Fahrettin paşa kimdir? Nerde gorev yapmistir?*

Başlatan Oruc_Reis, 22 Şubat 2006, 15:11:23

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Oruc_Reis

Fahrettin pasa kimdir nerde gorev yapmis tir kac askeri vardi bana yardim ci olursaniz sevinirim ins selametle
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

ASUDE

Medine’nin Osmanlılardan çıkışı



İsyan başladığı sırada Medine’nin muhafızı Fahrettin Paşa idi. Aslen Rusçuklu olan Fahrettin Paşa 1877–78 Osmanlı–Rus harbinde ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç etmişti.

Fahrettin Paşa her sabah kefene bürünerek ve başına beyaz sarık sararak Allah Resulünün kabrini kendi elleriyle siler, süpürürdü. I. Dünya Savaşı’nın bütün imkansızlıklarına rağmen Medine’yi müdafaa ediyordu. İstanbul’dan gelen “Medine’yi boşaltın” emrine direniyor, kendini mücavir olarak görüyordu. Hem Filistin’i müdafaa, hem Medine’yi muhafaza o günün şartları müsait olmadığından Mondros Mütarekesi ile Medine’nin boşaltılmasına karar verilmişti. Haşimî Hükümeti adına emir Ali bin Hüseyin ve İngiltere adına Müttefik Devletleri Mutemedi sıfatını kullanan Capilan Corland mütarekenin 16. maddesiyle Medine’nin boşaltılmasını karar altına almışlardı. Şerif Hüseyin veda ziyareti için Harem–i Şerif’de bulunan Fahrettin Paşa’nın mücavirliğini kabul etmiyor ve bir an evvel Harem’den çıkıp Medine’yi terk etmesini istiyordu. Osmanlı subayları da Şerif Hüseyin’in işbirliği yaptığı silahlı bedevileri şehre saldırtmasından korkuyorlardı. Fahrettin Paşa’yı ikna ederek Harem–i Şerif’den çıkmaya razı ettiler. Sıra Türk askerlerinin Medine’yi terk etmelerine gelmişti. Yerli halk, Ravza–i Mutahhara’ya veda ziyaretinde bulunan Osmanlı askerleri ile birlikte ağlıyor, Harem–i Şerif’e hizmet eden harem ağaları (ağavatlar) Mehmetçiklerin boynuna sarılıyorlardı. Bu noktada yerli halk ile Osmanlı’yı arkadan vuran grubu birbirinden ayırmak lazımdır. Osmanlı Devleti’ne ihanet eden ve İngilizlerle işbirliği yapanlar Şerif Hüseyin gibi makam hırsıyla dolu bazı kimseler ve İngiliz ajanı Lawrence’in kışkırttığı urbanlar yani çöl bedevileridir. Yerli halk ise Osmanlı idaresinden son derece memnundu. Osmanlı askerleri buralardan ayrılırken halkın arkalarından ağlaması bu hakikatin en güzel ifadesidir.

Osmanlı Hicaz’da büyük hizmet vermişti

Esasen Osmanlı Devleti böyle hazin bir yenilgi ve ihaneti hak etmemişti. Zira başta Mekke–i Mükerreme ve Medine–i Münevvere olmak üzere bütün Hicaz Bölgesi Osmanlılar zamanında iktisadî ve sosyal yönden son derece gelişti, mimarî açıdan güzelleşti. Osmanlı asker ve yetkilileri Medine halkına son derece itibarlı davranırlardı. Medineliler vergi ödemez, askere alınmazlardı. Osmanlı buralara hâkim olduktan sonra kimsenin elindeki mülke dokunmadı. Allah Resulü’ne saygısızlık olur düşüncesiyle, inşâ edilen hiçbir bina Kubbetü–l Hadra’dan yüksek tutulmadı. Osmanlılar Allah Resulü’ne saygı ve hürmette o dereceye varmışlardı ki, bir kilometrelik mesafeden Peygamber rahatsız olmasın diye tren raylarının altına keçe döşemişlerdi. Mescid–i Nebi inşâ edilirken kırılan taşlar kırıldıkları yerde şekillendirilir, yeşil ipekler içinde ve salat–ü selamlarla getirilip duvardaki yerlerine konurdu. Peygamber soyuna yük taşımak yaraşmaz diyen Osmanlı askerleri Medine halkının ununu, şekerini, yağını evlerine kadar taşırlardı.

Harem–i Şerif’in hizmetkârı olan harem ağaları küçük yaşta Osmanlı saraylarında terbiye edilip yetiştirilir, tam bir İstanbul beyefendisi haline geldiklerinde Harem–i Şerif hizmeti için gönderilir ve ömürlerinin sonuna kadar bu mübarek vazifeyi îfâ ederlerdi. Harem’in her türlü temizlik, kapılarını açıp, kapatma işlerini yürütürler, Kabr–i Şerif’i her Cuma silip süpürürlerdi. Oradan alınan tozlar çuvallara doldurulup, daha sonra da küçük keselere konularak hacılara dağıtılırdı. Her sene değiştirilen Kâbe örtüleri de hatimlerle indirilip, tekbirler getirilerek küçük parçalar halinde kesilir ve hacılara dağıtılırdı.

Oruc_Reis

Allah razi OLSUN KARDESIM ELINE SAGLIK
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

müteallim

Fahrettin Pasa

Fahrettin Paşaya 10 Mayıs 1916 günü , Cemal Paşadan bir telgraf gelir. Telgrafta Mekke Emirinin oğullarının durumu ve bunlara karşı alınabilecek önlemler anlatılmaktaydı. Emir Hüseyin ve oğulları, İngilizlerle birtakım oyunlar peşindedirler. Fahrettin Paşadan bu planları öğrenmesi ve acilen bildirmesi isteniyordu.

Fahrettin Paşa, teftiş bahanesiyle Medineye gider ve durumun önemini yakınen görür. Gerçekten de Emir ve oğulları, İngilizlerle birlik olmuşlar, Osmanlı üzerinde oyunlar planlamaktadırlar.

Cemal Paşa , Fahrettin Paşa ile şifreli olarak haberleşiyor, oradaki durum hakkında bilgi alıyordu. Birgün Şerif Hüseyin, Osmanlı Devletindeki ve Arabistandaki sudan bazı sebepleri göstererek başkaldırır. Cemal Paşa durumun ciddiyetini anlayınca takviye kuvvetler gönderir. Şerif Hüseyin ihtilal beyannamesinde birçok asılsız iftira ve karalama öne sürer. Aslında bu iddiaların hiçbirinin dayanağı yoktur.

Cemal Paşanın üzerinde durduğu nokta, Hicaz Demiryolu idi. Bu aynı zamanda Filistin cephesinin de ulaşım hattıydı. Dolayısıyla önemi çok büyüktü. Bu hattın korunması için askerlerimiz çok fedakarca, hatta ölümü bile göze alarak çalışıyorlardı.

İsyancılar hemen harekete geçmiş, çöldeki Osmanlı karakollarına baskın yapıyorlar, demiryollarını dinamitliyorlar, askerleri pusuya düşürerek öldürüyorlardı.

Arapların demiryolunu dinamitlemesi sonradan olan bir işti ve onlara bunu İngiliz casusu Lawrensın getirdiği müfreze öğretmişti.

Osmanlı ordusu, Medineyi savunuyordu ama, Mekke ve Taife yetişemiyordu. Bundan dolayı isyanın ilk günlerinde bu yerler isyancıların eline geçti.

Çölde savaş, sadece düşmanla yapılmıyordu. Açlık, iskorpit, çekirge, humma vs. gibi birçok düşmanla mücadele etmek zorunda kalınıyordu. Fahrettin Paşa; askerin hem hocası, hem de doktoru idi. Onların hastalıklarına çareler arıyor, bulduklarını emir şeklinde duyuruyordu. Bütün bunların yanı sıra gıda yetersizliği de önemli bir sorundur. Hatta çekirge yenmesi için Fahrettin Paşa tarafından emir yayınlanır. Fakat başka bir sorun da çöl sıcaklığıydı. Güneş kumları cehenneme çeviriyor ve askerler güneş çarpmasından hayatlarını kaybediyorlardı.

Şerif Hüseyinin isyanı ile birlikte Osmanlı yönetimi de bu kişiyi görevinden azletmiştir ve yerine Şerif Haydar Paşayı tayin etmiştir. Devlet Şerif Haydar Paşadan çok şey bekliyordu. Amaç oradaki düzenin tekrar sağlanmasıydı.

Ancak yeni Emir, Fahrettin Paşa ile anlaşamıyordu. Çünkü kendiside bir Arap&tı. Dolayısıyla Arapların kırılmasını istemiyordu. Enver Paşa, Cemal Paşa nın Haydar Paşa konusundaki fikrini sorması ve olumsuz yanıt alması üzerine, yerine Miralay İsmet Beyi önermektedir. Enver Bey, çeşitli nedenlerden dolayı onun yerine Mustafa Kemal Paşayı görevlendirmek ister. M. Kemal Paşa, Cemal Paşa ile görüşür. Daha sonra bir takım kararlar alınır. Mustafa Kemal, emrindeki bölgenin genişletilmesini isterken, diğer yandan Ordu Komutanı yetkisi verilmesini istiyordu.

Medinenin boşaltılması isteniyordu. Aslında bu önce M. Kemalden istenmiş ancak o kabul etmemiştir. O bölgede bulunan Fahrettin Paşanın bu işi yapması istenir. Fahrettin Paşa, ikilem içinde kalır. Bir yanda bir emir, öte yanda kutsal bir beldenin terkedilmesi ve halkının ıssız çöllere dökülmesi...

Fahrettin Paşa, boşaltma emrini kabul ettiğini ancak küçük bir birliğin orada kalmasının faydalı olacağını düşündüğünü bildirir. Fakat Cemal Paşa, buna bir anlam veremez. Ama Enver Paşaya bu notu ulaştırır. O da Sadrazam Talat Paşaya durumu iletir. Fahrettin Paşanın dileği kabul olur ve Medinede kalır. Ancak bir yıllık erzak depolamak için işi ağırdan alır. Bu da Cemal Paşanın dikkatinden kaçmaz ve kendisini bir telgraf ile uyarır.

Fahrettin Paşa, Medinede bulunan Kutsal Emanetleri dikkatle toplayıp, paketler ve 19 Mart 1917 günü Medineden kalkan trenle İstanbula gönderir. Kutsal Emanetler denen bu eşya ve hediyeler arasında çok değerli mücevherler ve Peygamberimize ait eşyalar da vardır.

Fahrettin Paşanın taktikleri ile Hicaz Seferi kuvvetlerinin büyük bir bölümü elinde kalmış fakat erzakı tükenmek üzeredir. Elinden geldiği kadar tren yolunu açık tutmaya çalışmaktadır. Daha sonraları beraberindeki birliklerden Arap olanlar çöllerde firar eder, buna sonraları Türk askerleri de eklenir. Bunun yanısıra açlık, hastalık vb. etkenlere karşıda mücadele veriliyordu.

Şehrin dışında Lawrensin örgütlediği güçler egemen olmuş, içeride ise; Fahrettin Paşa egemen olmaya çalışıyordu. Binbir zorluğa katlanarak,Fahrettin Paşa; Medineyi kuşatanlara karşı bir set gibi duruyordu. Hal böyleyken aldığı bir telgraf, Paşayı adeta yıkar. Telgrafta, Filistin cephesinin yarıldığını, Şamın düştüğünü öğrenir. Artık dayanacak tek bir desteği kalmamıştır. Durumu askerlerine üç gün sonra bildirir. Artık askerler gruplar halinde kaçmaya başlar. Subaylar arasında da hoşnutsuzluk mevcuttur.

İşte böyle zor bir Cuma günü minbere çıkıp Ya RasulAllah! Ben seni bırakmamdiye haykırıp, ağlamıştır. Bu olayın üç gün sonrasında anlaşma şartnamesiyle gelen bir Osmanlı Yüzbaşısına; Halife teslim ol demeden teslim olmam der, diye cevap verir.

Ancak ilerleyen günlerde askerler arasında çözülme başlamıştır. Fahrettin Paşa hala direnmektedir. Artık çevresinde kimse kalmadığını görünce 5 Ocak 1918 günü yerini Miralay Necip Beye bıraktı. Sonra Haremi Şerife gidip veda namazı kıldırdı. Ardından istirahata çekilmek istediğini söyledi ve bir süre odasına kapandı. Paşanın odadan çıkmadığını görenler endişelendi. Çünkü, Paşanın bir defasında böyle duruma gelinirse intihar edebileceğini söylediğini herkes biliyordu. Çeşitli hilelerle Paşanın kılıç ve silahını almaya çalıştılar ve sonunda başardılar. Çünkü artık takati kalmamıştı. Ve nihayet bir gün yatağından alınarak, İngilizlere teslim edilir.

Alinti
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Oruc_Reis

Allah razi olsun kardesim
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.