Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Göz yaşı

Başlatan İsra, 21 Ocak 2006, 23:51:08

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

tiryandafilam

çok güzel bir yazı.Allah(A.C.) RAZI OLSUN...
LA RAHATE FİD DÜNYA

Fatihan

Alıntı yapılan: "ankebut-57"
Alıntı Yaptabi insanlar icersinde degilde gece yarilarinda kimsenin olmadigi kisinin rabbi ile bas basa kaldigi bir zamanda bir damla göz yasi her seye bedeldir.

Zikir esnasınsda ağlamak dediniz de....

Tasavvuf açısından zikir esnasında ağlamanın hükmü

“Bir şahsın, ism-i Mevlâ zikredildiği vakit yüzünü yerlere sürmesi, gözlerinden yaşlar akıtması iyi değildir.

"Onun bu hâli, nefsinin harûn edilmiş olduğuna (azgınlığına, inatçılık ve huysuzluğuna, doğru gitmediğine), yahut gizli bir sûrette vucûd(1) ve enâiyet(2)le helâk kılındığına delildir.

“Eğer bu hâl ve tavır lâzım ise (mutlaka ağlamak istiyorsa), onu cevf-i leylde (gecenin ortasında) karanlık ve yalnız bir mekânda, Allâh’tan mâada hiç bir ferdin huzûr ve ıttılâı bulunmayan (kimsenin görüp duymadığı) yerde yapmak muvâfıktır.

“Böyle bir şahsın etvâr-ı mezkûresini istihsân (anlatılan bu tavırlarını, zikir esnasındaki ağlayıp sızlamalarını hoş ve güzel görmek), büyük günah ve vebâl teşkil eder. Bu gibi ahvâle şâhid olmaktan kaçınınız, hazer ediniz (sakınınız)!” (3)

DİPNOTLAR
(1) Vucûd, varlık demektir. Tasavvufta, insanın kendinde bir varlık görmesi, yani kibir mânâsınadır ki, kula yakışmaz. Nitekim Arapça bir şiirde mealen, “Senin vucûdun öyle bir günahtır ki, başka hiçbir günah onunla mukayese edilemez” denilmiştir. Zira hakiki varlık, Cenâb-ı Hakk’ın varlığıdır.
(2) Enâiyet veya enâniyet, kişinin “ben” demesidir. Tasavvufta, insanın nefsine varlık tanıması, her şeyi kendisine bağlayıp dayandırmasıdır. “Ben yaptım, ben ettim, ben şuyum, ben buyum...” gibi ki, çok kötü, çok çirkin ve pek tehlikeli bir huydur.
(3) Salâhuddîn ibn Mevlânâ Sirâcüddîn, a.g.e, s. 130.


Allah razı olsun kardeşim....

duha

Alıntı yapılan: "fatihan"
Alıntı yapılan: "ankebut-57"
Alıntı Yaptabi insanlar icersinde degilde gece yarilarinda kimsenin olmadigi kisinin rabbi ile bas basa kaldigi bir zamanda bir damla göz yasi her seye bedeldir.

Zikir esnasınsda ağlamak dediniz de....

Tasavvuf açısından zikir esnasında ağlamanın hükmü

“Bir şahsın, ism-i Mevlâ zikredildiği vakit yüzünü yerlere sürmesi, gözlerinden yaşlar akıtması iyi değildir.

"Onun bu hâli, nefsinin harûn edilmiş olduğuna (azgınlığına, inatçılık ve huysuzluğuna, doğru gitmediğine), yahut gizli bir sûrette vucûd(1) ve enâiyet(2)le helâk kılındığına delildir.

“Eğer bu hâl ve tavır lâzım ise (mutlaka ağlamak istiyorsa), onu cevf-i leylde (gecenin ortasında) karanlık ve yalnız bir mekânda, Allâh’tan mâada hiç bir ferdin huzûr ve ıttılâı bulunmayan (kimsenin görüp duymadığı) yerde yapmak muvâfıktır.

“Böyle bir şahsın etvâr-ı mezkûresini istihsân (anlatılan bu tavırlarını, zikir esnasındaki ağlayıp sızlamalarını hoş ve güzel görmek), büyük günah ve vebâl teşkil eder. Bu gibi ahvâle şâhid olmaktan kaçınınız, hazer ediniz (sakınınız)!” (3)

DİPNOTLAR
(1) Vucûd, varlık demektir. Tasavvufta, insanın kendinde bir varlık görmesi, yani kibir mânâsınadır ki, kula yakışmaz. Nitekim Arapça bir şiirde mealen, “Senin vucûdun öyle bir günahtır ki, başka hiçbir günah onunla mukayese edilemez” denilmiştir. Zira hakiki varlık, Cenâb-ı Hakk’ın varlığıdır.
(2) Enâiyet veya enâniyet, kişinin “ben” demesidir. Tasavvufta, insanın nefsine varlık tanıması, her şeyi kendisine bağlayıp dayandırmasıdır. “Ben yaptım, ben ettim, ben şuyum, ben buyum...” gibi ki, çok kötü, çok çirkin ve pek tehlikeli bir huydur.
(3) Salâhuddîn ibn Mevlânâ Sirâcüddîn, a.g.e, s. 130.


Allah razı olsun kardeşim....
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]