Mânevi Kariyer Yolcusunun Dikkat Etmesi Gereken Beş Esas

Başlatan Mücteba, 05 Aralık 2010, 22:00:07

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

1- Helal Lokma YİYİNİZ!

Manevi kariyer yolcusunun pusulası manevi kalbidir. Manevi kalbin gıdası da füyuzat-ı ilahi(feyiz ve nur-u ilahi)dir. Füyuzat-ı ilahi geldikçe manevi kalb doğru istikamet(sırat-ı müstakim)'i gösterir. İnsan vücuduna şüpheli bir lokmanın girmesi füyuzatın kesilmesine; füyuzatın kesilmesi kalb(letaif"kalb, ruh, sır, hafi, ve ahfa")'in durmasına, kalbin durması da manevi hastalığa sebeb olur. Vücuduna şüpheli lokma giren mümin; pusulası yanlış istikameti gösteren, yolda kalmış hasta bir yolcuya benzer.

Manevi kariyer yolcusunun bu halin başına gelmemesi için haram lokma yemekten kaçınması icabettiği gibi şüpheli şeylerden de kaçınması icabeder. Bilhassa bu kadar çok şüpheli gıdanın var olduğu zamanımızda kendisinin yaptığı veya çok iyi bildiği kimselerin yaptığını yemesinden başka çare yoktur.

Şâh-ı Nakşibendî (k.s.) Hazretleri, buyurdular ki:
"Yenilecek bir gıda, bir yiyecek, her ne olursa olsun gaflet içinde, gadapla veya istemeyerek hazırlansa, tedarik edilse, onda hayır ve bereket yoktur. Zira ona nefs ve şeytan karışmıştır. Böyle bir yiyeceği yiyen kimsede, mutlaka çirkin ve hoş olmayan netice meydana gelir. Gaflete dalmadan hazırlanan ve Allâhü Teâlâ'yı düşünerek yenen helâl ve temiz yiyeceklerden hayır meydana gelir. İnsanların sâlih ameller işlemeye muvaffak olamamalarının sebebi; yemede ve içmede bu husûsa dikkat etmediklerinden ve ihtiyatsızlıktandır. Her ne hâl olursa olsun, bilhassa namazda huşû' ve hudû' halinde bulunmak, zevkle ve gözyaşı dökerek namaz kılabilmek; helâl lokma yemeye, Allâhü Teâlâ'yı hatırlayarak yemeği pişirmek ve yemeği Allah (c.c.)'ın huzûrunda imiş gibi yemeğe bağlıdır. Vücûduna haram lokma karışmış olan kimse, namazdan tat alamaz."

2- Namazlarınızı Cemaatle KILINIZ!

Cemâate devâmlılık, manevi kariyer yolcusunun doğru istikamette olduğunun alâmetidir.

3- Günlük ve Haftalık Vazifelerinize DİKKAT EDİNİZ!

Vâsıl İlAllâh (Kişiyi Allâh'a Ulaştıran Ameller)

1- Sohbet-i Şerifler,
2- Hatm-i Şerifler,
3- Rabıta-ı Şerife,
4- Zikr-i Kalbi.


4- Bir elinizi hizmetlerde BULUNDURUNUZ!

5- Pirân-ı İzâmın Kabr-i Şeriflerini ziyaret EDİNİZ!

Manevi kariyer yolcusunu bir anda derece yada dereceler atlatan Kabr-i Şerif ziyaretlerdir. Manevi kariyer yolcusu, Piran-ı İzam'ın kabirlerini ziyaret ettiğinde, kabirdeki büyüğün sıfat ve hâllerinden ne anlamış ve ne sebeple kendisine yönelmiş ise o derecede füyuzat-ı ilahiden istifade eder. (Kabının derinliği ve genişliği nispetinde ...)

İmam-ı Rabbani hazretleri, 291. mektubunda buyuruyor ki:
"Delhi şehrinde, bayram günü, hocam Muhammed Baki Billah'ın mezar-ı şerifini ziyarete gitmiştim. Mübarek mezarına teveccüh ettiğim zaman, mukaddes ruhaniyeti ile iltifat buyurdu. Bu garibi öyle okşadı ki, Hace Ubeydullah-i Ahrar'dan kendisine gelmiş olan feyzleri ihsan eyledi. Bu nisbete kavuşunca, Tevhid marifetlerinin hakikati hâsıl oldu."


www.sadakatforum.com / Mücteba

33.yıldız

Allah razı olsun
Ortak paydamız, İbrahimi dinler değil! EHLİ SÜNNET, EHLİ SÜNNET...

Mücteba

Alıntı yapılan: 33.yıldız - 05 Aralık 2010, 22:04:31
Allah razı olsun
Cümlemizden 33.yıldız

ıahane

Elinize saglık arkdaşlar çok luzumlu ve ender bilgiler bunlar.çok tşkkr ederiz.

Mücteba

Allah yolunda ilerleyebilmenin dört şartı

1. Sadakat: Bağlılık ve doğruluk.

2. Sehâvet: Cömertlik.

3. Teslimiyet: Tam ve kâmil manada külliyen teslim olmak.

4. Tefviz-ı Umûr: İşleri üstazına (dolayısıyla Allah'a) havale etmek.

ihvan

t.ş..

tk1978


omur


aliyye

Acaba bu bilgilerin kaynağını öğrenebilir miyim?

Mücteba

Alıntı yapılan: aliyye - 12 Aralık 2013, 22:44:49Acaba bu bilgilerin kaynağını öğrenebilir miyim?

Piranımızın tavsiyelerinden; ehli tasavvuf hocaefendilerin sohbetlerinden derlenmiştir.

ihvan

Şâh-ı Nakşibendî (k.s.) Hazretleri, buyurdular ki:
"Yenilecek bir gıda, bir yiyecek, her ne olursa olsun gaflet içinde, gadapla veya istemeyerek hazırlansa, tedarik edilse, onda hayır ve bereket yoktur. Zira ona nefs ve şeytan karışmıştır. Böyle bir yiyeceği yiyen kimsede, mutlaka çirkin ve hoş olmayan netice meydana gelir. Gaflete dalmadan hazırlanan ve Allâhü Teâlâ'yı düşünerek yenen helâl ve temiz yiyeceklerden hayır meydana gelir. İnsanların sâlih ameller işlemeye muvaffak olamamalarının sebebi; yemede ve içmede bu husûsa dikkat etmediklerinden ve ihtiyatsızlıktandır. Her ne hâl olursa olsun, bilhassa namazda huşû' ve hudû' halinde bulunmak, zevkle ve gözyaşı dökerek namaz kılabilmek; helâl lokma yemeye, Allâhü Teâlâ'yı hatırlayarak yemeği pişirmek ve yemeği Allah (c.c.)'ın huzûrunda imiş gibi yemeğe bağlıdır. Vücûduna haram lokma karışmış olan kimse, namazdan tat alamaz."

ihvan


Mücteba

#12
[IMG height=900 width=650]http://i.imgur.com/qX6Nsov.png[/img]

Mücteba

#13
Alıntı yapılan: Mücteba - 04 Aralık 2015, 16:10:20
İnsan Dünyada Bir Yolcudur

İnsanlar, Allâhü Teâlâ yarattığından beri mükellefdirler. Yokluktan varlığa çıkardığından beri hep yolculuktadırlar. Onların hakîki vatanları, menzilleri cennet yahut Allah muhafaza cehennemdir.

İnsan yaratılışından cennet ve cehenneme ulaşıncaya kadar altı menzile uğrar:

1- Elestü bi-Rabbiküm menzili. Buradan geçtik. (Ruhlar âleminde Cenâb-ı Hak "Elestü bi-Rabbiküm: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dedi. Bütün ruhlar "Belâ: Evet Rabbimizsin" dediler.)

2- İçinde bulunduğumuz dünya,

3- Berzah: Küçük kıyâmet yani ölümden sonraki kabir hayatı,

4- Mahşer meydanı,

5- Cennet yahut Cehennem,

6- Allâhü Teâlâ'nın cemaliyle müşerref olup görmek.

Bunlardan başka sayılamayacak kadar uğranılan yerler varsa da aslı bu altıdır. Bizim asıl dikkat edeceğimiz imtihân ve amel yeri olan dünyâ geçididir. Burada Allâhü Teâlâ'nın emirlerine uymamız îcâb eder. Akıllı kişi bilir ki yolculukta meşakkat ve mihnet vardır ve yolcu tehlike ve korkulardan asla emniyette olamaz. Bu dünya zevk ve safa içinde rahat edilecek yer değildir. (Keyfiyetü's-Sülûk, S. Tirmizî)

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Ed-Dünyâ sâatün fec'alhâ tâaten." buyurmuşlardır. Yani Dünya bir saattir; onu da Allâh'a ibâdetle geçir. (Ruhu'l-Beyan Tefsiri; Rum suresi âyet 56-57)

BEYT:

Sâat-i vâhidedir ömr-i cihân
Sâati tâate sarf eyle hemân.

(Dünyanın ömrü bir saattir. Bu bir saat ömür nakdini taate, itaat ve ibadete harca.)



Mücteba

#14
Alıntı yapılan: Mücteba - 07 Aralık 2015, 12:08:11

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَكَلَ لُقْمَةً مِنْ حَرَامٍ لَمْ تُقْبَلْ لَهُ صَلَاةُ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً، وَلَمْ تُسْتَجَبْ لَهُ دَعْوَةُ أَرْبَعِينَ صَبَاحًا. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Haram bir lokma yiyen kimsenin kırk gün namazı ve duâsı kabul olunmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)


Sâdât-ı Nakşibendiyye Her Yemeği Yemezlerdi

Silsile-i Sâdât'ın 15. halkası olan Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri çok zâhid ve verâ sahibi idi. Şüpheli şeylerden kaçınır, bilhassa yemek hususunda buna çok dikkat ederdi. Talebelerini helâl yoldan kazanıp yemeye teşvik eder ve Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) şu hadîs-i şerîflerini okurdu: "İbadet on kısımdır: Bunların dokuzu helâl kazançtır. Kalan biri ise diğer ibadetlerdir."

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, öfkeli ve isteksiz olarak pişirilen yemeğe el sürmez, kendisi ile beraber olanların da o yemekten yemelerine mâni olurdu. Müritlerinden birisi yemek getirmişti. Yemeğe baktı ve şöyle dedi: "Bunu yapan kimse hamurunu yoğurmasından, pişirip bu hale getirinceye kadar hep öfkeli idi. Ondan yemek bize yakışmaz. Öfke ile yapılan yemekte hayır da yoktur, bereket de yoktur. Şeytan bir yolunu bulup ona girer. Bu halde ondan nasıl iyi bir netice alınabilir?"

Silsile-i Sâdât'ın 22. halkası Muhammed Bâkîbillâh Hazretleri yemekte çok ihtiyatlı idi. Bir hediye geldiği zaman onu sünnet-i seniyyeye uymak için geri çevirmez, fakat husûsî işlerine sarf etmezlerdi. Yemek pişirenin abdestli olmasını, yemek pişirirken dünya kelamı konuşulmamasını tenbih ederlerdi. "Huzûr ve ihtiyât sahibi olmayanın yemeklerinden bir duman çıkar ki, feyz kapısını kapatır." buyururlardı. İşlerinde azîmet ve evlâ olan ile hareket ederdi. Şüphelilerden kaçındığı gibi mübahların da fazlasından kaçınır, zarûret mikdarı işlerdi.

Silsile-i Sâdât'ın 26. halkası Muhammed Bedvânî Hazretleri kazançlarında şüphe zulmeti bulunan kimselerin yemeklerinden asla yemezlerdi. Bir gün dünyaya düşkün birisi kendisine yemek getirdi. "Bunda zulmet eseri görülüyor" buyurdular. Sonra da Mirzâ Cân-ı Cânân Hazretlerine: "Bu yemeği iyice bir araştır bakalım." buyurdular. Mirzâ Cân-ı Cânân Hazretleri de üstâzının emrine uyarak bakıp araştırdı. "Bu yemek helaldir. Ancak riya için yapıldığından dolayı üzerine zulmet inmiş." dediler.

Silsile-i Sâdât'ın 27. halkası Şemsüddîn Habîbullâh Hazretleri, Abdullah Dehlevî Hazretlerine "Her yerden yemek caiz değildir." buyurmuşlardır.