Behram Çavuş Olayı ve İsrail’in karizmasının çizilmesi

Başlatan İsra, 16 Ocak 2010, 04:37:41

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Kanuni Sultan Süleyman’ın, Osmanlı tahtına geçtiği günlerde Macaristan, Osmanlı sınır kasabalarını rahatsız ediyordu...

Hem buna bir son vermesini istemek, hem de padişah değişikliğini Macaristan’a haber vermek üzere, Behram Çavuş isimli gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmayan bir elçi gönderildi...

Fakat Osmanlı elçisi Behram Çavuş, Macarların hakaretine uğradı. İşkence edildikten sonra da öldürüldü...
Bunu haber alan Kanuni, derhal Belgrad Seferi’ne çıktı. Belgrad o tarihte Avrupa’nın kapısı sayılıyordu. Daha önce iki defa kuşatılmış, ancak fethedilememişti...

Karadan ve Tuna nehrinden şehri sıkı bir kuşatmaya alan Kanuni, 1521’de fethetti. Artık Macaristan yolu Osmanoğlu’na açılmıştı.

İsrail’de Türk Büyükelçisinin alçakça bir muameleye maruz kaldığını öğrenince, bu tarihi olayı hatırladım...
Aslında bu İsrail’in çaresizliğidir.

Hatırlayalım ki, yıllardan beri hiç kimse İsrail’e “Gözünün üstünde kaşın var” diyemiyordu...

Türkiye’nin gelmiş geçmiş iktidarları İslâm dünyasından bu yüzden uzak durmuşlardı. Tabii İslâm dünyası da bu yüzden bize uzak durmuştu... İthalatlarını Çin’e filan yönlendirmişti...

Aslına bakarsanız, İsrail’in “Köpeksiz köyde değneksiz gezme” özdeyişimizi hatırlatan saldırganlığı, umursamazlığı, pervasızlığı, sadece İslam dünyasını ve Türkiye’yi değil, hafiften hakperest dünya devletlerini bile çoktan bıktırdı...

Yine de bıkkınlıklarını seslendirme cesaretini bir türlü gösteremediler. Bu anlamda ilk ses, geçen sene Davos’tan yükseldi...

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i daha fazla konuşturmak için sözünü sık sık kesen moderatöre “van minut” çektikten sonra, Peres’e dönüp, tâ gözlerinin içine bakarak, “Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye çıkıştığı an, İsrail’in büyüsünün bozulduğu andır...

Yaldızı oracıkta dökülmüştür... Karizması oracıkta çizilmiştir... Dokunulmazlığı oracıkta bitmiştir...
Fazla renk vermemelerine rağmen, bu çıkışın çok dokunduğu, büyükelçimizi alçak bir koltuğa oturtma biçiminde sergiledikleri çocuksuluktan bellidir...

Bu hareketleriyle çocuksu bir “intikam” sevdasını açığa vurdular.

Şunu söyleyeyim: Alçak ne kadar yüksek makamlarda oturursa otursun, yine alçaktır!..
Yüksek karakterler ise alçak koltuklarda da yükselirler. Binaenaleyh, Büyükelçimiz alçak koltukta yükselmiş, İsrailli yetkililer ise yüksek koltuklarda alçalmışlardır!

“Kurtlar Vadisi” bahane... Anlaşılan, İsrail Dışişleri, geçen seneki Davos Zirvesi’nde yedikleri zılgıttan beri intikam peşinde...

Tevekkeli değil, İsrail’in değil bu çağda, ortaçağda bile benzerine zor rastlanacak kadar ırkçı ve İslâm düşmanı Dışişleri Bakanı, arada bir Türkiye’ye diş göstermeye çalışıyordu, ama doğrusu bir yumruk daha alıp dişlerinden de olmaktan korkuyordu. Çünkü Türkiye’nin ikidebir enselerini şaplakladığı savunmasız Filistinlilere benzemediğini çok iyi biliyordu... Nihayet bir dizi film karesini bahane etti...

“Kurtlar Vadisi” isimli dizi filmde geçen bir olay bahanesiyle büyükelçimizi Dışişlerine davet ettiler ve alçak bir koltuğa oturtup sözüm ona “intikam” aldılar!

Bu tür intikam heveslerinin çocukluğumuzda kaldığını zannederdik.
Dayağını yediğimiz karşı mahalleli çocuğu “Mahalleme gelirsen gösteririm” diye tehdit eder, kendimizi rahatlatmaya çalışırdık.
Tam bir “acziyet” numunesi... Ben bunun sadece çocuklara mahsus bir acziyet olduğunu düşünürdüm... Meğer gün gelecek İsrail’in “devlet politikası”na dönüşecekmiş.

Politikacılarımız ve yazarlarımız kızıyor, ama doğrusunu isterseniz İsrail’in bu çaresizliği bana büyük bir keyif veriyor!

Hani bir hikâye vardır: Irgat, ağanın atına binmiş. Fakat at huysuz mu huysuz. İkide bir sırtından atıyor. Irgat öyle öfkelenmiş ki, atı dövüp intikam almaya karar vermiş...

Lakin at ağanın; ağa sevgili atının dövüldüğünü fark ederse, ırgatın anası ağlar! Bir yandan bunu düşünüyor gariban ırgat, ama öte yandan intikam sevdasıyla da yanıyor.

Sonunda bir “çare” bulmuş: Atın eğerini indirmiş. At kenarda otlarken, o basmış eğere sopayı: Vur ha vur! Derken, çevreden görenler ne yaptığını merak edip sormuşlar...

“At huysuzluk ettiği için cezalandırıyorum” demiş, ırgat.

“Behey akılsız! At orada keyifle otluyor, sen ise ha bire eğere sopa çekiyorsun, bu nasıl iştir?”.

Irgat çaresizlikle boynunu bükmüş: “Ağanın atını döversem başıma gelecekleri biliyorum, bu durumda eğeri dövüyorum. Ne yapayım efendiler, atı dövemeyen eğerini döver” demiş.

İsrail Dışişleri eğeri dövüyor.

Bir gün İsrail’in, büyükelçimizi daha alçak bir koltuğa oturtmak suretiyle intikam alma çaresizliğine düşeceğini söyleseler inanmazdım...
Bu yöntemle “van minut”un intikamı şöyle dursun, “Kurtlar Vadisi” isimli diziden bile intikam alamazlar... Yalnızca gülünç olurlar...
Oldular nitekim: Dünya hallerine güler...

Bu olay İsrail açısından tam bir hezimet, “Kurtlar Vadisi” isimli diziyi yazanlar açısından ise tam bir başarıdır.

Yeni devreye giren başka diziler karşısında izlenme oranları düşerken, bu olay sayesinde iyi bir çıkış yakaladılar.
Ve mutlaka değerlendirmeye aldılar: Bundan sonra eminim diziyi İsrail’in acımasızlığı ve saldırganlığı eksenine oturtacaklar.

Yavuz Bahadıroğlu

leyya

çok güzel bir yazıydy..bu yazıyı bize ulaştırdıgın için ayrıca tşkkr ederim:)))
Başaramassan bir daha dene, bir daha dene..Bir daha..Bir daha..Bir daha dene...
Unutma ''pes etmek intihar etmek'' gibidir...

ihvan

Alıntı yapılan: leyya - 16 Ocak 2010, 14:03:38
çok güzel bir yazıydy..bu yazıyı bize ulaştırdıgın için ayrıca tşkkr ederim:)))

azizistanbul

diplomatik girişimler restleşmeler , karizmalar güzel de .
   asıl mesele o namluları filistinliere doğrultan , aralara duvarlar ören , canı istediği zaman uçaklardan bombalar yağdıran. canı isterse sınır kapısını açan , canı istemez ise kapatan  israile yaptıkları ile cevap vermek.  tabi bu gücü kendimizde bulmakta zor.

bugüne kadar gelen iktidarlar israille dost geçinmiş bugünkü iktidar ise israilin karşınında durmuş olabilir. zaten bu kadarcıkta olsun.  bu iktidar israili her toplantıda her konferansta her mitingte telin eden  milli görüşten doğmadı mı ?
yani azıcık israile sert dil ile konuşunca çok büyük marifet yapılmış olunmuyor bunlar zaten yapılması gerekenlerin en doğalı.
جُلُوسُكَ سَاعَةً عِنْدَ حَلَقَةٍ يَذْكُرُونَ اللهَ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ اَلْفِ سَنَةٍ

mardin

sağol isra bize yazıyı ulaştırdıgın için teşekkürler
seninde oyların kuvvetli  farkındamısın maşAllahhhhh
ibadetin eftali devamlı olanıdır.

Fatihan

Biz, daha doğrusu ortadoğu toplumları böyle karizmalar çizmeye çok bayılıyoruz, hoşumuza gidiyor.Bir nevi avuntu.

Tarafların hangisinin amacının hasıl olup olmadığına baktığımız yok.İsrail'e özür dile diyoruz, diliyor oh ne güzel ama savunma sanayine ait ne kadar teçhizat varsa onu da İsrail'den almaya devam.En sonuncusu da 10 tane heron yani insansız 24 saat havada kalabilen hava araçları.Martta teslim edeceklermiş İsrailler hadi  hayırlı olsun bize.
Bunları bize satan adamların kasalarına para giriyor mu giriyor?Adamlar da yüz yok ki bin defa one minute dense ne yazar, bin defa özür dileseler ne yazar.Adamlar işinin olduğuna bakıyor.
Biz de işte dışarı incir, kuru üzüm filan satmaya çalışıyoruz.Domates, salatalık satıyoruz ama tohumunu da İsrail'den alıyoruz.

Heyecan ticaretine devam, büyüksün Türkiye...

İsra

Alıntı YapBiz, daha doğrusu ortadoğu toplumları böyle karizmalar çizmeye çok bayılıyoruz, hoşumuza gidiyor.Bir nevi avuntu.

avuntu değil israile yapılan zerre kadar bile olsa kardır.ayrıca yapılanları küçümsememek lazım herkesin cesaret edip yapacağı şeyler değil.

herkesin bakış açısı farklı olabilir.


Alıntı yapılan: mardin - 16 Ocak 2010, 21:05:41
sağol isra bize yazıyı ulaştırdıgın için teşekkürler
seninde oyların kuvvetli  farkındamısın maşAllahhhhh

hangi oy? bir yere aday değilim :)

Fatihan

Kâr sayısal anlam ifade ediyor malum.Özür dilemenin aynı haftası savunma sanayi malzemesi satın almamızın kârı ve mantığı nedir?
Cesaret bana göre 'masum insanlar öldürmeyi iyi bilirsiniz' dediğim muhatabıma aynı zamanda sağlamış olduğum parasal kaynağı kesebilmektir.Yani tank ihalesi yapmışsam bunu iptal edebilmektir, heron alacaksam bunu ondan değil başkasından alabilmektir.Özür dilemekle İsrail ne kaybetmiştir mesela.Kurulduğundan beri zaten yüzsüz değil midir? Ne zaman prestij sahibi oldu da şimdi kaybetti.Ama yediği her naneye rağmen maddi açıdan bir zararı yok.Ne zaman ki maddiyatını kaybeder, o zaman biter.

Geçmiş yıllarda böyle sesimizi çıkartamıyorduk diye düşünenlere; zaman değişti, pazarlama teknikleri de değişti diyebiliriz, anlayana.

Ama bir taraftan oradaki kardeşlerimizin haline üzülürken , bizim vergilerimizle alınan savunma araçlarının, bilumum İsrail ürününün tarafımızca satın alınıp İsraile kaynak, Filistin'e kurşun olarak dönmesini bu özür olayı engellemiyor.Faydasızdır demiyorum; tek başına bir olay olarak değerlendirildiğinde elbetteki olması gereken bir harekettir.Ama sözüm meclisden dışarı böyle şeylerle dünyayı fethettiğimizi zanneden insanlarımız var ne yazık ki.Bu açıdan bakılırsa bir avuntudur sadece.


azizistanbul

asıl kabadayılık ısraıle boykot uygulayarak olur. ne alış ne veriş.

kavlın cezası kavl , fıılın cezası fııl olmalıdır.

ben nerden bıleyım kı medya önunde yapılan tartışmalardan sonra :

abı kusura bakma bugun bıraz fazla ılerı gıttık ama seçmen öyle ıstıyor ıdare edıverın . ha bu arada sızın savunma bakanını gönderde şu heron ışını halledelım.

-
tarzında konuşmaların geçmedığını ıspatlamak zor.
-
-ben şahsı olarak öyle bır durum olacağını duşunmuyorum. ama duşunmeye musaıt
جُلُوسُكَ سَاعَةً عِنْدَ حَلَقَةٍ يَذْكُرُونَ اللهَ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ اَلْفِ سَنَةٍ