En güzel eğitim şekli hâl ile örnek olmak

Başlatan İsra, 29 Eylül 2010, 23:26:20

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Zamanımızda hemen hemen her aile, çocuklarının kendilerini dinlemediklerinden şikâyetçiler... Bunda, çocuğun yetiştiği çevrenin, günümüz şartlarının önemli bir rolü varsa da, çocuğun örnek alacak kimse bulamaması da önemli bir etkendir. Bunun için bilhassa öğretmenler ve anne - baba çocuklarına iyi bir örnek olmalıdır.

Bunların çocuğa söylediği sözlerin, nasihatlerin tesirli olması için, önce kendilerinin sözlerine uygun yaşamaları lazımdır. Aksi hâlde sözlerinin tesiri olmaz. Ana-baba, çocuğunun gözü önünde her türlü yalanı söyler, sonra da, “Oğlum, sakın yalan söyleme! Yalan çok zararlıdır” derse, bu sözün çocuk üzerindeki olumlu etkisi ne kadar olur!

Mesela, anne-baba çocuğa namaz kılmasını, doğru sözlü ve iffetli olmasını tembih edecekse, önce kendilerinin namazlarını muntazaman kılması, doğru sözlü ve namuslu olması şarttır.

İmam-ı a’zam zamanında, bir ailenin çocuğu fazla bal yemekten hasta oldu. Babası, bu çocuğu alıp, İmam-ı a’zam hazretlerine getirdi. Kendisine durumu anlattı. Çocuğa bal yememesi için nasihat etmesini rica etti. İmam-ı a’zam hazretleri, çocuğun kırk gün sonra getirilmesini istedi.

Adam, “Bir hikmeti vardır” diyerek dönüp evine geri gitti. Kırk günün bitiminde büyük bir sabırsızlıkla, İmam-ı a’zamın evinin yolunu tuttu. İmam-ı a’zam hazretleri çocuğu karşısına alarak şöyle bir nasihatte bulundu:

- Evladım, sakın bir daha fazla miktarda bal yeme!
Şaşkın şaşkın bakan çocuğun babası şöyle konuştu:
- İş bu kadar kolaydı da, neden ilk geldiğimiz zaman bunu söylemediniz?
- O gün, ben bal yemiştim. Çocuğa, “Bal yeme” desem, sözümün tesiri olmazdı. Vücudumda balın tesiri oldukça, yapacağım nasihatin bir faydası olmayacaktı. Bunun için, kırk gün sonra gelmenizi istemiştim.

Bir baba, çocuğunun yalan söylememesini arzu ediyor ise, kendi şahsında asla bir yalancılık örneği vermemelidir! Kendi elimizle ve dilimizle çocuğa yalancılık tohumlarını ekmemeliyiz.

Çocuk bir suç işler. Babası onu terbiye etmeye teşebbüs ederken, annesi bildiği halde atılır ve, “Babası! Onu benim çocuğum yapmadı, benim çocuğum öyle şey yapmaz” derse, çocuğa, annesinin eliyle o andan itibaren yalancılık tohumu ekilmiş olur. Bu tohumlar, her mevsimde dal ve kök salarak büyür, en kısa zamanda filizlenmeye başlar ve kısa bir zaman sonra da meyvesini verir.

Bu davranış, ayrıca çocuğun gözünde babanın şahsiyetini de küçültür. Çünkü o andan itibaren çocuk, babasının ahmak, anlayışsız ve idraksiz olduğuna; işlediği suçun kendi tarafından yapılıp yapılamayacağını anlamayacak kadar ahmak olduğuna hükmeder. Artık çocuğun gözünde babasının bostan korkuluğundan farkı kalmaz.

Bazı kimseler, birisi gelip, kapının zilini çaldığında, kendisi de gelenin kim olduğunu pencereden görerek, onunla görüşmek istemediği için, çocuğunu kapıya gönderip, “Babam evde yok” diye söyletmektedirler.

YALANCILIK TOHUMU EKMEMELİYİZ

İşte böyle bir hareket, o andan itibaren çocuğun kafasını karıştırır. “Babam hem evde, hem de bana yok dedirtti” diye düşünmeye başlar ve bu girift bilmeceyi halledemez. Çocuğun ruhuna, o dakikadan itibaren, babasının eliyle yalancılık tohumu ekilmiş olur. Ruhunun derinliklerinde yeşeren, gelişip büyüyen yalancılık meyvesini de ilk defa babası tattırmış olur.

Çoğu zaman da, baba, çocukların istedikleri şeyleri, “Bugün alırım, yarın alırım, bugün unuttum” gibi sözlerle, çocuklarının isteklerini unutturmak ister. Aslında çocuk isteğini unutmamıştır. Kendinin aldatıldığını hafızasına yerleştirmiştir. Yılan yumurtasından yılan, yalancılıktan da yalan doğmaktadır. Herkes ektiğini biçer. Hatta rüzgâr eken fırtına biçer.

En güzel eğitim, öğretim şekli hâl ile örnek olmaktır. Bunun içindir ki, “lisan-ı hâl, lisan-ı kalden entaktır” demişlerdir. Hâl hareket ile, örnek olarak yapılan, söz ile yapılandan üstündür, demektir. İslama, İslâmın güzel ahlâkına uygun yaşamak, emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmanın en güzel yoludur.

Mehmet Oruç