Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Mürsit-i Kamil 2

Başlatan mahmud_sami, 20 Temmuz 2004, 21:26:25

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

mahmud_sami

Mürsidi Olamayanin Mürsidi Seytan mi?Tasavvuf ve manevi terbiyeden kaçanlar, meshur bir sözle uyarilirlar: “Mürsidi olmayanin mürsidi seytandir.” Büyük veli Beyazid-i Bistamî (K.S.)’ye ait bu söz, dogrusu hassas bir konuya isaret ediyor. Öyle ya; eger bu ifade dinî bir delile dayaniyorsa, gerçek bir mürsidin talebesi olmayan herkesin durumu yeniden gözden geçirilmeye muhtaç.... Eger bir tecrübe ve gözleme dayaniyorsa, tecrübe bir ilimdir, ve bir hakikat payi aranmasi gerekir. Bu sik kullanilan ifade, “bir mürsidin elinden tutanlar seytanin elinden kurtulmus mu oldular? Biz öyle seyhleri gördük ki, seytani hiç aratmiyorlar! Hem iyi de olsa seyh bir peygamber mi ki, ona uymayanlar iflâh olmasin? Biz Kur’an ve Sünnet’ten baskasina uymayiz” itiraziyla karsilanagelmistir. Bu meselenin iç yüzünü incelemek için süphesiz en dogru yol, konuyu yanilmaz iki sahidin, yani Kur’an ve Sünnet’in ölçülerine göre ele almak... Önce sunu belirtelim ki tasavvuf ehli, mürsid deyince gerçekten kendisine uyulmaya layik bir Allah dostunu kasdederler. Gerçek mürsid alimdir, ariftir, takva ve edebte zirvedir, nur ve feyiz sahibidir. Ayrica insan terbiyesinde ehliyetli ve irsad isinde izinlidir. Hz. Peygamber (A.S.)’in vârisidir. Çünkü kendisi terbiye olmamis bir kimsenin baskasini terbiye edemeyecegi açiktir. Ikinci olarak, mürsid deyince tek bir insan degil, o insaninin etrafinda toplanmis, gönlünü ve yönünü Allah’a çevirmis bir cemaat akla gelmelidir. Çünkü gerçek mürsid, takva yolunda bir imamdir ve kendisine uyanlar için emin bir rehberdir. Böyle bir mürsidin elinden tutan kimse, ayni zamanda birçok mümin kardesiyle Allah yolunda el ele tutmus demektir. Seytana karsi bu ne büyük bir kuvvet ve ne saglam bir siperdir! Kâmil mürsidden kaçmak, böyle bir cematten uzaklasmak ve dini yalniz basina yasamaya çalismak demektir. Bu ise ne kadar zevksiz bir is ve desteksiz bir gidistir! Tasavvuf, topluca tevbe etmek, birlikte zikretmek, seytanlara karsi birlesmek, hak için birbirini desteklemek ve cemaat halinde Allah yolunda yürümektir. Kur’an’in ve Rasulullah’in uyarilari “Mürsidi olmayanin mürsidi seytandir” sözü, Hz. Kur’an’a aykiri degildir; aksine birçok ayet tarafindan desteklenmektedir. Çünkü, tek basina kalan bir kimesenin insan ve cin seytanlarina yem olacagina Kur’an’daki pek çok ayet isaret etmektedir. Allahu Tealâ, kendi yolunda topluca hareket etmemizi emrediyor. Parçalanmayi, dagilmayi, tek basina kalmayi yasakliyor (Al-i Imran/102-103). Bunun, düsmanlar karsisinda zayiflik ve maglubiyet sebebi olacagini belirtiyor (Enfal/46). Cenab-i Hak hepimizi gerçek takvaya çagiriyor ve bunun için sadik kullarla beraber olmamizi istiyor (Tevbe/119). Allah’in zikrinden kaçanlarin seytanin kucagina düstügünü de Kur’an-i Kerim söyle ifade ediyor: “Her kim Rahman olan Allah’in zikrinden gafil kalirsa, biz ona bir seytan musallat ederiz; o seytan ondan hiç ayrilmaz. Bu seytanlar onlari dogru yoldan alikoyarlar, onlar ise kendilerinin dogru yolda olduklarini sanirlar.” (Zuhruf/36-37) “Rehberi olmayanin, tek basina kalanin rehberi seytandir” sözü, bir çok hadis-i serifin ortak manasini da ifade etmektedir. Söyle ki, Rasulullah (A.S.) Efendimiz, seytanin insan kurdu oldugunu, herkese pusu kurdugunu ve cemaattan ayrilan, tek basina kalan kimseyi kolayca yuttugunu haber veriyor. Iste Rahmet Peygamberi’nin uyarilari: “Seytan insan kurdudur; sürüden ayrilan, tek basina kalan koyunu dagdaki kurt nasil kaparsa, cemaatten ayrilan kimseyi de seytan öylece kapar.” (Ahmed, Tabaranî) “Sizin cemaat halinde bulunmaniz gerekir. Ayriliktan, tek basina kalmaktan sakinin. Süphesiz seytan tek basina kalanla beraberdir. O, (Allah için beraber olan) iki kisiden uzak durur.” (Tirmizî, Ahmed, Hakim) “Süphesiz Allahu Tealâ, ümmetimi sapik fikir ve fitne üzerinde bir araya getirmez. Allah’in eli (rahmet ve destegi) cemaatin üzerindedir. Kim cemaattan ayrilirsa atese düser.” (Tirmizî, Tabaranî) Bu mealdeki hadislerin ortak manasi ve uyarisi sudur: Dini tek basina yasamaya kalkmayin. Allah yolunda birlik olun, alimlere uyun, takva üzere giden cemaata simsiki yapisin. Tek basina kalanin kalbini seytan sarar, yolundan alikoyar ve kolayca zarara sokar. Bu düsmana karsi birlik kalesine girin, Allah sevgisini siper edinin ve ölene kadar böyle gidin. Emniyetiniz budur. Su halde “basinda bir rehberi olmayanin rehberi seytandir” sözü Kur’an ve Sünnet’e aykiri degildir. Tecrübeler de onu desteklemektedir. Bir üstada gitmeden, alim bir rehberi bulunmadan, peygamberlerden baska kâmil olan kimse yoktur. Maddi sanat ve fenlerde de durum aynidir. Basinda bir usta olmadan hiçbir çirak, kolay kolay usta olamaz. Arifler demislerdir ki: “Kendi basina büyüyen agaç yaprak açar, fakat meyve vermez. Verse de meyvesi yenmez. Bir edeb ehlini görmeyen gerçek edeb nedir bilmez. Bildikleri de kendisine yetmez.” Kur’an ve Sünnet’i rehberle yasamak Bazilari, “Biz Kur’an ve sünnete uyduktan sonra niye sapitalim ki? Bizim emniyetimiz mürside degil, Kur’an ve Sünnet’e uymaktir. Mürside ve müridlerine lazim olan da bu degil mi?” diye soruyorlar. Evet, hepimiz içimiz ve disimizla ilahi hükümlere uymakla mükellefiz. Kâmil mürsidlerin bundan baska bir hedefi yoktur. Bütün mesele, her durumda Kur’an ve Sünnet çizgisinde giden Allah adami olabilmektir. Buna ihsan makaminda kulluk denir. Acaba bunun en güzel yolu nedir? Sadece okumak mi, yoksa yolu bilene uymak mi? Mesafesi uzun, engelleri çok, tehlikeleri fazla, her yani gizli düsmanlarla çevrili bir yolu, sadece tarifle mi gitmek emniyetlidir, yoksa yolu bilen bir rehberle mi? Bu yol, insanin benligini asip hakikatina ulasma yoludur. Bu yoldaki en büyük engel insanin nefsidir. Bu yol, Alemlerin Rabbi’ne gerçekten kul olma yoludur. Onun etrafi düsmanlarla doludur. Yalniz gidilmez, yol çok uzundur. Seytandan yakayi siyirmak mümkün mü? Kur’an-i Hakim bildiriyor ki, seytan, ölene kadar hiç kimseden elini çekmez, ümidini kesmez, Bunun için yemini vardir (Sa’d/80-83). O peygamberlere bile hile yapmak ister, ancak Allah’in nuru onu engeller (Hac/52). Kâmil mürsidler seytanin bas düsmanidir; onlara yanasmak ister, karsisinda yine ilahi nuru bulur; siner, kaçar. Çünkü, onlar Alemlerin Rabbi’ne teslim olmuslardir. O da onlari özel himayesine almistir (Nahl/99, Isra/65). Seytanin serrinden peygamberler ve veliler ancak Allah’in yardimiyla emin oldular. Yolu bir kere Mekke’ye, bes defa tekkeye ugrayan bir müslüman ondan kurtuldugunu nasil düsünebilir? Mürid, Allah’a yönelen kimse demektir. Seytan en fazla bu kimselerle ugrasir. Bunun için her yolu dener. En iyi yaptigi is vesvese vermektir. Açikça günaha sokamadigi müridi, yaptigi hayirli amelleri ile azdirmaya çalisir. Ancak, mürsidine ve cemaatine bagli sadik bir müridin bir tane seytani varsa, binlerce dostu ve yardimcisi mevcuttur. Onlarin bereketiyle hastaligini anlar, ilacina kosar. Ancak, kalbini degil cebini düsünen, din degil dünya derdine düsen, niyeti sakat oldugu halde sadik görünen kimseler, seytanin maskarasi, müslümanlarin yüzkarasidir. Bunlar mürsid degil seytandir, mürid degil, münafiktir. Ve onlar bizim konumuz disindadir. Tek basina hakikati arayan kimse yorulur, çogu zaman seytanin oyuncagi olur. Seytan bu insana açiktan günah isletemez ise, yaptigi hayirlara yönelir. Bu yolla mümini zarara sokmaya çalisir, bunu da genelde basarir. Seytan ilim sahiplerine daha çok gizli günahlari isletir. Onu gösteris, kin, kibir, hased, gaflet, esyaya asiri muhabbet, makam hirsi, kendini begenme, ameli ile övünme, insanlari küçük görme gibi tesbiti güç, tedavisi zor günahlara daldirir. Basinda bir mürsidi, çevresinde kendisini uyaracak kardesleri olmayan kimse, asil halini anlamadan ve bir çaresine bakamadan ölür gider. Sonuçta insan aglar, seytan güler.
ŞARET OLSA YOL SAPTIRMAZ,BİLGİ OLSA SÖZ SAPTIRMAZ.

müteallim

Bir zatın Mürsid-i Kamili, Mükemmili Ekmel oldugunu alameti üçtür.
1- Müceddit olması yani 6slam’a karısan bidatları temizlemesi ve unutulan sünnetleri
ihya etmesi.
2- Sureten sireten Peygamber Efendimize benzemesi.
3- Bir kisi kendisine intisab ettigi zaman nur-u ilahinin geldigini anlaması ve
kendisinde bir degisiklik meydana gelmesi.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik