Hani; nerede, Başbakan’ın tavsiye ettiği ‘laik’ ülke?

Başlatan Mücteba, 18 Eylül 2011, 01:54:42

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Somali ile ilgili değerlendirmelerine eyvAllah...

Açlıktan kıvranan insanlara duyarsız Avrupa ve ABD’yi ima ederek yaptığı eleştirilere eyvAllah...

“Afrika’ya, tarih boyunca birilerinin yaptığı gibi, sömürge haline getirilecek toprak parçası olarak bakmıyoruz. Böyle görmüyoruz. Biz Somali’ye ve Afrika’ya kardeşlik hukukumuz nazarıyla bakıyoruz” sözlerine eyvAllah...

İsrail ile ilgili değerlendirmelerine eyvAllah..

Bu kapsamda, “BM’nin İsrail ile ilgili almış olduğu kararlar karşısında İsrail her zaman bir şımarık oğlan rolü oynamıştır. Ve bu şımarık oğlanlığının devamlı sürebileceğini zannetmiştir” tespitlerine eyvAllah..

Ama yanlışa da gerekli hatırlatmayı yapmamız lazım.
Nedir o yanlış?
Başbakan’ın, yönetim değişikliği eşiğindeki Arap ülkelerine yaptığı laiklik tavsiyesi..

Ne diyor Sayın Başbakan, birlikte okuyalım:
“Türkiye’de anayasa, laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır. Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın. Umarım ki Mısır’da yeni rejim laik olacaktır. Umuyorum ki benim bu açıklamalarımdan sonra Mısır halkının laikliğe bakışı değişecektir.”

Açıklamayı okuyunca, “Sayın Başbakan, laiklik tavsiyesinde bulunurken, acaba kimi örnek gösteriyor?” diye düşündüm..
Kısmen Türkiye’yi örnek gösteriyor gibi ama..
Hiç mümkün değil.


Daha düne kadar, laiklik uygulamaları adı altında dayatılanlara isyan eden bizzat kendisi idi..
O dayatılanların daha birçoğu da, hayatımıza hâlâ egemen..
Örneğin, devlet dairesinde başörtü takmak mümkün mü?
Mümkün değilse, hani nerde, ‘laik devlette dindar olma’ özgürlüğü?
Bırakın devlet dairesini, okulda öğrenci iken bile başörtü takmak büyük bir sorun..
Rektörün, dekanın, lise müdürünün keyfine kalmış...
Böyle bir ülkedeki laikliğin, neyini tavsiye ediyor Sayın Başbakan?
“Türkiye’deki uygulamaların yanlışlığını herkesten iyi ben biliyorum. Olması gerekenleri tavsiye ettim” diyebilir sayın Başbakan..

Orda da yanlış, Sayın Başbakan..
Olması gerekenin gerçekleştiği bir somut örnek verebiliyor muyuz, Arap kardeşlerimize?
Türkiye’de sorunlar var.. Bunu anladık.
Peki sorun olmayan bir laik ülke gösterir misiniz?
Fransa mı? O çakal Sarkozy’nin ülkesinde mi, dindar olma özgürlüğü var?
Ortaokullarında başörtü yasağı başlatanların ülkesinde, nasıl dindar olunabilir ki?
Geçelim Almanya’ya..
“Yahudi” denilince tir tir titreyen, ama Müslümanlara karşı gaddar mı gaddar Almanya’nın, Müslüman Türklere neler yaptığını, Başbakan’ın ağzından uzun uzun aktarırız ama, hiç gerek yok..
Diğerleri de hakeza benzer..
Aslında ülke bazında da değil sorun..
Alın, hemen hepsi laik devletlerin seçtiği hakimlerden oluşan AİHM’in kararlarına bakın. O AİHM, Türkiye’deki üniversitelerde uygulanan başörtü yasağına, “Olabilir” yorumu ile yeşil ışık yakmadı mı? ..
Başörtü yasağına geçit verenlerin ülkelerinde, “dindar olabilme özgürlüğü”nün varlığı, nasıl iddia edilebilir ki?
“Başörtü yasağını kaldırmak istedi” diye, bir partinin kapatılmasına “olur” veren, Avrupa’nın en üst mahkemesi niteliğindeki AİHM’in o kararlarına rağmen, hangi laik ülkede, “dindar olma hakkı”nın varlığı söylenebilir ki?
ABD’nin; Irak’ta, Afganistan’da Müslümanlara yaptığı katliamları hatırlatmaya hiç gerek yok...

Öyle ise?
Öyle ise, Sayın Başbakan, hangi laik ülkede “dindar olabilme hakkı”nı görmüş ki, başkalarına da laikliği tavsiye ediyor?

Başbakan’ın, “Afrika’ya, tarih boyunca birilerinin yaptığı gibi, sömürge haline getirilecek toprak parçası olarak bakanlar” diye tanımladığı o akbabalar, aslında laikliği önceleyen devletlerin kendisi değil mi?

Başbakan’ın, “Şımarık oğlan” diye tanımladığı İsrail’i, bu had bilmezliğe getirenler, “laik devletler” değil mi?
Hani laik devletler, her dine eşit mesafede idiler?
Niye Yahudiyi şımartıyorlar da, Müslümanları eziyorlar? Müslümanları katlediyorlar; katledemiyorlarsa sömürülecek, kanı emilecek canlılar olarak görüyorlar!.
Varsa örnek bir laik ülke, göstersin Sayın Başbakan..
Gösteremiyorsa, laikliği kimsenin başına bela etmesin!

Aslında bir de şöyle düşünmeli, “Yoksa sorun, beşeri sistemlerin hepsinde mi?”
Ya da “Dindar olmayı önemsemeyen sistemlerin hepsinde” mi?




Ali İhsan Karahasanoğlu - 16 Eylül 2011

mazhar

Akit gazetesi yazarının böyle bir yazı yazabilceğini(başbakana karşı) düşünemezdim.içimizden geçenleri hakkıyla yazmış eline sağlık Ali İhsan bey.Eş başkanlık,Diyalog,Ilımlı İslam,BOB.gibi bir takım isimlerle aslında amaçlanan batı tarzı bir yaşan biçimini müslümanlara empoze etmek,aşılamak,Bunu da Türkiye'de ki sistemin üzerinden Arap ülkelerine  İhrac etmek ve yaymak için sahte kahramanlar yoluyla Laikliği Örnek gösterek yapmaya çalışıyorlar...

mazhar

Müslümanlara laiklik ihraç etmek!

18 EYLÜL 2011
PAZ 01:35


İhracat patlamamızla öğünüyoruz ya; son ihracatımız Müslüman ülkelere lâiklik!


 Müslüman mahallesinde salyangoz (lâiklik) satmak!!! Kime?

Mısır-"TUNUS"-Libya ve diğer Arap veya Müslüman Ortadoğu ülkelerine!..

"TUNUS" vurgusunu özellikle yaptım; çünkü bu ülke onlarca yıldan beri "Türkiye tipi lâikliği" bizden daha iyi uyguluyor ve bitişik komşuları Mısır ve Libya'ya örnek olunması gerekiyorsa örnek oluyordu!.. Türkiye Başbakanı'nın tam da "Arap Baharı!" mevsiminde bu ülkelere ihrac edebileceği biricik ürünü demek buydu: LÂİKLİK!!!

- "Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı!"

- Demek ki Yahudiler "cesaret ödülünü" boşuna vermediler!..

- BOP eşbaşkanlık görevi de demek ki böyle bir şey yapmayı gerektiriyor!..

- Anlayanlar ne demek istediğimi iyi anladı; anlamayanlar anlayanlara sorabilir...

Sadece biz değil; Star, Zaman, Y. Şafak yazarları bile "lâikliğe" ne diyor, bakalım...

Fehmi Koru: "Bir sözcükte (lâiklik) çok şey vardır (başlık)... Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir Mısır TV kanalına verdiği mülâkatta bolca kullandığı 'lâiklik' sözcüğü acaba Arapça'ya nasıl tercüme edildi? Eğer Araplar arasında yaygın kullanımda olan 'ılmaniyye' sözcüğüyle karşılanmışsa, dediklerinin dinleyiciler tarafından kast ettiği biçimde anlaşıldığından kuşku duyabiliriz. Arapçada 'lâiklik' karşılığı kullanılan 'ılmaniyye' sözcüğü, hiçbir başka anlama çekilemeyecek biçimde, 'dinsizlik' anlamına gelir..." (Star, 16.9.2011) "Türkiye'ye lâiklik henüz uğramadı ki... (başlık) Dün burada sorduğum "Başbakan Erdoğan Mısır'da 'lâiklik' sözcüğünü bolca kullandı; kendisini çeviriden dinleyenler kastını doğru anladılar mı acaba?" sorusunun cevabını aynı gün aldım. Eyvah, çevirmenler 'lâiklik' karşılığı olarak 'ılmaniyye' sözcüğünü kullanmışlar..." (Star, 17.9.2011)

Ali Bulaç: "Ortadoğu'ya Türk lâikliği (başlık). Başbakan'ın Ortadoğu gezisi sürerken Malatya'da NATO'nun füze kalkanı sistemi yerleştirildi. Ortadoğu seferinin gölgede bıraktığı en hayati olay buydu. / Bu geziyi "Türkiye'nin başlayan çağı" olarak takdim edenler üç önemli noktayı atladılar: (...) Üçüncüsü ve elbette en dramatik olanı Başbakan'ın Ortadoğu'ya "Lâiklikten korkmayın, anayasalarınızı lâiklik zemininde hazırlayın" şeklinde tavsiyede bulunması ile bunun Müslüman Kardeşler tarafından olabilecek en sert bir biçimde tepkiyle karşılanması... / 1) Belirtmek gerekir ki, Ortadoğu Arap toplumlarının 'lâiklik' diye bir sorunları yoktur... / Türk lâikliğini onlara önermek demek, sivil ve medeni hayatı devletin denetimine bağlamak, dini bütünüyle toplumsal hayatın dışına itmek, Ortadoğu'yu Türkiye'nin 20. yüzyılın ilk yarısındaki durumuna "geri götürmek" demektir ki, bu model, Ortadoğu ülkelerine tam bir felaket getirir. 2) Türkiye, İran Şiiliği, Suud Vehhabiliği'ne karşı Batı'nın müttefiki bir ülke olarak lâiklik modeliyle empoze etmeye kalkışacak olursa hata eder, kısa zamanda bugünkü sempatisi antipatiye dönüşür..." (Zaman, 17.9.2011)

Hakan Albayrak: "Bir de, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan, "Bunlar BOP çerçevesinde hareket ediyor" diyenlerin ekmeğine yağ sürerek Arap sokağında Türkiye'nin niyeti hakkında soru işaretleri doğurmaktan kaçınmamız lazım. Başbakan'ın Mısır televizyonunda başlattığı lâiklik tartışması maalesef böyle bir şey..." (Y.Şafak, 17.9.2011).
Reşat Nuri Erol Milli gazete

mazhar


Laik söylem için farklı bir kurgu

Başbakan Erdoğan'ın laiklikle ilgili sözleri, izin günlerime denk geldi, değerlendiremedim.



Ben o sözler için farklı bir kurgu yaptım. Bugün sizlerle onu paylaşmak istiyorum.

Dostlar...

Bir plan var:

Dünyadaki güç odakları, bu coğrafyanın 100 yıllık "anormal" yapıdan kurtulmaya doğru yöneldiğini, daha doğrusu o anormal yapıyı sürdürmenin imkânsız hale geldiğini ve bir "normalleşme" sürecinin yaşanacağını gördü.

Anormal yapı içinde sistemin anormalliği de vardı ve normalleşmek demek, sistemin de normalleşmesi demekti.

Sistemin normalleşmesi ise her toplumun kendi özgün karakterinden kaynaklanan bir sistem oluşturması anlamına geliyordu.

Bu coğrafyanın özgün-asli karakterinde İslam var ve anormal yapı, açık veya örtülü sömürge düzeni içinde, İslam'ın azaltıldığı bir yapı idi. Bu yapının Batı dilindeki adı laiklikti. Laiklik, şu veya bu ölçüde, İslam'ın toplum hayatı için belirleyici değer olmaktan çıkarılması anlamına gelmekteydi.

Türkiye, Osmanlı sona ererken, bu coğrafyanın en merkezi devleti olarak, bu anormalleşme sürecinde en anormal sistem yapısına göre dizayn edildi.

Tek parti dönemi ve ondan sonra gelen çok partili ama özünde tek parti kutsallarının aktığı dönem, toplum-İslam ilişkisinin hep gözaltında tutulduğu dönem oldu.

Biz, millet olarak 90 yıldır, sistemimizi restore etmekle meşgulüz.

Ak Parti'nin sistem içinde karşı karşıya kaldığı şartlar biliniyor. Çok partili hayat içinde daha önce yaşananlar da aslında milletin sistem restorasyonu talebine karşı iç ve dış güç odaklarının nasıl insafsızca uygulamalar yapacağının göstergesi oldu. Bu insafsız uygulamalar içinde bir başbakanın, iki bakanın idamı, siyasi iktidarların düşürülmesi, partilerin kapatılması var. Ak Parti bile kapatılmanın eşiğinden döndü.

Türkiye olarak biz, 9 yıldan bu yana, "militan laik" yapılanışta bir esneme yapabilir miyiz diye mücadele veriyoruz. 9 yıldan bu yana yapılanlar, içeride "muhafazakârlaşma" olarak suçlanıyor, dışarıda "eksen kayması" ithamlarına hedef oluyoruz.

Şimdi gelelim size:

Aslında sizlerin yaşadığı da normalleşme mücadelesi ve bu da Türkiye'nin normalleşmesinden kopuk değil.

Normalleşmenin kaçınılmazlığına inanan küresel güç odakları, hiç olmazsa süreci, yine kendileri belirlemek ve varılacak hedefin içini doldurmak istiyorlar.

Demokrasi, milletin kendine layık sistemi ve yöneticileri belirlemesi demek değil mi?

Kaygı şu:

Ortadoğu'da işi insanlara, yani ana karakterleri Müslümanlık olan millete bırakırsanız, İslam'ı ana değer olarak görür, yöneticileri de, İslamlıklarını ölçü alarak seçerler.

Cezayir'de 90'larda yapılanı gördünüz. Sırf İslami bir çizgi iktidar olmasın diye, onca kutsadıkları demokrasiyi bile biçtiler.

Şimdi belli ki bizi bize bırakmak istemiyorlar.

Ruhlarını okuyoruz.

Bakınız, Türkiye bile henüz sistemini bütünüyle restore edebilmiş değil.

Biz, kız çocuklarımızın başlarını örterek eğitim alabilme hakkını, aradan 9 yıl geçtikten sonra ve hâlâ ancak fiili planda gerçekleştirebilmiş durumdayız.

Biz ne yapıyoruz? Henüz laikliği temelden sorgulayamıyoruz. O, çağımızın tabusu. Çabamız, o tabunun daha tahammül edilebilir bir yapıya kavuşması.

Şimdi Mısır'da ne olacak, Tunus'ta, Libya'da, Cezayir'de ne olacak? Buna bakıyorlar.

Türkiye'den, bu ülkelerde laik bir sistem önderliği istiyorlar.


Size söyleyeceğimiz ancak şu olabilir:

Böyle bir laik yapılanışa mecbur kalacaksanız, hiç olmazsa, bizim geldiğimiz en son noktayı bile aşmayı hedefleyin yani laikliğin en ehlileştirilmiş, en çok inançlara saygılı çerçevesine razı olun.

Bakın bizde hâlâ başörtülü bir kamu görevlisi laiklikle çelişir bulunuyor. Böyle bir laikliğin inançlara saygılı laiklik olduğu söylenebilir mi?

Elhasıl, bir berzahtasınız. Keşke sisteminizi kurarken en özgür biçimde karar verebilseniz.

Bunu başaramıyorsanız, hiç olmazsa kırmızı çizgileriniz olsun. "İslam olmadan asla" gibi bir ses yükselsin.


Ahmet Taşgetiren:Bugün

mazhar

Türkiye'nin yardımı Somali'yi ikiye böldü




Kuraklıkla mücadele eden Somali'de Türkiye'nin yardımları laiklik tartışması başlattı


El Kaide bağlantılı El Şebab örgütü "Türkler bizi laik yapmak istiyor" diyerek saldırı tehdidinde bulundu. Ilımlılar ise "Bize din değil yol, doktor lazım" dedi.

SOMALİ İKİYE BÖLÜNDÜ

Türkiye, Somali'de geçen yaz son 60 yılın en büyük kuraklığına bağlı olarak yaşanan kıtlık nedeniyle ülkeye yaptığı milyonlarca dolarlık yardıma karşın yaranamadı. Ülkenin önde gelen İngilizce haber sitesi Somalia Report, Türkiye'den giden yardımların Somali'de tartışmalara neden olduğunu yazdı.

"LAİK YARDIMLAR"

Habere göre, geçtiğimiz haftalarda El-Kaide örgütüne katılan Somali merkezli İslamcı terör örgütü El Şebab, Türkiye'nin "din merkezli" yardımlarının ülkeyi laikleştirme amacı taşıdığını savunurken ülkenin laik kesmi ise Türkiye'nin yol, hastane gibi temel ihtiyaçlarını göz ardı ederek ülkeye sadece dini yardımlarda bulunmasını eleştiriyor.

CAMİLERDE TÜRKİYE VAAZI

"Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Somali'nin başkenti Mogadişu'ya 2011 yılı Ağustos ayında yaptığı ziyaretin ardından Türkiye, Somali'deki dahlini artırdı ve hatta neredeyse Mogadişu'nun yeniden yapılanmasını ulusal bir misyona çevirdi" diyen site, Türkiye'nin Mogadişu'nun her noktasında hissedilen varlığının El Şebab örgütünü memnun etmediğini yazdı.

"TÜRKLER LAİK AJAN"

Habere göre, El Şebab'ı destekleyen imamlar, Türklerin Batı'nın yararına çalışan laik ajanlar olduklarını anlatıyor, Türkiye'nin amacının Somali'yi kendisi gibi laik bir ülke haline getirmek olduğunu söylüyorlar. El Şebab en çok Türkiye'ye eğitim almaya giden burslu öğrencilere tepki gösteriyor. El Şebab liderlerinden Şeyh Abdikadir Mümin geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri'nin bursuyla Türkiye'ye gelen 400 Somalili genç hakkında "Türkler neo-kolonyal amaçlar besliyor" dedi. Örgüte bağlı imamlar ise sık sık "öğrencilerin Türkiye'de istihbarat eğitimi aldıklarını" tekrarlıyor. Türkiye'den burs alanların askeri eğitime başladıkları iddia ediyor. Türkiye'ye giden kız öğrencilere çarşaf giymelerinin "yasaklandığı" söylentileri de örgütün tepkisinin artmasına neden oluyor. Somalia Report sitesi El Şebab'ın açıklamalarının "Türkiye'den gelen yardımları yasaklama ya da Türk yardım birliklerine direkt bir saldırı için ön hazırlık" olabileceği yorumunu yaptı.

"İMAM AMELİYAT YAPAMAZ"

Ancak El Şebab'ın çıkışı aksi yönde tepkileri de beraberinde getirdi. Somalia Report sitesi Türklerin en çok dini alanda yardım yaptığını hatırlatarak "Somali'nin dini yardıma ihtiyacı yok. Türkler yetiştirecekleri imamların Somali camilerinde ılımlaştırıcı etkisi olacağını düşünüyor olabilir fakat bu sonuç vermez. Her ne kadar böyle imamlar bizi ruhani olarak yükseltse de şu gerçekle yüzleşmeli ki imamlar yol inşa etmiyor ya da ameliyat yapmıyorlar" dedi.

"TEŞEKKÜRLER AMA YETMEZ"

Haber sitesi, Somali'de 60 bin kişiye bir doktor düştüğünü, eğitim sektöründe dünyanın en kötüleri arasında yer aldıkalrını hatırlatarak "Somali'de neredeyse her çocuk medreselere gidiyor ve 12-15 yaşlarında tüm Kuran'ı ezberliyorlar. Biz de okur yazarlık oranımızın neden çok düşük olduğunu merak ediyoruz. Türkiye'ye Somali'ye yardımları nedeniyle minnettarız. Tehditlere ve bombalamalara rağmen bizimle kaldınız. Fakat bize gerçekten ihtiyacımız olan konularda yardımcı olabilir misiniz? Bizim mühendislere, doktorlara ihtiyacımız var" yorumunu yaptı. Ülkede daha önce de Türkiye'nin tarihi geçmiş yiyecek ve ilaçlar gönderdiği yönünde iddialar çıkmış ve büyük tepki toplamıştı.

ELİTLERE DAHA ÇOK BURS

Somalia Report sitesi Türkiye'nin verdiği bursların Somalili öğrencilerin de tepkisini çektiğini aktardı. Öğrenciler, Türkiye'nin yeteneklere göre burs verdiği iddialarına rağmen, bursların aslında Somali'deki üst düzey kabilelerine mensup çocukların kayırıldığını savunuyorlar.

"YALNIZCA TÜRKLER YARDIM EDİYOR"

Yaz aylarında ülkeye tüm dünyadan yardım yağarken yabancı basın son haftalarda ülkeye yardıma devam tek ülke Türkiye'nin kaldığını, dünyanın Somali'yi unuttuğunu yazıyor. Geçtiğimiz haftalarda İngiliz gazetesi The Guardian, "Sadece Türkiye, Somali halkına dayanışma gösteriyor" başlıklı bir yazı yayımlayarak ABD ve AB'yi Somali'ye yardımlarını halkın temel ihtiyaçlarını dikkate almadan yapmakla eleştirdi. İngiliz haber ajansı Reuters da "Birçok ülkenin yardım görevlileri Somali'nin başkenti Mogadişu'da gezinmeye korkarken Türk insani yardım görevlileri sokaklarda araba sürüyorlar, denizde yüzüyorlar ve yerel camilerde dua ediyorlar. Türkiye Batılı olmayan ve bölge ülkelerine yüksek miktarda bağış yapan devletlerin yeni bir üyesi" yorumunda bulunmuştu.
Haber vaktim.com

osmanlı

Malum tv de dünyayı çok gezen adam geçenlerde ilimize geldi. Konferans verdi. Anlattığı şey şurada okul var burada okul var. Gittiğimiz her yere daha evvel batılı emperyalistler gitmiş ve kendi kültürlerini empoze etmişler. Artık bizde Türkçe ve Türkiyeyi tanıtıp kendi kültürümüzü öğretiyoruz dedi. Hizmet dedikleri bu. Yani Türk Emperyalizmi. Bir Türk olarak hoşuma gitmedi değil ama neticede Emperyalizm. Adamlar bir noktada haklılar. Dini duygular da katılarak Emperyalizm yapılması hiç hoş değil malesef. Zaten çok gezen seyyaha hususi sohbette aynı şeyleri söylediğim vakit sukutu hayale uğrayıp cevap bile veremedi.
Devrimci akıla sahip olanlar, luciferin yeni dünya düzenini yemezler...