Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Bunlar bizim dizilerimiz mi?

Başlatan İsra, 14 Aralık 2010, 08:09:51

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra


Çocuklar illa etkileniyor

Çocuklarım kendi aralarında sohbet ederken kulak kabartıyorum. Bizim evde seyredilmeyen bir televizyon dizisinin karakterinin adının geçtiğini işitip şaşırıyorum.

— Yavrum, biliyorsunuz; babanla ikimiz, o diziyi açmıyoruz. O dizide bir Müslüman’ın gönül rahatlığıyla seyredemeyeceği ahlaksızca sahneler varmış, dememe kalmıyor, çocuk saflığında hikâyeyi anlatmaya başlıyorlar:

— Evet anneciğim. O dizide şöyle oluyormuş, böyle oluyormuş.

İçim sızlıyor. Sözde biz evimizdeki televizyonu kontrol altında tutarak evlatlarımızı korumaya çalışıyoruz. Ama bir bakıyoruz ki onlar okulda, arkadaşlarından bütün senaryoyu dinlemişler. Her ne kadar ailecek oturup tepkisizce, utanmadan sıkılmadan seyretmiyor olsak da çocukların o çirkin hikâyeyi ballandıra ballandıra anlatan arkadaşlarından dinlemelerine de mani olamıyoruz ki!
   
Belki aile kurmak, çoluk çocuk yetiştirmekle bile alakası olmayan kanal yöneticileri, oturduğu yerden akıl veriyor:

— Canım, beğenmiyorsanız izlemeyiverin. Kumanda elinizde değil mi?

Bir cemiyet içinde yaşıyoruz. Konu komşuyla, akrabalarla bir araya geliyoruz. Kimisi bilgisizlikten, kimisi hassasiyetsizlikten, kimisi de irade ve gayretsizlikten dolayı, bu sahneleri seyretmekte sakınca görmüyor. Kendi seyretmesi yetmemiş gibi bir de etrafındakilere soruyor;

— Gördün mü, ne yaptılar?...

Gördüm de desen, görmedim de desen, sohbetin mevzusunu bu çirkinlikler üzerine kuruyor. Biz yetişkinler bile bazen kendimizi böyle seviyesiz konuşmaların içinde bulabiliyorsak, çocuklarımız kendilerini nasıl koruyacak?

Hem korunması gerekenler sadece çocuklar mı? Ya zihni kabiliyeti ve değer duygusu, seyrettiği örnekleri tenkit edecek kadar gelişmemiş gençler ve hatta yetişkinler ne olacak?

İlkokulda okurken, kızımın başına tatsız bir olay gelmişti. Sınıfından bir kız öğrenci, kızımın boğazını sıkarak; “Sorulara parmak kaldırmayacaksın. Yazılılarda yanlış cevap vereceksin. Benden yüksek not alırsan seni öldürürüm” diye tehdit etmişti. Biz de bu olayı, okulun psikolojik danışmanına anlatınca, o kız öğrencinin boşanmış bir ailenin çocuğu olduğunu öğrenmiştik ve o çocuk için de çok üzülmüştük.

Bir toplumda aileler parçalanırsa parçalanmış ailelerin mutsuz çocukları, sorunlu fertler olarak yetişirse bundan o toplumun diğer fertleri etkilenmez mi? Öyleyse toplum ahlakını ve aile birliğini, dirliğini menfi yönde etkileyen dizilerden şikâyet etmeye hakkımız yok mu?

Diziler Türkiye’nin imajını zedeliyor

İnsanlar neden böyle şeyleri seyreder? Dizi yapımcıları veya kanal yöneticileri kendilerini savunurken; “Ama reyting alıyor” diyorlar. Evet, bu diziler seyrediliyor. Hatta bazı diziler ülkemiz dışında, Arap ülkelerinde bile seyrediliyor. Suudi Arabistan’da yaşayan bir akrabamıza soruyorum,

— Sizde çok seviliyormuş, öyle mi? Diyorum.
— Evet, maalesef öyle, diyor.
— Peki, bizi o dizilerdeki gibi yaşıyor mu zannediyorlar, diye endişemi dile getiriyorum.
— Hiç sorma, diyor. Herkes soruyor; “Ülkenizin ahlaki durumu bu dizilerde anlatıldığı gibi mi?” diye. Ben de; “Yok, vAllahi halkımızın çoğunluğu böyle şeyler yapmaz. Bu hareketleri kınar, çirkin görür” diye dil döküyorum.


Evet, gerçek bu… Bu dizilerin senaryoları, halkımızın çoğunluğunun hayat tarzını ve ahlaki değerlerini yansıtmıyor.

   
Peki, neden?

Güya, “Edebiyat, tiyatro, sinema gibi sanat dalları toplumun aynasıdır” derler ama hiç de öyle olmuyor. Halkımızın en azından yarısından çoğu dini inançlarına ve geleneklerine göre bir aile hayatı içinde yaşamaya çalışıyor. Belki kusursuz bir ahlaki yapıya sahip olmasalar da dizilerde sergilenen sahneler, toplumda yaygın olarak yaşanan hikâyeler değil.

Öyleyse neden böyle senaryolar seçiliyor? Yoksa bu ahlaksız hayat tarzı, topluma benimsetilmek mi isteniyor? Sevilen ve acınan karakterler vasıtasıyla, duyguları karma karışık eden hikâyelerle, ahlaksızca davranışlar masum gösterilmeye mi çalışılıyor?

Geçtiğimiz yıl, bunun tartışması uzun uzun yapılmıştı. “Bir anne çocuğunun hayatı için ahlaksız teklife boyun eğebilir” demeye getiren bir senaryo, eleştirilmişti.

Her ne kadar “TV kanalları kazanca bakar. Bu diziler seyredildiği ölçüde kazanç getirir. Demek seyrediliyor ki reyting uğruna çekiliyor” denilse de bu senaryolar pek masum görünmüyor. Hem reyting oranlarının tespitinin ne kadar güvenilir olduğu da sorgulanıyor.

Hem acaba bu diziler, ahlaksız sahneleri sayesinde mi seyrediliyor?

Belki de insanlar bu sahnelerin çıkacağını bilip onu bekleyerek seyretmiyorlar. Beklemedikleri bir anda çıkıyor ve hassasiyetleri kırıldığı için de seyrediyorlar. Peki, insanlar neden dizi seyrediyor?

Aynı soruyu Suudi Arabistan’da yaşayan akrabamıza sordum. Hem de bu dizilerin çok seyredilmesinin bizde nasıl yorumlandığını anlattım.

— Sizin ülkenizde baskı olduğu için yapamadığınız bu gibi şeylere özlem duyduğunuz iddia ediliyor, dedim. Cevabı:

— Hiç alakası yok. İşin doğrusu bu dizilere meraklı olanların çoğu, dizilerin çekildiği güzel manzaralı evlere, eşyalara, oyuncuların kıyafetlerine hayranlık duyuyor. Maalesef ülkemiz kadınları arasında, lüks ve tüketim düşkünlüğü çok yaygın. Hatta sırf dizinin çekildiği evleri görmek için İstanbul’a geliyorlar. Yahut benden o kıyafetleri getirmemi istiyorlar. Bir de şu var, onlar da bizim gibi acıklı, duygusal konuları seviyorlar. Filmde sevdikleri karakterin başına gelenlere çok üzülüyorlar, devamını merak ediyorlar, dedi.

Gerçekten ben de dikkat ettim, dizilerin Arapça versiyonu çok acıklı bir şekilde seslendirilmiş. Eski Türk filmlerine benzer müzikler ve hıçkırırcasına bir edayla, titrek bir ses tonuyla konuşan, yalvarırcasına dil döken kişiler duyuyorsunuz. Konuşmalar arasında -büyük ihtimalle aslında olmayan, “Ya Rabbi!”, “HafazanAllah!” gibi ünlemler geçiyor.

Sonuç olarak, gerek ülkemiz insanı, gerek Arap ülkelerinin insanları, sevdiklerine karşı acıma; nefret ettiklerine karşı kızma duygusuyla bu dizilere ilgi gösteriyorlar.

Yani halkımız, bu filmleri ahlaksız olduğu için izlemiyor, güçlü senaryo ve oyunculuktan, gösterişli dizi mekânlarından etkileniyorlar. İşin doğrusu, aynı masraf ve özen gösterilirse genel ahlaka uygun senaryoların izlenmeyeceğini hiç kimse iddia edemez. Hatta geçtiğimiz yıllarda, ahlaki ölçüler içinde çekilmiş ve çok seyredilmiş dizilerin olması da bu gerçeği tasdik eder. Artık dizi üretenlerin ve kanal sahiplerinin gerçeklerle yüzleşmesi gerekmektedir.

İçgüdülere hitap eden filmler, geçmişte Türk sinemasını batağa sürüklediği gibi bu diziler de Türkiye Televizyon sektörünü bitişe götürmektedir. Hatta şimdiden gençlerin, iki saat boyunca, basit ve saçma diyalogların uzayıp gittiği Türk dizilerinden uzaklaşmış, alt yazılı yabancı dizilere yönelmeye başlamışlardır.

Artık dur denilmeli!

Mesela ıssız bir adaya düşen bir uçağın yolcularının maceralarının anlatıldığı meşhur dizinin, merak uyandırıcı özelliği ile kitleleri peşinden sürüklediğini sizler de işitmişsinizdir.

   
Ayrıca, dikkat edilirse son zamanlarda Hollywood filmlerinin de tema olarak iç gıcıklayıcı filmleri değil, ailecek izlenebilecek nitelikte ve çevre sorunları gibi, insani kaygıları işleyen film senaryolarını tercih etmektedir.

Ahlaki seviyesi düşük programları, halkın seyrettiği kanallarda gösterime koymanın, uzun vadede kimseye faydası yoktur. Bir milletin aile yapısı ve ahlak yönünden çöküşü, o milletten her kesin aleyhinedir.

Hem bunu yapmakta hiçbir art niyet olmasa bile “Nasıl olsa insanlar bunları da seyrediyor, ne diye uğraşalım,” diye düşünmek bile bir art niyettir ve halkına saygısızlıktır.

Hem dizilere ahlaki bir sınır konulması, sanat eseri üretenler için de faydalıdır. Sonuçta nefsanî dürtülere hitap eden senaryolar yazmak ve oynamak, üstün bir yetenek gerektirmez. Eğer düşük seviyeli ürünlere sınır konulursa beğeni çıtası yükselir, daha üstün eser üretme yarışı başlar. Bu da akla ve gönle hitap eden nitelikli eserler ortaya koyabilen sanatçı ve yazarlara kendilerini gösterme imkânı sağlar.

Eğer bir ülkenin sanatçısı, halkına değer verir, onu güzel eserlere layık görürse; bunun karşılığını er veya geç alır. Tarihte adı anılacak olanlar, “ne yapsam gidiyor,” mantığıyla iş yapanlar değil, özenle, hassasiyetle, kendine ve milletine yakışır bir iş ortaya koyanlar olacaktır.

Meselenin bir başka yönü de şudur: Sanat ürünleri, sadece bir mal değil, bir mesajdır ve bir halkın başka halklara ilettiği kültür elçisidir.

Hatta her malın, üretildiği ülkeyi temsil etme değeri vardır. Hele hele kültür ve sanat ürünlerinin ait olduğu halkı hakkıyla temsil etmesi çok daha önemlidir.

Bugün Türkiye halkı için üretilen kültür ürünleri Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya başta olmak üzere, geniş bir coğrafyaya hitap etmekte ve halkının kültürünü, değerlerini temsil etmektedir. Hiç kimsenin bu halkı layık olmadığı bir şekilde temsil etmeye hakkı yoktur.

Bu yüzden seyretsek de seyretmesek de diziler bizi ilgilendirmektedir. Artık bu sese kulak verilmelidir.

HATİCE KÜBRA ERGİN

ihvan

milletimizi bozmak için her cenahtan girdiler..dizilerde cephelerden biri......

Parol

Diziler tamamıyle kaldırılmadan bu sorunlar çözülemeyecek gibi görünüyor.

Günbatımı

Alıntı yapılan: İsra - 14 Aralık 2010, 08:09:51
... İşin doğrusu, aynı masraf ve özen gösterilirse genel ahlaka uygun senaryoların izlenmeyeceğini hiç kimse iddia edemez.
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana