Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Arşiv;

Başlatan Tuğra, 26 Ekim 2010, 02:40:28

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuğra

Giresun Belediyesi 2399 Fareyi Niçin Satın Aldı?



Yıl 1959. Aylardan Mayıs. Giresun'da olağan dışı bir hareketlilik var. Bütün halk ayaküstünde ve belediye ekipleri sağa sola koşuşturuyor. Ama nafile! Baş edemiyor bu sorunla. Sonunda çareyi halka açılmakta buluyor. Ve şehirde direklere takılı hoparlörlerden şu anons duyuluyor;

"Dikkat, dikkat! Sevgili Giresun halkına duyurulur. Şehrimizi istila eden farelere karşı  sizlerden destek bekliyoruz. Farelerle mücadele etmek için belediyemiz bu kapsamda  sizlerden yardım beklemektedir. Ölü fare getiren herkese ücret verilecektir. İri fare 75 kuruştan, orta boy fare 50 kuruştan ve küçük fare ise 25 kuruştan satın alınacaktır. Halkımıza duyurulur...

Anlattıklarım şaka değil, gerçek! 1959 yılının bahar aylarında Giresun'u kedi büyüklüğünde fareler istila etmiş, devrin belediye başkanı Azmi Yüksel, farelerden kurtulmak için çok uğraşmış ama önünü alamamış. Bu nedenle halktan yardım isteyip fare satın alma işlemine başlamış.

28 Mayıs 1959 tarihli gazetelerde şu haber yer alır;

"Giresun'da bir fare 75 kuruşa satılıyor.
Şehri kedi büyüklüğünde fareler istila etmiş, zehir ve kedilerle mücadele imkânsız denecek hale gelmiştir. Belediye, halkı mücadeleye davet etmiş ölü fareleri para ile toplamaya başlamıştır. Büyük fareler için 75, orta boy fareler için 50 ve küçük fareler için de 25 kuruş verilmektedir. Bazı çocuklar işi fare avına dökmüştür. Günde 20–30 lira kazanan çocukların olduğu söylenmektedir."


Haber böyle! Ancak farelerin istilası yine devam etmiştir. Belediye bir yandan, çocuklar ve Giresun halkı bir yandan, kediler bir yandan ne kadar uğraşılmışsa da farelerle başa çıkılamamış. 23.09.1959 tarihli bir haber de bunu doğruluyor. Haberin başlığı şöyle,

"Giresun Belediyesi 1175 liraya 2399 fare aldı.
Fındık mevsimi olması dolayısıyla Giresun şehrini istila eden milyonlarca fare ile Giresun Belediyesinin yapmakta olduğu mücadele devam etmektedir. Belediye üç ay zarfında 1175 lire vermek sureti ile 2399 adet fare satın almıştır."




Anlaşılan o ki; 1959 yılında Giresun Belediyesi aylarca fare mücadelesi yapmış ve Fiskobirlik'in fındık alımı yapması gibi fare bile satın almış! Ancak fare istilası sadece bu yılda değil 1957 yılında da olmuş. Yandaki haber de bunu doğruluyor

1957 yılındaki diğer bir olayı da ilginç!

1957 yılının Kasım aylarında Giresun vapuru da fare istilasına uğramış. Hatta fareler yolcuların yatağında yatmaya ve yiyeceklerini yemeye kadar vardırmış arsızlıklarını. Vapur personeli fareyle mücadele edememiş ve kilolarca fare zehiri vapura taşınmış. Vapur için kapanlar ve kediler konmuş. 13.11.1957 tarihli haberin kupürü aşağıda.

Kulaktan duysak inanamayacağız bu haberleri "Tarihte Giresun" arşivimizin bir köşesine atıyorum.



Kaynak: Milliyet Gazetesi Arşivleri- 1957, 1959, Wikipedya
〰〰〰〰🐠

Tuğra





1950 yılındaki Kore Savaşı'na BM'nin çağrısına uyarak yaklaşık 5.000 asker göndermiştik. Şimdi bu savaşın nedenlerini, niye asker gönderdiğimizi ve savaşta neler olduğunu anlatacak değilim. O savaşta bir askerin öyküsü var ki, çok ilginç! Onu anlatacağım.

Yıl 1952. Aradan 1,5 yıl geçmiş ama savaş hala sürüyor. Kore'ye giden Türk askerleri bilmediği düşmanla savaşıyor. Hem de anayurtlarından uzakta bir yerde. "Mehmetçik alışmış kendi sınırı ve yakınında savaşmaya; nasıl savaşsın deniz aşırı bir yerde?" diye düşünenlere ders verircesine ölümüne çarpışıyor.

Hatta buna Güney Kore ve Amerikan askerleri dahi şaşırıyor. İşte, tam bu zamanda bir askerin akılmaz mücadelesi ve delice hırsı tarihin saklı sayfalarına yazılıyor.

Kore topraklarında ilerleyen BM'nin askerleri, Kore'nin kuzeyine doğru keşif için öncü bir birlik gönderiyor. Öncü birlik ilerlerken 22 Kızıl Çin askeri bunu görüyor ve keşif birliğine ateş açmaya başlıyor. Keşif birliğindeki bir asker buna çok kızıyor ve süngüsünü takarak 22 Çinli askere saldırıyor. 1 subay ve 3 askeri öldüren bu asker hızını alamayıp kaçmak zorunda kalan 18 Çinli askerin de peşine düşüyor.




Yıl: 23. Nisan 1959. Kutlamalar bütün gün sürüyor. Kore'de savaşmış bir gazi askere Amerika'dan gelen bir madalyon sunuluyor. Törende Amerikan generali Samuel Vilhems tarafından gönderilen kahramanlık madalyası gazimizin göğsüne takılıyor. Gazimiz göğsüne asılan bir madalyonun gururunu hissetmeye çalışıyor. Binlerce insan onu izliyor ve alkışlıyor. Gülümsemeye çalışıyor kalabalığa, ama beceremiyor, yüzündeki çizgilere kaşlarını çatarak. Bir yandan sürekli boynunu sallayarak tebrikleri kabul ediyor.

Oysa, bu askerin aklı hala Kore'de. "Kaçan 18 düşmanı nasıl vuramadım?" diye hayıflanıyor.

Bu anların yaşandığı yer Giresun. 22 askeri tek başına kovalayan gazi Giresun'un Burhaniye köyünden Necdet Ayhan Çavuş.

Bu ismi araştırdığımda gazimizin merhum olduğunu öğrenirken biraz içim burkuluyor...

Not: Asker resmi Kore Savaşından alınmıştır. Necdet Ayhan Çavuş'a ait değildir.

Kaynaklar: Milliyet arşivleri, Giresun yerel web siteleri
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Bütçe Hesabına Kurban Giden Merkep

Yıl 1956. Demokrat Parti 1954 yılındaki seçimlerde bugüne kadar kırılamayan bir oy yüzdesi ile ( % 57,5) ikinci kez iktidarda. Ancak geçen 2 yılda ekonomik dar boğaz ve siyasi çekişmelerden dolayı sıkıntılı bir dönem yaşanmaktadır. Zamlar üst üste yapılıyor ve yoksul kesim bu durumdan bunalmış durumdayken hükümet "Her şey normal, yokluk yok, bütçenizi ayarlayın!" şeklinde mesajlar veriyor.

İşte bu zamanlarda tarih 27 Kasım 1956'yı gösterirken Giresun'un Espiye ilçesinin Dikmen köyünde yaşayan Hüseyin Tekbaş isimli bir köylü yaşanan bu ekonomik sıkıntıyı nasıl aştığını ve kendine göre nasıl bir bütçe uyguladığını anlatıyor



"Benim bir eşeğim var. Yazın onun sayesinde işlerimi görüyor; fındığı, güllüğü, odunu onunla taşıyorum. Kışın ise bana hiçbir faydası yok. Yaza var 7–8 ay! Arpanın fiyatı 45 kuruşa çıktı. Ben o zamana kadar ona yedireceğim arpanın parası ile yazın bir eşek alırım. Bu nedenle ben de bütçemi yapıp eşeği uçurumdan aşağı attım!"

Gazete muhabiri Oktay Kasap'ın bu haberiyle köylümüzün kendince bütçesini yapıp eşeği telef etmesiyle sıkıntılarından kurtulmuş olduğunu anlıyoruz.

Bütçe önemli yani!

Kaynak: Milliyet gazete arşivleri, wikipedya
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Bindiği Dalı Kesmekten Daha Kötü Ne Olabilir?



Deyim kültürümüzde bir söz vardır. "Bindiği dalı kesmek!" Yani yaptığın işi dikkatsizlik sonucu kötüye çıkarmak, becerememek, faydalı olacak olan bir şeyi yok etmek. Ancak diyelim ki bindiğimiz dalı kestik. Fayda sağlayamadık. Ama sonu da bu kadar kötü olabilir mi?

Ağustos sıcaklarının kavurduğu bir zamanda, 1956 yılının Ağustos ayında Giresun'un Alucra kazasının Taşdemir köyünden Bekir Tekir adlı bir kişi Sırt mevkiinde elinde baltası ile çam ağacına çıkmış, dal kesmektedir. Ama sıcaklardan olsa gerek kesmeye çalıştığı dalın üzerine bastığının farkında değildir. Bir müddet sonra dal kırılır ve yere düşerek yaralanır. Ancak bu kazadan daha kötüsü başına gelecektir.

Belinde tabancası ile ağaçtan düşen talihsiz köylü, silahın patlaması ile bir de karnından ağır yaralanmıştır.

Ağaçtan düştüğüne mi yansın yoksa kendi silahı ile yaralandığına mı?

Yaralı şehir hastanesine kaldırılmış! Tarih, 26 Ağustos 1956'yı gösteriyor.

Bundan sonrasını bilmiyoruz.
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Saatsiz Zamanı Öğrenmek!




Tarih, 10 Aralık 1956. Yer, Giresun. Tirebolu ilçesine bağlı Dikmen köyünde yaşayan Rahmi Çavdar isimli birinin zamanı öğrenmek için bulmuş olduğu alternatif bir yöntem, Milliyet gazetesi'ne haber oluyor.

Bu kişi saat yerine heybesinde horoz taşıyor ve vakti horoz sayesinde anlıyor
〰〰〰〰🐠