Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

"Zaman geçmek bilmiyor" mu?

Başlatan İsra, 26 Haziran 2009, 21:30:05

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Efendim, İslam alimlerinin zamanı iyi değerlendirme kaygıları hakkında iki örnek okudum çok etkilendim..İnanıyorum ki okuyunca sizler de etkileneceksiniz.

Öğrendim ki, o güzide şahsiyetler hayatları boyunca, yemek gibi, uyku gibi olmazsa olmaz hayati konularda bile çok dikkatli davranmışlar hep.. Az yemişler, çünkü çok yemenin uykuyu da beraberinde getireceğini biliyorlarmış..

Hep zamanı boş yere harcamayalım, zamanlara adres bırakalım diye gayret etmişler, özen göstermişler hayatları boyunca..Hep kısa tutmuşlar kendilerine ayırdıkları vakitleri.

Ebul-Vefa Ali Bin Akil, milyonlarcasından biri, bakın ne demiş:

"Yemek yediğim vakti kısaltmak için, elimden geleni yapıyorum. Ekmeği çiğneyerek vakit kaybetmemek için, yemeğin içine ufalayıp yemeği tercih ediyorum. Zira ikisi arasında, çiğnemede kaybedilecek zaman farkı vardır. Böylece kitap mütaalasına ve yazmaya daha fazla vakit ayırıyorum."

Yine bir başkası, Davud et-Tai, “ekmeği bölerek yemekle ufalayıp, tirit yaparak yemek arasında 50 ayet okuyacak kadar vakit olduğunu” tespit etmiş.

SubhanAllah, çok etkilendim okuyunca..

Bu nasıl saygıdır böyle zamana?
Bu nasıl saygıdır Yaradan'a ve Zamanın Sahibi'ne?
Bu nasıl adres bırakmalardır anlara ve dahî gelecekteki yüreklere?

Bu nasıl dizginlemektir zamanı, kendi lehine ötelerce?..

Bu nasıl hevesle üretmeye talip olmaktır böyle?


Şaşmamak mümkün mü?

Bu ve binlercesi örnekleri okuyunca nasıl da küçülüyor insan değil mi? Film gibi geçiyor kendi hayatı, gözlerinin önünden ve zamanı nasıl hoyratça tükettiğini farkediyor birden utançla!..

Size öyle olmadı mı şimdi okuyunca?

Ben öyleyim şu an şahsen..Un ufak oldum bu muazzam tablo karşısında..

Bazılarının, yaşadıkları yıl sayısından daha fazla kitabları var subhanAllah..

Bir ânı dahî boş geçirmemiş, üstelik de katlamışlar zamanı, niyetleriyle bereketlendirmişler!

Çağlar ötesinden bize ulaşan kokularına, örnekliklerine bakın!.. İliklerimize kadar bizi hala titretmelerine..

Anlayalım işte hedeflerinin büyüklüğünü ve meydan okumalarını! Nefse-zamana!..İdeali olan işte böyle meydan okur çağa ve eskimez öğütülmez asla!

Geleceğe ışık tutan, çağları aydınlatan, nefslerini hiçe sayarak kendilerini insanlığın hizmetine, yüce amaçlara adayan, adananlar.. Allah  onlardan razı olsun.

Şimdi hep görüyoruz kendilerini ve zamanı umarsızca tüketen insanlar -dolayısıyla nefslerine zulmedenler- hep yakınıyorlar;

"Ah sıkıldık vah sıkıldık" "Ah canım sıkılıyor, zaman bir türlü geçmek bilmiyor, ne yapsak ki, nereye gitsek ki "  “Akşam da olamadı bir türlü” “Zaman geçmek bilmiyor”

Bakar mısınız, bazılarına zaman yetmiyor, bazıları da zamanı tüketemiyor

“Alelade bir insan zamanı nasıl bitireceğini, akıllı bir insan ise zamanı nasıl kullanacağını düşünür”müş ya, aynen öyle.

Bir de eşyaya kul-köle oluşlarımız var.. Yok mu?

Olmaz mı şu tüketim çılgınlığı çağında hem de.. Evlere bakın hep hizmet bekleyen bir yığın eşya ile dopdoludur..

Ev hanımı sabah kalkar bir tören edasıyla, bu eşyaya sunar tüm vaktini ve gücünü..Adanır adeta.

Öyle odaklanır ki etrafına bile bakmaz, zaman ayırmaz. Ayırsa da gücü kalmaz zaten..Ömür törpüsü bir kısır döngü..Hergün hergün..

Rüyalarında bile halı yıkayan, pencere silen hanımlar tanıyorum ya ben, siz ne diyorsunuz?

Ama hani ya eşya bize hizmet edecekti?


Nedir ki bu gönüllü kölelik?

Nedir bu, zamanı ve eşyayı kendi lehimizde, hizmetimizde kullanamama?

Nedir bu acziyet?


Efendim, biliyoruz ki zaman, ötede hesaba çekileceklerimizin ilklerinden ve de bir an öncesini bile geri getirmek elimizde değil. Giden gidiyor, ya gaflette ya da lehimize..Zamanlara adres bırakmayanlar, zamanın kıymetini bilemeyenler ötede pişman olacaklar ama ne çare..

Kıymet bilmeyen, kıymetinin bilineceğini sanmasın hiç!

Ya Rab zamanı ve eşyayı bize hizmetçi kıl, ömür dakikalarımızı sevap makinasına dönüştür, amin.


Ayşe Reşad

Tuğra

Sağlık Ve Boş Vakit

İbn Abbâs (ra)'dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

"Sağlık ve boş vakit, insanlardan pek çoğunun bunlardan faydalanmak hususunda aldandıkları iki büyük nimettir"
(Buhari, Rikâk 1)

İnsanı doğum ve ölüm çizgileriyle kuşatan "zaman"ı en anlamlı bir şekilde değerlendirebileceği bilincin zirvesine davet ediyor bu hadis-i şerif Sahibi olup da kadir ve kıymetini bilemeden hodbince kullandığımız iki önemli nimete dikkatimizi çekiyor:

Sağlık ve boş vakit İnsanın elinden akıp da gidiveren onca nimet arasından bu ikisinin öne çıkarılması manidar değil mi? Biri maddî diğeri manevî tekamülümüz için sıçrama tahtası olabilecek iki önemli değerden söz ediyoruz Sağlık olmadan birçok ibadeti eda edemiyoruz, sosyal hayatta bazı zorluklarla karşılaşıyoruz Kendimizle baş başa kalabileceğimiz boş vaktimiz olmadan ise içsel bir yolculuğa adım atamıyoruz

Yaşadığımız çağ, içinde bulunulan "ân"ı idrak etmemize fırsat tanımıyor Geleceğe endekslenmiş hayatlar yaşıyoruz Düşünme ve nefis muhasebesi için ayıracak zamanımız yok Belki de bunlardan kaçarak gereksiz meşguliyetlere sığınıyoruz Varlığımızın anlamına ilişkin sorularla karşılaşma korkusu, bize nereden gelip nereye gittiğimizi, kim ve ne olduğumuzu hatırlatacak herkes ve her şeyle aramıza mesafe koyuyor

Böylece zengin olan fakirden, sağlıklı olan olmayandan, genç olan yaşlı olandan uzaklaşıyor Bizi tefekkürün eşsiz derinliğine, insan olmanın yüceliklerine ulaştırabilecek vakitlerimizi de, Allahu Teala'nın üzerine yemin ettiği (Asr Suresi) kudsiyetinden koparıp, "boş" sıfatı aldıklarında "öldürülecek" ucûbeler olarak algılıyoruz

Zaman merkezli bir medeniyet kuran İslam'ın bu konudaki tavrı daha çok ibadet anlayışında ortaya çıkar İslam, günlük (beş vakit namaz), haftalık (Cuma namazı), yıllık (oruç) ve ömürlük(hac) periyotlarda ifa edilmesi gereken ibadetler koyarak, insanı daima zamanın bilincinde olmaya davet eder (Ali Murat Daryal, Dinî Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri)

Hatta mü'min kardeşinin ölümünde kılacağı cenaze namazı gibi insanı rutin planlamalarının dışına da çıkarabilir Bu bilinç, "O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul; ve yalnız Rabbine yönel (isteyeceğini O'ndan iste)" (İnşirah/ 7-8) kelamıyla zirve yapar İbadet, dua, tebliğ ve irşad gibi dinî faaliyetler kadar çalışma, üretme, öğrenme-öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevî faaliyetler de ayetin kapsamına dahil edildiğinde İslam'ın, hayatın her iki cephesini (dünya-ahiret) nasıl dengelediği daha açık görülecektir

Sürdürdüğü ömrün her anının hesabını vereceğini bilen insan için boşa geçirilecek zaman yoktur Ömür, ancak en kıymetli sermaye olarak değerlendirildiğinde arkada "hoş bir seda" bırakılabilir ve boş vakitler, arınma ve yeniden dirilme fırsatı olarak görülebilir

Ataullah İskenderî'ye atfolunan şu söz, bu konuda yolumuzu aydınlatıcı olacaktır: "Allah katındaki değer ve kıymetini öğrenmek isteyen, hangi işle meşgul olduğuna baksın"

Meral Günel
〰〰〰〰🐠