Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

romantizm

Başlatan seval_1985, 12 Haziran 2006, 10:02:01

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

seval_1985

dayalı romantik sevgi anlayışı, toplumda, aşk, romantizm, saf ve temiz duygular vb. şeklinde masum gösterilmeye çalışılır, hatta yüceltilip teşvik edilir.

Özellikle genç yaştaki insanları etkisine alan bu romantizm telkini akıl ve şuurun gelişmesini engellediği için, dinden, imandan, yaratılış amaçlarından haberleri olmayan, Allah'ı unutmuş, Allah sevgisini, Allah korkusunu bilmeyen, sirki doğal bir davranış, bir yaşam tarızı haline getirmiş nesiller ortaya çıkmaktadır. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; kendi eşini ve kardeşini ve onu barındıran aşiretini de; yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. (Mearic Suresi, 11-14) İman sahibi bir kişi, bütün kalbiyle sevmesi, yakınlaşması, bağlanması gereken varlığın Allah olduğunu bilir. Kendisine iman ettiği ve itaat ettiği takdirde onu hem dünyada hem de ahirette çok büyük ve sonsuz bir nimetle, Kendinden bir sevgi ve hoşnutlukla müjdelemektedir. Bütün bunları da yalnızca Kendisinden bir rahmet ve lütuf olarak karşılıksız bir şekilde vermektedir. O halde gerçek anlamda, herkesten çok sevilmeye, bağlanılmaya layık olan yalnızca Allah'tır.

Nitekim Allah, müminleri "Ve yalnızca Rabbine rağbet et" (İnşirah Suresi, ayetiyle uyarmaktadır. İnsanlara duyulan sevgi de Allah sevgisinden kaynaklanır. Allah'ı seven insan, Allah'a itaat eden kullara karşı şefkat hisseder. Bu da, Allah'ın bu insanlar üzerindeki tecellilerine duyulan gerçek sevgiyi oluşturur. Bütün bunlardan dolayı, sevgi ancak Allah'ın zatına duyulur. O'nun tecellilerine karşı duyulan sevgi ise, ancak Allah kalpten ve hatırdan çıkarılmadan, O'nun adına beslenebilir. İnsanın bir kimseyi veya bir eşyayı Allah'tan bağımsız, müstakil bir varlık olarak görüp de, onu, Allah'ı sever gibi sevmesi ise, şirk koştuğunun en belirgin alametlerinden birisidir. (Harun Yahya, Şeytanın Bir Silahı: Romantizm)

Şirk koşmanın toplumda çok çeşitleri vardır. Babasını şirk koşma, oğlunu şirk koşma, karısını, kocasını, ailesini, atalarını, idarecilerini şirk koşma bunlardan belli başlılarıdır. Hepsinin de temelinde yanlış ve haksız bir sevgi vardır.

Kadın-Erkek İlişkilerindeki Şirk Sevgisi

Kadın-erkek ilişkilerinde, Allah rızası dışında karşılıklı kurulan bağlılık ve beraberlikler, insanları şirke saptıran en önemli konulardan bir tanesidir. Bunlar evlilik ya da toplumda giderek yaygınlaşan evlilik dışı beraberlikler şeklinde olabilir. Bu romantik sevgi anlayışında, Allah'a karşı yerine getirmeleri gereken bütün vazifeleri birbirlerine karşı getiren, birbirlerini müstakil varlıklar olarak gören, Allah'a duymaları gereken hisleri birbirlerine karşı duyan "sevgililer" ortaya çıkar. Bu kişiler Allah'ı zikretmek (anmak) yerine, sürekli birbirlerini zikrederler (anarlar).



Sabah gözlerini açtıklarında, kendilerini yaratmış ve onlara yeni bir gün vermiş olan Allah'ı anıp O'na şükredecekleri yerde, ilk işleri birbirlerini düşünmek, birbirlerini hayal etmek olur. Halk arasında masum hatta makbul bir sevgi çeşidi olarak görülen romantik aşk, gerçekte Allah katında lanetlenmiş olan "şirk koşma"nın bir parçasıdır. Ne var ki "gerçekleri ters yüz eden şeytan" her konuyu olduğu gibi bu kavramları da aslından çarpıtarak insanlara süslü göstermekte, insanların çoğu da şeytanın gösterdiği yolu izlemektedir. Kuran ayetinde şöyle buyrulmaktadır:

'Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi. (Ankebut Suresi, 3

Romantik kadın-erkek ilişkisini alabildiğine yaşayan kimseler çoğu zaman bu gerçeklerden habersizdirler. Kendilerini yine kendi elleriyle içine attıkları tehlikenin bilincinde değildirler. Çünkü çoğu, çocukluklarından beri toplumdan aldıkları çarpık telkinlerin ve kendilerine doğru yolu gösterecek tek rehber olan Kuran'dan habersiz olmalarının bir sonucu olarak, işlediklerinin Allah katında bir suç olduğunun farkında değildirler. Allah'ın dininden uzak yaşadıkları için, büyük bir batağın içinde olmalarına rağmen kendilerini doğru yolda zannetmektedirler. Yalnızca Allah'a iman etmedikleri için, akıl ve anlayışları körelmiştir. Akılsızlık içinde yaşanan söz konusu şirk sevgisi, birbirlerini ilah edinmiş olan kadın ve erkekleri bazen çok büyük felaketlere sürükler.

Örneğin, birbirine aşık iki gencin birlikte intihar etmekten zevk alacak derecede akılları kapanabilir. Dünya şartlarının, biraraya gelmelerini engellediği iki genç aşklarını sözde "ebedileştirmek", "ruhlarının sonsuza kadar birlikte olması" gibi anlamsız ve gerçek dışı telkinlerle elele tutuşup bir köprüden atlayabilirler. Oysa bunu yaparken, aslında kendilerini cehennem çukuruna attıklarının farkında değildirler. Haram olan bir fiili hiçbir mahsur görmeden gerçekleştirmekte ve öldüklerinde Allah'a kavuşacaklarına değil birbirlerine kavuşacaklarına inanmaktadırlar. Son anda ölüm meleklerini gördüklerinde gerçeği anlarlar, ancak artık iş işten geçmiştir.

sürur

İman sahibi bir kişi, bütün kalbiyle sevmesi, yakınlaşması, bağlanması gereken varlığın Allah olduğunu bilir. Kendisine iman ettiği ve itaat ettiği takdirde onu hem dünyada hem de ahirette çok büyük ve sonsuz bir nimetle, Kendinden bir sevgi ve hoşnutlukla müjdelemektedir. Bütün bunları da yalnızca Kendisinden bir rahmet ve lütuf olarak karşılıksız bir şekilde vermektedir. O halde gerçek anlamda, herkesten çok sevilmeye, bağlanılmaya layık olan yalnızca Allah'tır.

:x  :x  :x
öyle karacaahmet,Bu ne acıklı TALİH!
Taşlarına kapanmış ağlıyor,KOCA TARİH!!...

sentez

en çok sevilmeye layık olan Allah cc tır.çok güzel bir noktayı belirtmişsiniz.sağolun ancak başkaları yaratanın sevgisiyle sevilirse tehlike şirk oluşmaz.
YAŞASIN AYNI GÜNEŞİ EMZİRİP İKLİMLERE İKLİMİMİZDEN ALIN TERİ İLE SUNDUĞUMUZ ÜRÜNLER...
(kalbimde ve dualarımda daima SİZ ler olacaksınız.bunda asla şüpheniz olmasın..)