Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Cumhuriyet'le ilerledik mi sahiden ?

Başlatan Mücteba, 31 Ekim 2011, 01:15:49

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

İnsan hiç ummadığı bir anda, hiç ummadığı bir şeyi sorgulamaya başlayabiliyor. Bundan yıllar yıllar önce, Londra’da bir metni İngilizceden Türkçeye çevirmek için yırtınırken kendimi ‘Cumhuriyetin kazanımlarını’ sorgularken buluvermiştim.

İngilizce metin çok nüanslıydı, kelimelerle oynanarak yazılmıştı. Ben de aynı tadı vermek istiyordum Türkçe çeviride.
Ama bir türlü olmuyordu işte. Suçu elimdeki sözlüğe yükledim ve kütüphanenin yolunu tuttum, başka bir sözlük bulmak için... Raflarda İngilizce-Türkçe sözlük ararken bir anda Redhouse’un Osmanlıca-İngilizce sözlüğü ilişti gözüme. Tuğla gibi bir şeydi. Türkçe-İngilizce sözlüklerin en az iki katı... Açıp sözlüğü karıştırmaya başlayınca, Türkiye’de ‘dil devrimi’ adını verdiğimiz şeyi de sorgulamaya başlamıştım.
***
Osmanlıca, ‘alfabe’ ve ‘dil devrimlerinden’ sonra artık ölüme mahkûm edilmiş bir dildi. Ama o sözlüğü karıştırırken Osmanlıcanın İngilizceyle baş edebileceğini anladım. ‘Dil devrimi’ diyerek, sistematik olarak dilin fakirleştirilmesi çok hüzünlü bir kayıp olarak göründü gözüme. Sanki bir köşkten gecekonduya taşınmıştık ve bir de bununla övünüyorduk. Osmanlıca yabancı kelimelerle dolu olduğu için tırpanlandı, öyle mi? İyi de dünyanın en zengin dillerinden biri kabul edilen İngilizce, bu zenginliğini, kelimelerinin çoğunu dışarıdan almasına borçlu değil mi? Hâlâ da her sene binlerce kelime giriyor İngilizceye, ama kimsenin aklına, şu kelimeleri atalım demek gelmiyor.
***
Hukuk fakültesine başladığım yıllarda, arkadaşlarımla birlikte yaşadığım ortak bir öfkeyi dün gibi hatırlarım. Ders kitaplarını çalışırken, sadece hukuku değil adeta yeni bir dili de öğreniyorduk. Bolca Osmanlıca kelimenin kullanıldığı bu kitaplar, ağır bir yük gibi görünüyordu gözümüze. Halbuki sonradan anladık ki o Osmanlıca kavramlar olmadan hukuk üretilmesi mümkün değildi. O yüzden de Cumhuriyet elitleri hukuka fazlaca ilişmemeyi tercih etmişlerdi.

Osmanlıca kelimeleri çıkardıktan sonra hukuk üretilemiyorsa eğer, felsefe, sosyoloji, antropoloji ve diğer pek çok sosyal bilim dalında ne olmuştu peki?
Düşünsel kabızlığımızla dilde yaşadığımız ‘sadeleşme’ arasında bir ilişki var mıydı?
Ne yaparsak yapalım, Hegel’i, Kant’ı anlayamamızın nedeni bu muydu yoksa?
“Tinin Görüngübilimi” bu yüzden mi ruhlarımızı karartıyordu?
Kültürel hayatımızın bu denli fakir olmasını bu ‘dil devrimi’ne mi borçluyuz acaba?
***
Dünyada, şunun şurasında 80-90 sene önce yazdığı, konuştuğu dili anlayamaması nedeniyle övünen bizden başka bir ulus var mıdır?
Osmanlıcanın, büyük çoğunluğumuza Çince gibi gözükmesinde bir tuhaflık yok mu?
Alfabenin değiştirilmesi de sorunlu bir şekilde olmadı mı?
Neden Arap Alfabesi’ni tümüyle silip attık? Onu da bir taraftan öğretemez miydik?
Hiç olmazsa sosyal bilim alanlarında üniversite okuyanlara öğretilemez miydi bu alfabe?
Yoksa derdimiz dili sadeleştirmekten öte, geçmişi unutturmak, geçmişle tüm bağları koparıp atmak mıydı?
Bunun övünülecek bir tarafı var mı Allahaşkına?
İnsanların kitlesel imhasına soykırım diyoruz, bir kültür baştan sona imha edildiğinde ona ne ad vermeliyiz?
Bu bir özyıkım değil midir aynı zamanda?

***
Şimdi bütün bunlar nereden aklına geldi? derseniz...
Strasbourg’da kaldığım otelde kahvaltı yapıyorum. Televizyon bangır bangır bağırıyor. Hiç Fransızca bilmem ama hep tanıdık kelimeler geçiyor: Laicite, İslam, radical...


Günlerdir hep aynı terane, televizyon programları tartışmalarla dolu, aynı kelimeler ve örtülü kadın fotoğrafları duruyor fonda... Bu psikoloji bana çok tanıdık geliyor. Bizim Cumhuriyeti kuranlar buralardan çok esinlenmişlerdi. Belki de devletimiz toplumumuza hep bu nedenle biraz Fransız kaldı...

Bu Fransız kalma hali, halen daha da devam ediyor... Van’da soğuktan titreyen vatandaşlarımıza, kazak, ceket, battaniye yerine, tonlarca bayrak gönderiyoruz. Tir tir titrerken bayraklarını da sallayıp, 29 Ekim ‘Cumhuriyet Bayramı’nı kutlasınlar diye...


Orhan Kemal CENGİZ - 28 Ekim 2011 Cuma

cade

Cumhuriyeti Baskı ve Zulum aracı olarak kulşlandılar ve Müslümanları Atatürk,Laiklik gibi SOPALARLA Dövdüler ve yıllarca Müslüman Hanımları okullara sokmadılar Tesettür Düşmanlığıyla ve Müslümanlara TSK,YARGI gibi kurumlara SOKMADILAR ve  mevcutları da YAŞ kararları ve Darbelerle İHRAC ettiler..
AB ülkelerinin ekseriyetinde Cumhuriyet değil MONARŞİ var ama HUKUK DEVLETİ ..Cumhuriyetmiş, Saltanatmış, Kırallıkmış FASARYA önemli olan HUKUK... gerisi ALAVERE DALAVERE...
Gerici Arap Rejimleri Sosyalist BAAS yönetimleri hepsi Cumhuriyet  ..buyrun cenaze namazına...

tk1978

Alıntı yapılan: cade - 31 Ekim 2011, 21:17:36
önemli olan HUKUK...
Evet Hukuk cok önemli. Allahin Hukukunu tanimak, ona göre yasamak Müslüman icin FARZ´dir. Umarim Hukuk´dan bunu kast ettiniz.
Aksi takirde, Dünya HUKUKUN Müslümana bir faydasi olmadigi gibi, Insana´da bir faydasi yok.
Hukuk Devletinde neler oldugunu görmekteyiz. Avrupanin göbegin´de Hukusuzluklara sahidiz.
Avrupanin göbegin´de Hukukun iflaz edisine, üc bes kurus satilisina sahidiz. Birakalim´da bu Insanin yapmis oldugu hukuku´da
AllahIN Hukuklarina riayet edelim. Insan Allahin istedigi gibi KUL olsa, zaten DÜnya´da bir Problem kalmaz!
Lütfen su Arap, Iran, gibi devletlerle Islamiyeti kiyas etmeyelim. Konularda Cahilliyi´de birakalim. Müslüman anca Kuran ve Sünnet ile kiyas olur.
Iran, Afgan, Türkiye, Avrupa ile degil.
Burda(AVrupada) Moda oldu" Islam denildiginde adam Irani veya Talibani gösteriyor. Adama gelde anlat. Medya öyle oynuyor ki Insanlarla, artik okuma mokuma kalkmis. Millet(Kefereside ve Müslümani´da) Internet ve Televizyon alimi olmuslar.
MasaAllah her yerde cok. Besmele cek desen 10 hata bulursun, ama önemi yok. Klavyeyi eline kapan bilim,Ilim adami oluyor....
VesSelam

osmanlı

#3
tk1978 kardeş;

Haklısın asl olan hukuktan HAKK Tealadır. Çünki insanların uydurduğu hukuk sistemi de buna dayanır. Tıpkı hristiyan, yahudi şeiratının bozulup medeni hukuk olduğu gibi.
Lakin makale de bahsedilen Lisan ve Örf (Kültür) lerimizdir. Hakikaten köksüz ve soysuz hale geldi lisanımız. Dilim varmasa da insanlarımızında hali böyle. Giderek acayipleştik ve  300-400 kelime ile kendimizi ifede ediyoruz. Ama malesef hepimiz alleme kesiliyoruz her hususta.
Kadir Mısıroğlu'nun yazdığı "uyduruk 1000 kelimeyi boykot" adlı eseri okumanızı tavsiye ederim. Sadeleşme adı altında lisan inkilabı yapılırken ne haller ve komiklikler yaşanmış. Mesela Ticaret kelimesi Türkçeleştirilecek. (Bunu F.Rıfkı Atay anlatıyor.) M.Kemal riyasetinde cemiyet teşkil edilmiş ve istişare ediliyor. Ticeret yerine ne koyalım diye.. Bende önümde ki kağıda birşeyler karalıyorum ve mevzudan sıkılmışım diyor, F.Rıfkı. M.Kemal, F.Rıfkı ya sen birşey bulamadın mı? Önündeki kağıda ne yazdın diyince, cevaben arabi harfler ile Te-Cim harfleri yazdım dedim. Hemen M.Kemal işte bulduk Ticeret- Tecim olsun. Tüccarda Tecimer olsun bu kadar. Vel hasıl daha neler neler. Türkçeleşelim derken Osmanlıcamız katl edildi. Halada katl ediliyor. 1960-1970 yıllarda son darbe indirildi. Kominist Türkçeciler yaptı bunu.

Bu sebeble buradan hassasiyeti olan arkadaşlarımızı ikaz ediyorum. Daha Osmani bir lisan kullanmaya ehemmiyet
verelim.

Ek:
Ayrıca moderatör arkadaşıma da bir ikazım var,
Aktif okurda ki aktif yerine faal
izlemci yerine de takipçi veya müteakib denilebilir.

     
Devrimci akıla sahip olanlar, luciferin yeni dünya düzenini yemezler...

mazhar

Ordu Üniversitesi Türkçe Kulübü'nün başlattığı Türkçe Kampanyası'nın açılış programında, Türkçe Kulübü Akademik Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Salih Okumuş, dil kirliliğinin önüne geçmeyi istediklerini, tabelalardaki yabancılaşmaya karşı çalışmalar başlatmayı arzuladıklarını söyledi.

Rektör Haluk Kefelioğlu ise "Ben de burada konuşurken hatalar yapabilirim. Çünkü dilimize yerleşmiş. Kolay değil bunları bu kadar çabuk atabilmek. Dilimize sahip çıkmamız lazım. Artık ırkları ırk yapan en önemli unsur dildir. Eğer bir ırkı yok etmek istiyorsanız bunun en kolay yolu da diline saldırmaktır. Diline saldırdığınız zaman o ırkı kişiliksizleştiriyorsunuz ve köklerinden uzaklaştırarak kendi kültürüne yabancı hale getiriyorsunuz. Son zamanlarda yapılan saldırıların amacı da budur zaten. O nedenle biz rektörlük olarak bu kampanyaya çok önem veriyoruz.'' diye konuştu.

Prof. Dr. Bican Ercilasun, Ordu Üniversitesi tarafından başlatılan kampanyanın çok yararlı olacağına inandıklarını söyledi. 'Sizin heyecanınız bu salondan bu ile yayılırsa, caddelere, sokaklara sinerse başarıya ulaşır' diyen Ercilasun, "Türkçe, göz gibi, ayak gibi çok önemli bir değerimiz. Ancak önemini halen anlayabilmiş değiliz. Yani gözümüz bozulmadan, gözümüzün önemini bilmiyoruz. Ayağımıza bir şey olmadan onun da önemini bilmiyoruz. Dil de öyle işte. Zarar gelmeden önlememiz gerekiyor. Yurt çapında, şimdi Ordu'dan başlayarak, bu hastalığa millet olarak çare bulmamız gerekiyor.'' dedi.

Prof. Dr. Sema Barutçu Özönder de toplumun tarihini bilmenin, dilin tarihini bilmek için bir ön şart olduğunu dile getirdi. Özönder, dilin kendi özünden ve içeriğinden uzaklaştırılmaması gerektiğine işaret etti. Prof. Özönder, bunun için herkese önemli görevler düştüğünü kaydetti.

Türkçe'nin nasıl yabancılaştırıldığı konusunda bilgi veren Prof. Dr. Tuncer Gülensoy ise toplumun dil konusunda duyarlı olması gerektiğini kaydetti. Çocuklara isim verilirken bile dilin yabancılaştırıldığının altını çizen Gülensoy, "Annlamlarını bilmeden çocuklarımıza isimler veriyoruz." diyerek, konunun ne kadar hassas olduğuna vurgu yaptı.

(CİHAN)