Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Günahsız yaşam tutsağı

Başlatan İsra, 30 Kasım 2009, 03:39:42

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Yaşadığımız yirmibirinci yüzyılın modern toplumunda, medeniyet bize nasıl kuralların tutsağından kurtulmanın ve egomuza nasıl en güzel şekilde sınırsız hizmet edebileceğimizi öğretip, tatlı ballardan tattırıyor. Böylelike "günah" kelimesi hayatımızla beraber kelime hazinemizden dahi kaybolmaya yüz tutmuş halde. Günlük konuşmalarımızdan dahi titizlikle uzaklaştırılmış. 

Böylelikle ego, heves, arzu ve keyfe göre sınırsız eğlenmek ve yaşamak günün hedefi haline gelmiş durumda. Avrupa milletlerinin çoğu gençlerinin gayesizliğinden, hedefsizliğinden şikayet ediyor. Bildiğimiz gibi, bugünün gençliği, geleceğin göstergesidir. Kendilerine göre medeniyetin tacını takmış herkesin gözüne sokan Avrupa, gençlere gelince ÇARESİZ. 

Asrımızın felsefecileri özgürlük ve bireysellik adına koyulan sloganlar ve düşünceleri yanısıra, diğer yandan ölçü ve değerler üzerinde anlaşmak konusunda bir sonuca varamıyorlar. Tüketim ve eğlence en üstte tutuluyorken, bu sınırsız ve düşüncesiz yaşamın, sosyal ve piskolojik ne tür problemler ile sonuçlanacağı ya göz ardı edilmiş, veyahut ekonomi adına bilerek göz yumulmuş bulunuyor. 

Bilim ve din, akıl ve his katı bir şekilde ayrılırken, bunun ne tür kişisel rahatsızlıklara meydan vereceği sorulmamış, hatta medeniyet uğruna kurban gitmiş. Şimdi ise bu dünya felsefesinin ortaya çıkardığı problemlerin doruk noktasındayız ve bu durumun ortaya çıkardığı çaresizlikle karşı karşıyayız.

Sınırsız hürriyet. Başka kelimelerle günahsız hürriyet. Dinsizlik. Ateistlik. Alkol, aids, bozulmuş aile yapıları, cinseltaciz, intiharlar ve başkaları…. desteklenen sınırsız hayatın sonucu olarak çoğalırken, eğitim, terbiye ve moral anlayışı git gide azalıyor. 

Günahlardan kaçınmakla, fıtrata uygun yaşam yerine, günahların hürriyeti kısıtladığı ve granit attığı öne sürülüyor, ve insanlığın hem dünya, hemde ahiret yaşamlarına acımasızca granit atılıyor. Ençokta gençliğimiz maneviyatsız boşluklara, çıkmaz sokaklara, derin uçurumlara sürükleniyor. Bu öldürücü anlayışın tam tersine günah anlayışı sınırlar çizer ve böylelikle hürriyetin koruma mekanizması haline gelir. Eminim birazcık bu konu hakkında kafa yoran insan, anlar ki "sınırsız hürriyet" efsanedir, yalandır, oyalanmadır. Hürriyet sınırsızdır demek, her insanın hürriyet alanına bir tecavüz olur. Zira sağlıklı hürriyet sınırlarla belirlenmiş bir alanın içindedir. "Benim hürriyetim, başkasının hürriyetinin bitti yerde biter" anlayışı toplumsal bir ahenk getirir.     

Günahsız medeniyetin açığa çıkardığı sorunlar ve belalar aşina şekile toplumun bozulmasında görülürken, neden halen güncel olarak bu hayat serüveninde cazip ve çekici geliyor? Bu sorunun cevabı şudur: Söz verilen mükafat nefsi isteklerin icrasında hissedilen memnuniyet ve elde edilen sun-i özgürlüğü. Sonunda kendi kurdukları tuzağa esir düştüler ve nefsi isteklerinin esiri oldular.   

Bu gerçek nekadar çok aşina oluyorsa, okadar çokta yalanlanmaya çalışılıyor. Toplumsal problemlerin nedeni, bilgisayar oyunları, kah internet, kah ekonomi durumu derken, asıl problemler, problemlerin nedeni olarak sunuluyor.

GERÇEK NEDEN: BOŞLUK

İnsanın varlığı yeniden tanımlanması bir mecburiyet teşkil ediyor. Sosyolojinin büyük dahisi Erving Goffmanın, öne sürdüğü şudur: piskologlar, sadece insanın "normal" tanımladıkları hayatın dışındaki hareket alanlarını inceliyorlar. Bu normal dışı hareketlerin hangi faktörler yüzünden ortaya çıktığını, hangi şekilde ortaya geldiğini ve en önemlisi barış içinde bir hayatın nasıl sağlanacağı üzerine çalışmalar yok denilecek kadar nadir.

Her gün  acı haberlere tanık oluyoruz. Ancak bir sorun büyük bir sosyal patlak verdikten sonra konu olarak ele alınmaya başlanıyor. Yokuş aşağı yuvarlanan bir çığı durdurmak çok zordur. Ancak her günahların ve günahsız medeniyetin getirdiği sosyal problemler, günahın günah ve moral dışı bir eylem olarak görüldüğü gün, çare aranmaya başlandı denilebilir. 

Yoksa her gün sayılarca açılan delikleri onarma çalışmaları kendi magazin, medya, gazete ve yanlış idoller tarafından yerle bir ediliyor. Bir yandan delik kazıp diğer yandan filiz konulmadan kapatılan deliğin çalışmasına benziyor bu iş. Böyle bir sistem çökmeye mahkumdur. 

Yerlerin ve göğün Rabbi, yarattığı insanın her sıfatını, niteliğini, korkusunu, isteğini, ona dokunan zararlı şeyleri ve de ona yarayan güzel şeyleri her ayrıntısıyla bilir. Günah dediğimiz şey Rabbimizin bize eziyet etmek değilde, tam tersine bizi korumak için koyduğu bir sınırlanmadır. Kuralsız şehir, kuralsız trafik olmaz iken, nasıl bizi Yaratanın koyduğu kurallar bize dokunuyor......

Günaha günah diyen piskologlar, sosyologlar, felsefeciler ve insanlar bekliyoruz. 

Sümeyye Kılıçaslan