Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Doğru mu, yanlış mı?

Başlatan mazlum, 24 Aralık 2010, 17:34:53

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

mazlum

#45
Can çıkmayınca huy çıkmaz.
Huy, insanın yaratılış ve ruh özelliklerinin bütünüdür. İnsanla birlikte var olmaya başlar; insan büyüdükçe, huy da onun benliğine iyice yerleşir; kişiliğinin bir parçası hâline gelir. İster eğitim, ister başka bir yolla olsun, kişinin huyunu değiştirmek mümkün değildir; kişinin ölümüne kadar öylece devam eder.
Alıntı www.egze.com

Bu konu üzerine bir çok siteye baktım , ve genel görüş hemen hemen hep aynı yönde ,
yani yukarda yazıldıgı gibi ölmeyince Huy cıkmaz miş .

oy saki biz buna karşıyız günümüzde insanın Tıp yoluyla veya eytimle ,
yada yüksek Himmet ve mücadeleyle, nice degişmez kötü huylardan insanın kendini ,
arındırdıgı malumdur .
Şöyle bir acıklama yaparsak yerinde olur sanırım . İnsan yaradılış fıtratı icabıyla,
melekesi üstün olarak yaratılır , bu yaradılış bütün insanlar için gecerlidir ,
Fakat zamanla insan yaşadıgı toplum ve çevrenin etkisiyle , kedisindeki bu melekesini kaybeder yada korur , neyazıkki günümüz insanı bu melekesini koruması nerdeyse imkansız hale gelmiştir ,
durum böyle olunca ,bulundugu ortam ve topluma uyarak insan kendine bir huy bir kişilik ,benliği oluşturur  iyi veya kötü yönde olabilir bu oluşan kişilik , lakin bağzı insanlar zamanla bakarki kendisinde oluşan bu kişilik bu huy ahlak kendisinin dahi hoşuna gitmez ,
değişmek ister değiştirmek isterde bu huyunu , bu kişiliğini kendi başına değiştiremez ,
ya yıkılır gider vaz gecer mücadeleden , çünkü çok zor bir iştir huy ve alışkanlıklardan vaz geç mek , yada müçadelesine ilmi katar bilene sorar yardım ister , veya Tıp ba baş vurur nihayetinde .Azmi olduğu içinde bu huy ve alışkanlıktan kurtulur .
Can cıkmadan huy cıkmaz sözünede , mukabil olarak şu söz pek güzel bir cevaptır .
Azmin elinden ne kurtulur ?

        gelelim yeni bir söze ( Elinin Hamur'uyla , Erkek işine karışma  ) Karışırsa ne olur acaba ?
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

mazlum

#46
( Elinin Hamur'uyla , Erkek işine karışma  )

Bu söz şaka yoluylada olsa , söylenmesi kırıcı küçüm'seyiçi bayagı bir söz'dür ,
Üzerinde çok yok yorum yapılabilir . Her ne yorum yapılırsa yapılsın ,
bu sözü söyleyende kibir alameti açıktır .

Bu söze maruz kalanda malisef mazlumdur .

Ayrıca bu söz İslamın Hanımlara bakışı açısından , islam düşmanları tarafından bakın müslümanın islamın kadına bakışına diyerek yıllardır islama maal edilmeye çalışılam Ben çillik dolu bir sözdür .
 

Evet Bu gün başka bir şey yazacaktık  fakat . Tuğra'nın bugünkü Müzikle alakalı yazısını
okuyunca aklımıza gelen bir yazıyı eklemek yerinde olur diye düşündük .
birileri diyorki müzik Ruh'un ğıdasıymış !


                (  Müzik Ruh'un ğıdasıdır ' ) mı ?

Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

mazlum

#47
Saygın Sadakat Dostları ve bu yazılarımızı okuyan Arkadaşlar .

Bir açıklama yapma ihtiyacı duyduk sanırızki hak verirsiniz . İnşAllah

Olaki yazılarımızı bayagı sıradan görenler olabilir , lakin bu yazıları yazarken biz kimin ne gördüğüne bakmadan doğru bildiğimizi aktarmaya çalışma gayretindeyiz , ve bizi bu çalışmaya sevk eden Asıl sebep şudurki , doğru bildiğimiz yanlışları düzeltelim.

Kelimelerin ağız'dan cıkan sözlerin önemini fark edelim , öyleki niçe sözler insanı küfüre götürüyorda farkında olunmuyor . İnşaAllah aşagıda aktardıgımız.

Elmalı Tefsiri

Vasıtasıyla Mucadele Suresinin bu tevsirini okuyunca . bu tür söz ve konuların  ehemniyeti daha iyi anlaşılır .

58-MÜCADELE:

1. "Allah işitmiştir." Tahkik (kuvvetlendirmek) ve tevki', yani vuku bulması beklenen anlamını ifade etmektedir. Buna göre âyetin mânâsı şöyledir. "Evet Allah işitti, hakikaten beklendiği gibi işitti ve dinleyip gereğini yaptı." O kadının sözünü ki, kocası hakkında seninle mücadele ediyor ve Allah'a şikayette bulunuyordu. Gam ve kederini dile getiriyor, derdinin çaresini istiyordu.

Rivayetlerden anlaşıldığına göre bu âyetlerin inmesine sebeb olan kadın, Ensar'dan Evs b. Sâmit'in karısı Havle binti Sâlebe idi. Hadise şöyle meydana gelmişti: "Havle'nin kocası olan Evs b. Sâmit -ki Ubâde b. Sâmit'in kardeşiydi ihtiyarlamış ve titiz bir yapıya sahip olmuştu. Bir gün karısı kendisinden birşey istemiş, o da öfkelenip "Sen bana anamın sırtı gibisin." deyivermişti ki, buna zıhâr denilmektedir.

Cahiliye âdetlerine göre bir adam karısına bu sözü söylediği zaman karısı ona haram olurdu. Onu bir daha alamazdı. Bu hadise İslâm'da ilk defa meydana gelen bir zıhâr olmuştu. Derken Evs çok geçmeden söylediğine pişman olup Havle'yi çağırmıştı. Ancak Havle, yanına gelmekten çekinmiş ve ona; "Canım kudret elinde bulunan Rabbime yemin ederim ki sen o sözü söyledikten sonra, Allah ve Resulü hükmünü verinceye kadar benim yanıma gelemezsin.

Git Resulullah'a danış." demişti. Koca, "Ben utanırım Resullullah'a bunu soramam." cevabını vermişti. Bunun üzerine kadın, "Ben gider sorarım." deyip Resulullah'ın huzuruna vardı ve, "Ya Resulullah! Evs beni eş olarak seçip evlendiğinde gençtim, çekici idim.

Ancak yaşım ilerleyip birçok çocuğum olunca Evs beni anası gibi kıldı ve kimsesiz bırakıverdi. Eğer bana bir çare bulup onunla geçinmemi temin edersen, bunu beyan buyur ya Resulullah!" diye istekte bulundu. Hz. Peygamber de ona: "Ben şimdiye kadar bu konuda bir şeyle emrolunmadım, ictihadım ise senin ona haram olduğun şeklindedir." dedi.

Havle, "VAllahi o, talak zikretmedi." dedi. Resulullah ise haram olmuşsun diye tekrar etti. Ancak kadın, "Kurbanın olayım nazar buyur Ya Resullullah" dedi ve bu hususta Resulullah ile defalarca mücâdelede bulundu. Havle daha sonra da şikayetini Allah'a arzederek, "Allah'ım yalnızlığımın şiddetinden ve bana zor gelecek olan ayrılık acısından sana şikayette bulunuyorum. Küçük çocuklarım var, onları ona (Evs'e) bıraksam zâyi' olacaklar, yanıma alsam aç kalacaklar." dedi ve başını göğe kaldırıp "Allah'ım sana şikayet ediyorum, Peygamberinin lisanına bir vahiy indir." şeklinde yalvardı. Havle henüz oradan ayrılmamıştı ki, hakkında Kur'ân âyeti nazil oldu.

Vahyin şiddeti geçtikten sonra Peygamber (s.a.v) Efendimiz, "Ya Havle müjde!" dedi ve arkasından âyetini okudu. Bunun üzerine Resulullah, kadının kocasını çağırttı, "O yaptığın yeminle kasdın ne idi?" diye sordu. Evs de, "Onun keffâreti var mı?" dedi. Buna karşılık Peygamberimiz, "Bir köle azad etmeye gücün yeter mi? " şeklinde mukabelede bulundu.

Evs cevabında, "Hayır VAllahi ya Resulullah, ona gücüm yetmez, malımın hepsi gider, köle pahalıdır, benim ise malım azdır." dedi. Hz. Peygamber de "Ona gücün yetmezse iki ay peşpeşe aralıksız oruç tutabilir misin?" buyurdu. Evs ise, "Hayır vAllahi ben günde üç kere yemezsem gözümün feri kaçar." dedi. Hz. Peygamber, "O halde altmış fakiri doyurabilir misin?" diye sordu.

Buna karşılık da Evs, "Hayır, vAllahi buna da gücüm yetmez. Eğer bana yardımda bulunursanız, o zaman olabilir." dedi. Resulullah da "Ben sana onbeş sa' (on beş bin dirhem) yardımda bulunurum ve bereketi içinde dua ederim." dedi. Ve bu şekilde aralarını düzeltti.

Kaynak Sadakat Kütüp'hanesi .Elmalı Tevsiri
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

Tuğra

#48
 
Alıntı Yap(  Müzik Ruh'un ğıdasıdır ' ) mı ?

HAZRETİ MEVLANA'YA İFTİRA

Dinimizde tasavvuf müziği diye bir şey yoktur. Müzik, azgın nefsin gıdası, ruhun zehridir. Kalbi karartır. İslâmiyetten ve tasavvuftan haberi olmayan kimseler, dini, dünya kazançlarına alet edip tasavvufa, hatta ibâdetlere, mistik bir hareket olarak müzik sokmuşlardır. Müzik ile, ney ile ilgileri olmamasına rağmen, Mevlana hazretleri gibi tasavvuf büyüklerini de kendilerine alet etmişlerdir.

Halbuki müziğin dindeki yeri bellidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

"Cenab-ı Hak, zurna, gırnata, ud, def gibi bütün çalgı aletlerini, cahiliyet döneminde tapınılan putları kaldırmamı emretti."

"Çalgıları yok etmek için gönderildim."

"Musiki, kalbde nifak hasıl eder."

"İlk teganni eden şeytandır."

Fıkıh kitaplarında da müziğin durumu şöyle bildirilmiştir: "Teganni ile şarkı söylemek ve dinlemek haramdır. Tekkelerde ilahiler okuyarak raks etmek, oynamak, dönmek haramdır. Şimdi, dinden haberi olmayan fasıklar, böyle tarikatçılık yapıyorlar." (Fetava-yı Hindiyye 5/352)


Tasavvuf Müziği
〰〰〰〰🐠

Günbatımı

Güzel bir bölüm olmuş, teşekkürler emeği geçenlere...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

mazlum

Tuğra'ya ve Günbatımı'na tşk ler ediyoruz .
Müzük Ruhun Ğıdası diyenlere , Önce Kalbin sonar Ruhun ,ne olduğunu öğren melerini tavsiye ediyoruz !! Sonrada İnşAllah hem Kalbin hen'de. Ruhun Ğıdasını verinler ...

ve geçiyoruz yeni bir söze ( Allah'ın gücüne gitmesin ama ) Allah Allah neymiş H.z Allah'ı
gücendire bilme ihtimali olan şey ? Ya Hu Tevbe estağfurullah .
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

mazlum

( Allah'ın gücüne gitmesin ama )  Diyorlar ...Bakalım bu sözleri nereye gidiyor ?

Halık'a ve Mahluk'a karşı , bir şeyleri beğen'meme ifadesi içerir bu söz !

Soru:gücenmek Ne Demek ? gücenmek ne demektir ?
Cevab:birinin beklenilmeyen bir davranışı veya sözü karşısında kırgınlık duymak, kırılmak.
Peki Kim H.z. Allaha bir kırgınlık vere bilir ??? Cevap Kimse Çünki H.z Allah bu gibi vasıflardan münezzehdir .
Peki Kim Kırıla bilir ? zayıf olan Mahluk İnsan herzaman kırılmaya musayittir ...

Şimdi örnek verelim ,bu sözün söyleniş biçimiyle alakalı olarak .

Ya Allahın gücüne gitmesin ama  Gül'de çöplükte acarmı yani !

Cocuga bak ne güzel  Allahın gücüne gitmesin ama Babası ne çirkin herif !

Allahın gücüne gitmesin ama Bu yarattıgı hayvanda ne iğrenç  gibi ,

söylemlerde kullanılan bilinç sizce sarf edilien . çok tehlikeli bir söz

Peki bu söyleme Alternatif nasıl bir söz kullanmalıyız ? H.z Allah'ın Hikmet'ine bak ! H.z Allah'ın Kudret'ine bak demek varken , bu sözü söylemek ancak Ahirette Bu sözü söyleyeni öyle bir güncen dirirki H.z Allah vay haline ...
Aklı başında bir müslüman bu sözü sarf etmez ,ve bu gibi sözler sarf edenleri Allah rızazı için uyaralım İnşaAllah  .

Şimdi bir söz Aklımıza geldi birazda espirili olaçak , ama biz bu sözün nasıl türediğini  sitede enfa'nın geniş açıklamasında okumuştuk yinede eklemek istedik , bundada var bir hayır düşüncesiyle  :)

Bu söz Şu ( Burası Dingonun Ahırımı ) bakalım dogrumu yanlışmı ? e52))


Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

Ay Iıığı

#52
Alıntı yapılan: Rahmani - 26 Ocak 2011, 04:20:48

Bu söz Şu ( Burası Dingonun Ahırımı ) bakalım dogrumu yanlışmı ? e52))

Dilimizde dingonun ahırı mı diye kullandığımız bir söz vardır. Hiç merak ettiniz mi bunun ne demek olduğunu?
Atlı Tramvaylar zamanında, tramvaylar 2 atla çekilirken dik Şişhane yokuşunu çıkabilmek için Azapkapı'dan takviye at alarak yokuşu çıkabilirlermiş.

Tramvay bu haliyle Taksim e kadar gelir, burada çıkartılan atlar, bu gün Taksim alanının batı kısmındaki sular idaresi maksemi ile Fransız konsolosluğu arasında bir ahırda bir süre dinlendirildikten sonra tramvaya bağlanmadan boş olarak Azapkapı ya götürülürlermiş.

Taksim deki bu ahırı Dingo adlı bir rum vatandaş işletirmiş. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimizdeki '' Burası Dingo' nun ahırı mı giren çıkan belli değil '' sözünün buradan geldiği söylenir.

İnternethaber

Dingonun Ahırı Ne Demek

mazlum

Ay Işıgı'na Tşk ler ediyoruz , ve işaret etmiş oldugu sayfayı okumanızda yararlı olur .

Fakat bu sözü sarf etmek , hiç te güzel degil .
Burası Dingonun ahırı degil , yada ahırımı ? hitabında bulunanın
karşısındakini başından savma azar ve aşşalama vardır bu söz'de ,yani kaba ve hoş bir söz degil . bu söze maruz kişide bu sözü sarf edene işi düşmüş ihtiyaç duymuş müşkülatı olan biri dirki , umarak geldiği kapıdan böyle bir sözle , ihtiyacının karşı'lanamıyacagı hakaret vari bir hitapla rededilmesi söz konusudur .
Böyle bir hitapta bulunmak .Aklı selim bir kişinin işi degildir .

Vaktit geçirmeden  Bor'a gidelim yoksa , Niğde'ye kakar yol almak gerek ,yoksa
( Geçti Bor'un Pazarı sür Eşeğini Niğde'ye ) derler  e56))  ya siz nedersiniz  t3))
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

Tuğra

Geçti Bor 'un Pazarı Sür Eşeğini Nigde 'yenin Öyküsü

Öykünün asli şöyledir:

Bor'un pazari Salı günleridir. Bir gün önceki Pazartesi günü hazırlık günü olup,yöresel deyimle "Deripazarı" dir. Asıl Pazar gününe de ULUPAZAR denir. Deri pazarı günü, otuz kirk kilometre uzaktan gelecekler ve Salı günü pazara yetişeceklerin hazırlık günüdür.İlçeye, bu deri günü gelenler, ertesi günün yoğun işlerinden bir kısmını görürler.

Bu hazırlık günü çalışmaları,yaz ve kış mevsimine göre değişiklik gösterirdi. Sonbaharin yazdan kalma bir günü, erken saatlerde, kırk kilometre uzaktaki köyünden çikan bir pazarcı, Bor'un bağlarına girdiğinde, geçmiş ikindi zamanıdır. Molayi, yıkılmış kerpiç duvarın içeri girdiği Pınarbaşi mevkiindeki, Tütüncü Hasan'in bağina verir. Eşeğini de dinlendirmek için indirdiği yüke sırtını dayayıp da pazardan alacaklarının hesabını yaparken, içi geçer ve derin bir uykuya dalar.

Eşşeği önündeki yiyecekleri çoktan bitirmiş, bağli bulunduğu ağacın kabuklarini kemirmeye başlamıştır. Deri pazarı gününün ikindi zamani başlayan uyku gece de sürdügü gibi, Ulupazar gününün, yani Salı gününün ikindisine uzanır Yirmibes saatlik bir uykudan uyanan pazarcı, halinde bir değişiklik hissetmeden şehrin yolunu tutar.

Tutar amma, yollarda bir başkalik var, pazara gidenlere rastlayacaği yerde, pazardan dönenleri görür. Dönen bir pazarcıya,merakla sorar;

Neden Ulupazarını almadan dönüyorsunuz?

Pazarci ertesi günün Niğde pazarini işaretle;" Geçti Bor'un pazari , sür eşşeğini Niğde 'ye babalik" der.


yesilbor.com
〰〰〰〰🐠

mazlum

Tuğra'ya Tşk ler ediyoruz, Katkılarından dolayı .
Bu vesileylede öğrenmiş oluyoruz'ki bu söz mahsurlu degildir ,
Yeri geldiğinde şaka yollu söylenmesi yerin'dedir . Her şeyin en iyisini. H.z Allah bilir .

Gecelim yeni bir söze Bu önceki sözden sonra , sanırım bu gelen sözü tahmin etmiş sinizdir . (  senin yaptığını çorumlu bile yapmaz ) diyorlar bağzan . biz yoruma bu sözün dogru veya yanlışlığına geçmeden , Çorumlu kardeşlerimiz alınmasın açıklama yapıldıktan sonra görülecektirki , bu söz çorumluyu zedeler yaralar bir söz değil dir .
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

Tuğra

Biz teşekkür ederiz,

konu ile ilgili şöyle bir hikaye buldum doğruluk derecesini bilemiyorum..
---------------------------------------------------------------------------------------

Bu deyim, Corumlularin basina Kayserililer sayesinde bela olmu$tur .Nede olsa uyaniklarya, ne edip edip kendi suçlarini Corumlularin üzerine atmi$lar .

Olayin asli $udur:

Olay,Ismet Inönü zamaninda ya$anmi$tir. Ikinci Dünya sava$i dönemidir. Türkiye sava$a girdi girecek, Ismet Pa$a tedbir amaci ile yeni vergiler koyar. Köylülerden Ösür (mal vergisi) almaya karar verir.

Vergi memuru köy köy dola$arak köylülerden ekin ve iri ba$ hayvan ba$ina vergi toplar. Corum'un bir köyüne ugrar, köylü zaten fakirdir, mallarindan devlete vergi vermek istemezler. Fakir bir köylü buna bir çare bulur. Ahirdaki tek koyununu evin bir odasina baglayip yorgani üzerine örtüp kapiyi kilitler.
Vergi memuru, köylülerin mal sakladiklarina sikça rastladigi icin evin odalarini teker teker kontrol eder. Vergi memuru kilitli odayi zorla açtirir. Köylüye yatakta ne oldugunu sorar;

Köylü de hastasinin oldugunu söyler.

Tabi memur buna inanmaz, yorgani kaldirinca bacaklari baglanmis koyun ile karsilasir. Köylü ne dese dinletemez. Vergiyi vermek zorunda kalir.

Ayni memur bu sefer Kayseri'nin bir köyüne gider.

Kayserili ahirdaki e$egi bir odaya götürüp ayaklarini baglayip aynen Corum'lunun yaptigi gibi yataga yatirip üzerine yorgani örter.
Memurun kar$ila$tigi bir durum oldugu icin Kayseriliye kilitli kapiyi zorla actirir, yatakta kimin oldugunu sorar.
Kayserili,hasta babasinin yatmakta oldugunu,cocuklar rahatsiz etmemesi icin kapiyi kilitledigini söyler.Memur yorgani acinca esegi görür ve söyle söyler.

-"SENiN YAPTIGINI CORUMLU YAPMADI,O KOYUNU HASTASI YAPTI SEN iSE E$EGi BABAN YAPTIN.
〰〰〰〰🐠

mazlum

#57
Bizde okumuştuk bunu ,ve buna ben'zer burda zikretmeye gerek yok ,bir iki değişik hikaye daha var  bu konuyla alakalı , fakat sonuç olarak anlatılmak istenen şey aynı !
Çorumlu bu hikayelerde daha hahsum ve daha tabir yerindeyse Deli kanlıça davranmıştir ,
oysaki Çorumludan sonra bir icraata girişen kişi , oldukça abes'ce ve uyanıklık yapayım
demiş fakat  hikayelerin hepsinin sonundada yapmak istedigini eline yüzüne bulaş tırmış.

bu sebep ten dolayı adı çıkmış , tabi bu ikinçi Şahsı herhangi bir Memleket'imizede maal edemeyiz , Çünkü kişinin yaptığı yanlış topluma maal edilemez .
burdada yapılan öyle yada böyle oldukça ayıp bir yanlış vardırki .
Bir Terbiyesizlik edene Kızğınlık ğadab halınde öfkeyle söylene bilen söz'dür
Bu söze maruz kalma mak gerek , söynenip söylen'memesi ise En iyisini Allah bilir deriz .

evet yeni bir söze geçelim , ( Ne Şam'ın şekeri ne Arab'ın yüzü ) bu nedemek görecez İnşAllah dogrumu yanlışmı ?
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

mazlum

#58
( Ne Şam'ın şekeri ne Arab'ın yüzü )  diyorlar demiştik  bakalım öylemiymiş ?

HEM ŞAM'IN ŞEKERİ HEM ARAB'IN YÜZÜ

Selmân-ı Fârisî (r.a.) anlatıyor: "Resûlullâh (s.a.v.) bana:

"Bana buğzetme, dînini terketmiş olursun!" buyurdular. Ben:

"Ey Allah'ın Resulü, ben size nasıl buğzederim? Allah hidâyeti bana sizin elinizden ulaştırdı" dedim.

"Arab'a buğzedersin, böylece bana buğzetmiş olur­sun" buyurdular." (Tirmizî, Menâkıb )

Osman ibn-i Affân (r.a.) anlatıyor: Resûlullâh (s.a.v.) buyur­dular ki:

"Kim Arab'ı aldatırsa şefaatime giremez ve sevgim de ona Ulaşmaz." (Tirmizî, Menâkıb )

Bu iki Hadîs, Arab milletine karşı kötü his beslemenin teh­likesine dikkat çekmektedir. Müslümanlar kardeştirler, birbir­lerini sevecekler, aralarında buğz ve düşmanlığa yer verme­yecekler, birbirlerini aldatmayacaklar. Müslümanlar arasında bunlar haram olmakla birlikte, Arablara karşı yapılması daha büyük bir günâhı gerektirmektedir. Zîra Resûlullâh da Arab'dır. Şu hâlde meşû bir sebeb olmadan Arab'a karşı alınan tavır islâm'a karşı alınmış bir tavırdır, ikinci Hadîs böyle bir durum­da kişinin kalbinde Resul (s.a.v.) sevgisinin hâsıl olmayacağı­nı, dolayısıyla da Resûlullâh (s.a.v.)'in kendisini sevmeyeceği­ni haber vermektedir. Bunlar bir Mü'min için felâkettir.

Dilimizde Arab düşmanlığı kokan sözlerin varlığı, pürüzsüz bir tende kanserli bir ur gibi durmaktadır. Meselâ, "Ne Şam'ın şekeri ne Arab'ın yüzü!", "Arab saçına dönmek!", hele kimi yö­relerimizde siyah köpeklere "Arab!" isminin verilmesi hiç kabul edilir bir durum değildir. Milletimizin şuuraltına Arab'ın; pis, pej­mürde, kara yüzlü, çirkin, işe yaramaz olduğunu yerleştirerek, Müslümanları bölmeye çalışmışlardı. Muhtelif kitablarda ingi­lizlerin yalanlarına inanıp da ihanet eden Şerîf Hüseyin ve ya­nındaki 2000 civarında adamından yola çıkarak, bütün Arab-ların hâin olduğu fikrini uyandıran bilgiler yazılıdır. Bu açıdan yahûdîlerin uydurduğu ve Müslüman halkları birbirine düşman etmeyi, onları zayıflatıp köleleştirmeyi amaçlayan sözlere asla itibar etmemeliyiz. Onlara inâd Şam'ın dünyaca meşhur şeke­rini de Arab kardeşlerimizi de seviyoruz!

(Sezai Karakoç)  Bu alıntı dan da anlaşıldıgı üzere . Bu sözden Ateşten sakınır casına sakınmak gerek .

Şimdi yine biraz espiri kokan ,bir söz alalım gündeme .İnşaAllah doğru bir acıklama getirmek niyetiyle ,      (Bu ne pehriz, bu ne lahana turşusu ? )    H.z Allah dogruları aktarma niyeti ve kabiliyeti üzerine ğayretimizi artırsın Amin .
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

mazlum

#59
(Bu ne pehriz, bu ne lahana turşusu ? ) Demiştik   son olarak bakalım neymiş bu söz ?

İlk duyul dugunda akla gelen şu oluyor, Kendisine saglıgı acınsından . Dr Tarafından ve ya uzman kişi tarafından , kullanılması , veya yenmesi yasak olanan yani Pehrize uyması gereken kişinin , Aman canım Atın ölümü arpadan olsun deyimini hatırlatır casına ,

Pehrizini tutmayıp , kendisi için zararlı olan şeyi alması tüketmesi karşısında söylenen ,
uyarıcı nitelikte bir söz !

Lakin bu söz asıl itibarıyla Kanatımız odurki , genel manada Söylem leriyle eylemleri bağdaşmayan tutar sız kişilere kullanılır . ve söylenmesinde bir sakınca yoktur ikaz mahiyetinde , insanın sevdiklerine espirili bir yolla söylemesi uygundur .
Her Şeyin en iyisini bilen H.z Allah'dır .

ve yeni bir söz le devam edelim isti yorum ama , Kardeşler bir Ricam var sizde yorum veya eklemek istediginiz söleri yazınki , hem tatlı soh bet ve heycan yaşayalım birlikte ,
Hemde muhabbet olur hayır yönünde İnşaAllah .

   Bir söz daha ( kadının fendi erkeği yendi  ) diyorlar . varmı böyle bir şey açaba ?
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .