acısını tattık.
Sonra deniz sahiline vardık. Bir de ne görelim? Deniz sahilinde kocaman bir balık bulunuyordu. Bunu, deniz sahile atmıştı. Ebû Ubeyde, bunu yememizi emretti. Biz de yedik. Medîne’ye dönüp, Resûlullah efendimizin yanına geldiğimizde, bu vak’ayı arz ettik. Peygamber efendimiz de buyurdu ki: “Azîz mücâhidler, yiyiniz! Allahü teâlâ onu denizden rızıklanmanız için çıkarmıştır. Yanınızda varsa bize de yediriniz!”
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

kenz

Allah razı olsun ellerıne sağlık
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

c e z a

çok güzel bir paylaşım olmuş Allah razı olsun