Tarihte unutulmaz Hac yolculuklarından.....

Başlatan muhacir, 04 Haziran 2006, 01:19:50

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

muhacir

TARİHTE UNUTULMAZ
HAC YOLCULUKLARINDAN
KISA KESİTLER

Bundan üç asır kadar evvel askerî ve sivil bir kafileyi, saraydan görevli rehber olarak hacca meşhur Şair Nâbi götürür. Medine'ye bir fersah mesafede mola verilir. Kafile istirahat eder, herkes uykudadır, sere serpe uzanmış. Şair Nâbi de uykudadır; ancak bir farkla, dizleri iki büklüm, edepten ayaklarını uzatamamıştır. Kafile uyandırılır, yola çıkılacak, sabah namazı Medine'de kılınacaktır. Şair Nâbi de uyanmıştır. Tam karşısında ayaklarını Medine istikametine doğru uzatmış, uykusundan uyanmaya çalışan bir zabıt durmaktadır. Bu manzara karşısında herkesin duyabileceği ses tonu ile dudaklarından şu cümleler dökülür:
"Sakın terki edepten kûyi mahmudu hudadır bu
Nazargâhı ilâhidir makamı Mustafa'dır bu"
(Edebe aykırı bir davranışta bulunmaktan sakın. Zira burası Cenabı Hakk'ın methü sena ettiği ve her an nazarının üzerinde olduğu bir yerdir.) diye başlayıp devam eden na'tı şerifini okur.
Kafile Medine'ye girdiği sırada sabah ezanı okunuyordu. Mescidi Nebevî'ye giderler. Namaz için kamet getirilmeden önce müezzin, Şair Nâbi'nin, beytini okur. Herkes şaşkındır, bu nasıl olur? Nâbi daha birkaç saat önce bu beyti okumuştur.
Sadık rüya mânevî işareti ile kametten önce aynı beyitle Nâbi ve kafilesi karşılanmıştır. Demek ki aşk olunca meşk olacağı gibi ihlâs ve ihsan derecesinde ibadet olmayınca da tam zevk almak mümkün değildir.
Nefis azgınlığının meydana getirdiği cehalet ve dünya sarhoşluğunun en belirgin örneklerinden biri olan Fatih Sultan Mehmet Han'ın oğlu Cem Sultan, ağabeyi Bâyezidi Veli ile yıllarca iç savaşa girdikten sonra Konya Savaşı'nda mağlup olup Mısır Hükümdarı Kayıtbay'a sığınınca Osmanlı ailesinden biri olarak ilk defa hacca gidip mukaddes mekânlara yüz sürmüştü. Daha sonra nefsin insanı nerelere kadar sürüklediğini tefekkür edince o mübarek beldede şu mısraları kaleme almıştı:
Mekketullaha varıp bir an tavaf eylediyün
Bin Arap, bin Acem, bin milketi Osman'dır.
Devletin başına geçmedin diye üzülme.
Senin Kâbe etrafında bir tek kere tavaf etmen
Bütün Arap, İran ve Osmanlı tahtına oturmandan
Bin defa daha kıymetlidir.
Rahmetli İstiklal Marşı şairi ve dâvâ adamımız Mehmet Akif Ersoy, "Safahat" adlı eserinin beşinci bölümünde, "Necid Çöllerinden Medine"ye adlı şiirinde kendisinin bizzat şahit olduğu bir Resûli Ekrem âşıkının türbe önünde ah çekerek nasıl can verdiğini anlatır. Sudan'dan üç ay Tihame Çölü'nü geçerek yaya olarak geldiğini, gecelere derdini döktüğünü ve bir an bile uyumadığına yıldızların şahit olduğunu ve Allah Resûlü'nün aşkı ile yanıp tutuştuğunu beyan ederek Bâbüsselâm kapısından geçip tam pencere önüne geldiği zaman "Bu hasta ruhumu ayırma artık toprağından" diye feryat edişinin ardından Efendimizin kabirlerinden yana bir nur görüp düşerek bayıldığı ve oracıkta can verdiği kaydediliyor.
amâ ve hırsa uyup nefs ile mahkûr olma,
Rahatın zâil olur,nâmı meşhur olma,
Sohbet-i Arif-i Billah'a eriş, dûr olma,
Saltanat-ı Mesned-i Dünya ile mağrur olma.

müteallim

Alıntı yapılan: "muhacir"TARİHTE UNUTULMAZ
HAC YOLCULUKLARINDAN
KISA KESİTLER

"Sakın terki edepten kûyi mahmudu hudadır bu
Nazargâhı ilâhidir makamı Mustafa'dır bu"
.

ya cok hos tabbiki süü-edebden rabbim muhafaza eylesin.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

muhacir

müderris_3 demiş ki:
Alıntı Yap
ya cok hos tabbiki süü-edebden rabbim muhafaza eylesin.

AMİN
amâ ve hırsa uyup nefs ile mahkûr olma,
Rahatın zâil olur,nâmı meşhur olma,
Sohbet-i Arif-i Billah'a eriş, dûr olma,
Saltanat-ı Mesned-i Dünya ile mağrur olma.