Terbiye asaleti yoksa eğer...

Başlatan İsra, 26 Mart 2010, 05:00:22

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Bir grup liseli gençle tramvayda seyahat ediyorum. Pırıl pırıl çocuklar. Saçları jöleli.

Modern kıyafetli.

Kızlar aşırı makyajlı.

Oğlanlar yüksek sesle konuşmaktalar.

Arada çevreden yaşlı hanımlar, gençleri uyarıp, yavaş konuşmaları için rica etmekteler.

Kızlar acıktıklarını söyleyip, çantalarından çıkardıkları hamburgerleri yemeye başlıyorlar.

Delikanlılardan biri, onları uyarıyor:

"Yere döküyorsun, topla onları, çok günah, nimete hakaret etme"

Bu sözleri duyunca gence dikkatle bakıyorum.

Ayrı bir nur yüzünde.

Siyah kaşları ve gözleri; duru esmer yüzünde, Rabbani nakış olarak parlamakta.

"Seni yetiştiren anneye ne mutlu" diyorum.

Çocuk şaşırıyor.

Evet, ne güzel terbiye vermiş.

Seni İslam ahlakı ile ne harika yetiştirmiş ki, hangi ortamda bulunursan bulun, o harika terbiyenin ışıkları hiç yüreğinden silinmemekte.

Çocuk bir an düşünüp, evet doğru diyor.

Anneler biraz daha televizyon önünden ayrılıp çocuklarla konuşsanız.

Vakit geçiyor.

Çocuklar kayboluyor, elimizden kayıp gidiyor.

Ne olur, onlarla çok çok konuşun.

Anlatın.

Sizdeki doğrular, sizinle birlikte yok olup gitmesin, çocuğunuza, yeğenlerinize, arkadaş çocuklarına, mahallenin evladına anlatın.

Konuşun. Belki hemen uygulamasalar da bir gün anımsayacaklardır.

Terbiye, soylu İslam medeniyetinin izdüşümü.

Aynı zamanda Anadolu geleneğinin, töresinin kalbi.

Ondan yoksulluk büyük kayıp.

Bir kabul gününde, üstelik çok genç de değil, kırkını devirmiş gelin, kayınvalidesinin ayakkabısını eliyle düzeltmiyor, ayağı ile yaşlı kadının önüne itiyor.

Belki küçük bir davranış ama yanlış.

Elbet "kula kul olunmaz" ama eğilerek yaşlı kadına pabucunu elleri ile çevirse idi, çok daha asil olan bu davranışı kimsenin gözünden kaçmayacaktı.

En önemlisi gelinin, boyunca yetiştirdiği kendi kızına da kötü bir örnekti bu yaptığı.

O da yarın evine gelenlerin pabuçlarını, onların gözü önünde ayağı ile itecek.

Yine yeni evli bir gelini, kayınvalidesine yemeğe geldiğinde izliyorum.

Kadıncağız yemeğini yapmış, sofrasını hazırlamış.

Gelin, diğer konuklarla beraber yiyip içiyor.

Kayınvalide sofrayı kaldırırken, bulaşıkları yıkarken, geçti kenara oturuverdi.

Bu da, o gelinin iyi bir aile terbiyesi görmediğinin ipucu idi.

Anne, evladına güzel ahlak ve İslam terbiyesini nakşedememişti.

O yaştan sonra da genç gelinin bu adap ve terbiyeyi alması çok zordur.

Atalarımız ne demişler, "ağaç yaşken eğilir"

Çocuk terbiyesi de erken yaşta başlanacak, çok gerekli bir manevi gıdadır.

Kişideki eksikliği hemen belli olmaktadır.

Mine Alpay Gün

omur

Yani hiç bir terbiye almamis biri bile misafir olarak gittigi yerde ev sahibine yardim eder.
Ayrica ayak ile cocugun önüne bile ayakkabi itilmez.
Bunlar artik yetismeden mi yoksa kendi akilsizliklarimi bilemicem.
Ama artik annelerin televizyon önünde oturmaktan cocuklarina vakit ayirmadiklarina tamamen katiliyorum.
Ya cocuk istemeyelim. Ya da cocuklarimizla vakit gecirip ilgilenelim.
Zaten bu televizyon çok vakit kaybettiriyor. Cocugu olmayan da kuran okumaktan geri kaliyor. Ibadetinden geri kaliyor.
Ve ömür böyle tükeniyor!
Tesekkürler Isra.
Selamlar.