Yüksek Kişiler

Başlatan Mücteba, 01 Şubat 2012, 13:38:05

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Yüksek Kişiler

Yüksek makamlarda iki tür "yüksek" bulunur:
Birinciler, kendileri talip (istekli) olmamıştır, matlup (istenen) olmuşlardır, ehliyetleri olduğu için hizmeti kabul etmişlerdir.
İkinci kısım ise yükselmek için yanıp tutuşmuşlar ve yüksek makamlara çıkmışlar, yüksek olmuşlardır.

Birincilere bir sözüm yok, burada ikincilere sesleniyorum:
Yanıp tutuştunuz, ille de yükseleceğim dediniz ve sonunda ne oldu?

Zerre kadar huzurunuz, rahatınız, istirahatiniz yok... Dur durak yok... Ne gündüzünüz gündüz, ne geceniz gece... Sakin sakin bir lokma yemek yiyemiyorsunuz... Uykunuz gecede birkaç kez bölünüyor. Ya kâbuslu rüyalarla, yahut önemli haberleri vermek için uyandırılıyorsunuz.
Fitne ve fesat yağmur gibi yağıyor.
Hayatınız tehlikede.
Etrafınızda dostunuzdan çok düşmanınız var.
Alkışlayan çok ama vefalı yok.
Yalakalar, yağcılar koro halinde serenadlar okuyor.
Yüzünüze gülen nice cemaat kuyunuzu kazıyor.
Ah benim sayın canımın asıl manası canın çıksın.
Rantçılar ranta doymaz.
Elinizin altında milyonlarca kemik olsa bu kadar istekliye yetmez.
Talih rüzgârı aleyhinize dönse etrafınızda kimse kalmaz.
Sayın sayın sayın... Sakın sakın sakın inanmayın.
Hapşırsanız, yağcılar ve yalakalar hep bir ağızdan aman efendim bu ne şahane, bu ne harika hapşırma oldu, tarihte benzeri yoktur derler.
Taraftarlarınız sizi yere göğe sığdıramaz; muhalifleriniz, fırsatını bulsalar sizi bir kaşık suda boğarlar.
Doğru da olsa uyarı ve tenkitlerden nefret edersiniz; gayr-i samimî övgülere bayılır mest olursunuz.
Yüksek makam ve mevkilere geçmeyi çok istediğiniz için işleriniz zorlaştıkça zorlaşır.
Ayağınızın altındaki yer sinsice kazılır, farkında olmazsınız.
Hangisi yürekten canım diyor, hangisi canın çıksın, belli değil.
Ey yüksek kişiler, işiniz gerçekten çok zor.


Mehmet Şevket EYGİ - 1 Şubat 2012 Çarşamba