Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Necip Fazıl' dan Gençliğe Hitabe

Başlatan zaman_1453, 04 Aralık 2005, 13:43:08

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

zaman_1453

Necip Fazıl' dan Gençliğe Hitabe

Her nesil bir sonrasının tohumlarını taşır. Yaklaşık 30 yıl önce yazılmış bir gençliğe hitabe.


Bu işin sancılarını çeken birinden Necip Fazıl' dan.


Gençliğe Hitâbe

Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...

'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!' şuurunda bir

gençlik...

Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre...



Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve

hakimiyet...

İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde

sefalet ve

hezimet...

Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında 'belhümadal

- hayvandan

aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına

esaret...

Son yarım asır!.. İşgal ordularının bile yapamayacağı

bir cinayetle,

madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi

helake

mahkumiyet...

İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...

Bunları,

yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü

taklitçilik ve

öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...



Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir

şafak

fışkırışını gözleyen bir gençlik...

Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle

bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık

kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız?' diye meydan

yerine

çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının, evinin,

kininin,

kalbinin dâvacısı bir gençlik...

Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında

'Hakimiyet

Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu

inanışta bulan

ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir

gençlik...

Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar

sen kendine

acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm

gördüğün

iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim

patronlardan

daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş

bırakılamazsın!' diyecek...

Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resul emrini

kalbinin ve kasanın

kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!'

ihtarını

edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin,

aşkına,vecdine,

diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip

bir gençlik...

Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp

kavrulan ve bunca

keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa

çalarak kurtuluşunu

arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir

buçuk asırdır

işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o

mübarek oluş

sırrını, her sistem ve mezhebe ortada ne kadar illet

varsa devasının

ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin, İslâm'da

olduğunu

gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve

bütün insanlığa

model teşkil edecek bir gençlik...

'Kim var?' diye seslenilince, sağına ve soluna

bakmadan fert

fert 'ben varım!' cevabını verici, her ferdi 'benim

olmadığım yerde

kimse yoktur!' fikrini besleyici bir dâva ahlakına

kaynak bir

gençlik...

Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can

vermeyi cana

minnetsayacak kadar gözü kara ve o nispette usule,

stratejiye uygun

bir gençlik...

Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri

karanlıkta, ak sütün

içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve

gerçek kahramanlık

mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir

gençlik...

Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı

ders kitabı,

demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri,

muzahrafat kanalı

sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,

mümin zindanı

mâbedi, temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini

yetiştirecek bütün

cemiyet müesseselerinden aldağı zehirli tesiri

üzerinden atabilecek,

kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar

nefsini

koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve

bu savaşı

mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...

Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa,

gelmiş ve geçmiş

bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek,

onlara 'siz

güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız!

Gerçek

müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza

gelmezdi!' diyecek

ve gerçek müslümanlığın 'nasıl' ını ve 'ne idüğü' nü

her haliyle

gösterecek bir gençlik...

Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu, hürmetine

yarattığı

Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi

saran mukaddes

eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir

tutamak,dayanak, sığınak

tanımayacak ve O'nun düşman larını ancak kubur

farelerine lâyık bir

muameleye tâbi tutacak bir gençlik...

İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini

karşımda görüyorum.

Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır,

devrimbazlık

kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime

ciğerîmden kan

çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda

süründüğüm bu

gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı

secdeye

mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç

adam! Bundan

böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle

musalla taşına

koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da

gediğine

koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!

Allahın selâmı üzerine oIsun...

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!

Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..