Gazze olaylarına selefi bir bakış'ın Tenkidi

Başlatan ferdi, 14 Temmuz 2009, 19:15:53

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ferdi

İlim talebesi olunca neşretilmiş hertürlü yazı , kitap ve ergüman ne varsa okuma merakı kendiliğinden hasıl oluyor .zannediyorum ki  türkiyede selefi düşüncede olan gençler için hazırlanmış (Gazze olaylarında nasıl bir tavır takınacaklarını bilememeleri)Gazze olaylarına selefi bir bakış adlı ,Şeyh Muhammed b.Ömer  el-Bazmül adlı suuddlu bir şeyhe ders sırasında  Gazze dramından artık kına  gelmiş her müslüman gibi talebelerinin biri  tarafından Gazzede yaşayan kaardeşlerimizinn başına gelenler hakkında bizlerin üzerine düşen görev nedir? sorusu sorulmuş .Şeyhin bu soruya 15 sayfalık cevabı olan bir risaliye elime geçti .Az miktarda siyer bilgisi nolanların selefi bir bir bakışın gazze olaylarına nasıl olucağını bilir.Ama ''sözde Selefi bakış ''nasıl olur merakıyla risaleyeyi  okudum .Filistinli  Şehid  Şeyh Ahmed Yasin'in ''Yarabbi! Ümmetimin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!" niyazı kulaklarımda çınlarken ''sözde Selefi bakış ''ın sahibi suudlu Şeyh'in acele edilmemesi ve sabırla betlenemesini hadislerden örnekler  vererek (kendi ideolojisi göre)  kendisinin  resmi görevli olduğundan yapayamayacağına rağmen dua tetmelerine izin vermesi ni esefle okudum .
Şeyh 'in 5 noktaya temas ettiği cevabın 1. noktasında Müslüman kanını akıtmanın haram olduğunu ,bu duruma Kimsenin razı olmaya hakkı olmadığına vurgu yapar .Şeyhin bu doğal başış açısı  2.noktada meşru çerçevede yardımcı olmamız gerekir der meşru çerçeveyi  seher vakti,secdelerimizde -yöneticelerin izin vermesi kaydıyla -namazlarda yaptığımız kunut dualarmızda yaptığımız duaalar diyerek sınırlar .Burada duadan başka ne yapabiliriz ki diyen insanların istediği biçilmiş kaftan diyebileğimiz bir fetva!Şeyhe göre şayet -yöneticelerin izin vermemesi- durumunda ki sahabeni çeşitli sıkıntılara rağmen imam izin vermediği durumlarda kunut yaparak duada bulunduğuna dair nakil gelmemesini delil gösterir.Bu sebeble (geriye kalan) Allaha yöneldiğimizde onu zikrederken ettiğimiz dua ile secdedeki dua kaldığını bildirerek ''büyük ''bir fıkhi bir probleminde üstesinden gelmiştir.
3. ve 4.<nokta başlığında  Artık Gazzede yaşanan olaylarla ilgili duruş ve konumumuz nedir' e gelmektedir.işte ilk olarak belirtmek istediği bir şey vardır;
'' Onlar (Filistinliler ve zulme karşı çıkan müslümanlarolsa gerek) Hamasi ve duygusal çağrılar yaparak ,var olan sorunlarımıza sorun katmakta  ve bizleri <çıkmaza sürüklemektedirler.hepimizin bildiği üzere Peygamberimiz (s.a.v) Mekke döneminde ,kafirlerin  müslümanlara en acı işkenceler tatırmasına izin veriyordu''(s.6)
Bu sözlere peygamberimizin ,sahabenin ,hayatlarıyla bütün bütün imamların fetvalarıyla yüzlerce delille cevap verilebilir ,Ahh şu Allahtan başka korkular yokmu ?kör tassuba ilmi cevap neylerki ,tek bir kelime   , Yazık !!!

Şayet tercümede bir hata yoksa Müslümanlara işkenceye izin veren bir  peygamber tasavvuru olan bir şeyh var karşımızda .Olayları daha anlaşılır kılmak için İsterseniz  Siyerde o günlere  şöyle bir bakalım'' Hâdiseler öyle bir seyirle akıp gitmeye başlamıştı ki Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in o güne kadar tâkip ettiği “sabır ve tahammül” siyâseti ile sulhu yaşatabilmek artık mümkün değildi. Nitekim Peygamber Efendimiz sabır ve tahammülden sonra sarıldığı müdâfaa silâhının da kâfî gelmediğini görerek Rabbine sığındı. O’nun vahyini bekledi.Nihâyet müşriklerin iyice azgınlaştıkları, Allâh’ın kendilerine ihsân ettiği nîmetlere nankörlük edip Rasûlü’nü tekzîb ettikleri, müslümanları şiddetli işkencelere uğratıp kendi yurtlarında tedirgin ettikleri bu zamanda; dîni, vatanı ve mü’minleri muhâfaza için zarûret hâline gelmiş olan cihâd hamlesine izin veren âyet-i kerîmeler nâzil oldu:“Kendileriyle savaşılanlara (mü’minlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle (savaş husûsunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allâh, onlara yardıma mutlak sûrette kâdirdir. Onlar, başka değil, sırf «Rabbimiz Allâh’tır.» dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allâh, bir kısım insanları(n kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defetmeseydi, mutlak sûrette, içlerinde Allâh’ın ismi çokça zikredilen manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allâh, kendisine (dînine) yardım edenlere muhakkak sûrette yardım eder. Hiç şüphesiz Allâh, güçlüdür, gâliptir.” (el-Hac, 39-40)Cenâb-ı Hak, savaşın hangi sebep ve gâye için yapılacağına dâir hükmünü de şöyle bildirdi:
“Artık fitne kalmayıncaya ve dîn tamâmen Allâh’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!..” (el-Enfâl, 39)Harbe izin verilmesi, İslâm’a ve müslümanlara karşı takınılan hasmâne tavrın bir netîcesidir. Toplumun varlığını koruyabilmesi için zarûrî olan ve “zarûrât-ı hamse” denilen beş kıymetin, yâni “mal, can, nesil, akıl ve dîn”in korunması ve düşman saldırılarına karşı müdâfaa edilmesi için cihâd farz kılınmıştır. Bu ilâhî emir ile, dinden saptıranların cezâsını bulması ve ilâhî hakîkatlerin teblîği önündeki engellerin ortadan kaldırılması hedeflenmiştir.Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Peygamberler Sultânı’nın bütün insanlığı ihâta eden engin merhametine rağmen, büyük ve çetin harpler yapmış olması, ictimâî sulh ve sükûnun temini ve tevhîd mücâdelesi zarûretine binâen idi. Bu sebepledir ki Sevgili Peygamberimiz bir hadîs-i şerîflerinde:“Ben rahmet ve savaş peygamberiyim!” (Ahmed, IV, 396) buyurmuştur.Cenâb-ı Hak, cihâd iznini ve emrini bildirdiği âyetlerin yanı sıra, Rasûlü’nü ve mü’minleri bu ilâhî emre teşvîk eden âyet-i kerîmeler de inzâl buyurdu:
“Ey Peygamber! Sana ve Sana tâbî olan mü’minlere Allâh yeter! (Düşmandan aslâ çekinme! Hattâ) ey Peygamber! Mü’minleri (onlara karşı) savaşa teşvîk et!..” (el-Enfâl, 64-65)(Osman nuri toptaş Hz. muhammed Medine devri)Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?( Nisa 75)
Birçok konuda samimi olduklarını bildiğimiz,kendilerini selefi diye sıfatlandıranları içinde barındıran bu öğretinin ,öğrencileri tarafından fazilet sahibi,muhakkik,alim,diye adlandıran bir şeyhinin ,yanına hadisçi taraflarını da eklersek ,Müslümanın müslüman kardeşini (düşmanına) teslim etmeyeceğini(Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)bildiren  sahih hadisleri duymadığını söylemk mümkün gözükmemektedir.Ya bi kaynuka savaşına ne demeli ?başörtüsü ve eteği açılmaya çalışılan bir müslün hanımı Yahudilerin tacizinden kurtaran bir müslüman şehid oluyor ve peygamber tacize ve cinayete karşılık düşünmeden savaş kararı alıyor.Beni  Kaynuka  Savaşı'nın bir başka özelliği ise; Hz Peygamber, öteki muharebelerde istişare ile karar verdiği halde bu savaşta istişareye gerek görmemiştir.”Şeyhin bu bilgilerden bihaber olması düşünülemez.
Hal böyleyken Allah resülünün Allahtan savaşmak için izn beklediği günlerden örnekler vererek bugünkü tavrının nebevi bir tutum olduğu izlenimi vermek ne kadar doğrudur.Dininizi tamama erdirdim diyen Allahtan sizde bir ayrıca izin mi bekliyorsunuz.?Verilmiş olan izni verilmemiş gibi bir tavır içine niye girilir ?Şu anda söz konusu olmadığın söylediğiniz  fiilibir savaşı  duaya kadar indirgeyip müslümanları sindirmek niyedir? Farklı bi tepki söz konusu değilmidir ?Acaba devlet reislerimi böyle söylüyor?.Ayet ve hadisler, Selefin tavrı ,aleyhlerinedir.
Şeyh birnci noktada zaten müslümanın canının,malının ,hürmetinin Kabe'nin hürmetinden daha büyük olduğuyla ilgili rivayetleri zikretmiş ve kimsenin düşmanların bu  eylemlerinin onda  birine bile razı olma hakkı olmadığını  söyler(s.5) Bu itikadına rağmen şeyh bizden sabırda niye acele ettiğimizi merak eder.

Şeyh diyorki;
Resullullah (s.a.v) peygamberlik süresi 23 yıl olup ,17 yılı sabretmekle ve tavsiye etmekle geçmiştir.Bu gün bizler neden acele temekteyiz? Aranızda iyide onlara anbargo uyguluyorlar ,Gazzede bize işkence ve azap etmektedirler diyenleri duyar gibiyim.Bu sese vereceğim cevap şudur:Sabredin ,acele etmeyin sorun çıkarmayın .Olayı sabır  ve tahammül mertebesinden , kanla sonuçlanacak çatışma aşamasına getirmeyin.Arkadaşlar! Derse gelmeden hemen önce öğrendiğime göre  ölü sayısı 537,yaralı sayısı ise 2500'e ulaşmış Bu ne böyle bu kadar ölü ve yaralı küçümsenmemeli.Hani sabır hani tahammül?Cihat ne kadar ibadetse,sabırda bir okadar ibadettir.Hatta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir.(6)

Şeyh yukarıdaki sabır -tavsiye  hesabını neye göre yapmaktadır ?Zaten peygamberimizin üç yıl kadar gizli ,daha sonra açık olarak sürdürdüğü faaliyetlerine müşrikler taki putlarına kötülemeye başlıyıncaya kadar onunla pek tartışmamışlardı. Peygamberimiz elçiliğinin başında sonuna kadar sabretmek ve tevsiye etmekle emr olundu ve gereğini yaptı,şayet bundan kastı müşriklerle savaş ise Peygamberimiz hicret ettiğinde İbni Kesir'in de dediği gibi 53 yaşındaydı ,buda nübüvvetin 13. yılına tekabul eder.Hicretin altinci ayindan sonra cihat izni verilinc savaş izni veren ayetlerden sonra mü’minler, müşriklere karşı savaşmak üzere her bakımdan ciddî bir hazırlık içine girmişerdir...İlk seriyyeleri saymasak bile Bedr gazvesi hicretin 2. senesi nübüvvetin ise 14. senesiydi.bundan sonra Artık fitne kalmayıncaya ve dîn tamâmen Allâh’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! ayeti gereği müslümanlar geçmişte olduğu gibi bügünde ve kıyamete kadar bu emierle memur değilmidirler.yoksa bu ayeti tarihsel bakıp o gün için mi geçerliydi  diyeceğiz?

Şeyhin zümer süresindeki  ayeti getirmesi ise bana hakem olayında (Hüküm yalnız Allah'ındır (Enam, 57; Yusuf, 40, 67)diyerek hariciler adını alan grupun tavrını aklıma getiriverdi,Çünkü bu guruptan birileri  Hz. Ali halka hutbe verirken itiraz mahiyetinde''Hüküm yalnız Allah'ındır''seslerini yükseltirler. Hz Alini cevabı ise "Hak bir söz. Fakat bununla batıl murat ediliyor."(Şehristani, s. 107 (dipnotta)) şeklindeki sözü olur.

Gazze sorunu diğer şehirlerle filistin sorunudur, öncesi olmasın rağmen ,filistin sorunu yeni bir sorun değildir. lk İntifada, 4 müslümanı ölümüyle 7 Aralık 1987'de başlamıştır .7 ocak 2009 da Gazze ye yapılan operasyon bütün şiddetiyle devam ederken şehid olan müslüman sayısı 1o. günün onunda 500'ü geçmişti. yani 21seneyi aşkın  sene,bu da şeyhin kasteddiği  sabır anlıyışı için gerekli  zamanın,sürenin aşıldığı anlamına geliyor..Ne dersiniz bu aşamada Gazze Halkını hicret etmelerini söyleseydi  daha makul ve daha sünnete uygun mu olurdu?


Şeyh diyorki;
Yaşanan bu tür olaylara karşı sabretmek, hikmetli ve övülen bir siyasettir. Sabır bir ilaçtır. Sabır göstermek, ağır başlı olup, acele etmemek inşAllah sorunları çözecektir. Yüce Rabbimizden bu belayı kaldırmasını, bizleri muvaffak kılmasını niyaz ederiz. İnsanları tehlikeye sürüklemek, dinimize ve Allah’ın şeriatını aykırı bir davranıştır.(s.14)

Sabrın ehemmiyetini ve ölçüsü peygamber ve ulema tarafından açıkça belirtilmiştir.Haksızlığa sessiz kalmak ,zulme sessiz kalmak islami bir tavırmıdır.İnsanların yurtları işgal edilmiş,kadın ,çocuk,yaşlı M üslümanlar hergün  yahudiler tarafından katledilirken sus,pus oturmak mıdır dinde övülen tavır.Şehid Ahmet Yasinin şikayetide bu değilmidir;,

''Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; "Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü`min kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?''
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak;"BİZLER İLERİ ATILDIK ve KAZANDIK"Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!

Ve sen haklı çıktın kutlu şehit ,vasiyetin üzeriden 5 sene geçti,Evet,Tümü birden sokaklara dökülüp, sizin için dua etmeye bile becerebeyenler oldu ,evet  kadınlarınız, yaşlılarınız ve gençleriniz öldü! suspus duranlarda oldu  ve ümmet bunların kimler olduğunu gördü .
Sonuç olarak diyebilirizki yahudi barbarlığına karşı müslümanları dua başka oda belli sınırlarda olmak şartıyla hiç bir aktiveyaeizn çıkmamıştır .

Biadatlar konusunda savaş dahil her her türlü girşimi şialara karşı uygulayan ekol ,Yahudilerin müslüman kanını akıtmasına razı olmadıkları halde sabırla tahammül etmeyi tavsiye etmesi ilginçtir.
Bugün protesto amaçlı insanları sokağa çıkaramayanlar,yarın cihad meydanınan nasıl çıkaracaklardır ?yada böyle bir savaş için ne gibi şartların oluşması lazım  ki gazzellilerin direnişi meşru olsun.
Seşefi Salihinin tavrı bu konularda bellidir buyüzden biz örnkelerimizi sözde Selefiyecilerin üstad silsilerinde saydıkları isimlerden vereceğiz.

Acaba Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir. Değil mi ki göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!" diyen İbni Teymiyye Moğollarla savaşında ne kadar sabretmişştir?

''Hüküm yalnız Allah'ındır' ayetiyle yanlışa sapanlar olduğu gibi ,Acaba ''Kulli bidatin dalaleh ''diye diye dalalete düşenler  çıkmışmıdır ,çıkacakmıdır? Zaman bunu göstermiştir gösterecektir ,en doğrusunu Allah bilir