Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Kürt Uleması ve Şeyhleri

Başlatan Gül_Sultan, 17 Şubat 2010, 01:38:03

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Gül_Sultan

Kürt Uleması ve Şeyhleri

Diyanet İşleri Başkanı Diyarbakır'da Kürt kanaat önderleri ile toplantı yapmış... Bu haberi veren gazete korkusundan yazamamış, kanaat önderi dediği kimseler o bölgenin icazetli ulema, fukaha ve meşâyihidir. Kendilerine selam ve hürmetlerimi arz eder, dualarını beklerim.

Kürt açılımı dedikleri hürleştirme ve insan hakları hareketinde, din ve tarikat mensuplarına başvurulmaması büyük bir yanlışlık idi. Sanırım iktidar bu yanlışlığı telafi etmek istiyor.

Bundan bir sene kadar önce, doğu ve güneydoğu bölgelerinde İslâm medreselerinin ve tasavvuf tarikatlarının açılmasına izin verilmesini istemiştim.

İster Kürt deyin, ister doğu ve güneydoğu halkı deyin, onların temsilcisi PKK'lılar, sekülerleşmiş Kürt aydınları (aydınımsıları), teröristler değil, din alimleri ve şeyhlerdir.

Bu ülkenin halkını birbirine bağlayan en güçlü bağ dindir. Dine cephe alınırsa ne devlet kalır, ne bütünlük, ne beraberlik, ne huzur, ne barış.

Evet medreseler ve tarikatlar açılmalıdır. Nasıl?

Bugünkü kanunlarla bu mümkün olur mu?

Elbette mümkün olur.

Halen yürürlükte olan bir şapka kanunu var. Buna göre, başta bütün bürokratlar olmak üzere Türkiye erkekleri şapka giymeye mecburdur. Bugün bu kanun geçerli midir? Değildir, hukukî tâbirle "caduc" olmuştur. Yani kanun olarak duruyor, fakat uygulanmıyor, uygulanamıyor.

Bundan elli altmış sene kadar önce doğu ve güneydoğu bölgesinde çok sayıda özel İslâm medresesi vardı, bunlarda Ehl-i Sünnet İslâmlığına göre hoca yetişiyordu. Bu hocaların bir kısmı imtihan vererek Diyanet hizmetlisi oluyordu. Sonra bir kanun çıkarttılar, İmam-Hatipli olmayan imam, müezzin, müftü, vaiz olamaz dediler, bu medreseleri çökerttiler.

Çökerttiler de ne oldu? İşte manzara... Ülke parçalanmanın, çökmenin eşiğine geldi.

Müslüman Kürt halkı dinde reform, dinde yenilik, dinde değişiklik, Fazlurrahmancılık, light İslâm, ılımlı İslâm, Diyalog İslâmı, hadîslerin ayıklanması gibi safsataları kabul etmez.

Medreseler, ucu Resullerin Seyyidine ulaşan bir silsileye bağlıdır. Hanefî kolu İmam Ebu Hanife'ye, Şafiî kolu İmam İdris Şafiîye ulaşır. Onlardan Tebe-i Tâbiîne, Tâbiîne, sonra Ashab-ı Kirama...

Zincirin son halkası Resulullah Efendimizdir.

O, bilgisini Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla Rabbülalemînden almıştır.

İcazetsiz ulema ve icazetsiz şeyh olmaz.

Reformcu ve Fazlurrahman'ın Tarihsellik mezhebine bağlı yerli oryantalist İlahiyatçılar dinimize burunlarını sokmasınlar.

İslâm medreselerinin ve sûfî tarikatların kapalı ve yasak olması evrensel insan haklarına aykırıdır.

Sabataycılar istemiyor diye bu ülkenin Müslüman halklarının din ve inanç hürriyetleri ayaklar altına alınamaz.

Kesinlikle biliyorum ki, doğu ve güneydoğu bölgemizde reformculuk, mezhepsizlik, Selefîlik, BOP İslâmlığı, diyalogçuluk, ılımlı İslâm gibi bâtıl ve bid'at rüzgarları estirmek isteyenler vardır. Bunlara fırsat verilmemelidir.

Türkiye halkı için, İslâmî açıdan en çıkmaz yol aktivist cereyanlardır.

Aktivist İslâmcılar Pakistan'daki nice din hizmetini yüzlerine gözlerine bulaştırdılar, İslâmî uyanış hareketine büyük zarar verdiler.

Başta Mısır olmak üzere Arap alemindeki aktivistler de bir çuval inciri berbat etmiştir.

Pakistan'da, Mısır'da başarılı olamayan aktivist cereyanlar Türkiye'de nasıl muvaffak olacak?

Müslümanlar medreselerde, tarikatlarda İman, İslâm, Kur'ân, Sünnet hizmetleri yapsınlar; olgun hizmet erbabı yetiştirsinler, terörden, kırıp dökmekten uzak dursunlar, dini siyasetin üzerinde tutsunlar.

Sonra Allah kerim.

Mehmed Şevket EYGİ / Takvimden Yapraklar
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

mazhar

APO DA KİM OLUYOR Kİ!
Biz, PKK elebaşı Apo'nun, koyu bir "Marksist" olduğunu biliyoruz... Onun, nasıl bir "İslâm düşmanı" olduğunu ve "örgütün imamları"(!) tarafından, hâşâ "Peygamber"(!) ilan edildiğini de biliyoruz.
Ancak, 28-29 Ocak 2012 tarihlerinde BDP il binasında düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi'nin, yani DTK'nın yayınladığı "sonuç bildirisi"nde denilmiş ki;
"Kürt halkı için, Şeyh Said neyse, Abdullah Öcalan da odur!"
Malûm; 6 Şubat 2012 tarihli Akit'te, bu bildiriye "Kürt halkı"nın gösterdiği tepkiye yer vermiş ve haberin başlığında da; "Apo, Şeyh Said'in tırnağı olamaz!" demiştik.
Gerçekten de;
Şeyh Said ile Apo'yu kıyaslamak bile, bir İslâm büyüğü olan Şeyh Said'e "hakaret"tir!..
Şeyh Said nerede, Apo nerede?..
Akit'e konuşan Şeyh Said'in torunu Mahmut Fevzi Fırat da, şöyle demişti:
"Şeyh Said Efendi, tebliğ ve irşat çalışmalarıyla toplumun yeniden uyanışına ve İslam'ın toplum üzerinde inkişafına uğraşmıştır. Putlaştırmak istenen Öcalan'ın dünya görüşü ve yaşamı ise tam tersidir. Bu, Kürtleri İslam'dan uzaklaştırma projesidir."
İHTİLÂFI BİZ Mİ ÇIKARIYORUZ?
Biz, bu haberi verdikten sonra, "PKK yanlıları" tarafından sözlü saldırılara maruz kaldık...
Bizim, "Kürt halkı ile PKK'nın arasını bozmaya çalıştığımızı" ve "nifak" çıkardığımızı yazanlar, söyleyenler oldu...
Bunlardan biri de, Av. Sıdkı Zilan'dı...
6 Şubat günü Ülke TV'nin haber programına telefonla bağlanıp, "DTK'nın tesbitlerinin doğru olduğunu" iddia etmiş!..
Ve hatta;
"Akit gazetesinin ve onun gibi yayın yapan bazı İslamcı basının, Kürdistan halkının haklı taleplerini gözardı ederek, Kürtler arasında ihtilaf çıkarmak peşinde olduğunu, ancak; Kürdistan halkının bu ve benzeri propagandalara karnının tok olduğunu, ille de mukayese yapılacaksa; Şeyh Said ile Mustafa Kemal arasında yapılması gerektiğini, çünkü ihtilafın bu iki eğilim arasında olduğunu ve Şeyh Said'in Kürdistan halkının önderi olmasının yanı sıra, Türkiye'deki tarikat ehlinin ve bilumum Müslümanların da saygı duyduğu bir şahsiyet olduğunu" söylemiş!..
Bunları söylemiş söylemesine de, "gerçek" onun söyledikleri gibi mi?.. Ne yani; arada zaten "ihtilâf" yok da, biz mi çıkarıyoruz?..
Ben, işte tam burada, "bir bilen" olarak, sizlere Ahmetşah Fırat'ın görüşlerini aktarmak istiyorum.
Bakın, Ahmetşah Fırat, DTK bildirgesini ve "Şeyh Said-Öcalan Analizi"ni nasıl yapıyor:
ZAZA'LARI İNKÂR EDİYORLAR!
"Şeyh Said ayaklanmasının 87. yıldönümü (13 Şubat) öncesinde, Şeyh Said ve kıyamı, bir kez daha Kürt ulusalcıları tarafından istismar konusu yapıldı.
Diyarbakır'da, 28-29 Ocak 2012 tarihlerinde BDP il binasında düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) 6. Olağan Genel Kurulu'nun sonuç bildirgesini, DTK Eşbaşkanı ve Van Milletvekili Aysel Tuğluk okumuş.
PKK/KCK'ya ait Fırat Haber Ajansı'na göre, bildirgede; 'Hükümetin ve demokratik kamuoyunun bilmesini isteriz ki, Kürt halkı siyasetçileriyle, kurumlarıyla hiçbir değerine karşı asla sırtını dönmeyecektir. Şeyh Said, Seyid Rıza, Mele Mustafa, Kadı Muhammed neyse Öcalan da halkımız için odur' ifadeleri yer almış.
Medya organlarında, Şeyh Said ve Abdullah Öcalan'la ilgili yüzeysel birkaç yorum yapılmakla birlikte, Öcalan ve diğer şahısların farklılığı hiç irdelenmedi.
Bu nedenle ben, öncelikle, DTK tarafından bu beş ismin yan yana getirilip aynileştirilmesi ve sahiplenilmesindeki çelişkilere dikkat çekmek istiyorum.
Temel çelişki, adı geçen beş kişinin kamuoyuna 'Kürt' olarak lanse edilmesinde yatıyor. Oysa Şeyh Said de, Seyid Rıza da Zaza kökenlidir... PKK/KCK ve diğer Kürt ulusalcılarının, öteden beri politik amaçları gereği, bölgedeki 'Zaza'ların Kürt, Zaza dilinin de Kürtçenin lehçesi olduğu iddiasını yayarak; Zaza varlığına ve kimliğine yönelik inkârcı ve asimileci tavırlarını sürdürdükleri, DTK'nın son bildirgesinden de anlaşılmış bulunuyor.
DTK bildirgesinde isimleri anılan şahısların her birinin, farklı bir anlayışın temsilcisi olduğu açık...
Bununla birlikte, Abdullah Öcalan'ın dışındaki dört isim, her biri kendi bölgesinde toplum fertlerinin çoğunluğunca birer 'dinî lider' olarak kabul edilmekte ve saygıyla anılmaktadır. Anılan dört şahsın isimlerinin başında; şeyh, seyid, mele, kadı gibi birer 'dinî unvan'ın mevcut olması da bu tesbiti doğrular niteliktedir.
Bu çerçevede; Şeyh Said, Sünni Zazaların mürşidi, Elazığ/Palu'daki Nakşibendi Tekkesi postnişini ve din âlimi...
Seyid Rıza, Dersim'deki Alevi Zazaların lideri ve dini rehberi... Mele Mustafa [Molla Mustafa Barzani], Kuzey Irak/Bahdinan bölgesinde din âlimi ve aşiret reisi...
Kadı Muhammed, İran'ın Mehabad şehrinde İslâm fıkhı âlimi idi...
ONLAR DİNÎ LİDER, YA APO?
Peki, DTK, hangi kriterlere göre Abdullah Öcalan'ı bu dört dini liderle özdeşleştiriyor? Marksist-Leninist ideolojiyi savunduğu, ateist bir kişi olduğu, Kürt-Türkmen kökenden geldiği, PKK içinde farklı düşünen binlerce militanın infaz emrini verdiği, küresel ve bölgesel güçlere taşeronluk yaptığı bilinen Öcalan'ı, dört dini liderle aynı ortak paydada buluşturacak ne var ortada?
Bu beş ismin etnik aidiyetleri de farklı: Şeyh Said Sünni Zaza, Seyid Rıza Alevi Zaza, Mele Mustafa Sünni Kürt/Bahdini, Kadı Muhammed Sünni Kürt/Sorani, Abdullah Öcalan Ateist Kürt/Kurmanc-Türkmen melezi!..
Bir dönem, Abdullah Öcalan'ı hâşâ 'tanrı' ve haremindeki militan cariyeleri 'tanrıça' diye niteleyip, kendilerini onun âdeta kulu-kölesi konumuna düşüren robotlaşmış bazı unsurların, şimdi "önderlik"lerine lâyık bir makam bulma arayışına girdikleri anlaşılıyor. DTK bildirgesi de buna işaret ediyor!..
Öcalan'ı, bahse konu dört dini liderin konumuna getirmek ve bunu halka dayatmak isteyenler, öncelikle Öcalan ile anılan dini liderlerin hayatta olan çocuklarını ve torunlarını neden bir araya getiremediklerini izah etmelidirler.
Etnik köken, dil, inanç ve siyasi görüş uyuşmazlığı engelliyor değil mi?
ONLAR KÜRTÇÜ DEĞİLDİ!
Şeyh Said'in; Fırat, Septioğlu ve Bilgin soyadını taşıyan torunları PKK/KCK ve BDP'de yer almıyorlar...
Öcalan'ın öteden beri neredeyse her konuşmasında ve İmralı Cezaevi'nden de Şeyh Said'i sürekli olarak 'İngiliz ajanı' ve 'gerici' diye itham ettiği malûm...
HAK-PAR Genel Başkanlığı'nı da yapan Şeyh Said'in torunu Abdülmelik Fırat'ın, vefat ettiği güne kadar Öcalan'a ve PKK'ya karşı bir duruşunun olduğu biliniyor.
Seyid Rıza'yı, birçok konuşmasında eleştirip ona ağır hakaretler yönelten Öcalan'ın verdiği talimatla, PKK'ya destek vermeyen Seyid Rıza'nın torunu Ali Rıza Polat'ın örgüt militanlarınca öldürüldüğünü bilmeyen yok.
Mele Mustafa Barzani'ye 'gerici, işbirlikçi' diye hakaretler yağdıran Öcalan değil miydi?.. Barzani aşireti ve KDP'nin, öteden beri PKK ve Öcalan'a mesafeli duruşunun bir anlamı olsa gerek...
Kadı Muhammed'in Erbil'de yaşayan oğlu Ali Qazi'nin, PKK veya onun İran yapılanması PJAK'ta yer almaması da dikkat çekici.
Bir diğer önemli husus; Zaza olmalarından dolayı Şeyh Said ve Seyid Rıza'nın Kürtçülük ideolojisi ile hiçbir ilişkilerinin bulunmamasıdır... Alevi Zazalar arasında 'Evlad-ı Resul' olarak bilinen Seyid Rıza'nın, asılırken ifade ettiği 'Evladı Kerbelayıh' sözü anlamlıdır.
Şeyh Said de, asla Kürtçü ve Kürdistancı değildi... Kıyamı ise, mevcut belgelere ve mahkeme tutanaklarına göre, dini mahiyette, devrimlere karşı ve şeriat talepli bir Nakşibendi isyanıdır.
Kıyam sürecindeki yazışmalarında da, mahkemedeki savunmasında da hiçbir şekilde 'Kürtlük' vurgusu yapmayan Şeyh Said, idam sehpasına giderken de; 'Değersiz dallarda asılmaktan perva etmem, şüphesiz ki gayem Allah ve din içindir' demiştir.
Bütün bunlar, PKK/KCK ve uzantılarının bölge halkına 'lider' diye dayatmaya çalıştıkları Abdullah Öcalan'ın duruşu ve ideolojisinin, halkın ezici çoğunluğu tarafından tasvip edilmediği ve edilmeyeceğinin kanıtı gibidir.
Buna rağmen, 'Şeyh Said ne ise Öcalan da halkımız için odur' demek, her şeyden önce, halkın özgür iradesine müdahale etmektir!."
Ahmetşah Fırat, bu "tarihî gerçek"leri gözler önüne sererken, acaba Av. Sıdkı Zilan'ların veya Aysel Tuğluk'ların ya da DTK'lıların bir söz söylemeye hakları var mıdır?..
İşte, gerçekler ortada...
Öcalan, nasıl koyu bir "Marksist-Leninist" ise, Şeyh Said, "ölümüne Müslüman"dır!..
PKK, KCK, BDP veya DTK, bir an önce "din istismarı"ndan vazgeçmeli, eğer yüzü varsa, "Kürt halkı"nın karşısına "gerçek çehre"siyle çıkmalıdır.
Gördünüz işte;
Kürt halkı, bunları yutmuyor!..
Tabiî, biz de yutmuyoruz...
Hasan Karakaya