Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Lüzumsuz Bilgiler...

Başlatan ruy-ı zemin, 11 Haziran 2010, 21:47:08

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ruy-ı zemin


Niçin kursunkalemlerin çogu altigen ve sari renkte?

Esasinda en kolay üretim biçimi kare kesitli kursun kalemdir ama yazarken elde tutulmasi pek kolay degildir.

Yuvarlak kalemlerin elde tutulmasi kolaydir ama üretimi pahalidir.

Altigen kesitli kalemler ise orta yoldur.

Yuvarlak kesitli kalemler kadar kullanilmasi kolay ve üretimi daha ucuzdur.

Sekiz yuvarlak kursunkalem için harcanan agaçtan, dokuz altigen kesitli kalem yapilabilir ve üretim safhasi bir kademe daha kisadir.

Tabii ki, alicilar için üretim maliyetlerinin pek önemi yoktur.

Altigen kesitli kursunkalemlerin öbürlerine göre hala on bir kat daha fazla tercih edilmelerinin sebebi, belki de konuldugu masada yuvarlanip, asagiya düsmemeleridir.

Kursunkalemlerin disinin sariya boyanarak satisi 1854 yilina dayanir. Ancak 1890 yilina kadar bu rengi kullanmak çok önemsenecek bir faktör degildi.

1890 yilinda Avusturya'da L&C Hardtmuth Co. isimli sirket öyle bir kursun kalem üretti ki, diger üreticiler de bu kaliteyi yakalamak zorunda kaldilar.

Bu kursunkaleme meshur Hindistan elmasi olan 'Koh-I-Mo-or' adi verilmisti ve altin sarisina boyanmisti.

Ayrica içindeki siyah renkli kursun ucuyla birlikte Avusturya-Macaristan imparatorlugunun bayragini olusturuyordu.

Bu kursunkalem o kadar begenildi ve o kadar basarili oldu ki, sari renk kursunkalemdeki kalitenin bir simgesi olarak kaldi.

Diger kursunkalem üreticileri de bu basaridan pay alabilmek için ürünlerini piyasaya sari renkte sürmeye basladilar.

Bugün hala piyasada olan dört kursunkalemden üçü sari renktedir.

Kursunkalemlerin içinde kesinlikle kursun yoktur.

Ana madde olarak kullanilan grafit 40 degisik malzeme ile karistirilarak, yüksek sicaklikta çok ince çubuklar haline gelene kadar preslenir.

Zaten kursun çok zehirli bir elementtir.

Kursunkalem denilmesinin sebebi 16. yüzyilda grafiti bulan Ingiliz bilimcinin onu bir çesit kursun elementi sanmasidir.

Ancak 200 yil sonra grafitin bir çesit karbon oldugu anlasildi.
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

ruy-ı zemin


Ev çiçekleri bize nasil zarar verebilirler?

Evimizdeki bitkiler veya süs çiçekleri solunumlarinda gündüzleri havadaki karbondioksiti alarak oksijen verirler ama geceleri ise bizim gibi oksijen alarak karbondioksit verirler.

Bu nedenle de çiçeklerle ayni odada uyumanin, havadaki oksijen azalacagi için zararli olabilecegi konusunda genel bir inanis vardir.

Aslinda bu dogrudur ama sanildigi kadar tehlikeli degildir.

Konuyu daha iyi anlamamiz için bir bitkinin ayni anda yaptigi iki isi bilmemiz lazim.

Birincisi hücrelerin nefes alisi, ikincisi de isik ve klorofil özümlemesi diye de adlandirilan fotosentezdir.

Bu iki olay tamamen birbirinden farkli, iki ayri islemdir.

Tüm canli hücrelerde oldugu gibi bitki hücrelerinin de yasayabilmeleri için havadaki oksijene ihtiyaçlari vardir.

Havadan nefes yolu ile aldiklari oksijenle seker gibi gida moleküllerini yakarlar, enerji kazanirlar.

Bu, gündüz ve gece yasamlari boyunca durmaksizin devam eder.

Bitkilerin yapraklarindaki hücreler ayni zamanda gündüzleri isikla birlikte fotosentez islemini gerçeklestirirler.

Yani bitki gündüzleri her iki islemi birlikte yaparken geceleri sadece nefes almaya devam eder.

Fotosentez isleminde bitkiler havadan karbondioksiti alip oksijen verirler.

Ancak hücreler buradan çikan oksijeni nefes almada tekrar kullanirlarken, nefes veristeki karbondioksiti de fotosentezde kullanirlar.

Ortalama yetiskin bir insan, hareketsiz durumda bir dakikada 15, bir günde 20 bin kez nefes alir.

Her solumada yarim litre hava cigerlerine girer.

Yani dakikada 7-8 litre havayi cigerlerine çeker ve tekrar verir.

Bu, günde 11 bin litre hava demektir.

Aslinda nefes alirken havadan oksijen alip karbondioksit veririz ifadesi de tam dogru degildir.

Aldigimiz havada hem oksijen vardir, hem de karbondioksit.

Verdigimizde de ayni sekildedir ama oranlari degisiktir.

Cigerlerimize aldigimiz havadaki oksijen orani yüzde 21 iken disari verdigimizdekinde yüzde 16'dir.

Yani her nefeste aldigimiz havanin yüzde 5-6'si vücudumuzda oksijen olarak kullanilir.

Dolayisiyla havadan aldigimiz günlük oksijen miktari ortalama 570 litre civarindadir.

Gündüzleri yeterli isik altinda, bitkilerdeki fotosentez islemi, bitkinin nefes almasindan daha yogundur.

Yani ortaya fazladan oksijen çikar ve gündüzleri odanizdaki havadaki oksijen miktarini artirirlar.

Geceleri isik olmadigindan ve karanlikta fotosentez islemi yapilamadigindan, nefes almaya devam eden bitkilerden çikan karbondioksit miktari daha çoktur.

Evlerimizdeki bitkilerin veya süs çiçeklerinin gündüz çikar-diklari fazla oksijen ve gece verdikleri karbondioksit miktari, insanin soludugu havanin içindeki oksijen miktari yaninda o kadar azdir ki sagligimizi etkileyebilmesi mümkün degildir.

Ancak kapisi, penceresi hava sizdirmaz küçük bir odada, dev bitkilerle birlikte yatma gibi bir aliskanliginiz varsa baska tabii...
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

ruy-ı zemin

13 sayısı niçin uğursuzdur?

13 sayısının uğursuz olduğuna ilişkin inanç dünyada o kadar yaygındır ki, yaşamı birçok yönde ciddi olarak etkilemektedir.

Bazı ülkelerde evlerin kapılarına 13 numarası verilmez, uçaklarda 13. koltuk sırası yoktur, apartmanlarda, otellerde 13. kat ya 12A'dır ya da 14'tür.

13 numaralı oda yoktur. Olsa bile insanlar o odada kalmak istemezler.

Hatta ayın 13'ünde işe gelmeme, uçak ve tren rezervasyonlarının iptali, alışverişin düşmesi ve benzeri davranışların ABD'ye günde milyonlarca dolara mal olduğu söylenmektedir.

Bu inanç bir fobi yani bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı 'triskaidekaphobia'dır.

Genel olarak bu inancın, Hz. İsa'nın meşhur son yemeğindeki havarilerin sayısından kaynaklandığı sanılsa da, kökü çok daha eskilere mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider.

O zamanlarda ışık ve güzellik tanrısı Balder bir ziyafet verir. Balder Vikking'lerin meşhur tanrısı Odin ile Frigga'nın oğulları olup, ay kraliçesi Nanna'nın da eşidir.

Bu ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Ancak bu arada çıkan tartışmada, Loki diğer tanrılar tarafından da çok sevilen Balder'i öldürür.

Bu mitolojik hikaye ve inanış İskandinavya'dan Avrupa'nın güneyine kadar yayılır. Hıristiyan din adamları bu halk masalını kullanırlar ve Hz. İsa'nın son yemeğine uygularlar.

Hıristiyan versiyonunda Balder'in yerini Hz. İsa, Loki'nin yerini de hain Judas alır. Bu yemekten sonra 24 saat içinde de Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürülür. Bu nedenle Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır.

Bu inanışlara göre 13 sayısı uğursuzdur ama ayın cumaya rastlayan 13. günü hepten uğursuzdur. Ancak böyle bir günde doğmuşsanız tam tersi, yani 13 sizin uğurlu gününüzdür.

Cuma gününün uğursuz sayılmasına Havva anamızın Adem babamıza elmayı cuma günü yedirtip cennetten kovulmasına sebep olması, Hz. Nuh zamanındaki büyük selin cuma günü olması, Hz. İsa'nın cuma günü çarmıha gerilmesi gibi olaylardan biri veya hepsi neden olmuş olabilir. Müslümanlar ise Hz. Adem'in cuma günü yaratıldığına inandıklarından bu güne diğer günlerden daha çok değer verirler.

13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır.
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

Mahi