Mecburî Din Dersleri Aldatmacası

Başlatan Mücteba, 03 Şubat 2012, 12:55:28

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Mecburî Din Dersleri Aldatmacası

Okullardaki mecburî din derslerinin kaldırılmasını istiyorlar. Kaldırsınlar... Lakin biz Müslümanların bazı şartlarımız vardır.
İnsan haklarına, din hürriyetine, millî kimlik ve kültüre aykırı Tevhid-i Tedrisat Kanununu da kaldırsınlar, Müslümanlara Tevhidî Eğitim yapmak hakkını tanısınlar.
Nasıl olur demesinler. Fransa laik değil mi, orada Katolik kilisesinin hür okulları ve liseleri yok mu? Bizde de öyle olsun. Çoğunluktaki Sünnî Müslümanlar da "İslam mektepleri" açabilsin.
Devlet bu okulları kontrol etmesin mi? Ne münasebet etsin ama din hürriyetini kısıtlayan ideolojik zihniyetle etmesin, âdil ve hakkaniyetlyi bir şekilde etsin. Müslümanlara Kemalizm ideolojisini empoze etmesin.

Bugünkü din dersleri zaten bir aldatmacadan ibarettir.
Açın resmî din dersleri kitaplarını, baş sayfasında M. Kemal Paşa'nın kalpaklı bir resmini görürsünüz. Atatürk'ün gençliğe hitabesinin bir İslam kitabında ne işi vardır?
Resmî din kitaplarında Şeriat kelimesini bulamazsınız. Yahu Şeriatsız İslam mı olur?
Din dersleri kaldırılırsa Müslümanların (âdil hukukun kontrolünde) tatil günlerinde özel din dershaneleri açmalarına izin verilmelidir.
Diyanet bu işleri, bugünkü rejime, resmî ideolojiye bağımlı statüsüyle yapamaz. Müslümanların din işleri de bağımsızlaştırılmalı, en azından özerk hale getirilmelidir.
Doksan yıldır baskı altında kalmış olan Müslümanlar başlangıçta bocalayacaklardır ama inşaAllah toparlanacaklardır.
İslamî eğitim hizmetleri için büyük paralar lazımdır. Müslümanların devletten bağımsız Ümmet teşkilatı kurmalarına, onun başına ehliyetli, liyakatli, âdil, bilge, takvalı, ihlaslı, ilim ve irfan sahibi bir İmam-ı Kebir seçmelerine de izin verilmelidir.
Müslümanlara, İngiltere'de olduğu gibi geniş bir din, eğitim, kültür, teşkilatlanma hürriyeti verilince meydanı boş bulan bazı cemaatler bunlara el koymak isteyeceklerdir. Kurulması tasavvur olunan Türkiye İslam Ümmeti Teşkilatı şu veya bu cemaatin veya tarikatin değil, bütün Müslümanların temsilcisi olmalıdır.
Müslümanlar bu kadar kökten değişimlere hazır değilmiş... Hazırlansınlar...


Mehmet Şevket EYGİ - 3 Şubat 2012 Cuma

mazhar

#1

Kemalizm'den AİHM'e dine rol biçmek

Cumhuriyet kurulalı beri kimin, neye, nasıl inanacağına Kemalizm karar vermiş ve İslam, hayata etkisi olmayan, vicdanlara hapsedilmiş bir inançtan ibaret sayılmıştı. Ama artık İslam'a rol biçme görevini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) üstlenmiş görünüyor. Hem de dini eğitim konusuna dair karar vererek damardan girmek suretiyle.


Biliyorsunuz, okullarda "Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi" zorunlu. Buna karşı bir grup Alevi AİHM'e dava açmış. AİHM'in kararı şu:

"Eğitim sisteminde ebeveynlerin çocuklarını kendi din veya inançları ve felsefi görüşleri doğrultusunda yetiştirme hakkına saygı gösterecek şekilde reforma gidin. Zorunlu Din Kültürü Ahlak Bilgisi derslerinden muafiyet hakkı tanıyın."

Konuyla ilgili olarak her kesimden farklı görüşler geldi; ancak ikisi bence daha önemli. Biri Başbakan Davutoğlu'nun, "bir ateistin dahi din kültürü bilgisi sahibi olması zarurettir"deyip, ardından "eğer devlet, dini telakki ailede öğrenilir; ama doğru ve sağlam bir dini bilgi eğitimle verilmezse, işte çevremizdeki radikalleşmenin kaynağını teşkil eden düzensiz dini bilgiyi denetleme imkanı kalmaz" ifadesi. Diğeri ise Başbakan Yardımcısı Arınç'ın,"AİHM kararlarına uymamız gerekir" deyip, ardından "bu isteği dikkate alan bir müfredat yapmalıyız; bence bu incelenecek, gereği de hükümetimiz tarafından yapılacak" demesi.

Başbakan'ın endişesine dikkat edin: Devlet, düzenli ve denetleyebileceği bir dini bilgi vermez de din eğitimini ailelere bırakırsa, radikalleşme olurmuş. Demek ki Devlet,"denetleyebileceği bir din eğitimi" ve "denetim altında tutabileceği bir dindar tipi"yetiştirmeye devam edecek. Dine uygun olarak mı? Şüpheliyim.

Başbakan Yardımcısı Arınç'ın sözleri ise, AİHM'in ülkemizde nasıl etkin ve yetkin olduğunu gösteriyor.

Bu noktada sormak istiyorum: Aleviler niçin İslam'ın öğretildiği bir derse katılmak istemezler? Öyle ya, hani onlar da müslümandı, Alevilik bir İslam mezhebi idi. Eğer Alevilik ayrı bir din ise, İslam'la alâkası olmadığını söylesinler de herkes kendi yoluna gitsin, kimin nerede durduğunu bilelim, sorun kalmasın. Yok, ayrı bir din değil de İslam'dan bir mezheb veya tarikat ise, o zaman hadlerini bilsinler, vaveylaya son versinler, tıpış tıpış gelip din derslerine girsinler. Aleviliği ayrı bir dinmiş gibi öne çıkarmasınlar; okulda da, camide de gelip müslümanların safına dahil olsunlar. Alevilik İslam'dan bir tarikat veya mezheb olduğu halde kendilerine özgü bir din dersi okutulacaksa, o zaman onlardan daha çok mensubu olan diğer mezheblere ve tarikatların istediği tarzda dini derslerin de verilmesi gerekmez mi?

Bir sorum da Devlet yöneticilerine... Hani dindar nesil yetiştirilecekti? Madem dindar nesil yetiştirilecek, o halde "AİHM'in kararını uygulamak zorundayız" da ne demek oluyor? Madem AİHM, mesela Alevi'ye, "istemediği bir dini içeriği okutamazsınız" diyor ve Başbakan Yardımcısı bununla bağlı olduğumuzu, gereğinin yapılacağını söylüyor; o halde Sünni'ye de istemediği bir din dersi içeriğini okutamazsınız, değil mi? Ben de din derslerinin içeriğinin değiştirilmesini, İslam'a aykırı unsurların çıkarılmasını, İslam'ın eksik bırakılan ve gizlenen yanlarının eklenmesini, bozulmaların düzeltilmesini istiyorum. Çünkü mevcut din dersleri kitaplarınının içeriği İslam'a çok aykırı unsurlar taşıyor.

Bu konu çok önemli olduğu için, birkaç örnekle detaylandırmak lazım. Mesela:

M.Kemal'in resminin ve Gençliğe Hitabe'sinin Din dersi kitaplarının, hatta Kur'an ve Siyer dersleri kitaplarının bile başında bulunması din ve inanç özgürlüğüne aykırı değil mi? Din dersleri kitabında M.Kemal'in sözlerinin, dini telakkilerinin, dine biçim veren, tanımlayan ifadelerinin büyük bir yer tutması bu özgürlüğe mani olmaz mı? O halde din dersi kitaplarında M.Kemal ile ilgili tek kelime bile geçmemeli; ne varsa derhal çıkarılmalı.Bunu istemek de benim hakkım olsa gerek.

Yine Din dersi kitaplarında İslam'ın eksik anlatılmasına son verilmeli. İslam şeriatının kuralları, mahiyeti, önemi ve gereği müfredata konulmalı. İslam'ın sadece inanç ve amelden ibaret olmadığı, hem dünya, hem ahiret hayatına hitab ettiği, hem siyaset, hem devlet, hem inanç, hem amel, hem iktisat, hem hukuk vs. olduğu net biçimde anlatılmalı.

Mevcut din derslerinin içeriği Kelime-i Tevhid'i bile eksik/yanlış anlatıyor. Kelime-i Tevhid'in ikinci yarısı olan "Muhammedurrasulullah"tan söz eden yok. M.Kemal'den bahsedildiği kadar Muhammed Mustafa'dan (sav) bahsedilmiyor. Buna da son verilmeli.

Aslında yeniden yazılması gereken Din dersi kitaplarındaki Laik-Kemalist unsurlar ve"vicdanlara hapsedilen bir inanç ve kimi ahlâk ve ibadet kurallarından ibaret bir din"algısını oluşturan her ne varsa çıkarılmalı. Baksanıza, Din dersi kitabında şu cümlenin ne işi var: "Atatürk laikliği Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerinden biri olarak görmüştür."

Daha çok söz etmek gereken konuya yarın devam etmek üzere, şunu vurgulamak istiyorum:

Din düşmanlarının vazifesi budur. Kemalizm de, AİHM de İslam'ı biçimlendirmeye, tanımlamaya, tarife, kısıtlamaya, değiştirmeye, bozmaya kalkışabilir de; sorun, "bizimkiler"in anında buna göre renk değiştirmeleri. Hem de karşı çıkıyormuş gibi yaparak...

Faruk Köse.Yeni Akit.Habervaktim.com

mazhar


İçeriğini laik devletin belirlediği zorunlu din dersine hayır!


   Dün, "AİHM'in zorunlu din derslerine ilişkin kararı" münasebetiyle, bizdeki Din derslerinin neye hizmet ettiğinin mahiyetine değinmiştim. Bugün "zorunlu din dersleri" konusunda daha net bir yaklaşım sunmak istiyorum.


Doğrusu, ben de din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını istiyorum. Zira "zorunlu din dersi" demek, bu dersi dini olmayan, dine aykırı, dine dayanmayan, dinsiz, Laik-Kemalist devletin vermesi demektir. Bu, "dinsiz devlet"in "dini eğitim"le ilgili bir müfredat, program, ders içeriği vb. hazırlatması, kendi gözetim ve denetimi altında yeni nesillerin kalbine ve beynine bir "dini algı" enjekte etmesi anlamına gelir. Haliyle dinsiz devlet, dinin esaslarını, aslını, ana unsurlarını, bütününü öğretecek değildir. Yapacağı şey, kendivarlığını tehdit etmeyecek "vicdanlı kitleler" yetiştirmeyi sağlayacak dini eğitimden ibarettir.


Devletin önemli makamlarında dindarların bulunmasının da önemi yok. Çünkü devlet hayatı kişilerin "inanç"larıyla, "anlayış"larıya, "kişisel tercihler"iyle değil, "yasalar"la,"kurallar"la, "kurulu mekanizma"yla yürür. Kurulu mekanizma ve yasaların ise, özellikle İslam'ın aslını-esasını öğretmeye değil, aslından uzaklaştırıp esaslarını bozmaya ve "Laik-Kemalist rejime omuz verecek vicdanlı dindar tipler" yetiştirmeye yönelik bir mahiyet/nitelik taşıdığını görüyoruz.


Bu demektir ki, din dersleri, "İslam'ın aslını esasını" değil, "kurulu düzene itaatkâr ve zarar vermeyecek bir dindar tipi üretmek" için İslam'dan seçilen hususların öğretilmesine ve bundan ibaret bir İslam algısının yerleştirilmesine hizmet etmektedir.


İşte bu yüzden, "Laik-Kemalist sistem/rejim" egemen iken din derslerinin devletin denetimi ve gözetimi altında zorunlu olmasını istemiyorum. Buna karşıyım. Çünkü bu derslerin İslam'ı öğrettiğine, "gerçek bir müslüman tipi" yetiştirme amacını, mahiyetini ve niteliğini taşıdığına kani değilim. Bilakis kendini müslüman sanan, ama aslında İslam'dan habersiz ve "rejime taban teşkil eden itaatkâr sürüler" yetiştirmeye matuf olduğuna kaniyim.


Bilinçli din dersi öğretmenleri de olmasa, bu derslerle üretilen dindar tipinin, İslam nazarından bakıldığında çok tehlikeli bir tip olacağı aşikâr. Allah'tan, bilinçli din dersi öğretmenleri müfredatı aşarak ellerinden geldiği kadar doğruyu vermeye çalışıyorlar. Yetersiz de olsa, en azından esasa yönlenen öğrenciler de arada yetişebiliyor. Ancak istisnalarla yetinmektense esasa talip olmak gerekir, değil mi?


Okullarda elbette din dersleri okutulsun. Ama bu dersler Devletin atadığı öğretmenler aracılığıyla ve devletin belirlediği içerikle verilmesin. Bilakis, her dinin aslını-esasını, dini kaynaklara göre bilen ve öğretmeyi amaç edinen ilim adamları tarafından ve seçmeli olarak verilsin. İslam'a ilişkin derslerin içerikleri ise, itikadi-imani; ameli/ibadi, sosyal/kültürel, hukuki, iktisadi, siyasi vb. bütün hususları taşısın. Hakkı ketmetmeden, gizlemeden... Kelime-i Tevhid'in mana ve mefhumu, gerekleri, nasıl bir insan tipolojisi istediği tam olarak öğretilsin.


İslam'ın esasları tasnif edilip, rejime tehlike teşkil etmeyenlerden üretilen bir "çakma İslam dini" dersine son verilsin. İslam dininin öğretildiği derslerde Şeriat'tan da söz edilsin, cihaddan da, ilimden de, amelden de, imandan da, devletten de... İslam'ın iki asli kaynağı olan Kur'an ve Sünnet'e uygun ve başka hiçbir kaygıya göre biçimlendirilmemiş bir din dersleri eğitimi verilsin. Devlet buna asla karışmasın. Evet, din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılsın, ama isteyene de "Laik-Kemalist elekten geçirilmiş bir dini anlayış" değil, gerçekten İslam'ın esasları doğru ve tam olarak öğretilsin.


Bu kapsamda, din dersleri kitaplarının ciddi bir ayıklamaya tâbî tutulması lazım. Din derslerindeki kasıtlı içerikler hemen ve derhal ayıklanmalı. M.Kemal'in sözleri, resimleri, anlayışları içerikten çıkarılmalı. Laiklik'in dini özgürlük olduğuna dair propagandist ifadeler silinmeli. "Laik müslüman tipi" üretimine son verilmeli. İslam'dan söz ederken İslam'ın esaslarına ve aslına aykırı bir algı yerleştirilmesine ve reformist zihniyetler üretilmesine karşı gerekli ayıklamalar yapılmalı. "Resmi din anlayışı" değil, Allahu Teala'nın Kur'an'da beyan buyurduğu, Rasulullah'ın (sav) Sünnet'iyle örneklik ettiği sahih/gerçek İslam, eksiltilmeden, ilavelendirilmeden, gizlenmeden; tam ve doğru biçimde ve başka bir unsurla karıştırılmadan öğretilmeli.


Bunun için din dersleri hem seçmeli, hem de bağımsız olmalı. Seçmeli olmalı; çünkü başka dinden olanlara İslam, zorunlu ders olarak öğretilmez, onları tebliğ ile davet etmek lazım gelir. Bağımsız olmalı; çünkü Laik-Kemalist ve haliyle dinsiz devletin, İslam'a müfredat biçmesi kabul edilemez.


Hele ki Devletin, "denetleyebileceği bir din eğitimi" ve "denetim altında tutabileceği bir dindar tipi" yetiştirmesine razı olmak mümkün değil.


Bunun için, "içeriğini Laik-Kemalist Devletin belirlediği zorunlu din dersine hayır"diyorum. Ama okul ortamında ve fakat bağımsız ve devletin müdahale etmediği bir müfredatla ilim adamlarının bu dersi seçmeli okutması, mutlaka gerekli.
Faruk Köse.Yeni Akit. Haber Vaktim.com

mazhar

Gezegenin sorunu, sorunlu din dersleri...  Matematik zorunlu değil, İngilizce zorunlu değil, kimya, biyoloji, felsefe zorunlu değil. Ama din dersi zorunlu .
Diğer dersler arzuya göre  servis ediliyor.
İsteyen alıyor matematiği istemeyen almıyor .
Hele İngilizce söz konusu olduğunda keyfe keder.
Gezegenler birliği çok haklı elbette.
Bu kadar seçimlik dersin yanında zorunlu din dersi olunca elbette adaletini konuşturacak ve mazlumdan yana olacak. Her şey seçimlik olduğuna göre din dersi de seçimlik olsun diye hüküm bildirecek.
Matematik hayatta ne kadar işimize yarıyorsa din dersi de o kadar yarıyor. Madem matematik seçimlik, din dersi de seçimlik olmalı.
Edebiyat diye bir dersimiz var. Seç beğen boy boy. Din dersinin seçimliği de elbette edebiyat dersi ile uyumlu olmalı.
Edebiyat dersi gören çocuklarımız pek edip ve pek edebi olmuyor ama din dersi öyle değil. Din dersine maruz kalan çocuklarda ciddi bir molla olma potansiyeli olduğu 'gözleniyor'.
Din dersinde çocuklara öylesine muazzam bir baskı yapılıyor ki çocuklar hayattan soğuyor. 21. yüzyılda değil Asrı Saadet döneminde yaşamaya özeniyor.
Komşusu açken tok yatan bizden değildir hadisi şerifini duyduklarından bu yana L.Okulunun öğrencilerinin yemek yemedikleri, kullandıkları her şeyi yarıya indirerek Türkiye'nin sınırında bekleyen yaşıtlarına gönderdiği ortaya çıkınca, hükümetin zorunlu din dersi eğitimini yeniden gözden geçirme telaşı içine düştüğü görüldü.
Diğer taraftan seküler anne babalar ile çocukların arasındaki hayat tarzı makası giderek açılıyor. Çünkü çocuklar ebeveynlerinden tamamen farklı bilgilerle, din bilgisi ile donatılmış bireyler olarak mezun oluyor okullarından.
Din  dersi hocalarının etkileme kapasiteleri öylesine yüksek ki, ciddi bir potansiyel tehlike oluşturdukları konusunda bütün siyasi ve bilimsel çevreler hemfikir.
Din dersinin sadece öğrenciler için  değil, aynı zamanda diğer branşların öğretmenleri için de çok tehlikeli olduğu saptandı. Son yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkan tablo şöyle:
Din dersi hocaları 21. yüzyılın tüketim kültürüne katkı sunacak  her türlü davranış ve eyleme kökten karşı oldukları  için öğrencilerinin dünyasını tamamen kuşatıcı bir program hazırlıyorlar. Öğrencilerine daha az tüketmek ve daha çok üretmek konusunda derslerinde düzenli olarak yol haritası sunuyor ve bu sunumu etkileyici bir vücud dili, zengin kelime hazinesi ve görsel malzeme eşliğinde gerçekleştiriyorlar. Diğer taraftan bu dünyanın sınırlı, ebedi dünyanın öldükten sonra gerçekleşeceği yolundaki telkinleri, ölümsüzlük projesinde çalışan bilim adamlarını tedirgin ediyor. Genç kuşaklar geri döndürülmesi adeta imkansız bir yolda hızla ilerliyor.
Yalan konusunda azami dikkat sarf eden öğretmenlerin öğrencilerinin her şart altında sadece doğruları dile getirme temrinleri meselenin tehlikelerine dikkat çeken diğer boyut.
Hükümet yetkilileri seçmeli derslerin yanında zorunlu din dersi koyarak yapmış oldukları hatayı düzeltmenin yollarının arıyor. Ancak öğrencilerin ve din dersi öğretmenlerinin  baskısından çekindikleri için tereyağından kıl çekercesine kolay bir anlaşmanın yolları araştırılıyor.
Bilindiği gibi din dersinin zorunlu ders olarak konulmasından bu yana çocukların ve gençlerin davranışlarında gezegenin ölçülerini aşan bir 'farklılaşma' olduğu ortaya çıkmıştı.
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/FatmaKBarbarosoglu/gezegenin-sorunu-sorunlu-din-dersleri/56072