Kütüb-i Sitte´de DECCAL ile ilgili Hadisler !

Başlatan _313_, 25 Şubat 2006, 17:53:53

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

_313_

KÜTÜB-İ SİTTE'DE DECCAL'LE İLGİLİ HADİSLER

4973 - Şa'bî'nin, Fatıma bintu Kays RA'dan nakline göre Fatıma şöyle
anlatmıştır: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Temîmüd-Dârî hristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve müslüman oldu.
O, benim Mesih Deccal'den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu.
Bana anlattığına göre, Temîm, bir gemiye binip denize açılmıştı. Yanında
Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı
için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin
battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek
adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar,
tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi
anlayamadılar. (Şaşkın Şaşkın:)

"--Sen necisin, neyin nesisin?" dediler.

O cevap verdi:

"--Ben cessâseyim!"

"--Cessâse nedir?" denildi.

"--Ey cemaat! Su manastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin
haberinize müştaktır!" dedi.

O, böylece bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından
korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İçeride bir adam vardı;
hilkatce gördüklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden
topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı.

"--Vah sana! Kimsin sen?" dedik.

"--Benim haberimi alabilmişsiniz. Simdi siz kimsiniz, bana söyleyin!" dedi.

Arkadaşlarım:

"--Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir anına
rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra su adaya yaklaştık,
sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık.
Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık.

"--Vah sana, nesin sen?" dedik.

"--Ben cessaseyim!" dedi. Biz:

"--Cessase de ne?" dedik.

"--Manastirdaki su adama gelin, o sizin haberinize pek müştaktır!" dedi.

Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin
olmadığımız için korktuk." dedik.

Adam:

"--Bana Beysan hurmalığından haber verin!" dedi.

Biz:

"--Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik.

"--Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi.

"--Evet!" dedik.

"--Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi.

"--Bana Taberiye gölünden haber verin!" dedi.

"--Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik.

"--Onun suyunun çekilmesi yakındır!" dedi.

"--Bana Züger gözesinden haber verin!" dedi.

"--Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik.

"--Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi.

"--Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!"
dedik.

"--Ummîlerin peygamberinden bana haber verin? O ne yaptı?" dedi.

"--O Mekke'den çıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik.

"--Araplar onunla mukàtele etti mi?" dedi. Biz:

"--Evet!" dedik.

"--Onlara karşı ne yaptı?" dedi.

Biz de, (onu ezmek için) peşine düşen Araplara galebe çaldığını,
Arapların kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize:)

"--Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size
kendimi tanıtayım: Ben Mesih Deccal'im. Çıkış için bana izin verilme
zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün
içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak, Mekke ile Taybe (Medine)
hariç. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek
istersem, elinde yalın kılıç bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme
mânî olur. Onların her bir geçidinde bir melek vardır, onları korur!"
dedi."

Sonra Rasûlüllah SAS çubuğuyla minbere dürterek:

"--Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım değil
mi?" buyurdular.

Halk da:

"--Evet!" diye karşılık verdi.

Bunun uzerine SAS:

"--Temîmid-Dârî'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccal'dan),
Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti.
Bilesiniz O Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Hayır, doğu
tarafındandır. Evet o doğu tarafından zuhur edecektir. O doğu tarafından
zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti."

Müslim, Fiten 119, (2942); Ebû Dâvud, Melâhim 15, (4325, 4326);
Tirmizî, Fiten 66, (2254).


4982 - Yine Ebû Hüreyre RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Rumlar, A'mak ve Dabık nam mahallere inmedikce kıyamet kopmaz.
Onlara karşı Medine'den bir ordu çıkar. Bunlar o gün arz ehlinin en
hayırlılarıdır. Bu ordunun askerleri savaşmak uzere saf saf düzen alınca,
Rumlar:

"--Bizden esir edilenlerle aramızdan çekilin de, onları öldürelim!" derler.

Müslümanlar da:

"--Hayır! Vallàhi sizinle, kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz." derler.

Bunun üzerine (müslümanlar) onlarla harb eder. Bunlardan üçtebiri
inhizama ugrar. Allah ebediyen bunların tevbesini kabul etmez. Üçtebiri
katledilir, bunlar Allah indinde şehidlerin en faziletlileridir. Üçtebiri de
muzaffer olur, bunlar ebediyen fitneye düşmezler. Bunlar Istanbul'u da
fethederler.

(Fetihten sonra) bunlar, kılıçlarını zeytin ağacına asmış ganimet taksim
ederken, şeytan aralarında şöyle bir nida atar:

"--Mesih Deccal, ailelerinizde sizin yerinizi aldı!"

Bunun üzerine, çıkarlar. Ancak bu haber bâtıldır. Şam'a geldiklerinde
(Deccal) çıkar. Bunlar savaş için hazırlık yapıp safları tanzim ederken,
namaz için ikàmet okunur. Derken İsâ ibn-i Meryem iner ve onlara
gitmek ister. Allah'ın düşmanı, Hazret-i İsâ'yi görünce, tıpkı tuzun suda
erimesi gibi, erir de erir. Eğer bırakacak olsa, (kendi kendine) helâk
oluncaya kadar eriyecekti. Ancak Allah onu İsâ AS eliyle öldürür; öyle ki
onlara, harbesindeki kanını gösterir."

Müslim, Fiten 34, (2897).


4983 - Yine Ebû Hüreyre RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS (bir gün):

"--Bir tarafı karada, bir tarafı da denizde olan bir şehir isittiniz mi?" diye
sordular.

Oradakiler "Evet!" deyince, şöyle buyurdular:

"--İshakoğullarından yetmişbin kişi bu şehre sefer tertiplemedikçe
kıyamet kopmaz. Askerler şehre gelince konaklarlar. Ancak silahla
savaşmazlar, tek bir ok dahi atmazlar. "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!"
derler. Bunun uzerine şehrin deniz tarafı düşer. Sonra askerler ikinci
kere, "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!" derler, şehrin diğer tarafı da
düşer. Sonra tekrar "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!" derler. Bu sefer
onlara kapılar açılır. Oradan şehre girerler ve şehrin ganimetini
toplarlar. Ganimetleri aralarında taksim ederlerken, yanlarına bir
münâdi gelip, "Deccal çıktı!" diye bağırır. Askerler her şeyi bırakıp geri
dönerler."

Müslim, Fiten 78, (2920).


4976 - Ebû Said el-Hudrî RA'in anlattığına göre, Rasûlüllah SAS'e
Deccal'den sormuş. SAS de şu cevabı vermiştir:

"O (Deccal) çıktığı gün (aynen bir insan gibidir) yemek yer. Ben size,
onun hakkında, benden önceki peygamberlerden hiçbirinin kendi
ümmetine anlatmadığı hususları anlatacağım:

Onun sağ gözü meshedilmiştir, (görmez), pertlektir, göz hadakası
yoktur, sanki hadakası cevrim içinde bir balgam gibidir. Sol gözü de
inciden bir yıldız gibidir. Onun beraberinde sanki cennet ve ateşin birer
misli vardır. Ancak hakikatta ateşi cennet, suyu da ateştir.

Haberiniz olsun! Onun yanında iki kişi vardır; köy halkını inzar ederler.
Bu ikisi köyden çıkınca, Deccal'in ashabından ilki oraya girer."

Rezin tahric etmiştir. Hadisin kaynağı yok ise de, hadiste yer alan
mefhumların şahidleri Sahihayn ve diğer kaynaklarda çoğunluk itibariyle
gelmiştir.


4977 - İbn-i Ömer RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS Veda haccı sırasında
(bir ara):

"--Halk susup dinlesin!" buyurdular.

Sonra Allah'a hamd ve senâda bulunup, arkadan Mesih ve Deccal'den
uzun uzun söz ettiler ve buyurdular ki:

"--Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla inzar etti. Nuh
Aleyhisselâm ümmetini onunla inzar etti, ondan sonra gelen
peygamberler de...

O, sizin aranızda çıkacak. Onun hali sizden gizli kalmayacak. Rabbinizin
tek gözlü olmadığı size kapalı değildir. O ise sağ gözü kör birisidir. Onun
gözü, sanki (salkımdan) dışa fırlamış bir üzüm danesi gibidir. (İki
gözünun arasında ke-fe-re yâni kâfir yazılmış olacaktır. Bunu her
müslüman okuyacaktır)."

Buhari, Fiten 27; Müslim, Fiten 100-103, (169)-(2933).


4975 - Hz. Huzeyfe RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Deccal çıktığı vakit, beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş
olarak gördügu tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir
ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne
düşmeyi kabul etsin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur."

Buhari, Fiten 26, Enbiya 50; Müslim, Fiten 105, (2935); Ebû Dâvud,
Melâhim 14, (4315),


4572 - Yine Ebû Hüreyre RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Medine'ye geçit veren dağ gediklerinde (birbiriyle kenetlenmis)
melekler var. (Her gedikte (kınından çekilmiş) kılıçlarıyla bekleyen iki
meleğin korumaları sebebiyle Medine'ye ne veba ve ne de Deccal
giremez."

Buhari, Fezailu'l-Medine 9, Tibb 30, Fiten 27; Müslim, Hacc 485, 486,
(1379, 1380); Muvatta, Cami' 16, (2, 892); Tirmizi, Fiten 51, (2244).


Müslim'in rivayetinde şu ziyade var: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Mesih Deccal, doğu tarafından gelir. Kasdı Medine'dir. Uhud'un arka
tarafına iner. Derken (Medine'yi bekleyen) melekler, onun yüzünü Şam
tarafina çevirirler ve orada helâk olur."


4573 - Hz. Enes RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Mekke ve Medine hariç Deccal'in çignemeyeceği memleket yoktur.
Mekke ve Medine'ye geçit veren yolların herbirinde saf tutmuş melekler
vardır, buraları korurlar. (Deccal) es-Sebbiha nam mevkie iner. Sonra
Medine ahalisini üc sarsıntı ile sarsar. Bunun üzerine (şehirde bulunan)
bütün kâfir ve münafıklar (şehri terkederek Deccal'e) gelirler."

Buhàrî, Fezailu'l-Medine 9; Müslim, Fiten 123, (2943).


4974 - Ebû Saidi el-Hudrî RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS bize Deccal
uzerine uzun bir hadis rivayet etti. Bize anlattıkları meyanında şöyle de
demişti:

"Deccal, Medine gecitlerine girmesi kendisine haram kılınmış olarak
çıkacak. Derken (Medine civarındaki) bazı ekimsiz yerlere kadar gelir. O
gün insanların en hayırlısi olan --veya en hayırlılarından-- bir kimse
onun karşısına çıkar ve:

"--Sen Rasûlullah SAS'in bize haber verdiği Deccal'sin!" der.

Deccal de (kendi adamlarına):

"--Ben şunu oldürüp sonra da diriltsem ne dersiniz? Bu iste bir süpheye
düşer misiniz?" der.

Oradakiler:

"--Hayır!" derler.

Deccal onu öldürür ve sonra diriltir. Diriltildiği zaman, adam:

"--Allah'a yemin olsun. Senin hakkında hiçbir vakit bugünkünden daha
basiretli olmamıştım!" der. Deccal onu tekrar öldüreyim mi diyerek
öldürmek isteyecek, fakat musallat edilmeyecek."

Buhari, Fiten 27, Fedailu'l-Medine 9; Müslim, Fiten 112, (2938).


7194 - Abdullah ibn-i Mes'ud RA anlatıyor:

"Mi'rac gecesinde, Rasûlüllah SAS Hz. İbrâhim, Hz. Mûsa ve Hz. İsâ ile
karşılaştı. Kıyameti aralarında müzakere ettiler. Önce Hz. İbrâhim
Aleyhisselâm'dan başlayıp ona kıyametten sordular. Onun kıyamet
hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hz. Musa Aleyhisselâm'a
sordular. Kıyamet hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Söz Hz. İsâ
Aleyhisselâm'a geldi. O:

"--Kıyametin kopmasina yakın şeyler (alametler) hakkında bana bilgi
verildi. Ama Kıyametin kopma (vaktini) Allah'tan başka hiç kimse
bilemez!" dedi.

Sonra (kıyametin alâmetlerinden biri olarak) Deccal'in çıkmasını anlattı.
Şunları söyledi:

"Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk memleketlerine
dönecek. Bu defa onların karşısına Ye'cüc ve Me'cüc çıkacak ve her
tepeden hızla hücum edecekler. Onlar giderken rastladıkları her suyu
icip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler.

Bunun uzerine halk feryad ederek Allah'tan yardım dileyecek. Ben de
Ye'cüc ve Me'cüc'ü öldürmesi için Allah'a dua edeceğim. (Duam kabul
görecek) ve yer onların (leşlerinin) kokusu ile çok pis kokacak. Ben yine
Allah'a dua edeceğim! Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp
denize atacaktır.

Daha sonra dağlar ufaltııp dağıtılacak ve yer, derinin yayılıp genisletildiği
gibi yayılıp genişletilecek. İşte şöylenen bu hal vukua gelince, insanlara
yakınlığı itibariyle kıyametin, ev halkı ne zaman doğumu ile aniden
karşılaşacaklarını bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi."

Râvi el-Avvam demiştir ki: "Bunun tasdiki Kitabullah'ta bulunmuştur
(Meâlen):

"Nihayet, Ye'cüc ile Me'cüc'ün önündeki sed açıldığında, her tepeden
saldırmağa başlarlar." (Enbiya 96).


IBNÜ SAYYAD

4978 - Muhammed ibnül-Münkedir anlatıyor: "Câbir ibn-i Abdillah RA,
İbn-i Sayyad'in Deccal olduğu hususunda yemin ederdi. Ben:

"--Sen Allah'a yemin de ediyorsun ha!" dedim. Bana şu cevabı verdi:

"--Nasil etmeyeyim? Ömer ibnül-Hattab RA'ın, Rasûlüllah SAS'in yanında
İbn-i Sayyad'in Deccal olduğu hususunda yemin ettiğini işittim. Buna
rağmen, SAS kendisini reddetmemişti."

Buhari, I'tisam 23; Müslim, Fiten 94, (4929), Ebû Dâvud, Melahim 16,
(4331).


4979 - İbn-i Omer RA anlatıyor:

"Omer İbnül-Hattab RA, ashabdan bir grup içerisinde Rasûlüllah SAS'la
birlikte İbn-i Sayyad'a dogru gittiler. Onu, Benî Megale şatosunun
yanında çocuklarla oynar buldular. O sıralarda büluğa yaklaşmış
durumdaydı. İbn-i Sayyad, SAS, eliyle sirtina vuruncaya kadar (onların
geldiğini) hissetmedi. SAS, omuzuna vurup:

"--Benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet ediyor musun?" diye sordu.

İbn-i Sayyad ona bakıp:

"--Şehadet ederim ki, sen ummîlerin peygamberisin!" dedi.

İbn-i Sayyad da Rasûlüllah'a:

"--Sen, benim Allah'ın rasûlü olduğuma şehadet eder misin?" dedi.

SAS onu reddetti ve:

"--Ben Allah'a ve onun rasullerine iman ettim!" buyurdu ve sonra sordu:

"--Pekiyi, ne göruyorsun?"

"--Bana bir doğru sözlü (sadık), bir de yalancı (kâzib) gelmektedir." diye
cevap verdi.

Bunun üzerine SAS:

"--Sana bu iş karıstırıldı! (Sıdkı kizb; kizbi sıdk ile karıstırıyorsun.)"
buyurdular.

Sonra da SAS ona:

"--Ben senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)" dedi.

İbn-i Sayyad:

"--O dumandır!" diye cevap verdi.

SAS:

"--Sus, sen kendi kadrini hiçbir vakit aşamayacaksın!" buyurdular.


Bunun uzerine Hz. Omer radiyAllahu anh:

"--Ey Allah'ın Rasûlü! Bana müsâade buyurun, şunun boynunu vurayım!"
dedi.

SAS de:

"--Eğer (Deccal) bu ise, sen ona musallat edilecek değilsin. Eğer bu
Deccal değilse, onu öldürmekte sana bir hayr yok!" buyurdular."

Buhari, Cenâiz 80, Şehâdet 3, Cihad 178, Edeb 97; Müslim, Fiten 85, 95,
(2924, 2930); Ebû Dâvud, Melâhim 16, (4329); Tirmizî, Fiten 63, (2250),
56, (2236).


Tirmizî, "Ben senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)"
sözünden sonra şu ibareyi ilâve etti:

"'Şimdi sen, semânın apaşikâr bir duman getireceği günü gözetle
(Habibim!)' (Duhan 10) ayetini gizlemişti."


4980 - Hazret-i Câbir RA anlatıyor:

"İbn-i Sayyad, Harre savaşı sırasında kaybedildi."

Ebû Dâvud, Melâhim 16, (4332).


7250 - Ebû Said RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS (bir gün) yanımıza geldi.
Biz o sırada Mesih Deccal'i müzakere ediyorduk. Dediler ki:

"--Ben size, nazarımda sizin için Mesih Deccal'den daha ürkütücü bir şeyi
haber vereyim mi?"

"--Evet! Ey Allah'ın Rasûlü, söyleyin!" dedik.

"--Şirk-i hafîdir (gizli şirk). Meselâ, kişi kalkar, namaz kılar, bu namazını
kendisine bakanlar sebebiyle güzel kılar. (İşte bu, gizli şirke bir
örnektir.)" buyurdular.


5461 - Zeyd ibn-i Sâbit RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS, bizimle birlikte,
Benî Neccar'a ait bir bahçede bulunduğu sırada bindiği katır, onu aniden
saptırdı, nerdeyse (sırtından yere) atacaktı. Karşısında beş veya altı
kabir vardı. SAS Efendimiz:

"--Bu kabirlerin sahiplerini bilen var mı?" buyurdular.

Bir adam:

"--Ben biliyorum!" deyince, SAS:

"--Ne zaman öldüler?" dedi.

Adam:

"--Şirk devrinde..." deyince, SAS;

"--Bu ümmet kabirde fitneye mâruz kılınacak. Eger birbirinizi
defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir
azabını size de işittirmesi için Allah'a dua ederdim." buyurdular ve sonra
şunları şöylediler:

"--Kabir azabından Allah'a sığının!" Oradakiler:

"--Kabir azabından Allah'a sığınırız." dediler.

SAS:

"--Cehennem azabından da Allah'a sığının!" dedi

"--Cehennem azabından Allah'a sığınırız." dediler.

"--Fitnelerin açık ve kapalı olanından Allah'a sığının!" dedi.

"--Acik ve kapalı her çeşit fitneden Allah'a sığınırız!" dediler.

"--Deccal'in fitnesinden Allah'a sığının!" buyurdu.

"--Deccal'in fitnesinden Allah'a sığınırız." dediler."

Müslim, Cennet 67, (2867).


5012 - Hazret-i Muaz ibn-i Cebel RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS (bir gün):

"Beytül-Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin
(savaşın) çıkmasıdır. Melhame Istanbul'un fethidir, Istanbul'un fethi
Deccal'in çıkmasıdır!" buyurdular.

Sonra elini konuşmakta olduğu kimsenin dizine vurdular ve:

"--Bu şöylediğim kesinlikle hakîkattir. Tıpkı senin burada oturman hak
olduğu gibi!" buyurdular.

Hazret-i Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yâni SAS'in konuştuğu
ve dizine elini vurduğu kimse, Muaz ibn-i Cebel RA'tır.)"

Ebû Dâvud, Melâhim 3, (4294).


5013 - Abdullah ibn-i Busr RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Melhame ile Medine'nin fethi arasında altı yıl vardir. Yedinci yılda da
Mesih Deccal çıkar."

Ebû Dâvud, Melahim 4, (4296); İbn-i Mace, Fiten 35, (4093).


1784 - İbn-i Abbas RA Hazretleri anlatıyor: "Rasûlüllah SAS,
teşehhüdden sonra şunu okurdu:

(Allàhümme innî e?zü bike min azâbi cehennem, ve e?zü bike min
azabil-kabri ve e?zü bike min fitnetid-deccâl, ve e?zü bike min fitnetil-
mahyâ vel-memât.)

"Allahım, ben cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından da
sana sığınırım. Deccal fitnesinden de sana sığınırım. Hayat ve olum
fitnesinden de sana sığınırım."

Ebû Dâvud, Salât 184, (984).


4812 - Huzeyfe RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Her ümmetin mecûsîleri vardir. Bu ümmetin mecûsîleri 'Kader yoktur!'
diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın!
Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın! Onlar Deccal
bölüğüdür. Onları Deccal'e ilhak etmek, Allah üzerine bir haktır."

Ebû Dâvud, Sunnet 17, (4692).


5998 - İbn-i Omer RAÊanlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"İleride genç bir grup ortaya çıkacak. Bunlar Kur'an'ı okuyacaklar,
ancak okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek. Onlardan bir grup
çıktıkça, kökleri kazınacaktır."

İbn-i Ömer der ki: "Rasûlüllah SAS'in:

"Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır." ibaresini yirmi kereden
fazla işittim."

(İbn-i Ömer, Rasûlüllah'tan işittiği sözleri şöyle tamamladı:)

"Nihayet bu cemaatin sürdürdüğü hile ve aldatma esnasında, Deccal
çıkacaktır."


4504 - Hz. Ebû Hüreyre RA anlatıyor: "Benî Temîm'i, haklarında
Rasûlüllah SAS'dan isittiğim üç seyden sonra hep sever oldum. Demisti ki:

"--Onlar Deccal'e karşı ümmetimin en siddetlisidirler."

Onların zekâtları gelmişti. SAS:

"--Bu, kavmimizin zekâtlarıdır!" buyurdular.

Hz. Aişe RA'nın yanında onlardan bir esire kadın vardı. Hazret-i Aişe'ye:

"--Onu azad et, çünkü o, Hazret-i İsmâil evlâtlarındandır!" buyurdular."

Buhari, Itk 13, Megazi 67; Müslim, Fezailu's-Sahabe 198, (2525).


35 - Hz. Enes RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdu ki:

"Üç şey vardır ki imanın aslındandır:

1. Lâ ilâhe illAllah diyene saldırmamak. İşlediği herhangi bir günahı
sebebiyle bu kimseyi tekfir etme! Herhangi bir ameli sebebiyle de
İslâm'dan dışarı atma!

2. Cihad. Bu, Allah'ın beni peygamber olarak gönderdiği günden, bu
ümmetin Deccal'e karşı savaşacak en son ferdine kadar cereyan
edecektir. Onu, ne imamın zalim olması, ne de adil olması ortadan
kaldıramayacaktır.

3. Kadere iman."

Ebû Dâvud, Cihad 35, (2532).


4492 - İmran ibn-i Husayn RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Ümmetimden bir grup (taife), hak uzerine savaşmaya devam
edeceklerdir. Onlar kendilerine meydan okuyanlara karşı muzafferdirler.
Öyle ki, bunların sonuncuları Mesih-Deccal'le de savaşırlar."

Ebû Dâvud, Cihad 4, (2484).


1554 - İbn-i Ömer RA anlatıyor:

"Rasûlüllah SAS aramızda olduğu halde biz veda haccından bahsederdik
ve veda haccının ne olduğunu bilmezdik. Veda haccında Rasûlüllah SAS
Allah'a hamd ve sena edip, sonra da Mesih Deccal'i mevzubahis etmişti.
Sözü onun hakkında epeyce uzatıp şunları da şöylemisti:

"Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla korkuttu. Hazret-i
Nuh Aleyhisselâm ve ondan sonra gelen bütün peygamberler onunla
korkuttular.

Bilesiniz o, aranızdan çıkacaktır. Onun şe'ninden (yapacağı icraatler)
hiçbir sey size gizli kalmayacak. Çünkü sizlere gizlemez. Rabbinizin gözü
kör değildir, halbuki onun sağ gözü kördür. Onun gözü pertlek bir üzüm
gibidir.

Haberiniz olsun! Allah sizlere birbirinizin kanını, malını haram kıldı.
Bunlar şu günlerinizin, şu beldenizdeki haramlığı gibi haramdır.

--Acaba tebliğ ettim mi?"

Rasûlüllah SAS'in bu sorusuna cemaat hep bir ağızdan:

"--Evet..." diye cevap verdi.

Bunun üzerine üç sefer:

"--Ya Rab, şâhid ol! Ya Rab, şâhid ol! Ya Rab şâhid ol!" dedi ve tekrar
cemaate yönelerek:

"--Vah size (veya eyvah size)! Benden sonra dönüp birbirlerinizin
boyunlarını vuran kâfirler olmayın!" dedi."

Buhàrî, Hac 132, Edeb 43, 95, Hud 9, Diyât 2, Fiten 8; Müslim, İman
119, (66).


7110 - İbn-i Abbas RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS, Kur'an'dan bir sûre
öğretir gibi şu duayı bize öğretmişti:

"Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, Mesih Deccal'in
fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım."


7187 - Hazret-i Enes ibn-i Mâlik RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Şu altı seyden önce (ahirete bakan) iyi ameller işlemekte acele edin:

1. Günesin battığı yerden doğması,

2. Duhan,

3. Dabbetül-arz,

4. Deccal,

5. Herbirinize mahsus olan ölüm,

6. (Sizin sâlih amelinize mânî olacak) amme hizmeti."


1673 - İbn-i Ömer RA anlatıyor: Hayır, Allah'a kasem olsun ki,
Rasûlüllah SAS Hazret-i İsâ'nın kızıl çehreli olduğunu söylemedi. Ancak
şunu şöyledi:

"Ben bir keresinde uyumuştum. Rüyamda Beytullah'i tavaf ediyordum. O
sırada düz saçlı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye
dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gördüm.

'--Bu kim?' dedim.

'--Meryem'in oğlu!' dediler.

Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim.

Kızıl, iri, kıvırcık saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam
daha vardı.

'--Bu kim?' dedim.

'--Bu, Deccal!' dediler.

İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbn-i Katan'di."

Zuhrî der ki: "İbn-i Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzaalı bir
kimseydi."

Buhàrî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libas 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275,
(169);Muvatta, Sıfatun-Nebî 2, (2, 920).


608 - Hazret-i Ebû Hüreyre RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Kıyametin üç alâmeti vardir, onlar zuhur edince, daha önce inanmamış
olanların artık inanmaları da onlara fayda vermez." (En'am, 158)

1. Güneşin battığı yerden doğması,

2. Deccal,

3. Dabbetül-arz."

Müslim, İman 249, (158); Tirmizî, Tefsir, En'am (3074).


4216 - Zeyd ibn-i Sabit radiyAllahu anh anlatıyor:

"Rasûlüllah SAS Uhud'a çıktığı zaman, (bir müddet sonra) onunla
beraber çıkanlardan bir kısmı geri döndü. (Bunlar hakkında) Rasûlüllah
SAS'in ashabı ikiye ayrıldı. Bir grup: "Bunları öldürelim!" diyordu. Öbür
grup ise: "Hayır onları öldürmeyelim!" diyordu. Bu ihtilaf üzerine şu ayet
nâzil oldu:

"(Ey Müslümanlar!) Münafiklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah
onları yaptıklarından dolayı baş aşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi
yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol
bulamayacaksın!" (Nisa: 88).

Rasûlüllah da şöyle buyurdu:

"--Burası Taybe'dir. Deccal'i sürer çıkarır, tıpkı körüğün, demirin pasını
çıkardığı gibi."

Buhari, Megazi 17, Fedàilu'l-Medine 10, Tefsir, Nisa 15; Müslim,
Munafikun 6, (2776); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3031).


4492 - İmran ibn-i Husayn RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Ümmetimden bir grup (taife), hak üzerine savaşmaya devam
edeceklerdir. Onlar kendilerine meydan okuyanlara karşı muzafferdirler.
Öyle ki, bunların sonuncuları Mesih-Deccal'le de savaşırlar."

Ebû Dâvud, Cihad 4, (2484).

(İnternetteki Kütûb-i Sitte sayfasından alınmıştır.)

Kıyâmet Alâmetleri | Dervişân