Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Somali'ye Yardım Kampanyası

Başlatan Mücteba, 19 Ağustos 2011, 17:43:33

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Somali'ye Yardım Kampanyası haberlerini okurken karşılaştığım bir yorum:


İnsanlar orada açlık çekenlerin, anlık bir zaafiyet göstergesi sonucu aç olduğunu düşünüyorlar. oysa ki bu bir sistem hatası. sen yardım etsen de düzelmeyecek. oraları sömüren, avrupa devletleri birileri yardım ettikçe de kılını kıpırdatmayacaktır. o ülkenin sahibi zenci o ülkeye çalışmak için gelmiş bir beyaza sahip diyorsa da düzelmez. dnamız afrikadan gelir biliriz, belgeseller yapar tükürük bezlerinden bunu saptarız ama oradaki sömürdüğümüz halkı bilinçlendirip ziraat, hayvancılık gibi yollarla üretime geçmesini, tüm ileri gelişmiş ülkelerin zirai ve hayvan ticaretinin belli kısmını afrika'dan yapılmasını ön şart olarak koşmayız. neden ? "afrika aç" demek daha popüler, böyle söylediğimizde egolarımız daha çok repleniyor, daha çok oy alıyoruz.

israil'e çölü verdiler "bura senin ülken" diye, şimdi tohum ihraç ediyor. en büyük müşterisi de tc. günümüz teknolojisinde her şey bir anda değişir. yeterki büyük g8 dediğimiz ülkelerin niyeti olsun. ama iyi niyet bir yerlere "5 lira gönder" popülistliği değildir. 500 lira lazım olsa, yollaman gerekse ne yapacaksın?

son olarak yollamayın demiyorum yardım. ama ingiltere, italya gibi somali'yi sömürmüş ülkelere baskı yapmak, maile boğmak vs daha iyi sonuç verebilir. en nihayeti onların günahı geziniyor bu ülkede.





Somalide insanlar aç mı? Evet. Yüce dinimiz açları doyumamızı emrediyor mu? Evet.
Dolayısıyla Somalideki ve yeryüzündeki bütün fakirleri, garipleri, miskinleri gözetmek biz müslümanların boyun borcu.

Diğer taraftan medyadaki kampanya haberlerini okuyunca insanın aklına bazı sorular gelmiyor değil ?

Neden düğmeye basılmış gibi devlet kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, valilikler ve sivil toplum örgütleri ayrı ayrı kampanyalar başlatıyor?
Başbakanın somaliye gitmesi ve bazı şarkıcıları yanında götürmesinin sebebi nedir?
Kampanyalar sırasında Kızılay başkanı neden istifa etti?
Medya Somali kampanyalarında etik davranıyor mu?
Somalideki açlık birileri tarafından istismar ediliyor mu?

mazhar

#1
Alıntı YapDiğer taraftan medyadaki kampanya haberlerini okuyunca insanın aklına bazı sorular gelmiyor değil ?


 Bugün bu saatde de Atv bir kampanya başlattı...
Somali son 10 yıldır bu açlık ve sefaletle boğuşuyor.Türkiye bu sene  Somaliyi keşf etti..! Acaba Arap ülkeleri, Suudi arabistan,Katar,B.A.Emirliği ve diğer zengin müslüman ülkeler oraya yardım ediyorlar'mı ?bileniniz var'mı.. ?

 İnşAllah bizim Türkiye den giden yardımlar gercek sahiplerini bulur.çetelerin eline geçmez.


   
Alıntı YapNeden düğmeye basılmış gibi devlet kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, valilikler ve sivil toplum örgütleri ayrı ayrı kampanyalar başlatıyor

   
      Bende kamu kuruluşlarından,sivil toplum kuruluşlarından özellikle de Belediyelerden bir ricam olacak,Toki'ye sağladıklar imkanların birazını da Somali'li kardeşlerimize sağlarlarsa çok daha sevap alırlar. Nedir o ?  

    Türkiye'deki bütün belediyeler Somali müslümanlarından  bin kişiyi kendi ilçe sınırlarında konut yapıp barındırsın devlet destekli bir yardımlaşma ile onlara yeni bir hayat verelim..!Asıl kardeşlik ve müslümanlık bu olsa gerek.Onların çadırları bile yok.  Biz onlara ne zamana kadar yardım edebiliriz'ki ? Nasıl'ki, Ensar Hicret eden kardeşlerinle evlerini paylaştı ise,bize de düşen bu samimiyeti göstermek.Gerçek yardım bu şekilde olur.İnanıyorum'ki Sayın Başbakanımız da bu fikre sıcak bakar.Bizim Anadolu toprakları milyonlarca insanı barındırır.
 
  Sayın yetkililerden de,Belediyelerden de beklentim bu anlamda çok şey yapabilcekleri,  en kötü durumda olan elli bin kişiyi Türk vatandaşlığına alabilcekleridir.

Benim düşüncem...






selcuklu

tebrikler kardesim güzel bir fikir

Mücteba

Somali'de Açlık İstismarı

Kamu sektöründeki ücretler anormal şekilde azaldı kırsal satın alma gücü dramatik şekilde düştü ve yakıt, gübre ve çiftlik girdilerinin maliyeti hızla yükseldi. Bu Somali’nin hala toparlayamadığı 1991’deki iç savaşa neden oldu.
Yüzlerce yardım kuruluşu kendi yaptıkları krizle başa çıkmak için dükkan açarken açlık ve gıda yardımı norm haline geldi.
Kısacası, Somali binlerce değilse bile (çoğu Batılı) yüzlerce yardım kuruluşu çalışanına iş sağlayan bir “iş fırsatı” oldu.


Rasna Warah iyi işleyen bir merkezi hükümetin yokluğunda, ‘Somali aslında yardım kuruluşları tarafından yönetiliyor ve kontrol ediliyor’ diye yazıyor.

Ancak bu global haber şebekeleri ya da ‘yaşamaları Kenya aracılığıyla yakında Somali’ye akacak bağış paralarına dayalı olan yardım çalışanları’ tarafından anlatılması muhtemel olmayan bir hikayedir.

Kuzey Kenya ve Somali’de ki açlık hakkındaki gerçek hikayenin, Dadaab kampında CNN için kıtlık “raporu”nu bildiren genç bir dış yardım görevlisini izlediğimde muhtemelen hiç anlatılmayacağını biliyordum.

Genç beyaz kadın açıkça kurumunu tanıtmak için CNN’de görünme fırsatını kullanmak için hazırlanmış, üzerinde OXFAN kelimesi olan bir t-shirt giymişti.

Aç çocuklar ve bir deri bir kemik annelerin yiyecek aramak için millerce yürümesini anlatırken kendini beğenmiş, siyasi olarak doğru olduğuna inandığı tutkusu yüzünde apaçıktı.

Tahmin edileceği gibi, CNN izleyiciler iskelet dönmüş çocuklar ve pörsük göğüsleriyle yorgun kadınların görüntülerini, BM ve bağış kurumları tarafından multi-milyon dolar fon toplama kampanyaları başlatan görüntüler izlediler.

BM genel sekreteri Bank Moon bağışçılardan sadece Somali’ye yardım etmek için 1.6 milyar dolar toplamalarını istedi.

Bu arada bir düzine insani yardım kuruluşu kendi kurumlarına fon sağlamak için Dadaab’da görünmek için yaygara koparıyorlar. Hollandalı gazeteci Linda Polman buna “Kriz Karavanı” diyor.

Polman aynı isimli kitabında tüm sektörün “sağlanabilecek en fazla milyarlar için bir insani yardım bölgesinden diğerine, birbirleriyle rekabet ederek ve para akışını takip eden kurumların süvari alaylarıyla” insani yardım çevresinde büyüdüklerini söylüyor.

Polman’a göre, Somali’de ki gibi felaketler ortalama 1000 ulusal ve uluslar arası kuruluşu cezbediyor. Bu, kiliseler, kulüpler ve kermeslerle fon toplayan “çanta tipi” yardım kuruluşları hariçtir.

Paranın büyük kısmı yukarıda belirtildiği gibi, büyük arabalar kullanan ve güzel evlerde yaşayan ancak ülkelerine döndüklerinde insanlara açlıktan ölen Afrikalılara yardım ederken yaşadıkları zorlukları anlatan parlak bakışlı yardım çalışanlarının maaşları dahil idari ve lojistik maliyetlere gidiyor.

İnsanlar aç mı?

Evet.

Onlara yardım edilmeli mi?

Kesinlikle.

Ancak dağıtılması gereken gıda maddelerinin ne kadarı milisler tarafından çalınacak ya da satılacakları mağazalara ulaşacak?


Aldatıcı medya reklamlarında perdelenen başka bir şey de Somali gibi yerlerdeki açlığın gerçek nedeni.

Yakın zamanda yayımlanmış bir makalede, University of Ottawa İktisat Profesörü ve the Centre for Research on Globalisation’ın (Küreselleşme Üzerine Araştırma Merkezi) kurucusu Michel Chossudovsky Somali’de ki tarımın IMF ve Dünya Bankası tarafından dayatılan ekonomik reformlardan ciddi şekilde etkilendiğini iddia etmektedir. Chossudovsky’ye göre, devam eden kuraklıklara rağmen 1970’lerin sonuna kadar Somali gıdada kendine yeterliydi.

Tasarruf tedbirleri ve önemli hizmetlerin özelleştirilmesini içeren ekonomik reformlar ekonominin istikrarını bozdu ve tarımı mahvetti.

Kamu sektöründeki ücretler anormal şekilde azaldı kırsal satın alma gücü dramatik şekilde düştü ve yakıt, gübre ve çiftlik girdilerinin maliyeti hızla yükseldi. Bu Somali’nin hala toparlayamadığı 1991’deki iç savaşa neden oldu.

Yüzlerce yardım kuruluşu kendi yaptıkları krizle başa çıkmak için dükkan açarken açlık ve gıda yardımı norm haline geldi.

Kısacası, Somali binlerce değilse bile (çoğu Batılı) yüzlerce yardım kuruluşu çalışanına iş sağlayan bir “iş fırsatı” oldu.

Eski Oxfam icra direktörü Nicholas Stockton bir keresinde bu fenomene “ahlaki ekonomi” demişti.

Michael Maren’in “The Road to Hell” kitabı, gıda yardımının politika ve ekonomisini anlamak için okunmalıdır, bu yardımın Somali’de ki yerel gıda üretimini nasıl baskı altına aldığını, iç savaşa katkı yapıldığını ve kalıcı gıda krizi meydana getirildiğini göstermektedir.

Bu kriz ve güçlü, iyi işleyen bir merkezi hükümetin olmaması, devlet tarafından herhangi bir güvenlik incelemesi olmaksızın yardım kuruluşlarının Somali’ye rahatça girip çıkmasına da neden olmaktadır.

Aslında, Somali yardım kuruluşları tarafından idare edilmekte ve kontrol edilmektedir – devlet sadece ismen bulunmaktadır.

Ne yazık ki, bu, - uluslar arası haber gündemine hükmeden - CNN, BBC, Sky TV ya da diğer global haber ağlarında anlatılması muhtemel olmayan bir hikayedir.

Ve bu, yaşamları, Kenya vasıtasıyla Somali’ye ulaşacak olan bağış paralarıyla yaşayan yardım çalışanları tarafından anlatılmayacaktır.

Somalili insanlara yapılan gıda yardımının ve yabancıların müdahalesinin yaşamlarına nasıl etki ettiğinin, izleyicilere gösterme fırsatı da verilmeyecektir.  


Rasna Warah - Pambazuka News
(Çeviri : Sedef Özgönül)

mazhar

#4
Batılılar aslında Somali'de neyi hedeflemişti?
--------------------------------------------------------------------------------

Açıklama: Muhammed Abbas
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 03 Ağustos 2011
Geçerli Tarih: 08 Ağustos 2011 23:46
Site: Press Medya/www.pressmedya.com/yazar.asp?yaziID3766

--------------------------------------------------------------------------------

Birleşmiş Milletler'in (BM) 1992'de açlık bahanesiyle işgal ettiği Somali'de aslında neler olmuştu? BM'nin gizli hedefleri mi vardı?



1992 yılında aniden dünya endişeyle doldu. Somali’deki aç ve açlıktan, hastalıktan ölmüş Somalililerin resimleri gazete sayfalarını ve uydu kanallarının ekranlarını kapladı. Bu manzara ve haberler daha sonra kesildi ve bir daha da kimse bahsetmedi. Artık herkes, yeni bir işgale ön hazırlık olarak El-Kaide’nin kamplarından bahsediyordu.

Tüm bunlar, Somali’nin işgali, Sudan’ın parçalanması, Mısır’ın Nil’in kaynağına yaklaşma hususunda tehdidi, Kızıldeniz’in kontrol altında tutulması için Afrika Boynuzu’nda varlık gösterebilme, Yemen ve Arap Yarımadası’nın tehdidi için yapılan medyasal hazırlıktı.

Gerçekten de aradan fazla süre geçmeden; 1992 yılının Aralık ayında Umut Operasyonu adıyla doğudan-batıdan birçok ülkenin ve Amerikan deniz kuvvetlerinin katılımıyla BM bayrağı altında işgal gerçekleştirildi.

Usame Bin Laden’e göre Amerika Somali halkının açlığıyla ilgilenmiyordu. Onun bu ülkeye gelişi İslam’a karşı savaşının bir parçasıydı. Bin Laden ayrıca Amerika’nın, Sudan’ın Mısır, Eritre, Etiyopya, Kenya ve Arap Yarımadası’ndaki İslami hareketleri desteğinin başarılı olması durumunda ortaya çıkacak aşırı hassas stratejik sonuçlardan korktuğunu düşünüyordu. Umut Operasyonu’nun asıl hedefi Sudan’dı. Sudan’daki baş hedef de kendisi ve yanından bulunan Afgan-Araplardı.

Somali’deki haçlıların uygulamalarının ve Batı medyasının ‘açların kurtarılmasının hedeflendiği insani yardım’ iddialarının gerçeği çok geçmeden ortaya çıktı. Belçikalı askerler daha ülkeye gelir gelmez insanın tüylerini ürperten bayağı hareketlere kalkıştı.

Örneğin bir Somaliliyi bağlıyor ve üzerine küçük tuvaletlerini yapıyorlardı. Sonra Kanadalı askerlerin ve üst düzeyli subaylarının sırası geldi. Somalili bir gencin, sözde umutları canlandırmak için gelenlerin kurşunuyla öldürülmesini örtbas ettiler.



Ardından ‘geri kalmış İslam dünyasının’ işgal edilip bu ülkelere Batılı değerlerin dayatılması çağrısında bulunan Berlusconi’nin ülkesi İtalya’ya sıra geldi. İtalyan Panorama Dergisi’nin yayınladığı bir dizi resim bir umut uyandırmaktan çok en kötü, ahlaksız ve bayağı sömürge günlerini, insan haklarının bariz bir şekilde çiğnenmesini ve ülke evlatlarının ırkçı bir üslupla hor görülmesini hatırlatıyordu.

Fotoğrafların ilkinde yere fırlatılmış çıplak bir Somalili görünüyordu. Bu şahsa isterik kahkahalara ve sadistçe bir sevince boğulmuş İtalyan askerler tarafından elektrik kablolarıyla işkence ediliyordu. İkinci resimde askeri bir kamyonete bağlanmış Somalili bir kız vardı. Aynı sevinç havası içinde, aynı askerler; İtalya ve Birleşmiş Milletler bayrakları altında kıza iğrenç bir şekilde tecavüz ediyordu. Bir diğer resim sözlüydü ancak diğerlerinden daha az önemli değildi.

Paraşütçü Stefano dergiye oradaki tüm askerlerin aynı şeyleri yaptığını itiraf ederek şöyle demişti: ‘O dönem kendimizden koptuk. Çünkü uygar bir yaşantıdan barbar bir yaşantıya intikal etmiştik. Başka bir paraşütçü Benedetto Bertini de üst düzeyli subayların kendilerine neler dediklerini anlatırken şöyle demişti: ‘Somalililere insan gibi davranmamıza gerek yok. Altın tavsiye: Şüphe duyduğunuz taktirde söz konusu kadın ya da çocuk bile olsa kurşunu sıkın.’

Burada uygar bir yaşantıdan barbar bir ortama intikal fikri ile Somalililerin nasıl da insan dışında sürüler, canavarlar, cansız nesneler ya da başka gruplar sınıfına konduğu fikrinin birbirine karışımının yapıldığına dikkat etmemiz gerekir. Yine dikkat edilmelidir ki bu uygulamalar, orada geçici bir zevk alınmasını burada acımasız bir eylemi haklı kılan ‘bu barbarlara yardım sunuyoruz’ duyguları ortasında gerçekleştiriliyordu.



Muhammed Abbas'ın 'Aksine Bu İslam'a Karşı Açılmış Bir Savaştır' kitabından alıntı


İsra

Alıntı YapAcaba Arap ülkeleri, Suudi arabistan,Katar,B.A.Emirliği ve diğer zengin müslüman ülkeler oraya yardım ediyorlar'mı ?bileniniz var'mı.. ?

izlediğim bazı arap kanallarında program aralarında somaliye yardım için hesap numaraları veriliyordu

selcuklu

mazhar kardesimi tebrik ederim güzel yazi yakalamis aynisida oldu

mazhar


Afrika açılımı



Türkiye’nin Somali’ye yardımının geçici sayılması gereken kıtlıkla sınırlı olmadığı, ülkenin temel sorunlarının çözümü için destek olunacağı anlaşılıyor. Bir batılı gözüyle bakarsanız bunun siyasi bir amacı da olduğunu söyleyebilirsiniz. Gösterilen ilginin siyasi sonuçları olacağı inkar edilmez. Afrika’nın giriş kapılarından biri olan Somali’de etkili olmak, özellikle Çin gibi, yeni güç odağı olması beklenen ülkelerin etkisini sınırlandırabilir. Soru şudur: Türkiye’nin asıl amacı siyasi midir, yoksa insani duyguları gerçek sebep, siyasi etkinlik bunun hesaplanmayan ama doğal bir sonucu mudur? Türkiye biri Batıdan alınan ve maddi çıkarlar üzerine inşa edilmiş bir düşünce ile kendi kültürü içinde gizli başka bir düşüncenin etkisi altındadır. Komşusu açken tok yatılmaz sözünü kapitalizm içine nasıl yerleştirebilirsiniz?
Kapitalist düşünceye karşı olanlar çareyi sosyalizmde aramış ve birbiriyle ilgisiz iki düşünceyi, yani Kemalizmle İslamcılığı, sosyalist dünya görüşüne yakın saymışlardır ve hata etmişlerdir. Basit bir örnekle neyi kastettiğimizi açıklayabiliriz: Benzer bir makinanın başında, aynı miktarda mal üreten iki işçinin biri, gelişmiş bir ülkede çalışanı, gelişmemiş bir ülkedeki işçiden çok fazla ücret alır. Öyleyse geliri kişinin kendi yetenekleri ve mesaisi belirlemez. Ülkenin ekonomik düzeyi asıl belirleyicidir. Sosyalizm bu eşitsizliğin çaresi değildir sadece aynı ülke içindeki kişiler birbirine denk olabilir.

İslamcı dünya görüşünü savunanlar bir ekonomi teorisi oluşturmak yerine kapitalist düşünceyi savunmuş ve çözümü inançta aramıştır. Yani geçmişte kendileri için erişilmez sayılan yaşam düzeyine kavuşmuş ve bunu çözüm saymıştır. Buradan şu sonuç çıkar; Kabul ettiğiniz ekonomik ve siyasi düşünceyi inançlarınızla değiştiremezsiniz. Onu çarşaf giydirdiğiniz ama içindeki yapının değişmediği bir düşünceye dönüştürürsünüz. Oysa bizim kültürümüzden kaynaklanan ve var olan düşünce sistemlerine alternatif olacak bilimsel bir model üretmek mümkündür.

Önümüzdeki dönemde Türkiye’den beklenen rol nedir sorusuna cevap arayalım. ABD ve Avrupa ülkeleri, yaşadıkları ekonomik sorunlar nedeniyle, siyasi açıdan yapmaları gerekenleri yapamıyorlar. Ayrıca onların uygulamaları Ortadoğu ve Afrika’da emperyalist ve kendi inançlarına ters bir müdahale olarak algılanıyor. Oysa Türkiye’nin açıktan bir siyasi amaç gütmeyen, bölgede yaşayan insanların kültürel değerleriyle uyum içindeki davranışları daha etkili ve sorunsuz olabilir. Böylece Ortadoğu ve Afrika üzerindeki, başta Çin olmak üzere, egemen olmak isteyen güçler engellenebilir. Bu senaryoya Rusya da karşı çıkmaz çünkü rakip müşterektir. Bu durumun iç politikaya da etkileri olacaktır. Türkiye kendi sınırları içinde geçerli ve sadece kendi çıkarlarını gözeten bir ideolojiye sahip olamaz. Çok kimlikli ve çok kültürlü ama geleceğe yönelik beklentileri uyum içinde olan uluslara önderlik etmelidir. Birlikte olacağımız ülkeler kendilerini güven içinde hissetmeli ve bizi bir sömürgeci olarak görmemelidir. Kültürümüz buna uygundur ama eski tekrarlanamaz. Çağdaş bir düşünce üretmek zorundayız.

Mahir Kaynak
21-Ağustos-2011-Pazar.mkaynak stargazete com



























Mücteba

Alıntı yapılan: mazhar - 21 Ağustos 2011, 08:51:11

Soru şudur:
Türkiye’nin asıl amacı siyasi midir, yoksa insani duyguları gerçek sebep, siyasi etkinlik bunun hesaplanmayan ama doğal bir sonucu mudur?

Türkiye biri Batıdan alınan ve maddi çıkarlar üzerine inşa edilmiş bir düşünce ile kendi kültürü içinde gizli başka bir düşüncenin etkisi altındadır.
Komşusu açken tok yatılmaz sözünü kapitalizm içine nasıl yerleştirebilirsiniz?

Kapitalist düşünceye karşı olanlar çareyi sosyalizmde aramış ve birbiriyle ilgisiz iki düşünceyi, yani Kemalizmle İslamcılığı, sosyalist dünya görüşüne yakın saymışlardır ve hata etmişlerdir.

Basit bir örnekle neyi kastettiğimizi açıklayabiliriz:
Benzer bir makinanın başında, aynı miktarda mal üreten iki işçinin biri, gelişmiş bir ülkede çalışanı, gelişmemiş bir ülkedeki işçiden çok fazla ücret alır. Öyleyse geliri kişinin kendi yetenekleri ve mesaisi belirlemez. Ülkenin ekonomik düzeyi asıl belirleyicidir.
Sosyalizm bu eşitsizliğin çaresi değildir sadece aynı ülke içindeki kişiler birbirine denk olabilir.


Teşekkür ederiz Mazhar.

Bu pilav çok su kaldırır kabilinden ...

Mücteba

GSM şirketlerinin Somali cinliği

Somali'ye yardım için gönderilen her 5 liralık SMS için bazı GSM operatörleri kısa mesaj ücreti aldığı ortaya çıktı.

Bir SMS’le 5 lira yardım yapan vatandaşlar, faturaları eline aldıklarında bir de kısa mesaj ücreti ödemek zorunda kaldıklarını gördü.

Somali’ye yardım yapmak için Kimse Yok mu Derneği ve Kızılay’a gönderilen mesajlardan hiçbir ücret almadı. Ancak mesajla Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Vakfı’na yardım edenler 21 kuruş ödemek durumunda kaldı.

Bugün Gazetesi'nin haberine göre, GSM şirketi kampanyanın başlangıcında vakfı ile yapılan bağışlardan SMS ücreti alındığı kabul etti. Açıklamada, “Ancak daha sonra Diyanet Vakfı’nın talebi üzerine yapılan yeni sözleşme ile bu ücreti kaldırdık” denildi.

Yardım mesajlarından ücret aldığı ortaya çıkan diğer GSM şirketinin çağrı merkezinden alınan bilgiye göre, Kimse Yok Mu Derneği’ne bağış yapanlar 2 SMS, Kızılay ve Diyanet Vakfı’na yardımda bulunanlar ise 1 SMS bedeli ile ücretlendirildi.

Bu GSM şirketinin yetkilileri yaptıkları açıklama ile Somali’ye yapılan yardım mesajlarından ücret almadıklarında ısrar etti.

Ancak faturalarında Diyanet Vakfı’na gönderilen mesajın ücretinin yer aldığının ortaya çıkması üzerine yeni bir açıklama daha yaptı. Açıklamada, “Diyanet Başkanlığı ile yaptığımız protokolde mesajlardan ücret kesilmesin ibaresi yoktu. Daha sonra Ulaştırma Bakanlığı ‘sizin de bir katkınız olsun’ deyince biz de Somali’ye gönderilen yardım mesajlarından ücret almadık” denildi.

Açıklamada ayrıca, Kimse Yok Mu Derneği’ne gönderilen mesajlardan da ücret alınmadığı kaydedildi.

DİYANET: GEREĞİNİ YAPARIZ

Diyanet İşleri Başkanlığı Basın Müşaviri Abdülkadir Özkan, Ramazan ayının başlangıcında SMS kampanyasını başlattıklarında tüm operatörlerle kontrat imzaladıklarını söyledi. Bu kontrat kapsamında operatörlerin gönderilen bağış mesajlarından ücret almayacağı bilgisinin yer aldığını kaydeden Özkan, “Eğer ücret alınıyorsa sözleşme ihlali yapılıyor demektir ve gereğini yaparız” dedi. Kampanya kapsamında geçtiğimiz hafta itibariyle 2 milyon 350 binden fazla SMS bağışı aldıklarını kaydeden Özkan, “Bunun yüzde 50’sinden fazlası bir operatör üzerinden yapıldı” diye konuştu.