Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Özür dilemek ayrıcalıktır

Başlatan Ay Iıığı, 04 Mayıs 2009, 16:17:59

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ay Iıığı


Bana yazarak, kendini çok günahkâr görüp, artık varlığından utandığını, Rabbinin karşısına çıkmayı da iki yüzlülük gibi gördüğünü söyleyen kardeşlerim var. Bu kardeşlerimi ümide davet ediyorum; Allah’ın rahmetinden umut kesmemeleri gerektiğini hatırlatıyorum.
Unutmayın ki, bu konuda kimse kimseden daha aşağıda ya da yukarıda değildir. Defterlerimiz açılmadan “iyi” ya da “kötü” olduğumuza karar veremeyiz.

Çünkü kimse kimsenin gerçekte işlediği günahı bilmiyor; herkes hataları konusunda kendisine sırdaştır. Öyleyse, kendimizi çok günahkâr bilme halini umutsuzluk sebebi değil, Rabbin af dergâhına daha çok yakınlık kazanma fırsatı olarak görelim. “Senden başka kime gideyim ki..” çaresizliğini ancak o utanç ve pişmanlık halinde yaşarız.

Çarenin yalnız O’nda olduğunu içten içe bilme halini samimi tazarrularımız için, gözü yaşlı yakarışlarımız için başlangıç eyleyebiliriz.

Böylesi günahların ağırlığının bizi O’nun dergahına götürmesi, hiç günahsızlık sandığımız şımarıklık hallerinden daha hayırlı olabilir. Sonunda kibir ve kendini beğenmişlik üreten bir hatasızlık değil de, bizi mahcup eden, kusurumuzu itiraf ettiren bir hata Rabbimize daha doğrudan bir yakınlık vesilesi olabilir.

***

Tövbe etmek özür dilemektir. Rabbimizin ancak biz insanlara takdir ettiği bir nasiptir özür dilemek. Belki de meleklerden üstün olabileceğimizin sırrı burada saklıdır. Çünkü, melekler hiç hata etmedikleri/edemedikleri için özür dilemeleri gerekmez. Şeytan ise hatasını hata olarak kabullenmediği için özür dilemez. Ancak insan, hata eder, hata ettiğini kabul eder, özür diler.

***

Özür dilememizin Rabbimizce hoş görülmesi, çokça hata edelim de çokça özür dileyelim şımarıklığını da beslememeli. Artık olmuş bitmiş günahlardan, omuzumuzda pişmanlığını ağır bir taş gibi taşıdığımız hatalarımızdan söz ettiğimizde, hoşnut olunan özürden söz edebiliriz. Yani, geçmişe doğru özür dileriz.

Geleceğe doğru özürler saklayarak, günahlar planlayamayız. Ki gelecekte yapmamaya azmetmek, karar kılmak, geçmişe dönük özrümüzün de içtenlik göstergesidir. Yoksa, rahmete güvenip de günah işlemiş oluruz. Geçmiş günahlarımız için rahmete sığınmalıyız ama rahmete sığınıp gelecek günahlara niyetlenmemeliyiz.

***

Rabbimizin hatalarımızı ve kusurlarımızı affetmesi, günah ve isyanlarımızı bağışlaması O’na ibadet yollarımızı açık tutmak içindir.

Yüzümüzü rahmetine ve bağışlayıcılığına dönük tutmak içindir. Üstelik Rabbimiz bizi affetmekle kalmıyor, bize hatalarımıza rağmen yine şefkat ediyor, merhametini gösteriyor; sanki hiçbir şey olmamış gibi bizi sevmeye devam ediyor. Bize darılmıyor, bizi gözden çıkarmıyor, bizi kendisinden uzaklaştırmıyor.

Yoksa, O’na ibadet etmeye yüzümüz tutmaz, O’nun rahmetinden ümidimizi keser, huzuruna varmaya utanırdık. Tövbenin varlığı ve Rabbimiz katında hoşnutlukla karşılanması, bize eşsiz bir nezâketle şunu hatırlatıyor: Rabbinize pişmanlığınızı arz ettiğiniz sürece, Rabbinizden rahmet umduğunuz sürece, O’na giden yolları açık tutarsınız.

O tövbe etmenizi sever, size çok merhamet eder. Rabbiniz sizden günahsızlık beklemiyor, ancak içten özürler bekliyor. Sizi O’ndan uzaklaştıran günahınızın çokluğu değil, özrünüzün yokluğudur.

***

İnsan kendi günahını başka herkesten iyi bilir. Başkalarının günahlarına kendi günahımız kadar aşina değilizdir. Öyleyse en çok günahkâr bildiğimiz kişi kendimiz olmalıyız. Şüphesiz Allah kendi günahlarımızı kendi bildiğimizden daha iyi bilir; O’ndan bir şey saklayamayız. Allah ki rahmet sahibidir; rahmeti gereği kusur işleyip yine kendisine dönmemizi ister.

Kendimizi hiç günahsız sanmamızdansa, hatamızı bilip pişmanlık ve gözyaşıyla O’na dönmemiz O’nu daha çok hoşnut eder. Şu halde, günahlarımızı en iyi bilen, günahlarımızı bilmemizden hikmetiyle hoşnut olan Rabbimize dönüp O’ndan af dilemeliyiz.

Ne kendimizi masum zannedip O’nun affına muhtaç olmadığımızı sanalım, ne de kendimizi çok günahkâr bilip O’nun affından ümidimizi keselim.


Senai Demirci

lalegül

Alıntı yapılan: Ay Işığı - 04 Mayıs 2009, 16:17:59

Tövbe etmek özür dilemektir. Rabbimizin ancak biz insanlara takdir ettiği bir nasiptir özür dilemek. Belki de meleklerden üstün olabileceğimizin sırrı burada saklıdır. Çünkü, melekler hiç hata etmedikleri/edemedikleri için özür dilemeleri gerekmez. Şeytan ise hatasını hata olarak kabullenmediği için özür dilemez. Ancak insan, hata eder, hata ettiğini kabul eder, özür diler.


Ne kendimizi masum zannedip O’nun affına muhtaç olmadığımızı sanalım, ne de kendimizi çok günahkâr bilip O’nun affından ümidimizi keselim.


Çok teşekkürler, bu değerli yazı için.
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)

Tuğra

Özür Dilemek Hatalar Tekrarlanmazsa Anlamlıdır…

İlk satırlarında sizlerden özür dileyerek başlamak istiyorum… Kişilik ve karakter yapısı olarak yapıcı bir insan olduğum için, meslek olarak ‘psikoterapist’ olmayı seçtim.

Dolayısıyla, gerek özel yaşamım gerekse iş yaşamımda yıkıcılıktan hep uzak durdum. Ancak son günlerde toplumumuz da dikkatimi çeken önemli bir konu var ki sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim…

Birçok kişi adeta özür dilemeğe sığınarak hata yapmak konusunda neredeyse tereddüt etmiyor. Ya da hata yapmamak için özel bir çaba sarf ederek özenli davranmıyor. Yani nasıl olsa özür dilerim ve telafisi olur gibi bir üslup var…

Elbette hatasız insan olmaz. Kaldı ki hatalarımızdan çok fazla şeyde öğrenebiliriz. Ancak hatalar alışkanlık haline dönüştüğünde, bence özür dilemenin pek bir anlamı olmuyor. Özür dilemek, hatalar tekrarlanmadığı zaman anlamlı olur. Hataların tekrarı oluyor ve hataları tekrarlamamak adına özel bir çaba da sarf edilmiyorsa o zaman özür dilemek ‘yapıcı’ değil ‘yıkıcı’ olmaktan öteye gitmiyor.

Hatta bu gibi durumlarda kişiler özür dileme yolunu kullanarak karşılarındaki insanı suiistimal ediyor bile diyebiliriz. Ayrıca çok özrün çok kabahatten ileri geldiğini de unutmamak gerekiyor…

Ortada bir başka gerçek var ki, ona değinmeden geçemeyeceğim. O da samimi özrün büyük bir erdem olduğu gerçeği. Yani kişiler hatalarının farkına varıp samimi bir biçimde birbirlerinden özür diliyorlarsa, o da büyük bir erdemdir. Unutmamak gerekir. Hata yapmaktan çok, çoğu zaman hatanın farkına varmak ve özür dilemek daha fazla önemlidir.

Özür dilemeyi bir alışkanlık haline getirmek ilişkilerin özensiz bir hal almasına sebebiyet verdiği gibi istenilmeyen duyguların yaşanmasına da yol açar. Öyle ki bir kişi sizden özür dilediğinde aslında bir şekilde karşınızdakinin hatasını tekrarlamayacağı ümidi ve beklentisiyle onun özrünü kabul eder ve yola o şekilde devam etmek istersiniz.

Son yıllarda özür dilense bile insanlar arasındaki güvensizlik ve tedirginliği gözlemlemek hiç zor değil. Birçok kişinin birbirinden özür dilediği halde, özür dilemenin ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu göz ardı edebiliyor. Önemli olan özür dilemek değil, özür dilemenin beraberinde getirdiği sorumluluğu anlayabilmek ve uygulamak.

Uzun yıllar yaşadığım Londra’da beni en çok etkileyen sözlerden bir tanesi de, ‘Sorry’ sözcüğü. Aslında bu sözcükten fazla, Londra’da insanların bu sözcüğün sorumluluğunu taşımaları beni çok daha fazla etkiledi. Sorry sözcüğü, yolda yürürken birine hatayla çarpan bir kişinin kullanıldığı bir sözcük olduğu gibi bir trafik kazasında bile, aynı sözcükle karşınızdakinden özür dilemek mümkün. Dolayısıyla özür dilemenin farklılığı ve ayrıcalığı aynı zamanda insan ilişkileri arasında ne kadar büyük bir onarıcı olduğunu unutmamak gerekiyor.

Bu arada kimi insan grupları var ki, ne kadar hatalı olduğunu bilse de ya da içinde bulunduğu durumda mutlaka özür dilemesi gerekse de, bir türlü özür dilemek istemez. Özür dilemek bu bakış açısında olan kişiler için, sanki aşağılayıcı ve kırı bir durumdur. Oysaki özür dilemeniz gereken durumlarda, böyle bir davranış sergilemek oldukça erdemli bir yaklaşımdır.

Umarım yaşamda çok fazla özür dilemek zorunda kalmaz, ama özür dilemeniz gerekiyorsa da özür dilemenin ağırlığını ve ayrıcalığını bilenlerden olursunuz.

Bir kez daha sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık.

sağlık ve yaşam dergisi- Çağatay Öztürk
Psikoterapist
〰〰〰〰🐠