Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Bir başörtüsü hikayesi

Başlatan kömürkent_lee_74, 06 Temmuz 2006, 12:47:18

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kömürkent_lee_74

>Burası bir kumaş pazarı... Ben de bir zamanların gözde kumaşıydım. Ama
>şimdi eskisi gibi bana rağbet etmiyorlar. Modam geçmiş. Renklerim canlı
>değilmiş. Yaşlı işiymişim. Bu yüzden diğer parlak renklerin altında kalmış,
>ezilme tehlikesiyle karşı karşıyaydım. O karanlık ve tozlu yerde yıllardan
>beri bekliyordum. Üstümdeki top kumaşların parçaları bitiyor, yenileri
>geliyordu. Ustam kumaşları düzlerken bazen bana gözü çarpıyor, esefle “Yer
>kaplıyorsun yıllardan beri burada. Seni artık buradan kaldırmak gerekiyor”
>diyordu kendi kendine. “Hayır” diye avazım çıktığı kadar bağırmak
>istiyordum. “Bir gün elbet beni de alan biri bulunacak” Diğer havalı
>renkler alay ederek “Komik olma, artık senin yüzüne bakan bile yok”
>dediler. “Bir de bize bak. Ne kadar da güzeliz! Renklerimiz şeker gibi.
>Desenlerimiz göz alıcı. Oysa sen ne kadar da iç karartıcısın!” Kendimi
>savunarak “Hiç de iç karartıcı değilim! Bir zamanlar ben de yok satıyordum.
>Aranan bir kumaştım!”
>
>“O bir zamanlardı şekerim, şimdi bayanlar kendilerinin farkına vardılar.
>Daha güzel olmak istiyorlar. Daha çekici, daha göz kamaştırıcı olmak
>istiyorlar. Ama sen mahkeme suratlısın!” dedi uçuk bir pembe kumaş. İşte
>her gün böyle sözler duyuyor, gittikçe daha derinlere doğru kayıyordum.
>Doğru söylüyorlardı. Benim çoktan modam geçmişti. Oysa önceden bayanlar
>dikkat çekmemek için beni tercih ederlerdi. Benden genellikle başörtüsü
>yaparlardı. Ben bunları düşünürken içeriye genç bir bayan girdi. Ağır
>tavırlarıyla, sade giyimiyle vakarlı birine benziyordu. Ben bütün olanları
>diğer kumaşların altındaki küçük bir aralıktan izliyorum. Ustam müşteriyi
>görünce “buyurun küçük hanım, yardımcı olabilir miyim?” dedi. Genç kız
>sakin bir edayla bakışlarını kumaşların üzerinde gezdirip “başörtülük bir
>kumaş arıyorum” diye bir kuş gibi şakıdı. Bunu duyar duymaz, kalbimden
>vurulmuştum. Bizim bulunduğumuz yere doğru geliyorlardı. Üstümdeki uçuk
>renkli kumaşlar güzellik yarışına girmiş
>  gibiydiler. Benim duyduğumu onlar da duymuş üstümde debelenip
>duruyorlardı. Fısıldayarak “susun geliyorlar” dedim.
>
>Portakal rengi bir kumaş “Eee sana ne oluyor? Biz varken senin hiç şansın
>yok!” dedi eğlenerek. “Şans mı, kader mi göreceğiz!” dedim. Genç kızın beni
>görmesini çok arzu ediyordum. Ama nasıl? O kadar derinlerde kalmıştım ki,
>ustam beni zahmet edip çıkarır mıydı? Ustam eline fıstık yeşili bir kumaşı
>alıp “Küçük hanım bu renk size çok yakışır. Şimdi genç kızlar hep bu
>renklerden alıyor.” dedi. Genç kız kumaşa göz ucuyla bakıp pek tenezzül
>etmedi. Diğer kumaşları inceliyor gittikçe gül yüzüne bir kaygı gelip
>oturuyordu. Ustam da genç kıza yardımcı oluyordu. “Yine siz bilirsiniz ama
>bence yaşınıza şu pembe, turuncu rengi çok uygun.” dedi. Renkli kumaşlar
>hep bir ağızdan “Eveeet!” dedi. Kendimi göstermek için büyük bir çabaya
>girmiştim. Ama diğerleri beni itekliyor, kendileri öne geçmek için beni
>eziyorlardı. İyice bunalmıştım. “Ahh boğuluyorum, çekilin üstümden be!”
>diye bağırmak istiyordum. Mutlaka beni arıyordu. Genç kız hayal
>kırıklığıyla “Aradığım burada değil galiba!” dedi.
>
>“Buradayım küçük hanım, ne olur devam edin!” diye bağırmak istiyordum. O
>kadar altta kalmıştım ki, gördüğüm tek şey karanlıktı. “Allah’ım ne olur
>bana yardım et!” dedim debelenerek. Genç kız kumaşlara üzgün bir şekilde
>bakıp “Teşekkür ederim.” dedi ustama. İşte, gidiyordu. Ustam desen beni
>unuttu. “Usta! Duymuyor musun beni? Bak ben buradayım!” dedim çaresizlikle.
>Biliyordum ki beni duymayacaktı. Kaderimin gül yüzü gidiyordu işte. Ustam
>üstümdeki kumaşları düzlerken bir şey hatırlamış gibi birden “Küçük hanım
>bir dakika!” deyip üstümdekileri boşaltmaya başladı. Aman Allah’ım, giderek
>rahatlıyordum. Ferahlıyordum. Diğer kumaşlar mızmızlanıyordu. Kıvrak bir
>hareketle beni hızla çekip “Seni tamamen unutmuşum” dedi kendi kendine
>yine. “Alıştık usta artık buna” dedim. Genç kız beni görünce hızla yanımıza
>geldi. Gözleri ışıldıyordu. Bana sevgiyle dokundu, işte birbirimize ilk
>sevdalandığımız an. Gözlerini benden alamıyordu. Ben de onun gül yüzünden.
>Kader bizi bir araya
>  getirmişti sonunda. Diğer kumaşlar bize gıptayla bakıyordu. Bilge bir
>kumaş “Eyvah” dedi. “Eyvah, çok gözyaşı göreceksin!” “Evet,” dedim,
>“mutluluk gözyaşları...”
>
>Eve geldiğimizde genç kız dakikalarca aynanın karşısında benden gözünü
>alamadı. Yıllardan beri böylesine değer verilmemişti bana. Beni başına
>örtüp namaz kılıyor, Kur’ân okuyordu. Hiç böyle duygular yaşamamıştım.
>Dışarıda gül yüzlümü bir kalkan gibi koruyor, kem gözlerden saklıyordum.
>Onunla çok güzel günlere şahit oldum. Arkadaşları tarafından çok sevilen
>bir kızdı. Bazen dostluklarını kıskanıyordum. Benim onu sevdiğim gibi acaba
>o da beni seviyor muydu? Sürekli ders çalışıyor, kitaplar okuyor, uzun uzun
>düşünüyordu. Bazı geceler masanın başında uyuyakalıyordu. Kimi zaman
>uzaklara dalar, akşam olduğunda bir nilüfer gibi kendini iç dünyasına
>kapatırdı. Sonra gözleri bana kayar, gül yüzü gerçekten bir gül rengini
>alırdı.
>
>Bir gün ikimiz de korkunç bir şeyle sarsıldık. Mutlu günler sona ermişti
>artık. Gül yüzlüm artık okuyamayacaktı. Okuluna devam edemeyecekti. Okuma
>hakkını elinden almışlardı. Çünkü beni tercih etmişti. Başörtüsünü...
>Olmadık hakaretlere uğruyor, herkes geleceğini bilir gibi karanlık masallar
>uyduruyorlardı. Artık bizim için yeni bir süreç başlamıştı. Gül yüzlüm
>baskılara direnecek, kendisiyle aynı yasaklara maruz kalanlarla yeni ve
>anlamlı dostluklar kuracaktı.. Zulme, sürgüne duçar edilmişti. Bu bir
>başörtüsü sevdası olmalı. Sabret gül yüzlüm, sabret! Şu an karanlık. Belki
>gecenin en koyu olduğu bir vakit. Şafak  yakındır gül yüzlüm, şafak
>yakındır. Başak başak olacak bir gün ümitlerimiz. Allah’ın rahmet kanadının
>altında buluşacak bir gün ellerimiz.
>
>Dilek DİNÇER
ula bela gelmez hak yazmayınca
hak bela yazmaz kul azmayınca
----------------------------------------------
   bacımın iffeti batmakta rezilin gözüne tükürsem yüzüne  bıllahı acırım şu tükrüğe. M.A. ERSOY

hüda


hmd

evet cok guzeldi emeginize saglık......muhabbetle
Hizmet muvaffak olsun da bizim yerimiz caminin papuçluğu olsun

feyiz

Allah razı olsun...çok etkileyici bir yazıydı... :emek
"Allah'ın elinden daha üstün el yoktur.Zulmünün cezasını çekmeyen hiçbir zalim yoktur".

ozcan354

yazını begendım etkıleyıcı hakıkaten boyle yazma kabılıyetın var neden bunu kullanmıyorsun bu sıtelerde degıl baska yerlerdede cunku zaten bız burda okuyoruz goruyoruz:)bence bunu baskalarıda gorebılmelı ozcan354

Evfacan

Cok güzel vede malesef dogru bir hikaye... Etkilenmedim desem yalan olur :)
Yiğit yaralı olur - Yine dağ gibi durur

hazal19

kardeşlerim göndermiş olduğunuz değerli mesajlardan ''aynı yolun yolcusu'' olduğumuzu anlıorum.bu çok güzel birşey.rabbim her iki cihanda yar ve yardımcınız olsun...