Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

"Ilımlı İslam" ve "Türkiye örneği"

Başlatan Esmaulhusna, 11 Mart 2006, 23:08:18

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Esmaulhusna

"Ilımlı İslam" ve "Türkiye örneği"  

Diyanet İşleri Başkanı geçtiğimiz günlerde ABD'ye, zihinlerde birçok soru işareti bırakan bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin açık gündeminde "Ilımlı İslam" vardı. Utah Üniversitesi Ortadoğu Araştırmalar Merkezi'nde bu konuda bir sempozyum düzenlenmiş, Sayın Bardakoğlu da orada bir konuşma yapmıştı.

Ziyaretin tek gündeminin bundan ibaret olmadığı anlaşılıyor. Çünkü daha sonra Bardakoğlu ABD'deki birtakım resmi ve yarı resmi kurum ve kuruluşların yetkilileriyle ikili görüşmelerde bulunmuştu. Bunlar arasında Ulusal Güvenlik Konseyi'nin yetkilileri de bulunuyordu.

Basında yer alan açıklamalardan anlaşılan o ki, ABD "Ilımlı İslam" projesine destek istemiş, Bardakoğlu da bu desteğe hazır olduklarını söylemişti. ABD bu desteği isterken, bunun karşılığında da "Türkiye örneği"ni İslam dünyasına pazarlamayı teklif ediyordu. Hatta 'Başkan'ın demecine bakılırsa, bu konuda Diyanet'ten "somut projeler" bile istenmişti.

Anlaşılan o ki, Bardakoğlu ABD'lilerin bu konudaki taleplerine hiç de mesafeli yaklaşmamış. Ne mesafelisi, "Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu gibi önerilere hazırız" bile denmiş.

Düşünsenize bir, dünyaya dayılık etmeye kalkan iri güç kendi kendine dünyaya nizamat vermek için senaryolar yazacak ve sizi rol almaya çağıracak. Siz bu teklifin altında bir bit yeniği olup olmadığını düşünmeyeceksiniz. Bir "acaba" bile demeyeceksiniz.

Çağlayangil miydi "Büyük devletlerle iş tutmak ayıyla yatağa girmeye benzer" diyen? Irak savaşında hem dünyayı hem kendi kamuoyunu aldattığını kendisi dahi itiraf eden bir azman güçle iş tutarken, işin bu tarafı hiç akla gelmez mi?

Hakkını yemeyelim, Bardakoğlu hepten de 'teslimiyetçi' değil ABD'ye karşı. Hatta bir konuda Amerikalılar'ı terslediği bile söylenebilir. Hani şu ABD'nin hazırlattığı insan hakları raporunda yer alan "Türkiye'de din özgürlüğünün bir ölçüde kısıtlandığı" tesbiti konusunda. Başkan "Dini özgürlükler anayasal çerçevede korunuyor" bile demiş.

Peki, şimdi bu oldu mu?

Elin oğlu size "Biz bir elbise diktik, adını İslam koyduk, bunu da Müslümanlar'ın tümüne zorla da olsa giydirmek istiyoruz. Sizden de terzi çırağı olmanızı, bu elbiseyi teyellemenizi, ütülemenizi istiyoruz" diyecek, siz de buna "hay hay efendim" diyeceksiniz. İş sizin de sorumluluk alanınıza giren ülkenizdeki dini özgürlükler aleyhindeki uygulamalara gelince tavana bile bakmayacak, özgürlüklerin korunduğunu söyleyeceksiniz. Neyse…

Bu işte bir yanlışlık var. Hatta, bu iş baştan ayağa yanlış.

Birincisi, projenin sahibi yanlış. Bu proje ABD'nin projesi ve ABD bir avuç kendini bilmez tarafından kötü yola düşürülmüştür. Kendi halkına hesap veremeyen bir güruhun kirli tezgahına tezgahtar olmanın âlemi var mı?

İkincisi, din açısından yanlış. Hani Türkiye laik bir devletti? Nerede kaldı laiklik? Bardakoğlu "Türkiye'deki laik demokrasinin tablodaki payını bildiklerini" ifade etmiş. Başbakanı'na iftar daveti verdi diye atmadığı kötek kalmamış bir ülke, nasıl oluyor da başkalarına belli bir din anlayışı pazarlamaya çalışıyor? Bu dini siyasete alet etmek olmuyor mu? ABD'ye laik olduğumuz burada da hatırlatılamaz mıydı? Devlet eliyle din ihraç etmenin rejim ihraç etmekten ne farkı var? Hem İslam dini, Türkiye'nin "malı" mı ki, onu istediği gibi boyayıp ona buna ihraç etmeye kalkıyor?

Üçüncüsü, Diyanet açısından yanlış. Diyanet şimdiye kadarki yanlış uygulamalarıyla bu halkın nezdinde hayli düşük olan kendi itibarını yükseltmeli. Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız bu probleme dikkat çekiyor ve "Halkın % 56'sı Diyanet'e ve resmi din görevlileri sınıfına güvenmiyor" diyordu. Diyanet kendi halkının gözünde kaybettiği itibarı ta ABD'lerde aramıyor herhalde. ABD'yle iş tutmak, Diyanet'e zaten kaybettiği itibarını hepten kaybettirir.

Dördüncüsü, "Ilımlı İslam" projesinin kendisi yanlış. Yanlış, çünkü dinin yorumlarından birini mahkum etmenin yolu, bir diğer yorumu dayatmak değildir. Bu olaya bilimsel değil, yüzeysel bakmaktır. Tabiî ki sorunu doğru teşhis edememektir. İslam'ın şiddet intac eden yorumları "dini" olmaktan daha çok başka sebeplerin eseridir ve bu ayrı bir bahistir.

İngilizler'in 19. yüzyılda Hidivler ile Vahhabiler arasındaki ikili oynama taktiğini bugün revize edilmiş haliyle ABD uygulamaktadır. Bu taktik Osmanlı'ya hiçbir şey kazandırmamış, kaybettirmiştir. Müslümanlar arasına kin ve kan (Taif katliamı gibi) girmiştir.

Dördüncüsü, "Türkiye örneği" lafı şimdilik sadece lafu güzaf olduğu için yanlıştır. Eşini örtüsüyle Başbakanı olduğu devletin resmi davetine dahi sokamayan bir ülke "örnektir" doğru. Ama kabul edin ki değil Müslüman'ı gayrı müslimi dahi güldüren bir örnektir. Bu olsa olsa "örnek alınacak" bir örnek değil "ibret alınacak" bir örnek olabilir.

Netice belli: 80'li yılların "Amerikancı İslam"ının başına ne geldiyse, 2000'li yılların "Amerikan İslamı"nın başına da aynısı gelecektir.

İlle de rol arıyorsak, kendi senaryomuzu yazalım. Ama önce "biz" kimiz, ona bir karar verelim.


''gerçekçi ol,imkansızı iste..''

müteallim

Ilimli islam.Ile alakali yazilarimiz.Bu adrese bakabilirsiniz.

www.sadakat.net/forum/viewtopic.php?t=2967
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Anti_Ebrehe

#2
... akımları bizide rahatsız ediyor burada..
beynimize  3 din var diye baskı yaptılar.. küçükken
şimdi büyüdük.. bu akımcılar... BAŞLADI.
Ordan baxanda neyimi gorursen?
icimi? xarakterimi? fikirlerimi? hisslerimi  nifretimi? deyerimi? ozunu? sheklimi? rengimi? xeyalimi? ashkimi?
gormediyin hecbirsheyin arxasinca dushme

ihvan

islamın ılımlısına alışamadım.islamın diyaloğuna alışamadım.islamın medeniyeytler itifakına alışamadım.

gülçiçek

Alıntı yapılan: ihvan - 27 Ekim 2009, 15:18:27
islamın ılımlısına alışamadım.islamın diyaloğuna alışamadım.islamın medeniyeytler itifakına alışamadım.
evet biz alışamadık ama galiba yeni nesil çabuk alışıyor,alıştırılıyor h33))
mum  olmak kolay değildir, ışık saçmak için evvela yanmak gerek.

osmanlı

Ortaçağ da ki hristiyan aydınlanmasını uygulayacaklar akıllarınca. Ama yazının sonunda ki gibi ellerinde patlayacak inşl. Talibanın ellerinde patladığı gibi.
Devrimci akıla sahip olanlar, luciferin yeni dünya düzenini yemezler...

yolcu 27

İslam yerine göre zaten ılımlıdır barış dinir uzlaşma dinidir sevgi dinidir. Bunlar daha ne arıyorlar
Haksızlık önünde eğilmeyiniz çünkü hakınızla beraber şerefinizide kaybedersiniz Hz ali ra

ibayhan

Bunlar başka bir ılımlılıkla bakıyorlar olayı kardeşim niyetleri farklı ki bukadar yeter.. -))?
AllahA EMANET OLUN

mazhar

      İnsanlık âleminde Allah’ı ve ahreti inkâr niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zir-ü zeber/darma dağın eden Deccal komitesi olacağını peygamberimiz (sav) 1400 sene önce bizlere haber vermiştir. Bu nedenle sahabeler dâhil bütün Müslümanlar fitne ve fesadın çoğaldığı ve mukaddes değerlere hücum edildiği zaman “bu haber verilen deccal’ın fitnesi” diye Allah’a sığınmış ve dine daha çok sarılmışlardır.

            Peygamberimizin (sav) ümmetini deccalın fitnesinden ve tehlikesinden son derece uyaran peygamberimize sahabeler merakla “Deccalın ne zaman çıkacağını” sorarlar. Peygamberimiz (sav) “O siz ondan son derece gafil olduğunuz zaman çıkar” buyurarak cevap vermiştir. Gerçekten de birçok ulema onun deccal olduğunu kabul etmez ve hatta hadisin işareti ile “Deccalın en büyük yardımcıları münafıklar, Yahudiler ve bidalara taraftar ulema-i su olacağı ifade edilmiştir. Deccal onların gafletinden istifade ederek ehl-i imanı dalalet vadilerine atar. Bu ifadelerden anlaşılacağı gibi deccalın fitnesi çok büyük olacak ve tüm dünyaya yayılacaktır.

            Rivayetlerde ahir zamanın en büyük fitnelerinin zamanında “âlem-i insaniyeti” istibdad ve zulmü ile perişan eden büyük deccal ile İslam dünyasını esarete ve fitneye maruz bırakan islam deccalı ayrı olacağı ifade edilir. Hatta İslam deccalına “Süfyan” adı verilir ve hadiste “Mesih deccalın ve süfyanın şerrinden sabah akşam ve her namazda tahiyyattan önce selam vermeden Allah’a sığınmamız istenir.” Büyük deccal “İnkâr-ı Ulûhiyet” fikri ile çıkıp tabiatı en büyük güç ve kudret sahibi kabul ederek maddeci felsefesi ile tüm dinlere karşı çıkarken İslam deccalının münafıkane hareket edeceği, Müslüman gözüküp din adına dine en büyük zararı vererek “şeriat-ı Muhammediyeyi” tahrip edeceği ifade edilir. Modernizm ve reform adına dine hizmet edip çağa uyduruyoruz bahanesi ile islam ulemasının da süfyana yardımcı olacağı rivayetlerden anlaşılmakta ve bu nevi ulema Hz. Ali (ra) gibi islam muhakkikleri tarafından “Ulema-i Sû” yani dine zarar veren ve bidaları icat eden kötü âlimler olarak haber verilmektedir.



             Yine bu rivayetler mucizâne haber verir ki, "Deccal zamanında vasıta-i muhabere ve seyahat o derece terakki edecek ki (ilerleyecek ki), bir hadise bir günde umum (bütün) dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garp (doğu-batı) işitir ve umum ceridelerinde (bütün gazetelerde) okunacak. Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek ve yedi kıt'asını ve yetmiş hükûmetini görecek ve gezecek" diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer, tayyareden mucizâne haber verir. Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit (diktatör) bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir. (Şuâlar, s. 496)

             İslam deccalı olan Süfyan ise İslamın payitahtında yani hilafet merkezinde ortaya çıkar. Hadisin rivayetinde “Süfyan büyük bir âlim olacak ve ilmi ile dalalete düşecek ve çok âlimler ona tabi olacaklardır” buyrulur. Onun ilmi elbette din ilmi olmayacaktır. Din ilmi olmuş olsaydı o zaman dalalete gitmez hidayete vesile olurdu. Bediüzzaman onun bilgisinin din bilgisi değil “Siyasi Bilgi” ve her türlü kurnazlık ve fitneyi ortaya çıkarma ve inanları aldatma bilgisi olduğunu şöyle ifade eder.

                     Bediüzzaman bu hadisi açıklarken şöyle buyurur: “Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanatı olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir. (Şualar, s. 461) Şimdi İslamın başkenti olan İstanbul’da ortaya çıkan ve zaman içinde dinden yoksun bir eğitim sistemi ve harf ınkılabı ile yeni bir devlet ve yeni bir nesil ortaya çıkaran kimdir? Tarihte böyle biri var mıdır? O zaman peygamberimizin (sav) haber verdiği dehşetli şahıs gelmiş ve rejimini sistemini kurmuştur. İcraatına devam etmektedir.

                     Türkiye’de ne olmuştur? “Şeriat-ı Muhammediye'nin (a.s.m.) ebedi bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleriyle kaldırmaya çalışarak hayat-ı beşeriyenin maddi ve manevi rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesat-ı müteaffine bataklığında birbirine saldırmak için cebri bir serbestiyet ve ayn-ı istibdat bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar” (Şualar, s. 592) denilmektedir. Bu durum yaşanmış mıdır, yoksa gelecekte yaşanacak mıdır?


Deccal/Süfyan ve Rejimi       
Cuma, 20 Ağustos 2010 
M. Ali KAYA
Kaynak;Fikir bahcesi.org