Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

İdrak

Başlatan karaceylan, 07 Haziran 2009, 01:27:37

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

karaceylan


                                İDRAK

“….Allah bu kitabı okumak için ayırabildiğin zamanının 100 misliyle feyz ve idark kapıları açsın. Amin.” (Kelime-i tevhid kitabının başlayışı)
“Allah cümlemize zatı ile ilgili hususları anlamak kabiliyeti ve idrak versin.”

Bu cümleler ve benzerleri Terzi babamın duası bizlere…

Bizlerde bu dualara gönülden AMİN diyoruz hep.

Sohbetlerde açılması istenen idrak olup, kapanması daha doğrusu izale edilmesi istenen de hayal ve havatırdır. Hayal ve hatıraların kapladığı alan ise vehim sahasıdır.

İdrak ve vehim…

Vehimden kurtuluş olarak verilen reçete, dağınıklığı tek bir noktada toplamaktır. Rabt etmektir kendini…

Bugün bir arkadaşıma şöyle dedim:
“Eskiden hayatı elimde tutup, gerçekten yaşadığımı zan ederdim. Şimdi herşey hayal gibi akıp gidiyor, sadece bakıyorum, seyrediyorum ve hayret ediyorum…”
Yüzüme baktı, İDRAK etmese de o da buna benzer sözler etti.

İdrak’ın bir alt anlamı, “anlamak” olsa gerek.

Aslında idrak’ın manası da “anlamak, kavramak” olsa da “anladın mı?” şeklinde bir soru sorulduğunda “idrak ettin mi?” gibi bir anlam içermez.

(hele günümüz gençlerinin ikide bir sözlerinin arasına sıkıştırdığı –anladın mı?- sorusu, sakız gibi çiğnenir oldu…)

Çoğu zaman herşeyi anlarız.  Farklı zamanlarda bir  olayın veya yazının veya kitabın üzerinden tekrar tekrar geçtiğimizde ise farklı anlayışlar olur.

“Elhamdülillah” deriz, her idrak nurunda…

Ya da “ağlarız”.

Herşeyi yine anlarız, anlarız… Lahana veya lotus çiçeği gibi.

7o bin zulmet ve nur perdelerinin olduğunu düşünürsek, üstteki lahana örneği çok zayıf kalır.

Hele güzel peygamberimin ;

“Benim bildiklerimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.”

Buyurması, hiç de öyle beş- on seneye sığıverecek eğitim olmasa gerek. Bir ömür sürecektir. Hatta Terzi babam bir sohbetinde;

“derslerini bitiren salikin bir de yaşam da denemesi yapılır. İnsanlarla  ilişkileri de çok önemlidir. Onlara hitap etmesi, mertebeye göre hareket edip kalp kırmaması….”

Bilmek güzel. Yaşamak ise bilginin eşliğinde, eksikleri tamamlar. İdrak müşahedeli olur.  
İdrak’ın  bir tanımı da; vakti gelip kemal derecesini bulmaktır.

İdrakın olması, bir bakıma elbiselerimizden soyunduğumuzda oluyor. Elbiselerimiz  karşıyı örtüyor ve hangi elbise üzerimizde ise onu, onunla görüyoruz.

Elbisemizi çıkardıkca,  karşımızdakinin hareketlerini daha iyi algılayabiliyoruz.

İşte bu algı, manasına  ermektir, o ismin.

Müşahede budur.

İsimlerimiz cismimizle, manamız arasındaki berzah. İsimlerden manaya geçince idrak oradadır.

İdrakın ilk yolculuğu ilimdir.
 
Bizlerde Yunus’un

“ilim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.”

Sözlerini terennüm ederek el tuttuk.

İdrakımızın artması duasıyla …N.Nihan kardeşiniz.[/b]

“….Allah bu kitabı okumak için ayırabildiğin zamanının 100 misliyle feyz ve idark kapıları açsın. Amin.” (Kelime-i tevhid kitabının başlayışı)
“Allah cümlemize zatı ile ilgili hususları anlamak kabiliyeti ve idrak versin.”

Bu cümleler ve benzerleri Terzi babamın duası bizlere…

Bizlerde bu dualara gönülden AMİN diyoruz hep.

Sohbetlerde açılması istenen idrak olup, kapanması daha doğrusu izale edilmesi istenen de hayal ve havatırdır. Hayal ve hatıraların kapladığı alan ise vehim sahasıdır.

İdrak ve vehim…

Vehimden kurtuluş olarak verilen reçete, dağınıklığı tek bir noktada toplamaktır. Rabt etmektir kendini…

Bugün bir arkadaşıma şöyle dedim:
“Eskiden hayatı elimde tutup, gerçekten yaşadığımı zan ederdim. Şimdi herşey hayal gibi akıp gidiyor, sadece bakıyorum, seyrediyorum ve hayret ediyorum…”
Yüzüme baktı, İDRAK etmese de o da buna benzer sözler etti.

İdrak’ın bir alt anlamı, “anlamak” olsa gerek.

Aslında idrak’ın manası da “anlamak, kavramak” olsa da “anladın mı?” şeklinde bir soru sorulduğunda “idrak ettin mi?” gibi bir anlam içermez.

(hele günümüz gençlerinin ikide bir sözlerinin arasına sıkıştırdığı –anladın mı?- sorusu, sakız gibi çiğnenir oldu…)

Çoğu zaman herşeyi anlarız.  Farklı zamanlarda bir  olayın veya yazının veya kitabın üzerinden tekrar tekrar geçtiğimizde ise farklı anlayışlar olur.

“Elhamdülillah” deriz, her idrak nurunda…

Ya da “ağlarız”.

Herşeyi yine anlarız, anlarız… Lahana veya lotus çiçeği gibi.

7o bin zulmet ve nur perdelerinin olduğunu düşünürsek, üstteki lahana örneği çok zayıf kalır.

Hele güzel peygamberimin ;

“Benim bildiklerimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.”

Buyurması, hiç de öyle beş- on seneye sığıverecek eğitim olmasa gerek. Bir ömür sürecektir. Hatta Terzi babam bir sohbetinde;

“derslerini bitiren salikin bir de yaşam da denemesi yapılır. İnsanlarla  ilişkileri de çok önemlidir. Onlara hitap etmesi, mertebeye göre hareket edip kalp kırmaması….”

Bilmek güzel. Yaşamak ise bilginin eşliğinde, eksikleri tamamlar. İdrak müşahedeli olur.  
İdrak’ın  bir tanımı da; vakti gelip kemal derecesini bulmaktır.

İdrakın olması, bir bakıma elbiselerimizden soyunduğumuzda oluyor. Elbiselerimiz  karşıyı örtüyor ve hangi elbise üzerimizde ise onu, onunla görüyoruz.

Elbisemizi çıkardıkca,  karşımızdakinin hareketlerini daha iyi algılayabiliyoruz.

İşte bu algı, manasına  ermektir, o ismin.

Müşahede budur.

İsimlerimiz cismimizle, manamız arasındaki berzah. İsimlerden manaya geçince idrak oradadır.

İdrakın ilk yolculuğu ilimdir.
 
Bizlerde Yunus’un

“ilim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.”

Sözlerini terennüm ederek el tuttuk.

İdrakımızın artması duasıyla …N.Nihan kardeşiniz.