Evlilik hayatında erkekler kadınlardan ne bekler?

Başlatan İsra, 17 Eylül 2008, 02:06:40

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Evlilik hayatında çoğu şey müşterek, ancak beklentiler farklı olabiliyor. Yıllar geçse de eşler birbirlerine önceliklerinin ne olduğunu net bir şekilde dile getiremeyebiliyor. Özellikle erkekler ne istediklerini anlatmakta, kendilerini ifade etmekte çok sıkıntı çekiyor.

Evlilikte erkeğin kadından beklentileri genelde kadının beklentilerinden daha fazladır.

İkisi de aynı işyerinde çalışıp yorulsa da erkek, eve girer girmez "çok yoruldum" diye uzanır. Kadının böyle bir lüksü olmadığı gibi üstelik erkek, ondan bir de güzel "yemek" bekleyebilir.

Evin düzenli-tertipli, elbiselerinin temiz ve ütülü olmasını, hatta kimi erkek, içeceği bir bardak suyu bile eşinin getirmesini bekler. Cep telefonunun nerede olduğunu, gözlüklerini, çoraplarını nereye koyduğunu, arabanın anahtarının nereye bırakılmış olabileceğini hülasa buna benzer birçok şeyi kadından hep "hizmet" olarak bekler.

En önemlisi ise, erkekler, annelerinden gördükleri karşılıksız "şefkat", "sevgi" ve "ilgi"yi eşlerinden de beklemektedir.

Fakat annesinin "Aa! Burnun akmış gel sileyim" dediği gibi; "Mendilini aldın mı? Anahtarın, telefonun cebinde mi?" vb. sorularla çocuk gibi idare edilmek yerine, ayrıca fizikî gücünü göstermek için eşinin kendisini bir "kahraman" gibi görmesini de bekler.

Yaratılış itibarıyla şiddet, saldırganlık, sinirlilik, kabadayılık, özgürlük ve kural tanımazlık özelliklerine yatkın olduğu için erkekler, eşlerinin bu duygularını kontrol altına almasına yardımcı olacak "sakin, itidalli, hoşgörülü, anlayışlı, idareci" olmasını bekler.

Aileyi idare ettikleri için ülke idare eden kral gibi "saygı" görmek ve asla "tenkit edilmemek" ister.

Bu hay huy içinde kadınların en çok yakındıkları şey, "Eşim ne yaş günümü ne de evlilik yıldönümümüzü hatırlıyor. Demek artık beni sevmiyor!" vehmine kapılmalarıdır. Bu yüzden erkekler eşlerinin pek kolay anlaşılamayan "sevgi dillerinin" kolayca anlaşılmasını bekler.

Eşinin "Sen bana ne hayat yaşatıyorsun?" diye nankörlük etmek yerine, kendisinin mükemmel bir baba ve eş olduğunu ifade eden "takdir" sözcükleri bekler.

Maddi konuda kendisini sıkıntıya sokmayıp, gücünü aşan aşırı isteklerde bulunmayarak "ayağını yorganına göre uzatarak", "iktisatlı" olmasını bekler.

Eşlerinin soru kitabı değil "cevap anahtarı" olmasını, "dırdırlarıyla" kafasını "şişirmemesini" özellikle de "gözyaşlarını silah" olarak kullanmamasını bekler.

Bir şeye canı sıkıldığında durgunlaşıp düşünmeyi tercih eder. Şayet eşi tepesine dikilip: "Ne düşünüyorsun! Yoksa başka biri mi var? Yoksa, bir yerlere para mı kaptırdın?" gibi aşağılayıcı ve "güven" zedeleyici davranışlardan kaçınmasını bekler.

İhtiyacını en fazla tatmin eden, aşkını, sevgisini ve şevkini paylaşacağı neş'ede ortak, elem ve kederde yardımcı, sûri güzelliğinin yanında zahiri arkadaşlığını samimileştirecek "iffet" ve kötü ahlaktan arınmış, "ünsiyet" edeceği, iyi geçineceği, ruhi imtizacı sağlayacak "mûnislik, itaat" ve "güzel ahlâk" bekler.

Kısacası erkek kadından, annesi kadar "şefkatli eş", güveneceği sadık bir "dost", her şeyi paylaşabilecek "arkadaş", sohbet edebileceği kalbine karşılık mükemmel bir "kalp" bekler.

Güllerin Efendisi, hayırlı kadının kocasına iyilik yapan olduğunu ve böyle bir kadının bu hareketinin bin şehitlik makamıyla eşitlendiğini söyler. Tabii ki, o da ayrı bir yazının konusu olsa da madalyonun bir de "kadınlar erkeklerden ne bekler?" yüzü var.


Gülay Atasoy

İsra

"Mükemmel bir kocanın nasıl olmasıyla ilgili bir kitap arıyorum. Eşime vereceğim ki, hatalarını anlayıp düzeltsin." diyen kadına arkadaşı sordu: "Peki sen mükemmel bir kadın mısın?" Nedense genel olarak eşler, birbirlerini mutsuz eden taraflarını görüp sürekli şikâyet ettikleri halde, "Evliliğimde mutluluğu yakalamak için asıl kendim ne yapabilirim? Bana ne görevler düşüyor?" diye düşünmezler.

Psikiyatriste veya bir evlilik danışmanına gittiklerinde hep eşlerinin hatalarını sayıp dökerler. "Benim şu yanlışlarım var. Eşim de bundan rahatsız oluyordur. Ben bunları nasıl düzeltip, onu mutlu edeceğim?" diyenler maalesef yok denecek kadar az.

Eşlerin tabii ki birbirlerine karşı sorumlulukları var. Tabii ki çalışan hanımla, ev hanımı arasında zahmet ve sorumluluk farklılıkları bulunuyor. Ama meselâ kadın, bütün gün elinde kumanda televizyon seyrediyor, cep telefonuyla konuşuyor, öğleden sonra çeşitli "gün"lere filan gidiyor ve eve eşiyle birlikte geliyorsa bir gariplik yok mu sizce de. Hele geldiğinde aceleyle mutfağa koşup "Aa hayatım, bugün yemek yapamadım. Dur buzluktan bir şeyler çıkarıp kızartayım!" (Eskiden iki yumurta kırılırdı. Şimdi dondurucular çıkınca yumurtanın pabucu dama atıldı.) diyor ve: "Ben aç değilim, sen yemeğini ye, hah benim dizim de başladı!" diye TV'nin karşısına geçiyorsa iletişim sizce yeterince sağlıklı mı? Normal olarak erkek bir sabredip, iki sabrediyor. Sonunda da kendine değer veren, ilgilenen, sofralar hazırlayıp kapıda karşılayan bir kadın hayali kurmaya başlıyor. Eğer duyguları ve inançları zayıfsa böyle bir fırsatı ilk bulduğunda da maalesef bunu değerlendirme yoluna gidebiliyor. Sonra da hanımların bildik "Nasıl benim gibi birini o işe yaramaz kadına tercih etti?" feryatları başlıyor.

Şimdilerde kadınlar arasında sosyal aktivitelere katılma heyecanı var, "Efendim ben sosyal bir kadınım. Öyle evde oturamam. Evde tabii ki işlerim aksıyor. Eve geldiğimde eşim kızılca kıyameti koparıyor. 'Ben evinin işlerini güzelce yapıp, yemeğini pişirip, çocuklarıyla ilgilenen bir kadın istiyorum. Kapı kapı gezen bir kadın istemiyorum.' diyor." deyip sızlanıyor.

Evet, ev kadını olmak evde sadece hizmetçilik yapmak değil. Ama erkeğin de eve geldiğinde derli toplu bir ev, hiç olmazsa sıcak bir çorba ve güler bir yüz görmek hakkı var. Bunu yapmamak, esirgemek kadın adına bencilliktir. Bir annenin çocuğuna gösterdiği ilgi, sevgi ve şefkati eşine de göstermesi gerekir. Bütün bunları göstermediği halde; "Sanki bana ne hayat yaşatıyorsun da benden karşılık bekliyorsun!" demeleri de işin cabası oluyor. Bir de sürekli eşinin dediklerine itiraz edip "Annem bana şunu şöyle yap dedi." diyerek eşinin değil de annesinin sözleriyle aile hayatını idare eden kadınlar var. O zaman erkeğin hali eskilerin deyimiyle "duman oluyor." Sevgililer Sevgilisi, "Kadının eşine olan hizmetinin sadaka olduğunu ve kadınların en hayırlısının kocası yüzüne baktığında onu sevindiren, kocasının hoşlanmadığı tutum ve davranışlardan kaçınan ve kocasına kendisini sevdirerek onunla hoş geçinen ve uyum içinde olan kadın olduğunu" söylüyor.

Kim ne derse desin "yuvayı yapan ve ayakta tutan dişi kuştur." Dişi kuş yuvadan el etek çekerse mutluluk da o evden elini eteğini çeker.

Gülay Atasoy

nurseda elif

çok güzel  anlatmışınız ama neden hep böyle bunlar böyle gitmek zorundamı  kimse dur demiyecekmi erkeklere

narçiçeği

Hanımım ne söylerse çıkmam onun sözünden
Ne arzu ettiğini keşfederim gözünden

Saygı gösterip ona sabah erken kalkarım
Ortalığı süpürür sobamızı yakarım

Çayımızı hazırlar soframızı kurarım
Bu arada uyanır sultanlar gibi hanım

İbriği tası alıp eline su dökerim
Hizmetimi beğenir takdir eder şekerim

Evi badana eder duvarları sıvarım
Elimden her iş gelir tahtaları ovarım

Sinirliyim titizim terstir biraz damarım
Yırtık sökük gördüm mü hemen alır yamarım

Sporu çok severim salıncağı sallarım
Çocuk doğdu doğalı idmanlıdır kollarım

Biraz müşkülpesentim her yemeği yiyemem
Gururluyum hanıma şunu pişir diyemem

Ev işine karışmam herkes gibi aşırı
Haftada bir yıkarım biriken çamaşırı

Kimseye boyun eğmem temizlerim ocağı
Misafir günümüzde toplarım dört bucağı

Hanıma fincan cezve getirdim Kahire'den
Kahve pişirmem için çağırır daireden

Dalar karıştırırsam şekerliyle sadeyi
Oklavanın altında veririm ifadeyi

www.bilgicagi.net
Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ’dır bu
Nazargâh-i ilâhidir, Makam-ı Mustafâ’dır bu

İsra

Bu erkek modeli de fazla light olmuş sanki  e58))

Fatihan


Gül_Sultan

Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

Devri Âlem

Alıntı yapılan: İsra - 15 Kasım 2008, 03:25:48
Bu erkek modeli de fazla light olmuş sanki  e58))

Herşeyin ortası karar, çoğu zarar  zs2))

Gül_Sultan kardeşim vatandaş geçimden çok biraz ev ehli olmuş çıkmış gibi. En güzeli herkes kendi işini yapsın  zs3))
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Gül_Sultan

Amenna Devri alem kardeşim, biz latifesine söylüyoruz. :sas
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

vaktileyl

Allah herkeze hayırlı yuvalar kurup dünya ahiret saadeti yaşamayı nasip etsin teşekkürler  fg20))
(استغفر الله العظيم التواب الرحيم لي ولوالدي وللمسلمين والمسلمات وللمؤمنين وللمؤمنات الاحياء منهم والاموات الى يوم الدين )


Hüzünle titreyen gönle ince bir âh dokunur,Kalbi kırık olann kalbine Allah dokunur...