Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Gölpınarlı kimlere gerici diyor?

Başlatan Mücteba, 21 Temmuz 2011, 14:40:59

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Gölpınarlı kimlere gerici diyor?

Aslında Abdülbaki Gölpınarlı'ya değinmek bile istemiyordum. Fakat Halid-i Bağdadi Hazretlerine ve Nakşilere onca hakaret etmiş olması beni söz çilesinden çıkardı.


Abdülbaki Gölpınarlı meselesini pek yazmak niyetinde değildim. Hatta Bir Attar Dükkanı’nda şahit olduğum tartışmayı teyid etmek için Konya’dan bir dostumu da aramıştım. Muhtemelen o hüsnü niyetinden Gölpınarlı’nın, İbnü’l- Arabi Hazretlerine ‘şeyh-i ekfer’ demediğini, dememiş olması gerektiğini söyledi. Ben de Niyazi Sayın üstada danışıp işin hakikatini bana anlatması için beklemedeydim.

Kızgınlığımın ikinci perdesi!

Fakat Gölpınarlı’nın Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatler kitabını okurken ona olan kızgınlığım ve hükümleri konusundaki şaşkınlığım arttı. Ayrıca Mahmut Erol Kılıç Hoca’nın bir söyleşide Gölpınarlı’nın bir edebiyat tarihçisi olduğunu, tasavvuf tarihçisi olmadığını söylemesi de bu metnin teşekkülünde etkilidir.

İnsan utanmaz mı bu sorudan?

Kitapta insanı çileden çıkaran pek çok yanlı(ş) ve ideolojik bilgi, hüküm değer(siz)lendirmeler var. Şeyhleri, tarikatları küçümsüyor.
Fakat özellikle bold yazılmış şu soru insanı adeta afallatıyor. “Bütün Nakşibendiler, gerçekten geri fikirli midir, içlerinde müsbet düşünen yok mudur?”

İlerleme ve Devrim muhafızlığı yapmak!

Soru’nun öncesinde Buharalı Muhammed Bahaüddin Hazretlerini, Nakşibendilerin onbir esasını, tarikatının kollarını, İmam Rabbani Hazretlerini ve vahdet-i şühudu kısaca anlatır. Sıra 1826’da vefat eden Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine ve Halidiyye kolunu anlatmaya geldiğinde, kendince ilerleme ve devrim muhafızı kesilerek, onları karalamaya başlar.

Gölpınarlı, Türkiye'deki gerici akımları sıralıyor!

1925’te Erzurum’da şapkaya karşı olan hareketten, cumhuriyet devrimlerine direnen bazı cemiyetlerin kurulmasından, Menemen olayından, İskilip’te Ahmet Kalaycı’nın önayak olduğu olaydan, Nurculuk ve Süleymancılıktan bahis açar. O meşhur ve kara sorudan evvelki bölümü ‘100 Soruda Türkiye’de Gerici Akımlar’ kitabını referans gösterek şöyle bitirir: Nihayet günümüze kadar ulaşan geri akımlarda daima Nakşilerin Halidi kolunun rol oynadığı bilinmektedir.

Şeriat ve tarikat taassubu ne demek?

Biz yeniden o çarpı(tı)cı soruya ve cevabına gelelim. Hani şu Nakşilerin hepsinin gerici olup olmadığıyla ilgili soruya… Gölpınarlı nasıl Mevlana’yla İbn Arabi’nin aynı kaynaktan beslenen iki büyük ırmak olduğunu bildiği halde, şaşırtıcı bir şekilde onları birbirinden çok farklıymış gibi göstermeye çalışıyorsa; aynı şeyi diğer ulular  için de yapıyor. Üstelik kitabında buna dair onlarca misali kendisi dile getirmiş olduğu halde. Nakşibendiyye’yi anlattığı bölümün sonunda bu fikr-i sabitini ısrarla devam ettiriyor. Affınıza sığınarak bu son cümlenin en sonunu buraya aynen alıntılıyorum: ‘… umumi olarak söylemek gerekirse Nakşibendiyye, gerçekten de görüş, düşünüş, inanç bakımından, taassubun, hem şeriat, hem tarikat taassubunun tam mümessilidir, her zaman da bunu ispatlamıştır.’

Yobazlığa övgü!

Bu iyi niyetli görünmeyen cümleleri okuduktan sonra ben de şunu söylüyorum: Allah’a binlerce şükürler olsun ki; tarihin her döneminde yanlışlıklara, batıla, zulme, tağayyüre ve yozlaşmaya direnen kullarını insanlar arasında yaşatmaya devam ediyor.

Mustafa Nezihi şaban-ı şerif hürmetine az söyledi


Mustafa Nezîhî