Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Mutluluk nedir?

Başlatan muhacir, 31 Mayıs 2006, 09:37:20

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

muhacir

MUTLULUK NEDİR?

Elleri titriyordu, ilk defa şaşkın değildi. Bu her zaman ki hâliydi. Koskoca 30 yıl geçmişti dünyaya geleli… Ne zaman mutlu oldum diye sordu kendine; yüreği burkularak, canının yandığını çok derinlerden hissederek vermişti cevabını. "Yazık!" dedi "Çok yazık, hiç mutlu olamadım ben". Koyu siyah kalemle ağır makyajını taşımaya çalışan sönük gözleri iki damla gözyaşını tutmaya güç yetiremedi. Zamanın meşhur markalarıyla süslü yüzü, iki damla gözyaşıyla çamura bulanmış gibi perişan olmuştu. Mutluluk neydi ki bugüne kadar bulamamıştı? Nerede satılırdı bu meret? Hangi dükkânda, hangi markette, hangi süslü vitrindeydi de bulamamıştı bir türlü? Çok parası vardı, çok arkadaşı vardı. Lüks bir araba, güzel bir kat, zengin bir koca… Herkesin imrendiği bir hayat, bu değil miydi? O hâlde mutluluk bunlar değil miydi? "Eksik var." dedi kendi kendine, "Hayatımın önemli bir parçası eksik, hem de öyle bir parça ki, mutluluk sadece onda." Bunu anlamıştı. Eşini düşündü uzun uzun. 5 yıldır evliydi. Her zaman diktatördü, işi her şeyiydi onun. Ne kadar yalnız olduğunu düşündü çaresizce. "Belki o yanımda olsaydı, mutlu olurdum." dedi kendi kendine. O şu anda Endonezya'daydı, bir inşaat şirketiyle anlaşması vardı. Müteahhitti eşi, tsunami felaketinden sonra iş için çağrılmıştı. "Offf! Ne işi vardı orda." Yanında olsa, konuşmasa da bu yalnızlıkta iki kişi olurlardı hiç değilse. Zaten konuşmak da istemiyordu. Hâlâ ağlıyordu. "Mutsuzum, yalnızım, umutsuzum, çaresizim." diye düşündü. Bu düşünceler içinde ağlayarak oturduğu koltukta bitkin düşerek uyuya kaldı.
Kan ter içinde uyanmıştı. "Ne biçim bir rüya bu böyle?!" diye düşündü. "Allah'ım çok şükür, sadece bir kâbus." dedi kendi kendine. Lavaboya gitti, niyeti elini yüzünü yıkayıp, belki bir kadeh bir şey içip uyuyacaktı. Birden boğazında kalan akşamdan kalma alkolün kokusuyla irkilerek, tiksintiyle yüzünü buruşturdu. Aynaya bakmasıyla hafif bir çığlık attı. Rüyasında gördüğü ceset işte karşısındaydı. "Elleri, kolları bağlı bir hâlde iki kişinin dipsiz ateşe attığı ceset, o bendim, evet bendim!" dedi kendi kendine. Suratında karışmış boyalardan tanıyamamıştı kendisini. "Allah'ım bana yardım et ne olur, ne olur yardım et!" diye inledi. Olduğu yere gözyaşları içinde yıkıldı, tarifsiz bir acı ve nedenini bilmediği bir pişmanlıkla sadece ağlıyordu. "Bana yardım et Allah'ım, senden başka sığınacak kimsem yok, aklımı koru. Allah'ım bana neler oluyor, bilmiyorum, bu çaresizliğin nedenini bilmiyorum. Bana yardım et. Beni bu acımasız girdabın içinden kurtar. Allah'ım!" diye ağladı, ağladı, ağladı. Bitkinlikle son bir kez kalkmaya çalıştı, sendeledi tekrar. Sabah ne zaman olacak, gün ne zaman doğacak? Sanki bütün kederini yeni doğan günle atacaktı üzerinden, o rutin çılgın hayatla yeniden doğacaktı sanki. Birden kalbini sızlatan, bütün bedenini titreten, hep duyduğu ama hiçbir zaman bu kadar etkilenmediği, belki de duymazlıktan geldiği bir sesle kendine geldi. O kadar güzel bir ahenkti ki bu, daha önce hiçbir müzikte bulmadığı bir tadı aldı. Ezan okunuyordu. Ruhundaki bütün acılar sanki dinmişti. Tarifsiz bir huzurla, o güzel sözleri, ta yüreğinde hissederek dinlemeye başladı. Ezan bitince yerinden kalktı. "Beni neden bu kadar etkiledi bu ezan? Daha önce de duymuştum, halbuki neden aynı tesiri daha önce hissetmedim." dedi kendi kendine. "Ezan Allah'ın kullarına bir daveti değil mi?" diye düşündü. Davet ama neye davet? "Huzuruna, namaza davet." diye düşündü. "Demek ki, Allah beni huzuruna çağırıyor, o yüzden bu kadar etkilendim. Ama ben namaz kılmayı bilmem ki!" dedi. Kalktı eski kitapların içinden bir namaz hocası buldu, daha birkaç gün önce atacaktı bu kitapları. Şimdi kaybetmemek için o kadar sıkı sıkı tutmuştu ki. Sanki bıraksa hayatı da bitecekmiş gibiydi.
Gözyaşları içinde bitirmişti namazını. Aradan günler geçmiş, eşi Endonezya'dan dönmüştü. Fakat ikisinde de garip bir hâller vardı. Nazan eşindeki fevkaladeliği fark etmişti; ama bir anlam veremiyordu. O sabahtan beri devam etmişti namaza; ama eşinin tepkisinden korktuğu için yavaş yavaş anlatacaktı kendisindeki değişiklikleri. Namazını gizli gizli kılıyordu. Eşi bütün gün çalışma odasında, o kendi odasında saatlerce ellerindeki kitaplarda kayboluyorlardı. Bir sabah namazında Nazan, eşinin çalışma odasından gelen sesleri fark etti, başındaki beyaz yazmasıyla kapıyı yavaşça açtı gördükleri karşısında şok olmuştu, öylece kalakaldı. Fikret Bey seccadesinin üstünde, elleri semada, gözyaşları içinde dua ediyordu:
"Allah'ım! Tsunamiden arta kalan o kadar acı o kadar enkaz benim gözlerimi açtı. Bu yaşıma kadar sana kul olamadım kulluk yapamadım. Gazabını görmeseydim, belki de gözlerim hâlâ kapalı olacaktı. Bana varlığını hissettirdiğin için, beni hidayetine mazhar ettiğin için sana şükürler olsun. Allah'ım! Ne olursun hayat arkadaşıma da, eşime de bir hidayet nasip et, onun da yüzünü sana döndür, bizleri şaşkınlığımızla helâk etme ya Rabbim. Sen her şeye kadirsin. Sana hamdolsun! Âmin" Ardından eşiyle göz göze geldi. "Nazan!" diyebildi sadece. İkisi de birbirlerine sarılarak saatlerce ağladılar, ikisi de mutluluğu bulmuştu o gün.
amâ ve hırsa uyup nefs ile mahkûr olma,
Rahatın zâil olur,nâmı meşhur olma,
Sohbet-i Arif-i Billah'a eriş, dûr olma,
Saltanat-ı Mesned-i Dünya ile mağrur olma.

müteallim

Alıntı yapılan: "muhacir"MUTLULUK NEDİR?.
Bu uzun yazidan dolayi tesekkür ederiz.amma bu soruyada kisa cavap vemek isteriz.

mutluluk islamdir.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

nursena

#2

 Mutluluk var olanlarla yetinmektir.
 Mutluluk  hayatın insana gülümsemesidir
Ey mukaddes Kitap, ey ezelî nûr,
Ey iklimi ziyâ, etrafı huzûr;‎
Son demde bir kere daha ne olur,‎
Ağar, ışık karanlığı boğarken.

müteallim

#3


ELA BIZIKRILLEHI TATMEINNIL-KULUB.Manasi Agah olunuz gözünüzü aciniz kalplerin mutmain olmasi yani kisinin mutlu olmasi Allahi zikir iledir.

vesselam.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

sürur

MUTLULUK: İslamı yaşamak,ve etrafındakilere yaşatmaya çalışırken duyulan Allah RAZI OLSUN cümlesidir............. :oops:  :oops:  :oops:
öyle karacaahmet,Bu ne acıklı TALİH!
Taşlarına kapanmış ağlıyor,KOCA TARİH!!...