Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Allahın Rahmeti

Başlatan Mücteba, 16 Mayıs 2011, 13:32:45

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Allahın Rahmeti

Muhterem Mü’minler!

Hutbemiz, Yüce Mevlamız’ın Rahmetine Sığınmak hakkındadır.

Hiç şübhesiz Allah-ü Teâlâ’nın rahmet ve merhameti, fazl-ü keremi hudutsuzdur. İnsan onun esirgemesi ve rahmeti ile, dünya ve âhirette pek çok felâketlerden uzak kalmakta ve ilâhî ikrâma vâsıl olmaktadır. Yine insan eğer bu geniş rahmet kapısına elini açarsa, eli boş dönmeyip ilâhî mağfirete nâil olmaktadır. Eğer Mevlâmız’ın rahmet ve merhameti olmasaydı maddî ve ma’nevî sâhada hüsrâna uğrar, felâketlerden uzak kalamaz ve hidâyete yol bulamazdık. Halbuki; Rahîm olan Rabbimizin rahmetinin genişliği sebebiyle en günahkâr insanlar hatâlı yollardan sırât-ı müstekîme avdet etmekte ve mağfiret-i ilâhiyeye mazhar olmaktadırlar. Bu hususla alâkalı olarak Cenâb-ı Hakk âyet-i kerîmesinde: “De ki; Ey kendilerinin aleyhine (günahda) haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin. Çünki Allah bütün günahları bağışlar. Şübhesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” buyurmaktadır. Fahr-i Kâinât Efendimizde bir hadîs-i şeriflerinde meâlen: “Azîz ve Celîl olan Allah, gökleri ve yeri halk ettiği gün yüz rahmet yarattı. Onlardan birini yeryüzüne koydu. Bu rahmet sebebiyle anne evlâdını, dört ayaklı canlılar ve kuşlar birbirini esirgemektedirler. (Geriye kalan) doksandokuz (rahmeti) Âhiret gününe bıraktı. Kıyamet günü olduğunda Allah onu bununla (yüze) tamamlayacaktır.” buyurmaktadırlar.

Dahilde nefs-i emmare ve şeytan (aleyhilla’ne), hariçte de şeytanlaşmış ve nefsinin zebunu olmuş kötü kimselerin tesîri altında bulunan insan, eğer kendisi ile başbaşa bırakılmış olsaydı, Allah-ü Teâlâ rahmeti ile muâmele etmeseydi birtek günahkâr bile temize çıkamaz, afv-ı ilâhîye nâil olamaz, azâbdan kurtulması ve Cennet’e girmesi mümkün olmazdı. Yüce Rabbımız âyet-i kerîmesinde: “Ya sizin üzerinizde Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, ya hakîkaten Allah Raûf ve Rahîm olmasaydı?(Haliniz nice olurdu?)” buyurmaktadır.

Bu sebeble Cenâb-ı Hak’kın rahmet-i ilâhiye ve rızâ-i ilâhîsine nâil olabilmenin yollarına tevessül etmeli ve her zaman için, hususiylede içersinde bulunduğumuz rahmet, feyz ve bereketi bol olan şu mübarek ve muhterem üç aylarda “Ey rahmet isteyen kullarını hüsrâna uğratmayan Rabbimiz. Bizi rahmetinin içine koy. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” diye duâ etmeliyiz.

Muhterem Mü’minler!

Her mü’min sahîh bir i’tikâda sâhib olduktan sonra Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinden ve Resûl-ü Ekrem Efendimizin sünnetlerinden ayrı bir yol takîb etmemeye, amelî noktadan üzerine düşen vazîfeleri zamanında ve eksiksiz yapmaya âzamî gayret göstermeli ve bunları yaparken de ihlas ve samimiyetle sırf Cenab-ı Hak’kın rızâsını kazanmak ve rahmetine nâil olmak için yapmalıdır. Allah-ü Teâlâ’nın gadab-ı ilâhîsinden korkmakla beraber rahmet-i ilâhiyesinden de ümîdi kesmemelidir. Mevlâmızın rahmetinden ümîd kesmek ve insanlarıda bu istikâmette düşünmeye sevketmek i’tikâdî ve amelî cihetten hatalı olub Rahmet-i İlâhiye’den mahrum kalmaya sebep olur. Bu hususla alakalı olarak, bir rivayete göre Hz. Ömer (ra) Efendimize atfolunan şu veciz söz dikkati şayandır. Buyuruyorlar ki: “Cennet’e dünyada tek bir insan girecek olsa, Rabbımın inayetinden ümid ederim ki, o ben olayım.... Yine cehennem’e tek bir insan girecek olsa, korkarım ki o ben olurum.”

Aziz Mü’minler!

Ehemmiyetine binâen tekrar hatırlatılmasında fâide mülahaza ettiğimiz şu iki hususu da hatırlatıp hutbeme nihayet vereceğim.
Bugün Receb-i şerîf’in onsekizi. Bu ayın 1’i ile 10’u, 11’i ile 20’si, 21’i ile 30’u arasında kılınması ehemmiyetle tavsiye olunan 10’ar rek’at namaz vardır. Bu namaz Peygamberimizin berberi Selmân-ı Pâk(ra) Hz. tarafından rivâyet edilmiştir. Münafık olanların bu namazı kılamayacakları, bu namazı kılanların kalblerinin ölmeyeceği Ebü'l Faruk Hazretleri tarafından beyan edilmektedir. Diğer bir husus ise; Receb ve Şa’ban ayları içerisinde Rasûlüllah(sav) Efendimiz’in çokca yaptığı şu duânın çok okunması yine Ebü'l Faruk Hazretleri tarafından ehemmiyetle tavsiye olunmuştur. اَللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا رَجَبَ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْنَا رَمَضَانَ “Allahümme bârik lenâ fi Recebe ve Şa'ban ve bellığnâ Ramazân”  Yani; “Ey Allâhım, bize Receb’i ve Şa’bân’ı mübârek kıl (bizim hakkımızda hayırlı eyle) ve bizi Ramazan’a kavuştur” demektir.